14 Mayıs: Dip dalga milliyetçilik

Gerileyen İslamcılık, yerinde sayan sol

14 Mayıs: Dip dalga milliyetçilik


14 Mayıs: Dip dalga milliyetçilik, birinci parti çıksa da gerileyen İslamcılık, yerinde sayan sol

Her üç ittifakta da ana damarı ya doğrudan oluşturan ya da önemli bir faktör halinde tutan unsur milliyetçilik. Başta anket şirketleri olmak üzere geniş bir kesimin kaçırdığı, bu milliyetçi dalga oldu

14 Mayıs 2023 seçimleri, ürettiği sonuçlar itibarıyla çok konuşulacak. 'Dip dalga' diye tarif edilen rüzgârın 'milliyetçilik' olduğu, İslamcılık olarak tarif edeceğimiz damarın -AKP iktidardaki 21 yılın ardından yine birinci parti çıksa da- geçen seçimlere göre gerilediği, solun kendi içindeki tartışmalar-ayrışmalar sebebiyle yerinde saydığı bir durumdan bahsediyorum.

28 Mayıs'ta, yani iki hafta sonra Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu yapılacak, Meclis'teki çoğunluğu ve devlet-medya gücünü sınırsız kullanımıyla Tayyip Erdoğan, en büyük ortağı MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin desteğiyle bir adım önde görünüyor. Elbette muhalefet de çok çalışacak. Seçimin sürpriz ismi, ne maddi gücü ne medya görünürlüğü olmadan 2 milyon 800 bin kişinin oyunu alarak yüzde 5.28 oya ulaşan Sinan Oğan ve seçmenleri kilit konumda olacak. Millet İttifakı'nı oluşturan partiler; bir arada durarak, Kürt oylarını kaybetmeden, seçmenin sandığa gitme motivasyonunu diri tutarak Oğan'ı yanlarına çekmeyi başarırlarsa elbette kazanma şansları var. Tabii ki, Oğan'ın seçmenlerini hangi ölçüde yönlendirebileceği bilinmiyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan özellikle son dönemde 'din'den çok milliyetçilik merkezli bir dili, kendi ittifakı ve seçmenini 'vatansever' olarak tarif ederken muhalefeti 'terörle-teröristle' yan yana konumlayan bir propagandayı benimsedi. Erdoğan'ın dili, ittifakı içindeki iki parti MHP ve BBP'nin desteği ile Cumhur İttifakı'nın milliyetçi çizgisini görünür kıldı.

Millet İttifakı içindeki en büyük ikinci parti 'şehirli milliyetçi'ler olarak tarif edilen İYİ Parti idi. Partinin lideri Meral Akşener de kendi bulunduğu ittifakın ana çizgisinin belirlenmesinde önemli faktörlerden biriydi. Ve Ata İttifakı, yani Ümit Özdağ'ın Zafer Partisi'nin ana aktör olduğu, Sinan Oğan'ı Cumhurbaşkanlı adaylığında destekleyerek yüzde 5,3'e ulaştıran birliktelik. Her üç ittifakta da ana damarı ya doğrudan oluşturan ya da önemli bir faktör halinde tutan unsur milliyetçilik. Başta anket şirketleri olmak üzere geniş bir kesimin kaçırdığı, bu milliyetçi dalga oldu.

Hem Cumhurbaşkanlığı'nda hem de Meclis seçimlerinde pek çok kişinin öngöremediği bir diğer gelişme MHP. Yüzde 7'lik ülke barajının altında kalır mı kalmaz mı diye konuşulurken 5 milyon 235 bin kişinin verdiği oyla yüzde 10'u geçerek milliyetçi kesimin birinci partisi oldu. 5 milyon 195 bin oyla İYİ Parti MHP'nin arkasında kaldı. Özdağ'ın Zafer Partisi'nin yüzde 2,25 oyu var. Avrupa'da da görülen şekilde milliyetçiliğe değişik dil-söylem ile vurgu yapan adaylar Türkiye'de de belirleyici role geldi. 2018 seçimleri gecesi Bahçeli'nin "Millet bize iktidarı denetleme görevi verdi" sözlerini Oğan'ın ikinci turda Millet İttifakı'na destek için HDP'ye karşı rezervini belli etmesi, ülkenin 'denetleme-kırmızı çizgi belirleme' gücünün milliyetçilerin elinde olduğunu gösteriyor.

İslam'a en büyük vurguyu yapan AKP birinci parti olarak seçimlerden ayrılsa da gerilemiş görülüyor. Bu seçimlerde yüzde 35,50 oranında oy alan AKP'nin 2018'deki oyu 42,56 idi. Yaklaşık yüzde 7'lik bir erime var. Yeniden Refah'ın 2,83'lük oyunu elbette görmezden gelemeyiz ama İslam referanslı parti-dilde bir gerileme var. CHP'nin yüzde 25,39'luk oyu içinde de elbette yüzde 1-2 aralığında Gelecek-Saadet'ten gelen oylar var.

CHP demişken 2018'de yüzde 22,64 almıştı, şimdi listelerinde yer verdiği ittifak partileriyle beraber yüzde 25. Yani yerinde saymış görünüyor. Listelerine aldığı diğer partilerin adaylarıyla ilgili kendi tabanını ikna edemediği de konuşulması gereken bir gerçek.

En büyük kayıplardan biri yüzde 11,70'den 8,80'e gerileyen Yeşil Sol'da. Orada da listeler konusunda kimi tartışmalar olduğunu kaydedeyim.

TİP'in tek başına seçime girme ısrarı ise; Türk sosyalistlerinin bir kesimi ile Kürt seçmenin bir kesimi arasında seçim öncesi başlayan uzun sürebilecek bir tartışmayı da başlattı.

Elbet seçim sonuçları ve detaylarını daha derin analizlerle değerlendireceğiz… Bunlar kabaca ilk görülenler…

Bitirirken…

Kemal Kılıçdaroğlu "herkesi kucaklayan bir kampanya yaptığını, kutuplaşmanın önüne geçtiğini" söyleyecek, kendince haklıdır.

Meral Akşener "Kazanacak aday diye ısrar ettim" diyecek, kendince haklıdır.

DEVA, Gelecek, Saadet "Kendi tabanlarımıza karşı birliği savunduk" diyecekler, kendilerince haklılar.

Yeşil Sol, "Tutuklamalardan kapatmaya çok zorlandık" diyecek, kendince haklı.

TİP "Hazine yardımı alacak daha aktif politika yapacaktık" diyecek 'haklı…

Ama her birinin kişisel-parti haklılıkları yıllardır değişim bekleyen milyonların yaşadığı hayal kırıklığının haklılığından büyük olamaz.

Otokratik rejimlerde seçim kazanmanın çok güç olduğu bir gerçek. Muhalefetin önünde iki hafta var, bakalım güçlüğü aşabilecekler mi?

MURAT SABUNCU / T24