14 Mayıs seçimleri ve "siyasi belirsizlik" endişesi
"Türkiye'de istikrar AB için büyük önem taşıyor"
14 Mayıs seçimleri ve "siyasi belirsizlik" endişesi
Dünya başkentlerinde dikkatler, 14 Mayıs seçimlerinden sonra Türkiye siyaset sahnesinde yaşanacak gelişmelere çevrildi.
Seçimler öncesinde AKP iktidarının sertleşen söylemleri, "dış güçlerin müdahalesi", "darbe" ve "ihanet" gibi ağır suçlamaları, gerilimi tehlikeli bir şekilde tırmandırdı. Sandıklardaki oy sayımının başlaması itibariyle tansiyonun daha da tırmanması, seçim sonuçlarıyla ilgili olarak taraflar arasında çetin bir "itiraz mücadelesinin" yaşanabileceği tahmin ediliyor.
Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri, sadece Türkiye'nin siyasi ve ekonomik geleceği bakımından önemli bir dönüm noktası değil. Jeostratejik konumu nedeniyle Türkiye'de yaşanması muhtemel gelişmeler, hem bölgesel hem küresel dengeleri de etkileme potansiyeline sahip.
"Türkiye'de istikrar AB için büyük önem taşıyor"
Düşünce kuruluşu Avrupa Komşuluk Konseyi (ENC) Direktörü Samuel Doveri Vesterbye, Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye'de siyasi istikrarın korunmasında "çok yüksek bir çıkarı" olduğunu, istikrarsızlığa yol açabilecek gelişmelerin hem güvenlik hem göç akını hem de ekonomi gibi alanlarda, AB'yi etkilemesi muhtemel sonuçlar doğurabileceğini söyledi.
DW Türkçe'ye konuşan Vesterbye, Türkiye'nin özellikle AB'nin tedarik zincirlerinde, "yeri doldurulamayacak nitelikte" bir konuma sahip olduğunu vurguladı. AB'nin Türkiye'de ciddi boyutta doğrudan yabancı yatırımlarının bulunduğunu anlatan Vesterbye, "AB'nin tedarik zincirleri ve ticari güzergahı bakımından Türkiye çok ama çok önemli bir ülke. Türkiye'nin yerini doldurabilecek, kalifiye iş gücüne, altyapıya ve ticaret ağlarına sahip başka bir coğrafya bulunmamakta. Bu nedenle Türkiye'de seçimlerden sonra siyasi istikrarın tesisi hayati bir önem taşıyor" diye konuştu.
Kritik mesaj: İstikrarsızlık sizin için de bizim için de risk
Türkiye, NATO'nun güneydoğu kanadının kilit ülkesi, AB'nin de en büyük ve stratejik olarak da en önemli komşularından biri. Bu nedenle Türkiye'deki gelişmeler, Batılı başkentler tarafından yakından izleniyor.
DW Türkçe'nin edindiği bilgilere göre Batılı başkentler AKP hükümetine, "siyasi istikrarsızlık Türkiye için olduğu kadar bizler için de riskler barındırıyor" mesajını iletirken Türkiye'yi siyasi belirsizliğe sürükleyecek hamlelerden kaçınılması beklentisine vurgu yaptılar.
Seçimleri gözlemleyecek Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) heyetleri de demokratik seçimlere gölge düşürecek karar ve gelişmelere mahal verilmemesi gerektiği yönünde Yüksek Seçim Kurulu'na mesaj ilettiler.
"YSK endişesi"
Türkiye'deki seçimlerle ilgili en ciddi endişe "siyasi belirsizlik" oluşturuyor. Siyasi gözlemciler, oy sayımı ile birlikte ortaya çıkacak tabloya göre, Cumhur İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan ile Millet İttifakı'nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu arasında gergin bir itiraz mücadelesi yaşanmasını bekliyor.
İşte bu aşamada gözler YSK'ya çevrilecek. Ancak YSK'nın bugüne kadar aldığı kararlar ve takındığı tutum nedeniyle bağımsızlığına duyulan güvenin büyük ölçüde zedelenmiş olması, ihtilafların çözümde etkin bir rol oynayamayacağı endişesine yol açıyor.
ENC Direktörü Vesterbye, 14 Mayıs seçim sonuçlarının tartışmalı olma ihtimalinin çok yüksek olduğu söylerken, AGİT Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu'nun (DKİHB) 28 Nisan tarihli ara kararını hatırlattı. Bu kararda, daha önce yapılan tavsiyeye rağmen, YSK kararlarının yargı denetimine açılmaması eleştiriliyor.
Vesterbye, "Bu aslında şu anlama geliyor: YSK kararlarına karşı yargıya gitme yolu kapalı. Oysa AGİT, DKİHB uzun süredir YSK'nın anayasal olarak korunan haklar ve kesinleşmiş seçim sonuçlarına ilişkin kararlarına karşı yargıya gitme yolunun açılması gerektiğini söylüyor. Ama bunun yapılmamış olması nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti seçim sonuçları ile ilgili ihtilaflarının çözüme kavuşturulması için gerekli olan standartları karşılamıyor" değerlendirmesini aktardı.
"AGİT'in açıklamaları büyük önem taşıyacak"
Her iki taraf arasında, seçim sonuçlarıyla ilgili farklı veriler dayanak gösterilerek yaşanacak ihtilafta, bağımsızlığına güven duyulacak bir kurumun bulunmaması nedeniyle AGİT'in öneminin artacağına dikkat çeken Vesterbye, "Bu durumda, AGİT'in uluslararası ve tarafsız bir kurum olarak çok büyük bir heyetle yaptığı gözlemleri ve bu gözlemlere ilişkin yapılacak açıklamaları, büyük önem taşıyacak" dedi.
Kamuoyunda, sandıklarda oy sayımlarının başlaması itibariyle yaşanması muhtemel gelişmelerle ilgili çok farklı senaryolar tartışılıyor. Uzmanların görüş birliğinde oldukları öngörü ise seçim sonuçları ne olursa olsun, Türkiye'deki kutuplaşmada tansiyonun kısa vadede düşmeyeceği, seçim sonuçlarının ortaya çıkaracağı siyasi denkleme göre de taraflar arasında siyasi mücadelenin süreceği yönünde.
Ekonomistler ise siyasi belirsizlik sürecinin, zaten çıkmazda olan Türkiye ekonomisinde yol açması etkilerden endişeli.
Türkiye ekonomisi ciddi risklerle karşı karşıya
Kiel Ekonomi Enstitüsü'nden Prof. Dr. Erdal Yalçın, seçimlerden sonra Türkiye'deki siyasi belirsizliğin kısa vadede geride bırakılması ve ekonomideki sorunların çözüme kavuşturulması beklentisinin gerçekçi olmadığı görüşünde.
Aynı zamanda Konstanz Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan Yalçın, Türkiye ekonomisinin zaten son 10 yılda gerileme sarmalına girdiğini, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişle birlikte 5 yıldır kamu kurumlarının erozyona uğratıldığını vurgulayarak "İktidar değişse bile, geçmiş yıllarda yaşanan gerilemenin telafisi, kurumsal yapıların yeniden inşası kolay olmayacak. Türkiye ekonomisi ciddi risklerle karşı karşıya" dedi.
"TL otoriter rejime daha fazla direnemez"
6 Şubat'ta yaşanan depremlerle birlikte ekonomideki yükün daha da ağırlaştığına işaret eden Yalçın, "Seçimlerden sonra Türkiye'nin gerçek resmi borç yükü ve birilerinin ülkeden para çıkartıp çıkartmadığı gibi yeni bilgilerin ortaya çıkmasıyla, Türk ekonomisinde sarsıntılar yaşanabilir" diye konuştu.
Zorda olan Türkiye ekonomisinin, ciddi bir siyasi istikrarsızlık sürecini kaldıramayacak noktada olduğuna işaret eden Yalçın, seçim sonuçlarının meşruiyetine gölge düşürecek gelişmelerin yaşanması durumunda da bunun sonuçlarının çok ağır olacağını anlattı.
Erdal Yalçın, DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmesini şu sözlerle tamamladı:
"İktidarın meşruiyetini gölgeleyecek olası kötü durum senaryoları, finans piyasalarında kaynak girişini önleyecek şok dalgalarına yol açar. TL daha fazla dayanamayarak çökebilir. Çünkü TL, işlemeyen bir otoriter sisteme, daha fazla direnemez. Ayrıca Türkiye yeni borçlarını finanse edemeyecek noktaya da gelebilir. Türkiye ekonomisinin yılda 100 milyar doların üzerinde yeni krediyle işlediğini gözardı etmememiz gerekiyor. Ve bu kaynağın temini çıkmaza girebilir. Dolayısıyla Türkiye ekonomisi çökme riskiyle karşı karşıya gelebilir. Bu çok ciddiye alınması gereken önemli bir risktir."
DW