1500 sayfalık KHK raporu: Aç kaldım aç...

Raporu Ömer Faruk Gergerlioğlu (solda) ve Bayram Erzurumluoğlu açıkladı.

1500 sayfalık KHK raporu: Aç kaldım aç...




Mağdurlar İçin Adalet Platformu ve HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, işlerinden KHK'lerle ihraç edilen kişilerin anlatımlarına ve neler yaşadıklarına ilişkin 1500 sayfalık rapor hazırladı. KHK'li, hakim, savcı, öğretmen ve akademisyenlerin de aralarında bulunduğu mağdurların söylediği ortak bir cümle var: Aç kaldım, aç...

Raporu Ömer Faruk Gergerlioğlu (solda) ve Bayram Erzurumluoğlu açıkladı.

DUVAR – 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yayımlanan OHAL kararnamelerinin üzerinden 3 yıl geçti. Kamudan ihraç edilenlerinin durumuyla ilgilenen ve Meclis’te bunu gündeme getiren HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ile Mağdurlar İçin Adalet Platformu’ndan Doç. Bayram Erzurumluoğlu,  3. yılında ‘OHAL’in Toplumsal Maliyetleri’ adlı raporun sonuçlarını kamuoyuyla paylaştı. Bugün Kadıköy Evlendirme Dairesi’nde raporla ilgili açıklamalarda bulunan hak savunucuları raporun Cumhurbaşkanlığı’na ve birçok sivil toplum kuruluşuna iletileceğini söyledi.

ETKİLENENLER ANLATIYOR: SİMİT SATIYORUM

Raporun ilk bölümünde Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) işlerinden ihraç edilenlerin anlatımlarına yer verildi. Çoğu KHK’li ihraç edildikten sonra iş bulamadıklarını, sosyal ortamlardan uzaklaştıklarını belirtti.

Maddi ve manevi anlamda anlamda zorluk yaşayan KHK’liler yaşadıkları rapora şu sözlerle yansıdı: “Çalıştığım işyeri kapatıldı. Çalışma lisansım iptal edildi. Mesleğimi yapamıyorum. Simit satıyorum. Aç kaldım aç! Suçsuz yere mağdur edildim. Çocuklarımın rızkı gasp edildi. Ailemden ayrılıp yurt dışında yaşamak zorunda kaldım. 3 yıldır çocuklarımı göremiyorum. 2,5 yaşındaki çocuğumu hiç göremedim. Bir anda işsiz ve vasıfsız ilan edildik. Bir anlamda sosyal bir soykırım… Çalıştığım şirkete atanan kayyım tarafından işten çıkartıldım. İşten çıktıktan sonra e-devletteki çalışma bilgilerimde şüpheli yazıldı. Yeni doğan bebeğim ve çalışamayan eşimle birlikte işsiz ve ortada kaldık. Benim ailemin hayatı ve yaşama şansımız kalmadı. Yok olduk. Hangi birini yazayım bu alana sığmaz. Sivil ölüme mahkum edildim. Diri diri gömdüler. Polis kötü davranma konusunda hakikaten uzmanlaşmış. 19 Temmuz’da okula gittim. O bakışlar yetti hocam…”

Raporda anlatımları dikkat çeken 11 yıllık eski bir savcı şöyle diyor: “ByLock kullanmadığı tespit edildiğinden denilerek tahliye edildim. Çıktığımda kimse bana iş vermek istemedi. İş verirlerse devlet tarafından vergi müfettişleri gönderildiğini söyleyenler oldu. Şu an 150 tavuk aldım yumurta satarak geçinmeye çalışıyorum.”

Mağduriyetlerine dile getirenler arasında hakimler, savcılar, akademisyenler, polisler, öğretmenler, mühendisler ve daha birçok meslek örgütünden ihraç edilen kişiler var. Hepsinin ortak anlatımı: Aç kaldık, işsiz kaldık.

‘AVUKAT İTİRAFÇI OL DEDİ’

Raporda dikkat çeken başka bir konu ise gözaltına alınan kişilerin CMK tarafından atanan avukatlarla ilgili anlatımları oldu: “Avukat itirafçı olmam için baskı yaptı. Avukat uyuyordu ben ifade verirken. Avukat ve polisler psikolojik baskı uyguladılar. Avukat sadece oradaydı… Avukat ‘Ne biliyorsan anlat’ diyordu. İtirafçı olmamı istiyordu. Avukatın aleyhime ifade verdiğinin farkındaydım. CMK avukatı konu mankeni gibiydi. Avukat formaliteydi. Benim değil polisin tarafında idi. Ama tarafsızmış imajı veriyordu. Her şey göstermelikti. Beni görür görmez hadi itirafçı ol dedi.”

SORGU: EŞİN ELİMİZDE…

Raporda 15 Temmuz darbe girişiminin ardından gözaltına alınanların anlatımlarına da yer verildi. Bu kişiler işkence gördüklerini, aileleriyle tehdit edildiklerini ve kötü muameleyle karşılaştıklarını anlattı: “Eşin de elimizde, ona göre… Çocukların yetimhanede büyüyecek. Hapishanede çürüyeceksin. Bana cemaatten olmadığını ispat et. ‘İtirafçı olmazsan sen de terörist sayılırsın’ gibi baskılar yaşadım. Hâkim savcı ve polis sürekli küçük çocuğumun olduğunu hatırlatıp tehdit ettiler. Benim duyabileceğim şekilde konuşmazsa tutuklanır ve bebeği cezaevine alınmaz. Bebek annesizliğe alışsın şeklinde konuştular. Konuş ya da çocuğunu bir daha göremezsin.”

KHK’Lİ YAKINLARI NE YAŞADI?

Raporda detaylıca yer verilen bölümlerden biri de KHK’li yakınlarının yaşadıkları oldu. Bu bilgiler ise rapora şöyle yansıdı: “OHAL mağdurlarının çektikleri en büyük sıkıntılar, en yaygınından daha aza doğru, sırası ile şunlardır: Ekonomik Sıkıntılar, psikolojik sorunlar, itibarsızlık, toplumdan dışlanma, sosyal çevrenin dağılması, stres veya sıkıntılara dayanamayan aile fertlerinden en az birisinin hastalanması, yeni sağlık sorunlarının başlaması veya eski hastalıklarının nüksetmesi, ailenin bölünmesi…”

Aileler psikolog desteği alamadıklarını da raporda belirtti. Bunun gerekçesi ise maddi imkanlar olarak sıralandı.

GÖRDÜĞÜNÜZ MUAMELEYİ NASIL GÖRÜYORSUNUZ?

Raporda KHK’lilere ‘Toplumdan, yakın çevrelerinden gördüğünüz muameleyi nasıl değerlendiriyorsunuz?’ sorusu da soruldu. Yüzde 4’ü, ‘Şu ana kadar çevremden olumsuz bir tepki görmedim’, yüzde 3 ‘Yaşadıklarımı tamamen hak ettim, gördüğüm muameleye layığım’, yüzde 6.5 ‘Kişisel bir takım kusurlarım olabilir ama bu kadar cezalandırmayı da hak etmedim’, yüzde 86.5′ ise ‘Bana yaşatılanlar tamamen haksızlık ve zulümdür’ yanıtını verdi.

‘ALEVİ VE SOLCULAR YANIMDA DURDU AMA…’

Raporda KHK’lilere sorulan bir diğer konu ise, ‘Çevrenizde ne gibi sözler duydunuz?’ sorusu oldu. Bu soruya şöyle yanıtlar verildi: “Allah büyüktür, herkes bir gün ektiğini biçecek. Bir suçun olmasaydı devlet seni işinden etmezdi. Demek ki bir şeyler yapmışsın. Devlet bir yanlışlık yaptı, sabret düzelecek. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Sen çok iyi birisin, diğerleri gibi değilsin. Kurunun yanında yaş da yandı… 40 yıllık komşumuza dedim ki artık bu hükümete oy vermeyin. Siz şahitsiniz ben ne zorluklarla okudum. Komşumuz; ‘Niye o mu attı sizi, adamın belki haber bile yok’ dedi. Bu cevaba gülsem mi, ağlasam mı bilemedim. Ablam sürekli; ‘Devletimiz işini bilir, suçsuz isen geri dönersin’, şeklinde konuşuyordu, birkaç imasına da denk geldim, ilişkilerim bozuldu ve artık görüşmüyorum. Akraba ve aile kelimeleri anlamını yitirdi. Ne kadar gaddar olabildiklerini gördüm. Alevi ve solcu olarak tanımladığım insanlar yanımızda iken, dindar olanlar ise çevremizden uzaklaştı.”

SONUÇ…

Raporun son bölümünde değerlendirmelere yer verildi: “Kamu güvenliği tehdit altında olan ülkelerin olağanüstü hal ilan ederek, belirli hak ve hürriyetleri sınırlandırmaları kabul edilebilen bir uygulamadır. Ancak bu tür uygulamaların, kamu güvenliğine karşı gelişen tehditlerin niteliğine uygun, temel insan hak ve hürriyetlerini yok saymayacak şekilde ölçülü, kapsam ve süre bakımından sınırlandırılmış olması da gerekmektedir. OHAL süreci, gelinen aşamada, kabul edilebilirlik sınırlarının çok ötesine geçmiş, sayıları 1.5 milyonu aşan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının bedensel ve ruhsal varlıklarının baskılanmasına ve hatta yok edilmesine yönelik bir tür adı konulmamış ‘sivil ölüm’ daha doğru bir ifadeyle ‘sosyal kırım’ programına dönüşmüş.”

OHAL’in olumsuz etkileri kendisini birçok alanda da gösterdi. Raporda bu etkiler şöyle sıralandı: Beyin göçü, finansal sermayenin kaçışı, sosyal kültürel güçte zayıflama, yeni üretim, modernizasyon, genişleme ve stratejik yatırımlarda kayıplar.

Hüda Kaya.

HÜDA KAYA: BÜYÜK BİR KÖTÜLÜKLE KARŞI KARŞIYAYIZ’

HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya da toplantıda KHK’lilerle ilgili şunları söyledi: “Her geçen sene gittikçe dramatik bir hal alan, telafisi mümkün olmayan acılara sebep olan böylesi derin bir konu insanı hüzne boğuyor. Bunu izlerken, dinlerken AKP iktidarından öncesi dahil olmak üzere Türkiye’de bunu o kadar derinden yaşıyorduk ki… Hayatımız boyunca yaşadığımız örneklerimiz vardı ama HDP ile çok daha ağırına maruz kalmaya başladık. İktidarın politikası haline gelmiş büyük bir kötülükle karşı karşıyayız. Örgütlü kötülüğe karşı örgütlü iyiyle sonuç bulacağız, çözüm bulacağız.”

MURAT SEVİNÇ: KARARNAME ANAYASA’YA UYGUNDUR DİYEN ÇIKMADI

Murat Sevinç.

KHK ile ihraç edilen Anayasa hukukçusu Murat Sevinç de KHK’lilerle ilgilenen çok az sayıda milletvekilinin olduğunu belirterek bu durumu eleştirdi. Sevinç şöyle devam etti: “Karşımızda ‘Olağanüstü hal kararnameleri Anayasa’ya uygundur’ diyen olmadı. Anayasa Mahkemesi de bu durumu incelemedi. İçtihat değiştirdi. OHAL Komisyonu ne yapıyor mesela? Nasıl bir komisyon benim işe dönüp dönmeme karar verebilir? Tekrar söylüyorum bu, hiç beğenilmeyen Anayasa’ya, evrensel ilkelere aykırıdır. Hukuken bu konuda da yazılacak hiçbir şey kalmadı. AKP’nin kapatılması için hazırlanan iddianameyi eleştirirken AKP’li değildim. Birinin neden ihraç edildiği beni ilgilendirmiyor, Anayasa’ya uygun mu? Bu sorunun yanıtı beni ilgilendiriyor. Umuyorum ki bu memlekette yaşayan başkaları, kendilerinden başka acı çeken insanların olduğunu anlar. Adalet bir ilkedir. Bir ilke olarak adalet savunulmalı.”

DUVAR