3 yaşındaki Başak şehit kızı mı olacak terörist kızı mı
15 Temmuz darbe teşebbüsünden yaklaşık 2.5 ay sonra Diyarbakır'dan iki şehit haberi geldi.
Açıklamalara göre, PKK'lı teröristlerin Lice'deki askeri üs bölgesine düzenlediği saldırıda Üsteğmen Murat Ataş ve Uzman Çavuş Oğuzhan Cito şehit düşmüştü. Gerçekte Diyarbakır Abalı kırsalında PKK'nın pususuyla şehit olduklarını ise yıllar sonra bir mahkeme tutanağından öğrendik!..
O günlerde Üsteğmen Murat Ataş'ın şehadeti medyada, “1 ay sonra çocuğu olacaktı” başlığıyla yer buldu... Şehidin, doğmasını beklediği kızına “Başak Aslı” adının verilmesini istediği vurgulandı... 8 aylık hamile eşi Sezen Ataş'ın cenaze törenine tekerlekli sandalyeyle katıldığı, annesinin, “Son kez oğlumu göreyim... Beni de yanına gömün” diye ağladığı anlatıldı... Erdoğan'ın, şehit ailesine telgraf gönderip, başsağlığı dilediği bildirildi...
EVLİLİKLERİNİN ÜÇÜNCÜ YILDÖNÜMÜNDE NE OLDU?
İstanbul'da son yolculuğuna uğurlanan şehit Ataş'ın 1 ay sonra kızı doğdu. Adı Başak Aslı oldu. O vakitler henüz 24 yaşında olup, Bursa Gemlik'te yaşayan eşi Sezen Ataş bir yandan depresyon tedavisi gördü, bir yandan kızını büyütmeye çalıştı.
Devlet yetkilileri de aileyi hiç yalnız bırakmadı. Askerler, Aile Bakanlığı görevlileri, Kaymakam, Emniyet Müdürü sık sık ziyaret edip, yaralarını sarmaya çalıştı.
Ama devlet yetkililerinin, üstelik Ataş çiftinin evlilik yıldönümü olan 25 Temmuz 2019 günü sabahın çok erken saatlerinde yaptığı son ziyaret, bunlardan çok farklıydı.
Sezen Ataş, “FETÖ terör örgütü üyeliği” iddiasıyla gözaltına alınacaktı. Ellerindeki kararı gösteren polisler, tam 1.5 saat boyunca evde arama yaptı. Şehidin, Diyarbakır'dan gelen ve dolapta duran bavuluna bile bakıldı.
Oysa 15 gün önce Gemlik Emniyet telefonla aramış, ifadeye çağırmış, o da gidip, ifade vermiş ve 3-4 saat sonra eve dönmüştü.
Aramadan sonra şehit eşi gözaltına alındı ve soruşturmayı yapan Nevşehir'e götürüldü. Bu arada ablası olayı sosyal medyadan duyurunca, yurtdışındaki “FETÖ'cülere” yine gün doğdu. Tabir-i caizse sosyal medyada kıyamet koptu. Şehidin arkadaşları ve gazilerle, “FETÖ'cüler” arasında sert tartışmalar yaşanırken, bir kesim de, “FETÖ'cüler sahip çıktığına göre, vardır bir şey” düşüncesiyle sessizliği tercih etti.
Ortadaki yalın gerçek ise şuydu:
Bir şehit eşine bu muamele reva mıydı?.. Devlet biraz daha özenli ve dikkatli davranamaz mıydı?..
Devam edelim.
Sezen Ataş'ın Nevşehir Emniyet'te ifadesi alındı. Tutuklama istemiyle Savcılığa gönderildi. Sulh Ceza Hakimliği, yurtdışı yasağı ve karakola imza verme tedbirleriyle tahliyesini kararlaştırdı. Ataş, Gemlik'e, kızının yanına döndü.
DOSYASINDA NE VAR?
Sadece 1 ay sonra Nevşehir Cumhuriyet Başsavcılığı Sezen Ataş hakkında, “Örgüt üyesi olduğu” iddiasıyla iddianame hazırladı. İddianame kabul edildi ve Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı.
İddianamenin, sadece daha önce cemaat evinde kalmış, sohbet toplantılarına katılmış ve haklarında “Hükmün açıklanması geri bırakılmış” 2 itirafçının ifadesine dayandırıldığı görüldü.
Ayrıca itirafçılardan birisinin Sezen Ataş'ın adını 26 Aralık 2016, yani eşi şehit düştükten sadece 2 ay sonra Kars KOM'da fotoğrafının gösterilmesi üzerine verdiği anlaşıldı.
Bu 2 tanık 6 Aralık'ta talimatla İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesinde dinlendi.
Tanıklardan E. A. 2011 yılında Nevşehir'de öğrenciyken, cemaat evlerinde kalıp, neler yaptıklarını anlattıktan sonra “Elif” olarak bildiği Sezen Ataş'ı o zaman tanıdığını, sohbet toplantılarına katıldığı için “Bölge talebe mesulü” olduğunu düşündüğünü, ancak kendi bölgesinde olmadığı için sohbet vermediğini, bire bir faaliyetine tanık olmadığını söyledi.
Diğer tanık Y. K. da kendisinin cemaat evinde kaldığını belirtip, “Elif üst kattaki evin ablasıydı. 2012'de başka bir cemaat evine taşındım. Buradayken Elif bizim eve ziyaretimize gelirdi. Benden hat istedi. Bu telefona Bylock yüklendiğini hakkında FETÖ/PDY üyeliğinden soruşturma açılınca öğrendim. Bu hattı ben kullanmadım. Hakkımda da ByLock'tan dava açılmadı. 2012'de bu hattı verdikten sonra kendisini hiç görmedim, ne görevde olduğunu da bilmiyorum” dedi.
Velev ki, Sezen Ataş üniversitede öğrenciyken sohbet toplantılarına gitti. İyi de Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin, sohbet toplantılarına gitmenin örgüt üyeliği için yeterli olmadığı yönünde kararı yok mu?
ByLock iddiasına gelince; Dosyadaki araştırma tutanağına göre, söz konusu telefon Mayıs 2013-Nisan 2015 arasında kullanılmış gözüküyor... Ayrıca ByLock tespit tutanağı yok... User ID eşleşmesi yapılmadığı gibi, herhangi bir içerik de bildirilmemiş... Dahası, Sezen Ataş'ın halası yıllar sonra bu telefonu ikinci el telefon satan bir bayiiden almış ve o kullanıyor...
Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin ByLock kriterlerinin de bilindiğini belirtip, Sezen Ataş'ın savunmalarına geçelim.
KÖY KORUCUSU AİLESİ 3 ŞEHİT DAHA VERDİ
Şehit eşi gözaltına alınıp, bırakıldıktan ve iddianamesi hazırlandıktan 4 ay sonra Mahkeme huzuruna çıktı.
Geçen 12 Aralık'ta yapılan ilk celsede Sezen Ataş sözlerine, “Neden silahlı terör örgütü üyesi olamayacağımın daha iyi anlaşılabilmesi için öz geçmişimden bahsetmek istiyorum” diyerek başladı ve özetle şunları söyledi:
“1992 Bingöl Karlıova Taşlıçay Köyü doğumluyum. 1990-91 yılları arasında oradaki PKK tarafından yapılan saldırılarda babamın eniştesi, eniştesinin erkek kardeşi ve kuzeni olmak üzere aynı aileden 3 şehit verildi ve yine köyden akrabalarımızdan korucu olanlardan da 3 kişi şehit olduktan sonra babamın ailesi, amcalarım, dedelerim kendi çocuklarının da başına aynı şeyin gelmemesi için malını, mülkünü, toprağını orada bırakıp batıya göç ediyorlar. Şu anda hepimiz batıda yaşıyoruz. 8 kardeşiz, ailenin 5 çocuğu okuyabildi, Ailede okuyan tek kız çocuğu bendim. Benden sonra kızlarını okutmaya başladılar.”
Savunmasında ilk, orta ve liseyi Bursa'da devlet okullarında okuduğunu, 2010'da Nevşehir Hacı Bektaş Üniversitesi Matematik bölümünü kazandığını, 2015'te mezun olunca uzaktan akrabası Murat Ataş'la severek evlendiğini belirten Sezen Ataş, şöyle devam etti:
“Daha evliliğimizin ilk haftasında elimdeki kına geçmeden Mardin'e operasyona gönderildi, oradan Diyarbakır'a gitti. İlk kez 2 ay sonra geldi. Son gelişinde 3 aylık hamileydim. 8 aylık hamileyken Diyarbakır Abalı İlçesi kırsalında PKK'nın pusuya düşürmesiyle şehit oldu. Doğum iznine beklerken, şehit haberi geldi. 1 ay sonra kızım oldu. Bu sürede çeşitli hastalıklar geçirdim, depresyon tedavisi gördüm. Tam biraz toparlanıp, kızımızı büyütmeye çalışırken, karşınıza silahlı terör örgütü üyesi olarak çıkarıldım. Ben ömrüm boyunca hiçbir terör örgütüne ne yardım ne yataklık ettim. Böyle bir şey mümkün değil.”
ELİF KOD İSİM DEĞİL KURTLAR VADİSİ'NİN ELİF'İ
Ataş, itirafçıların iddialarıyla ilgili olarak da şunları anlattı:
“Nevşehir'de öğrenciyken önce bir apartta tek başıma kaldım. 2011'de üniversite tarafından bulunan TOKİ evlerine çıktım, yine tek başıma kaldım. 2010-2015 arasında üniversitede örgüte yakın arkadaşlarım da vardı, ama bunlarla sadece okul arkadaşlığı yapardım. Birlikte ders çalışırdık. Beni evlere sohbetlere çağırdıkları da oldu, ancak ailem bu tarz olaylara karşı olduğu için gitmedim. Y.K. alt dönemden arkadaşım. İsmimi 'Elif Sezen Ataş' olarak söylemiş. Elif kesinlikle kod isim değil. Kurtlar Vadisi'ndeki Elif karakterini çok sevdiğim için benim ve arkadaşlarımın kullandığı bir isimdi. Sadece bunu kullanmadım. Daha öncesinde yengem bana 'Ezo' diyordu. Evlendikten sonra aynı isimde gelinleri olduğu için eşimin ailesi de bana 'Havin' adını takdı. Zaten Y.K., 'Elif Sezen Ataş' diyor. Elif kod isim olsaydı, gerçek ismimi bilmesi mümkün değildi. 2012'den sonra hiç görüşmemişiz. Kendi üzerine aldığı o hattı da kullanmadım, ByLock'u da. Tanık E.B.'ı ise hiç tanımıyorum. Ben örgütün ne faaliyetlerine katıldım, ne bankasına para yatırdım, ne sendikasına üye oldum.”
ŞEHİDİN BANKA HESABI DA ARAŞTIRILMIŞ
Ve dosyadaki en çarpıcı olay; Soruşturma aşamasında sadece Sezen Ataş değil, şehit eşi Murat Ataş'ın da banka hesapları araştırılmış.
Bu duruma Sezen Ataş, “Söylenecek bir şey yok. Eşim Edirnekapı Şehitliği'nde yatıyor. Gidip, orada sorgulanabilir” sözleriyle tepki gösterirken, Avukatı Pelin Emenir, “Ne yani şehidin Bank Asya hesabı olsaydı, bu dosya kapsamında delil olarak mı kullanılacaktı?” diye sorup, şöyle konuştu:
“Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan yargılamada, örgütün tepe yönetiminde 5 kişi ile 766 kez irtibatı olan, örgüte müzahir vakıfta yöneticilik yapan, örgüte müzahir bankaya örgütün talimatıyla 41 bin TL yatıran ve hakkında örgüt üyesi olduğu yönünde tanık beyanı bulunan Bülent Arınç'ın damadı Ekrem Yeter hakkında beraat kararı verildi. Müvekkil, örgütün okul ve dershanelerine gitmemiş. Ekrem Yeter'in aksine örgütün tepe yönetimiyle herhangi bir irtibatı yok. Yine Ekrem Yeter'in aksine örgütün bankasında hesap açtırmamış, para yatırmamış. Vakıf ve derneklerinde bırakın yöneticilik, üyelik vasfı dahi bulunmamaktadır. Gizli haberleşme programını kullanmamıştır. Müvekkilim sadece bir şehit eşidir.”
“İlk celse 12 Aralık'ta yapıldı” dedik. Bu celsede savunmalardan başka ne mi oldu?
Mahkeme Başkanı, Sezen Ataş'a, “Etkin pişmanlıktan yararlanmayı isteyip, istemediğini” sordu.
Ataş, “Kesinlikle hiçbir terör örgütüne üye olmadığım için etkin pişmanlıktan faydalanmak istemiyorum” karşılığını verdi.
Ve bu ilk celsede Savcı, esas hakkındaki mütalaasını açıklayıp, Sezen Ataş'ın örgüt üyeliğinden cezalandırılmasını istedi.
Mahkeme de oy birliğiyle, bir yandan, “ByLock User ID eşleşmesi yapılıp yapılmadığının, varsa ByLock tespit değerledirme tutanağı ve mesaj içeriklerinin gönderilmesi için ilgili KOM Şubeye müzekkere yazılmasını”, öte yandan gelecek celsede sanık ve avukatının esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapmasını kararlaştırarak, 13 Şubat'a gün verdi.
Bu seri yargılamadan sonra Sezen Ataş'ın Avukatının, Milli Savunma Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Aile Bakanlığı'na başvurarak, davaya katılmaları talebinde bulunma kararı aldığını kaydedip, acı tabloyu özetleyelim:
13 Şubat'ta bir şehit eşinin “Terör örgütü üyesi” olup olmadığından önce, 3 yaşındaki Başak'ın şehit kızı mı, terörist kızı mı olduğuna karar verilmiş olmayacak mı?
Müyesser Yıldız
Odatv.com