36 yıl önce bugün Türkiye’de son kez bir kişi idam edildi
Hayati Karaşahin’in idamı halka açık bir şekilde gerçekleşti.
36 yıl önce bugün Türkiye’de son kez bir kişi idam edildi
MHP lideri Devlet Bahçeli idam cezasının geri getirilmesini istiyor. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da idama yeşil ışık yakıyor. Takvim yaprakları 36 yıl önce bugünü gösterdiğinde Türkiye'de son kez bir idam cezasının infazı gerçekleşti. O günden beri hiç kimse ölüm cezası alsa bile darağacına çıkarılmadı. Türkiye'de son kez asılan kişi Sarı Durak kod adlı yasadışı Devrimci Yol militanı Hıdır Aslan'dı...
Devlet Bahçeli'nin 2007 yılındaki Erzurum mitinginde, kendisini 1999 yılında teröristbaşı Abdullah Öcalan'ı idam etmemekle eleştiren Recep Tayyip Erdoğan'a hitaben, “Al sana ip veriyorum, al da as” diyerek, kalabalığa urgan atması hâlâ hafızalarımızda… Bahçeli o gün konuşmasını şöyle noktalamıştı: Oğluna gemi alacak kadar paran var, asacak ip mi bulamıyorsun.
Eski çamlar bardak oldu, köprünün altından çok su geçti…
Polemikleri bir kenara bırakıp, 36 yıl önce bugüne gidelim, Burdur Kapalı Cezaevi'nin avlusuna…
SEHPASINI KENDİ DEVİREN İDAMLIK
25 Ekim 1984…
Beton zemine devrilen sehpanın sesi avluda yakalandı. Gardiyanlar, imam, askerler, avukat, cezaevi müdürü, savcı yere bakıyordu. Birkaç dakika sonra adli tabip darağacına yaklaştı, kafasını aşağı yukarı salladı.
Öldüğü onaylanan mahkûm boşlukta sallanıyordu. Darağacından indirdiler, satın aldığı tabutla cezaevine gelen babasına teslim ettiler cansız bedeni…
Avukatı Fehmi Çam'ın anlattığına göre mahkûm, cellâdı yanına yaklaştırmamıştı, sehpayı kendi devirmişti. Cesedi babasına teslim eden görevliler de “Bazılarının genelde ağzından burnundan kan gelir. Onun ağzından burnundan kan gelmedi. Dili içerde, ağzı kapalıydı” dediler.
İdam edilen kişi 26 yaşındaki Hıdır Aslan'dı.
“Üç polisi öldürmek” ve “silahlı halk ayaklanmasıyla iktidarı ele geçirerek Marksist-Leninist bir devlet düzeni kurmayı amaçlamakla” suçlanıyordu. Kod adı Sarı Durak'tı, yasadışı Devrimci Yol militanıydı. 1978'de hakkında yakalama emri çıkarıldı, 1980'de İzmir'de gözaltına alınıp tutuklandı.
Ege Ordusu Askeri Mahkemesi 29 Temmuz 1981 günü Hıdır Aslan hakkında idam kararı verdi. Askeri Yargıtay onadı. Temyiz, itiraz vs. üç yıl sürdü, dosya TBMM'ye geldi.
Dosyayı inceleyen 10 kişilik Adalet Komisyonu; yedi kabul, iki ret, bir çekimser oyla “Hıdır Aslan hakkındaki ölüm cezasının yerine getirilmesine dair ekli kanun tasarısının Genel Kurul'a sunulmasına” karar verdiğinde takvim yaprakları 21 Haziran 1984 gününü gösteriyordu.
3 Ekim 1984'te TBMM'de oylama yapıldı. Halkçı Parti'den emekli subay Erol Ağagil ile Halit Soylu dışında 51 milletvekili “idam edilmesin” oyu verdi. İdam kararı ANAP (63) ve Milliyetçi Demokrasi Partisi (44) milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi.
Kenan Evren cumhurbaşkanı, Turgut Özal da başbakandı.
25 Ekim 1984 gecesi Burdur Kapalı Cezaevi avlusunda asılan Hıdır Aslan yıllar sonra kayıtlara “Türkiye'de idam edilen son kişi olarak” geçecekti.
Bu tarihten itibaren kalemi kırılan hiçbir kişinin boynuna ip geçirilmedi. Verilen ölüm cezaları TBMM'de onaylanmadığı için infaz edilmedi.
1991 yılında çıkarılan bir afla 500 civarında ölüm cezası dosyası 10 yıl ağır hapse dönüştürüldü.
2002'de çıkarılan yasayla (Savaş ve çok yakın savaş tehdidi hâllerinde işlenmiş suçlar hariç) fiilen uygulanmamış olan tüm idam kararları ömür boyu hapse çevrildi.
15 Ocak 2003'te AKP hükümeti, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 6. Protokolü imzaladı. Böylece “idam cezası hiçbir koşulda uygulanamaz ilkesi” benimsendi.
7 Mayıs 2004 tarihli 5170 sayılı kanunla (15. maddenin ikinci fıkrasında yer alan ‘ölüm cezalarının infazı' ibaresi ve 17. maddenin dördüncü fıkrasının başında geçen ‘mahkemelerce verilen ölüm cezalarının yerine getirilmesi haliyle' ibaresi) Anayasa'dan ölüm cezalarıyla ilgili maddeler çıkarıldı.
14 Temmuz 2004 tarihli 5218 sayılı kanunla (Ölüm cezaları kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına dönüştü) Türk Ceza Kanunu’ndan ölüm cezalarıyla ilgili maddeler çıkarıldı.
Böylece ölüm cezası Türk hukuk sisteminden tamamen kaldırıldı.
Türkiye'de idam edilen kişiler denilince; 68 Kuşağı'nın simgeleri Deniz Gezmiş-Yusuf Aslan-Hüseyin İnan, sabık başbakan Adnan Menderes, 80 darbesi sonrası yaşı büyülterek asılan Erdal Eren ilk akla gelir.
Hâlbuki gazete sayfalarında, satır aralarında kalmış, tez konusu olmuş darağacı hikâyeleri vardır, mesela altın dişleri sökülen Rus casusu Hayati Karaşahin gibi…
DUVARDAN ATLARKEN POLİSLER YAKALADI
Hayati Karaşahin emekli bir donanma subayıydı, Milli Savunma Yüksek Kurulu'nda (şimdinin Milli Güvenlik Kurulu) sekreterlik görevinde bulunmuştu. 1952 yılında Ankara'daki Sovyet Büyükelçiliği'nin duvarlarından bazı askeri bilgileri içeren kitapları atarken polisler tarafından yakalandı.
HER GÜN AYNI YERE BAKINIZ
Sahra Topçusunun Tabiye ve Tekniği adlı kitabın iç sayfalarında el yazısıyla şu ifadeler yer alıyordu: Dikkat! Alay ve tümene ait olanlar henüz İstanbul'da basılmaktadır. Bu kitabı 14 Haziran 1951 günü saat 12.30'da iade ediniz. Selamlar. Elime geçtikçe atacağım. Her gün 21.30'da aynı yere bakınız.
Hayati Karaşahin'in yargılanması ve temyiz süreci iki yıl sürdü. “Türkiye Cumhuriyeti aleyhine ve Sovyet Rusya lehine casusluk etmekten” suçlu bulundu, idama mahkûm edildi, dosya TBMM'ye gönderildi.
Meclis Adalet Komisyonu, son onay mercii Genel Kurul'a idamın müebbet hapse çevrilmesi tavsiyesinde bulundu; “casusluk suçu sabit olsa da sanık suçu savaş ve seferberlik şartları altında işlememiştir” gerekçesiyle…
Genel Kurul'da ilk sözü merhum gazeteci Duygu Asena'nın amcası Demokrat Partili Vacid Asena alır: Bu adamın hayatı bu hainliği yapmaya müsaittir. Meclis olarak bu adamı asmalıyız, asacağız da…
İNSAN DEĞİL KIZIL BİR HAYVAN
Çok değil, sadece beş yıl sonra, 27 Mayıs Darbesi'nde tutuklanıp, Yassıada'ya gönderilecek ve ölüm cezasına çarptırılacak olan Demokrat Partili Nusret Kirişçioğlu ise kürsüde ağzını bozuyordu: Bu adam insan değil kızıl bir hayvandır. İtlaf edilmesi gerekir!
Konuşmaların ardından oylama başladı. Komisyonun idamı müebbede çevirme teklifi oybirliğine yakın bir çoğunlukla reddedildi. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın da imzasıyla Hayati Karaşahin’in idamı 13 Nisan 1955 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
TUVALETTE İNTİHAR GİRİŞİMİ
Karaşahin’in avukatı ertesi gün TBMM’ye bir dilekçe vererek kararın yeniden görüşülmesini talep eder. İç Tüzük’e göre diğer milletvekillerin de itiraz ve dilekçe hakkı olduğundan bir tam gün beklemek zorunluluğu vardır. Ancak yeni oylama lehte sonuçlanmaz, dilekçe reddedilir.
Haberi alan bir gardiyan, kararı koşa koşa Hayati Karaşahin’e söyler. Yıkılan Karaşahin girdiği tuvalette intihar girişiminde bulunur. Kendini asmak ister ama pencerenin kirişi kırıldığı için başarılı olamaz.
Hayati Karaşahin 5 Nisan 1955'te sabaha karşı Ankara'da Samanpazarı meydanında asıldı. Son sözü “Beni haksız yere asıyorsunuz” oldu. Ağzındaki 600 lira değerindeki dişlerin sökülüp, ailesine verilmesini vasiyet etmişti. Mezar, ip, cellât ücreti düşüldükten sonra kalan para ailesine verildi.
HAMİYET YÜCESES'E MEKTUP YAZDI
Bir de musiki sanatçısı Hamiyet Yüceses'e mektup yazmıştı Hayri Karaşahin… 1942'de Atılay denizaltısının mayına çarpıp batması sonrası şehit olan 40 askerden biri de Hamiyet Yüceses'in eşi astsubay Fethi Yüceses'ti. Karaşahin, şehit astsubayla olan hukukuna binaen, sanatçıdan kızına bakmasını istiyordu.
Bir ay sonra Moskova Radyosu'ndan gelen bir haber dönemin gazetelerine manşet oldu: Rusya'da üç Türk idam edildi!
SOVYETLERDEN MİSİLLEME
Kırım'daki askeri deniz tesisleri, Kafkasya'daki petrol kuyuları ve savunma sistemleri hakkında Türk istihbaratına bilgi verdikleri tespit edilen İsmail Hamit Kurtmaloy, Zeynel Gülmali, Sabit Aslanof casusluktan yargılanıp idama mahkûm edildiler.
Sovyetler, Hayati Karaşahin'in idamına misilleme olarak, 19 Mayıs 1955 gecesi üç Türk casusunu kurşuna dizmişlerdi.
SÖZCÜ