4 komşu köy, 4 şehit, 15 cenaze ve Çağla’nın geceyi inleten çığlığı

4 KOMŞU KÖY, 4 ŞEHİT

4 komşu köy, 4 şehit, 15 cenaze ve Çağla’nın geceyi inleten çığlığı




4 komşu köy, 4 şehit, 15 cenaze ve Çağla’nın geceyi inleten çığlığı

Ersin Eroğlu yazdı...

Ersin Eroğlu 

"Çok tuhaftı, ağlayamadım. Ama ruhum paramparça olmuştu.” 

Dostoyevski, "İnsancıklar" kitabında böyle diyordu.

Deprem bölgesinde yaşadıklarımın özetiydi.

Ağlayamadım ama ruhum paramparça oldu.

4 KOMŞU KÖY, 4 ŞEHİT

Kahramanmaraş merkezli depremin üzerinden 14 gün geçti.

Hemen hemen her kent matem yerine döndü.

İmkânı olanlar cenazesini enkazdan çıkardıktan sonra memleketine defnetti.

Memleketim Niğde’de de cenaze gelen iller arasındaydı.

Hatay’a gitmek için yola çıktığımda ilk durağım memlekete uğramak oldu.

Eve girer girmez babam, bizim ilçeden de bir uzman çavuşun hayatını kaybettiğini söyledi.

Uzman Çavuş İsa Yılmaz, eşi ve üç çocuğu enkaz altında kalarak hayatlarını kaybetmişlerdi.

İsa Yılmaz’ın en küçük çocuğu henüz 6 aylıktı.

Şehit törenine katıldıktan sonra çevredekilerle sohbet ederken komşu köylerden de asker ve polislerin depremde hayatlarını kaybettiğini öğrendim.

Edikli köyünden Uzman Çavuş Yakup Yaman depreme Kahramanmaraş’ta yakalanmıştı. 

Yakup Yaman; eşi ve iki çocuğuyla hayatını kaybetmişti.

Yakup Yaman gibi depreme Kahramanmaraş’ta yakalananlar arasında Gösterli köyünden Astsubay Fatih Ekin de vardı.

Fatih Ekin; eşi, 8 aylık çocuğu ve annesiyle enkaz altında kalarak hayatını kaybetmişti.

Hasaköy’den Polis Memuru Emre Çekli eşi ve oğlu Kerem Kaan ile depreme Hatay’da yakalandı.

Onlar da enkazdan 10 gün sonra çıkarılarak memleketlerinde son yolculuklarına uğurlandı.

Birbirlerini tanıyorlar mıydı bilinmez ama aynı “kader”i paylaştılar.

40 yılda teröre verdiğimiz kayıp kadar bu depremde insanımızı yitirdik.

Şimdi aynı toprağa düştüler.

Yan yana yatıyorlar…

ÇAĞLA’NIN GECEYİ İNLETEN ÇIĞLIĞI

Antakya…

Hoşgörünün şehri.

Türkiye’ye katılmadan önce Hatay Cumhuriyeti’nin başkenti.

Atatürk’ün ölmeden önceki son vasiyeti: “Hatay benim şahsi meselemdir.”

Daha önce gördüğüm Antakya da artık yok.

Yıkılmış bir kent, yarım kalan binlerce hikâye.

Antakya’ya girdiğimde ilk işim enkaz altındaki arkadaşım Mehmet Ali Demirel’in kardeşi Çağla’yı aramak oldu.

Mehmet Ali, üniversite yıllarında Türkiye Gençlik Birliği (TGB) Hatay İl Başkanlığı yaptı.

Suriye’ye terör ihraç edilirken ABD’ye karşı yapılan eylemlerde en öndeydi.

FETÖ kumpası Ergenekon, Balyoz davalarında Silivri’de barikatlardaydı.

AKP, milli bayramları yasaklarken mitingleri organize edenler arasındaydı.

Gezi eylemlerinde hemşehrileri Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan ile omuz omuzaydı.

Memleket Partisi kurulduktan sonra ise İl Sekreterliği görevini yapıyordu.

Mehmet Ali, depreme eşi Buse, babası, annesi ve kardeşiyle evlerinde yakalandı. Yıkılan ev henüz 10 yıllık bir binaydı.

Sadece Buse enkazdan 3 gün sonra sağ çıkarılabildi.

Çağla ise ailesinin oturduğu apartmanın hemen yanında iki katlı bir binada yaşıyordu.

Onun evi de büyük hasar aldı ancak eşi ve çocuklarıyla kendini dışarı atmayı başardı.

Hemen ailesinin yaşadığı apartmana koştu.

Bina yıkılmış, insan çığlıkları geliyordu.

Gece 04.30

Çağla konuşuyor:

“Deprem olduktan yarım saat sonra buradaydım ağabey, bina yıkılmıştı. Hava ayaz ve yağmur yağıyor. Ağabeyimin sesi geliyordu. Her yeri aradım. Kimse yoktu. Yengem Buse üçüncü gün çıkarıldı. Annem, babam, ağabeyim, yeğenim, kardeşim… Hepsi enkaz altında kaldı. Gece çığlıklar attım, duyan olmadı. Sadece o gece mi sonraki günlerde de sesimi duyan olmadı. Bir ara kurtarma ekipleri geldi sonra jeneratörün mazotu bitti. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin aracını durdurdum, onlardan mazot aldım. Çaresizliği yaşadım… 9. günün sonunda cenazelerimizi alıp defnedebildik.”

Buse anlatıyor: 

“Her artçıda bina çöküyordu. Enkazdan çıkarıldığım anı hatırlamıyorum ancak ilk iki gün kendimdeydim. Apartmandaki 25-30 kişinin çığlığı iki gün boyunca inledi. Duyan olmadı. Bu binalar o kadar eski değil. Sorumlular cezasını çekmeli, ben her şeyimi kaybettim.”

Hatay’da kimle konuşsam ilk 48 saati işaret ediyor:

“Kimse yoktu, devleti göremedik.”

Kimle konuşsam binaları yapan müteahhitlerin, denetim şirketlerin, onay veren belediyelerin, imar affı çıkartan hükümetin sorumlu olduğunu söylüyor.

Bir avuç insan ülkenin rantını yiyecek diye on binler ölüyor.

Açlık ve yoksulluk memlekette kol gezerken Anadolu'nun tertemiz çocukları yolsuzluk ve hırsızlık hikâyelerini dinleye dinleye büyüyor.

Peki, 

Sorumlular, Çağla’nın geceyi inleten çığlığını şimdi duyuyor mu?

Sorumlular, dört komşu köydeki 4 şehit, 15 cenazeyi şimdi görüyor mu?

Odatv.com