7 adımda İzmir tarihinin derinliklerine yolculuk

1- 2 bin yıldır akan çeşme ve antikçağ grafitileri

7 adımda İzmir tarihinin derinliklerine yolculuk


Saffet Emre TONGUÇ

Saffet Emre TONGUÇ

Ege’nin ‘başkenti’ İzmir’in tarihi 7 adıma sığar mı? Elbette hayır ama takdir edersiniz ki gazete yazılarının da bir sınırı var! Sizin için bu kez şehrin tarihindeki farklı dönemlerin izini sürebileceğiniz 7 nokta seçtim. Camiden kiliseye, sinagogdan agoraya uğrayacağımız bu önemli mekânların bize anlattığı çok şey var. Ancak hepsinin ortak noktası; İzmir’in tarih boyu farklı dinler ve farklı kültürlere ev sahipliği yapan birleştiriciliği ve farklılıkları kucaklama şekli. Bu zengin mirası tarihin farklı katmanlarında görebileceğiniz turumuza hemen başlayalım.

1- 2 bin yıldır akan çeşme ve antikçağ grafitileri

İzmir Agorası, şehrin tarihi kısmı olan Kadifekale yamaçlarında. Antikçağlarda şehrin en önemli sosyalleşme alanı agoralarmış. Bir nevi günümüzün AVM’leri gibi düşünebiliriz yani. Burası aslında milattan önce 4’üncü yüzyıldan günümüze ulaşmış ama bugünkü kalıntıların büyük bölümü 2’nci yüzyıla ait. İzmir Agorası iki özelliğiyle hayran bırakıyor. İlki, çeşmesi… Tam 2 bin yıldır kesintisiz akan çeşmesiyle büyüleyici bir eser. İkincisi ise grafitileri… Burada dünyanın en eski grafiti örneklerini görebilirsiniz. Roma dönemine ait bu duvar resimleri sayesinde, günlük yaşamın akışı duvarları takip ederek anlaşılabiliyor. Resimlerin bir kısmı kazıyarak, bir kısmı da meşe kökünden yapılan mürekkeple çizilmiş. Gladyatör savaşları, cinsellik, aşk oyunları, deniz yolculukları, bilmeceler ve dahası... Hatta sevgilisinin adını duvara kazıyanlar bile var! Bu grafitilerin dünyadaki tek rakibi Pompei’de. Fakat oradakiler Latince, İzmir’dekiler ise Yunanca. Bir diğer dikkat çekici özellikse antikçağ araştırmalarında bulunan yazılı kaynaklar genellikle resmi ve dini nitelik taşırken, İzmir Agorası’ndakiler halkın gündelik hayatına dair ipuçları taşıyor.
 

7 adımda İzmir tarihinin derinliklerine yolculuk

 
 

 

2- En ünlü saat kulesi

Konak Atatürk Meydanı’nın merkezindeki Saat Kulesi, İzmir’in simgesi desem yanılmış olmam sanırım. Aslında birçok şehirde saat kulesi var ama İzmir’inki kadar şehrin sembolü haline geleni yok gibi... 1901 yılında Sultan 2’nci Abdülhamit’in tahta çıkışının 25’inci yıldönümü şerefine yaptırılmış. Türkiye’de Oryantalist üslubun en önemli örneklerinden biri kabul ediliyor. 25 metre yüksekliğe sahip kulede kullanılan mermerler Marsilya’dan getirilmiş. 1974 yılında meydana gelen 5,2’lik depremde biraz hasar görmüş. Hatta saat tam depremin olduğu 2.04’te durmuş. Sonrasında iki yıllık bir onarımdan geçirilerek tekrar çalıştırılmış ve bugüne kadar da hiç durmamış. Aslında Saat Kulesi ile aynı tarihte bir de çeşme yapılmış. O da 25’inci saltanat yılını simgelemek üzere 25 musluklu tasarlanmış ama maalesef günümüze kadar ulaşamamış.
 

7 adımda İzmir tarihinin derinliklerine yolculuk

 



3- İzmir’e âşık bir sanatçı: Dario Moreno

Bir şarkısında “Canım sevgili İzmir” diyen Dario Moreno -asıl adıyla David Arugete- çok zor bir çocukluk geçirmiş. İzmir Demiryolları’nda çalışan babasını küçük yaşta kaybetmiş. Annesi ikinci kez evlenince üvey babası onu istememiş. Bu yüzden yetimhanede büyümüş. Birbirinden farklı birçok işte çalışarak çocukluktan itibaren hayatını güç koşullar altında kazanmış. Müzikse, yaşamının İzmir gibi aşkla bağlandığı parçası olmuş. Yahudi ailelerin çocuklarının doğum günü partilerinde ve İzmir Palas’taki özel gecelerde şarkı söyleyerek, ilk sahne deneyimlerini yaşamış. Dario Moreno’nun adı bugün çok sevdiği İzmir’de yaşıyor. Para kazanmaya başlayınca annesini de yanına alarak taşındığı ev, tarihi Asansör’e çıkan sokakta. 1990 yılında o sokağa sanatçının adı verilmiş. Gittiğinizde “Deniz ve mehtap, sordular seni neredesin” diye mırıldanırken buluyorsunuz kendinizi…

4- İçine gireni güvende hissettiren Hisar Camisi

İzmir’in tarihi dini yapılarından biri Hisar Camisi. Bir zamanlar İzmir’in liman ağzında bulunan hisardan adını almış. Günümüze ulaşana dek adı değil ama yapısı değişmiş. 1598’de Molla Yakup tarafından yapıldığı düşünülüyor ama bu bilgi net değil. Çünkü ne yazık ki kitabesi günümüze kadar ulaşamamış. 1817 yılında Oikonomos’un yazdığı İzmir tarihine bakılırsa burası Latinlere ait bir kiliseden camiye dönüştürülmüş. 19’uncu yüzyılda yaşanan şiddetli depremler sonrasında sık sık onarım gören caminin minaresi 1927 yılında yıkılınca, dönemin İzmir Valisi Kazım (Dirik) Paşa tarafından yeniden yaptırılmış. Dış avludaki iki şadırvan da 19’uncu yüzyıldan yadigâr... Osmanlı İmparatorluğu döneminde şehrin en büyük camisiymiş. Aynı zamanda İzmir camileri arasında en zengin alçı süslemelere sahip olanı. Caminin ortasındaki büyük hacimli kubbeyi 10 fil ayağı taşıyor. Giriş kapısının üstünde altın varakla Âli İmrân Suresi’nden alıntılanan “Kim oraya girerse güvende olur” yazıyor.
 

7 adımda İzmir tarihinin derinliklerine yolculuk

 



5- Tarihi binada AVM

İzmir’de geçmişte ticaretin kalbinin attığı eski gümrük binası, bugün alışverişin kalbinin attığı Konak Pier adlı bir AVM. 17’inci yüzyılın başlarından itibaren İzmir, Ortadoğu’nun başlıca ticaret merkezi olan Halep’in yerini almaya başlamış ve Akdeniz’de önemli bir liman kenti haline gelmiş. İzmir gümrüğünü yöneten gümrük eminleri, 1675 yılına kadar kiralık bir binayı büro ve ev olarak kullanmış. Sonraları Köprülü Fazıl Ahmet Paşa tarafından yaptırılan bir gümrük binasına taşınılmış ama yetmemiş. Gemilerin yükleme-boşaltma işlemleri sırasında çekilen zorlukları çözmek ve kaçakçılığı engellemek amacıyla 1860’larda bir rıhtım yapılmasına karar verilmiş. Rıhtımla birlikte 900 metrekarelik de bir gümrük binası inşa edilmiş. O da yetmeyince, 1888’de yeni gümrük binaları ve depolar eklenmiş. 1905-1913 yılları arasında deniz doldurularak büyük bir hol yapılmış. 1954’e kadar Gümrük Binası olarak kullanılan yapı, 1960’lı yıllarda balıkhane olmuş. Bir dönem Deniz Kuvvetleri tarafından kullanılmış. Geçirdiği restorasyonun ardından, 2003 yılından bu yana alışveriş merkezi olarak kullanılıyor.

6- Klasik Türk müziğine usta yetiştiren Algazi Sinagogu

Kemeraltı’nda birbirine yakın 12 sinagog var. Biliyorsunuz Osmanlı, 1492’de İspanyol engizisyonundan kaçan Yahudilere kucak açmış. Ülkelerinden göç etmek zorunda kalan bu insanlar, başta İstanbul olmak üzere farklı şehirlere yerleşmişler. İşte onlardan biri de İzmir. Zamanla nüfusları azalmış; bugün İzmir’de yaşayan Yahudi sayısı bin kişiyi bulmuyor. Sinagoglardan dördü aktif olarak kullanılıyor, biri de müze olarak ziyarete açık. 1724’te yapılan Algazi Sinagogu hem önemli din adamları hem de klasik Türk müziği ustaları yetiştiren Algazi ailesinden İshak Algazi tarafından yaptırılmış. 1841’de büyük bir yangın atlatarak epey zarar görmüş ve onarımdan geçmiş. O güne dek zemin ve tavan döşemeleri ahşapmış, yığma taş olarak değiştirilmiş.
 

7 adımda İzmir tarihinin derinliklerine yolculuk

 




7- Hz. İsa’nın kefen parçasının bulunduğu Polycarpe Kilisesi

İncil’de ‘Küçük Asya’nın yani Anadolu’nun yedi kilisesinden bahsedilir; Bergama, Sardes, Efes, Thyateira, Denizli yakınındaki Laodikya, Philadelphia yani ‘Alaşehir’. Bu yedi kilisenin üçü İzmir’de. En eskisi ise Konak’taki Aziz Polycarpe. Kilisenin tarihi, 1625’e kadar uzanıyor. Romalılar onu inancından vazgeçiremeyince Kadifekale eteklerinde öldürmüşler. Kilise 1680’de atlattığı büyük yangının ardından 1775’te onarımdan geçmiş. İkinci restorasyon sırasında şapeller eklenerek genişletilmiş. Girişinde Hz. İsa’nın kefeninden bir parça, yerde ise zemine gömülenlerin mezar taşları var. Aziz Polikarp’ın yaşamöyküsü ise kilisenin içindeki fresklerle anlatılmış. Bu freskleri yapan mimarla Konak’taki meşhur Saat Kulesi’ni yapan mimar aynı kişi.

İzmir’in sıradışı lezzet adresleri

İzmir güzel olduğu kadar yeme-içme seçenekleri açısından da zengin bir şehir. İzmirli iş insanı ve sanayici, Instagram’daki gastronomi hesabı @gevrekandginger ile tanınan dostum Haluk Özyavuz, şehrin en sıradışı lezzet ve mekânlarını sıraladı.

Zeynel Ergin Gevrek: Fırınını 1880’de bir Rum ailenin yaktığı, 1960’larda ateşi Zeynel Ergin’in devraldığı küçücük bir dükkân burası. İlk günkü gibi nohut mayasından hazırlanmış kumru ile pekmez kazanında kaynamış çıtır çıtır gevrekler yapıyorlar.

Mehmet Can Börekçilik: Çankaya Katlı Otoparkı’nın karşısındaki dükkânda, ustanın işe ilk başladığı zamanlardan kalan el arabasında sunulan tel tel boyozu ve misinayla kesilen meşhur Sefarad yumurtasını yemek için sabahın erken saatlerinde sıraya girmek gerekiyor.

Niğdeli Söğüşçü Muammer Usta: Kemeraltı’nın renkli rotası Anafartalar Caddesi üzerinde, ustanın “Söğüşün tereyağı bir parça beyindir” diyerek sardığı nefis dürüm, buz gibi Niğde gazozuyla şahane oluyor.

Kokoreççi Asım: Mumbardan yapılan kokoreci mundar etmemek için İzmir’de titizliğine ve lezzetine güvendiğim Asım Usta, 1960’taki üç tekerlekli el arabasından bugünkü şubelerine gelirken asla işinin başından ayrılmayan, oğlu Cihan’ı da sektöre kazandıran saygı duyulası bir isim.

Esnaf Lokantası Mahmut Usta: Hakkını vererek pişirdiği kelle paça çorbasıyla sık sık şifa niyetine uğradığım Mahmut Usta, çocukluğundan beri mutfakta olan ve İzmir lokanta kültürünü tezgâhındaki yemeklerde yaşatan gerçek bir usta.

Akın’ın Yeri: Urla Özbek Köyü’nde, İzmir’deki en taze ve en çeşitli deniz ürünleri tezgâhına sahip olan Akın’ın Yeri, senelerdir uğradığım kaliteli bir yer.

Horasan Balıkçılık: İzmir’in gezen, araştıran, merak eden ve uygulayan balıkçılarından sevgili Ahmet Horasan 25 yıldır denizle aşk yaşıyor. Sezonunda bu sulardan çıkan tatları doğru tekniklerle sofraya koyan, en önemlisi de eleştiriye ve gelişime açık kimliğiyle yazları Çeşme’nin demirbaşlarından.

OdUrla: İzmir’i dünya arenasına çıkaracak 5 şartı (ot, zeytinyağı, küçükbaş, deniz mahsulü, bağcılık ile şarapçılık) karşılayan Urla yöresinin cevherlerini, her daim desteklediğim “Mevsiminde yerel malzeme” mottosuyla hayata geçiren sevgili şef Osman Sezener’in İzmir’e kazandırdığı rafine bir adres.

Mutfak by Nazlı: Başta memleketi Adana olmak üzere, Antakya, Mersin, Malatya ve çevre illerin unutulmaya yüz tutmuş tatlarını İzmirlilerle buluşturan, ev sıcaklığıyla misafirlerini ağırlayan, takdir edilesi kadın girişimcilerimizden.

Meşhur Elgani Ezmecizade: Kemeraltı lezzet turunu şambaliden farklı bir tatlıyla noktalamak isteyenler buraya. 40 küsur yıldır ezmecilik mesleğini yaşatan, mekânın ismi gibi ‘eli bol’ Erhan Harmanda; badem, ceviz, antepfıstığı güzellemeleriyle Türk kahvesine en leziz yoldaşı sunuyor.

HÜRRİYET