8. Yargı Paketi Genel Kurul'da: Yüzlerce paket çıksa sorun çözülmez

'AĞIR BİR ÇİFTE CEZALANDIRMAYA YÖNELİK DÜZENLEME'

8. Yargı Paketi Genel Kurul'da: Yüzlerce paket çıksa sorun çözülmez


8. Yargı Paketi Genel Kurul'da: Yüzlerce paket çıksa sorun çözülmez

Yargı paketine ilişkin itirazlar 'örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına işlenen suçlar'a ilişkin düzenlemede yoğunlaştı. Muhalefetin itirazı var.

ANKARA- Muhalefet partileri bu hafta Meclis'te görüşülecek 8'inci Yargı Paketi'ne ilişkin itirazlarını kayda geçirdikleri muhalefet şerhlerini tamamladı. Tüm muhalefet partileri, teklifin pek çok maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğunu ifade etti. 

CHP: YÜZLERCE YARGI PAKETİ DE ÇIKSA SORUN ÇÖZÜLMEZ 

Yargı Paketlerinin bugüne kadar çözüm üretmediğine dikkat çekilen CHP'nin muhalefet şerhinde, “Siyasi iktidar gerçek anlamda yargının bağımsızlığı konusundaki olumsuz tavrını, zihniyetini değiştirmediği müddetçe yüzlerce yargı paketi çıkarsa da sorun çözülmeyecektir. Buradaki temel sorun sistemdir, yargının siyasallaşması ve kişisel ya da siyasi çıkar uğruna yasalara ve Anayasa’ya uyulmamasıdır” denildi.

'AĞIR BİR ÇİFTE CEZALANDIRMAYA YÖNELİK DÜZENLEME'

Şerhte; teklifin en tartışmalı maddelerinden olan örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişiye 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası verilebileceğini düzenleyen dördüncü maddesinin “keyfilik” gerekçesiyle AYM tarafından iptal edildiği hatırlatıldı. Teklifteki yeni düzenlemenin AYM iptal kararının gereğini karşılamadığı kaydedilirken şu ifadeler kullanıldı:
“Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına TMK’nın 7.Maddesinin 5. Fıkrasında tanımlanan suçlar bakımından cezalar açısından Anayasa Mahkemesi kararında da belirtildiği üzere toplantı ve ifade özgürlüğü haklarını kısıtlayıcı ve belirsiz nitelikte olan gerekçeler nedeniyle kişi özgürlüğü zedelenirse TCK 220’den ceza verilemeyeceği hükmünün kaldırılması Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesini bertaraf etme ve daha ağır bir çifte cezalandırmaya yönelik düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır.”

TMSF YÖNETİCİLERİNE VE KAYYIMLARA ZIRH 

TMSF'nin kayyım olarak atandığı şirketlerdeki yöneticiler ve kayyımların her türlü hukuki, idari, mali, cezai sorumluluktan muaf tutacak maddeye de şerh konulan metinde ilgili maddeye ilişkin şu açıklamalar yer aldı:

“Herhangi bir şirket faaliyeti kapsamında kuvvetli suç şüphesinin tespiti durumunda, bu şirkete maddenin yürürlük tarihi itibariyle, TMSF 5 yıl boyunca kayyım atayabilecektir.(...)Hatta bu kayyumlar 15 Temmuz FETÖ Darbe Girişimi gecesi sokakta direnç gösteren vatandaşların karıştığı iddia edildiği olaylar için sağlanan cezasızlık hükümlerinden de bu kayyımlık görevleri nedeniyle yararlanacaktır. Maddeye göre, kanun yoluyla TMSF yöneticilerine ve fon yönetiminde atanan kayyımlara tam sorumsuzluk zırhı getirilmiştir. 20'nci maddeyle, TMSF yöneticilerive fon yönetimi tarafından kayyumlara her türlü suç ve cezadan bağışık tutma hakkı tanınmıştır.” 

Şerh metninde, “Anayasal düzenin hüküm sürdüğü demokrasi ve özgürlüklerin yaşandığı bir hukuk devletinde hiç kimseye kayyuma cezai, idari ve hukuki sorumsuzluk ve dokunulmazlık getirilmesi söz konusu olamaz. Bu kayyım düzenlemesine açıkça Anayasa’ya aykırılık bulunmaktadır” denildi.

'CİNSEL TERCİH, DİNİ AİDİYET GİBİ VERİLERİN SGK VE BAKANLIKLA İLGİSİ YOK' 

Teklifin kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenlemelerinin de Anayasa'ya aykırı olduğu ifade edilen şerhte, teklife göre Sağlık Bakanlığı ile her türlü sağlık kuruluşunun ve Sosyal Güvenlik Kurumu'nun kişisel verileri kullanabilmesinin düzenlendiği ifade edildi. Şerhte şu ifadeler kullanıldı:

“Bu çerçevede özel sağlık kuruluşlarının bu kapsamdan çıkarılması gerekmektedir. Ayrıca bu bende yazan kurumların hangi tür verileri işleyebileceğinin de açık olarak yazılması gerekmektedir. Bütün özel nitelikli verilerin işlenebilmesine imkan tanıyıcı bir düzenleme olmamalıdır. Örneğin Sağlık Bakanlığı kişinin cinsel tercihini işleyememesi gerekmektedir. Bu nedenle kurumun gerekli gördüğü veya kendi alanı olarak kabul ettiği veriler yerine bu verilerin bir sınırı çizilmelidir. Din aidiyeti gibi verilerin sosyal güvenlik kurumuyla veya Sağlık Bakanlığıyla ilgisi yoktur. Dolayısıyla Anayasa’nın 20. Maddesinin 3.Fıkrasında çizilen sınır ihlal edilmemelidir.”

'TAZMİNAT KOMİSYONU: GÜVENCEDEN UZAK VE TALİMATA AÇIK OLMA RİSKİ VAR' 

OHAL döneminde kurulan Tazminat Komisyonu'nun kolaylaştırılmasına ilişkin düzenlemeye ilişkin de şerhte bu düzenlemeye ilişkin ifadeler kullanıldı:

“Tazminat istemini hızlı karara bağlamak adına getirilen bu yolun yargı süreçlerini bypass edip etmeyeceği tartışılabilir. Komisyon kararları, yakın zamanda OHAL Komisyonunda görüldüğü gibi, güvenceden uzak ve talimata açık olma riski içermektedir. Yargılamayı etkin, hızlı, tarafsız ve adaleti tesis ederek sonuçlandıramayan iktidar, teklifin diğer maddelerine benzer biçimde, AYM yolu yerine Adalet Bakanlığı altındaki Tazminat Komisyonuna görev yükleyecektir.”

'İKRAMİYE 3 BİN DEĞİL 17 BİN 2 LİRA OLSUN' ÖNERİSİ REDDEDİLDİ 

Dini bayramlarda emeklilere ödenen 2 bin lira ikramiyenin 3 bin liraya çıkarılmasına ilişkin düzenlemenin yargı paketinde bulunmasının eleştirildiği şerhte, “Diğer konularla bir ilişkisi olmadığı gibi salt bir seçim yatırımı olarak lanse edilmek ve kanun teklifindeki sorunlu maddelerin kamuoyunda tartışılmasını önlemek açısından dahil edilmiştir” denildi. CHP'nin komisyon görüşmelerinde ikramiyenin 3 bin değil asgari ücret tutarında olması önerisinin de reddedildiği kaydedildi.

DEM PARTİ: MURAD EDİLEN DEVLETİN ANTİ-DEMOKRATİK GÖRÜNÜMÜNÜ MAKYAJLAMAK 

DEM Parti'nin muhalefet şerhinde de bugüne kadar sunulan yargı paketleri eleştirilerek “AKP tarafından getirilen yargı paketlerinin hiçbiri Türkiye'nin yargı sistemindeki en önemli sorunlarını gündemine almamış, çözüm üretmemiştir” denildi. İktidarın yargı paketleri aracılığıyla miadını dolduran eski düzenlemeleri değiştirdiği belirtilen DEM Parti şerhinde, “Bu değişikliklerle murad edilen hukukun demokratikleşmesi değil,daha ziyade devletin anti-demokratik görünümünü makyajlamaktır. Bu anlayış sadece yargı paketlerinde değil, AKP tarafından yapılan bütün yasal düzenlemelerde kendini göstermektedir” ifadeleri kullanıldı. 

SADECE KÜRTLER İÇİN GEÇERLİ TMK, YARGI SİSTEMİNİN TEMELİ

Kürt sorununa dikkat çekilen DEM Parti şerhinde, “Türkiye’de sahici bir yargı reformu gerçekleştirilmek isteniyorsa, ilk önce 'Sayın Abdullah Öcalan yararlanmasın' diye ince mühendisliklerle dizayn edilen yasalar ve devletin neredeyse sadece Kürtler için geçerli kıldığı TMK’nın, yargı sisteminin temelini oluşturmaktan çıkarılmalıdır” denildi.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKININ İHLALİNİN DERECESİNİ ARTTIRAN BİR UYGULAMA

Teklifteki örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişiye 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası verilebileceğini düzenleyen maddeye şerh koyan DEM Parti, Anayasa Mahkemesi'nin ilgili maddenin toplantı ve ifade özgürlüğü haklarını kısıtlayıcı ve belirsiz nitelikte olduğu ve bu yüzden kişi özgürlüğünü zedelediğine dair iptal gerekçelerinin dikkate alınmadığı belirtildi. İlgili suçları işleyenlere “ayrıca” ceza verilmesinin ifade özgürlüğü hakkının ihlalinin derecesini arttıran bir uygulama olacağı uyarısında bulunuldu. 

HANGİ SUÇLAR, HANGİ BAĞLAMDA ÖRGÜT ADINA İŞLENİYOR AÇIKÇA YAZILMALI

Şerhte bu maddeye ilişkin “Tıpkı örgüt üyeliği kriterleri gibi örgüt adına işlenen suçlar için de bazı kriterlerin belirlenmesi; hangi suçların, hangi bağlamlarda, somut duruma göre 'organik bağ' tespiti yöntemiyle bu kapsama alınacağı açıkça yazılmak zorundadır. Aksi halde yapılan değişiklik, uygulamada hiçbir olumlu değişiklik yaratmayacak, mevcut hukuksuzluğu gidermeyecektir” ifadeleri kullanıldı.

KAYYIMLARA SORUMSUZLUK VE CEZASIZLIK ZIRHI 

Teklifle TMSF tarafından atanacak kayyımlara sorumsuzluk zırhı verileceği belirtilen şerhte, “Bu maddeyle TMSF tarafından atanan yönetici ve kayyımlara giydirilen sorumsuzluk ve cezasızlık zırhı başta AİHS olmak üzere Anayasaya ve en nihayetinde hukukun en temel ilkelerine aykırılık taşımaktadır” denildi. 

Şerhte bu maddeye ilişkin şu uyarıda bulunuldu:

“Şirketine bu maddeye dayanarak TMSF tarafından geçici veya uzun süreli yönetici ya da kayyım atanan kişiler, yargılama sonucunda beraat etseler dahi, uygulanan olağanüstü ağırlıktaki tedbir ve bu tedbir sonucunda uğradığı zararlarla ilgili sorumlular hakkında hiçbir işlem ve hukuki süreç yürütemez hale gelecektir.”

YARGI DARBESİ DEVAM EDİYOR 

Teklifteki pek çok maddenin AYM'nin iptal ettiği maddelerden olduğu belirtilen şerhte “Kanun koyucu, yasayı toplumsal sorunların çözümü için vaaz etmesi gerekirken Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği yasa maddelerini aynı şekilde düzenlemeyi öngören yasa teklifi ile tekrar Meclis’e getirilmiştir. Bir nevi Yargıtay eliyle gerçekleştiren yargı darbesi, iktidar ve Bakanlık tarafından devam ettirilmektedir” ifadesi kullanıldı. 

EMEKLİ İKRAMİYESİ 11 BİN LİRA OLMALI 

Emekli ikramiyesinin 3 bin liraya çıkarılmasına ilişkin düzenleme için de şerhte “Emeklilerle ilgili meclis çatısında yapılmayan iyileştirmelerin bayram ikramiyesi hususunda da devam ettiği görülmekle, 3000 TL gibi düşük bir miktarın kabulü tarafımızca mümkün değildir” denildi ve ikramiyenin 11 bin lira olması gerektiği ifade edildi. 

YARGI PAKETİ DEĞİL TORBA KANUN 

Saadet Partisi Muhalefet Şerhinde teklifte bulunan emekli ikramiyesi, kişisel verilerin korunması, deprem bölgelerindeki sanayi altyapısının güçlendirilmesi gibi düzenlemeler sebebiyle teklifin Yargı Paketi olarak adlandırılmasının gerçekçi olmadığı ve teklifin bir torba kanun niteliğinde olduğu ifade edildi. Torba Kanunların değiştirdiği kanunlar arasında konu yönünden herhangi bir bağlantı bulunmadığı belirtilen şerhte, “Bu biryandan hukuk düzeninin bütünlüğünü ve istikrarını bozan bir sonuç yaratmakta; diğer yandan belirlilik ilkesini ihlâl eden boyutuyla bireyler bakımından hukuk kurallarının öngörülebilirliğini ortadan kaldırmaktadır” denildi. 

YARGI MAKAMLARI SUBJEKTİF ÖLÇÜLERLE HAREKET EDEBİLECEK 

Teklifin örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişilere verilen cezayı düzenleyen maddesine SAADET de şerh koydu. Suç fiilinin müphem ve muğlak ifadelerle tanımlandığı belirtilen şerhte, “Bu yönüyle yargı makamlarına geniş bir takdir yetkisi sunduğu görülmektedir. Böylece yargı makamları, bir fiilin bu fıkra hükmünü ihlâl edip etmediğini tespit ederken subjektif ölçülerle hareket edebileceklerdir. Diğer bir deyişle, kanun koyucuya ait olan suç yaratma yetkisini kullanacaklardır” ifadeleri kullanıldı. 

İlgili maddedeki düzenlemelerin AYM'nin iptal gerekçelerini karşılamadığı belirtilen şerhte “Suç ve ceza yaratan bir normun, suçun tanımını tüm unsurlarıyla şüpheye yer bırakmayan bir açıklıkla ifade etmesi, bir fiilin suç mu yoksa anayasal bir hürriyetin kullanılması mı olduğunun tespitinde hayati bir önem taşımaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin görüşü de bu yöndedir” denildi. 

KAYYIMLARA CEZAİ SORUMSUZLUK: 80 DARBESİ MGK ÜYELERİ ÜZERİNDEKİ KORUMA KALDIRILDI 

TMSF yöneticilerine ve atadığı kayyımlara “koruma” ve cezai sorumsuzluk getirilen düzenlemeye ilişkin itirazların da yer aldığı şerhte, “Bu sorumsuzluk düzenlemesinin hukuk devleti ilkesiyle bağdaştırılması mümkün değildir. Çünkü bir hukuk devletinde hiç kimsenin suç işleme hürriyeti olamaz. Nitekim bu gerekçeyle 1982 Anayasasının Geçici 15'inci maddesinin 1'inci ve2'nci fıkralarının Milli Güvenlik Konseyi üyeleriyle bunların emirleri altında karar alanlara sunduğu sorumsuzluk güvencesi, 2010 Anayasa değişikliği ile yürürlükten kaldırılmıştır” ifadeleri kullanıldı.

Emeklilere verilen ikramiyenin 3 bin liraya çıkarılmasına ilişkin de teklifte emeklilerin içinde bulunduğu ekonomik koşulların insan onuruyla bağdaşmadığına dikkat çekildi ve artış oranının gerçekçi olmadığı belirtildi.

DUVAR