"AB fidyeyi ödeyip kurtulamayacağını biliyor"

Türkiye ve AB arasındaki sığınmacı ikilemini yorum sütunlarına taşıyor:

"AB fidyeyi ödeyip kurtulamayacağını biliyor"


AB ile Türkiye arasındaki sığınmacı ikilemi ve Berlin’in Yunan adalarındaki mülteci kamplarında yaşam mücadelesi veren çocukların kabul edilmesi konusunda uzlaşma sağlaması Alman basınında yer buluyor.

Türkiye'nin Avrupa'ya gitmek isteyen göçmenleri durdurmayacağını açıklamasının ardından sınırda yaşanan gerilim günlerdir Avrupa gündemini meşgul ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Pazartesi günü Brüksel'de NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in ardından AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile görüştü. Erdoğan, görüşme sonrasında planlanan basın toplantısına katılmadı ve beraberindeki heyetle birlikte Brüksel’den ayrıldı. Michel ve von der Leyen kısa bir basın toplantısı düzenleyerek mülteci mutabakatının uygulanması için süreç başlatıldığını açıkladı.

Straubinger Tagblatt/Landshuter Zeitung, Türkiye ve AB arasındaki sığınmacı ikilemini yorum sütunlarına taşıyor:

"Brüksel’in Türk hükümdarı yumuşatması için aslında planladığından daha fazla vermesi gerekiyor. Onun paraya, AB’nin ise kapalı sınırlara ihtiyacı var... Bu acı bir ticaret savaşı. Çünkü 27 üye ülke Suriye’deki savaş devam ettiği, insanlar Türkiye’ye kaçtığı, Erdoğan kontrolde olduğu sürece; fidyeyi ödeyip kurtulamayacaklarını biliyor."

Almanya'da Hristiyan Birlik (CDU/CSU) ve Sosyal Demokrat Parti'den (SPD) oluşan koalisyon hükümeti, Yunanistan’daki sığınmacı kamplarında yaşayan ve özellikle korunmaya muhtaç durumdaki çocukları Almanya’ya getirmeye hazır olduklarını açıkladı. Bu bağlamda Ege adalarında "zor insani koşullar altında" altında yaşayan, sayısı bin ile bin 500 arasındaki sığınmacı çocuğun gönüllü olacak Avrupa ülkelerine dağıtılması öngörülüyor.

Süddeutsche Zeitung’daki yoruma göre bunun için geç bile kalındı. Kamplardaki çocukların yıllardır ağır insan hakları ihlallerine ve cinsel istismara maruz kaldıklarına dikkat çekilen yorum şöyle:

"Bu girişim yıllar önce hayata geçirilmeliydi... Yıllardır yardım kuruluşları Yunanistan'daki kamplarda özellikle de korumasız çocuklara yönelik ağır hak ihlalleri olduğunu bildiriyor. Burada mevzubahis olan soğukta, kir pas içinde yaşamak ya da sadece okula gidememek değil; insan hakları beyannamesi uyarınca kimseden esirgenemeyecek haklar. Yunanistan'daki kamplar şiddet ve aşağılanmanın mekanları. Ancak bu durum Almanya’daki kimseyi, her halükarda hükümetteki kimseyi ilgilendirmiyordu. Sığınmacılar için yeterince şey yapıldığı düşünülüyordu. Şimdi bin ila bin 500 çocuk buradan alınacak. Peki, geri kalanlar? Yine şanslarına küsecekler. Bir diğer sorun çocukların ne zaman gelebileceği. Berlin’in yanıtı muğlak: yakın zamanda. Önce Yunanistan-Türkiye sınırında düzenin sağlanması gerekiyor. Düzenden kastedilen buradaki sıkıyönetimin ve Yunan sivil grupların kaçmayı başaranlara sokaklarda attığı dayağın sona ermesiyse  aylar sürebilir."

Darmstädter Echo gazetesindeki yorumda ise çocuk sığınmacılarla ilgili adımın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sınır kapılarını açma kararıyla ilgisi olmadığı savunuluyor:

"Çocukların Almanya’ya getirilmesi, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın önünde eğilmek değil. Söz konusu çocuklar Erdoğan tarafından yollara sürülmedi, aksine aylardır plastik tenteler altında ve pislik içinde yaşıyorlar. Kimse Erdoğan’ın çirkin şantaj girişimlerine boyun eğip sığınmacılara Türkiye-Yunanistan sınırının açılmasını talep etmiyor."

Ulm kentinde yayımlanan Südwest Presse gazetesinin yorumu ise şöyle:

"Hükümetin vardığı uzlaşma, Yunanistan ve Türkiye’ye baskı uygulamasına engel değil. Atina’nın sığınmacı kabul merkezlerini korku kampları şeklinde sığınmacıları suistimal için kullanmaya son vermesi gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın umduğu sığınmacı kitlelerinin AB sınırına akın ettiği kareleri göremeyeceğini, buna rağmen 3,6 milyon sığınmacısıyla yalnız bırakılmayacağını anlaması gerekli. Almanya bu noktada geri adım atamaz."

Deutsche Welle Türkçe