'AB Türkiye'ye Suriyeli sığınmacılar için leblebi çekirdek parası veriyor, Gümrük Birliği'ni üstü kapalı ele alıyor'

'Gümrük Birliği üstü kapalı ele alınmış. Türkiye Gümrük Birliği'ni ciddiye almalı'

'AB Türkiye'ye Suriyeli sığınmacılar için leblebi çekirdek parası veriyor, Gümrük Birliği'ni üstü kapalı ele alıyor'




'AB Türkiye'ye Suriyeli sığınmacılar için leblebi çekirdek parası veriyor, Gümrük Birliği'ni üstü kapalı ele alıyor'

CEYDA KARAN YAZDI...

Prof. Şen’e göre AB, Türkiye'ye Suriyeliler için 'leblebi çekirdek parası' verirken, Gümrük Birliği'ni üstü kapalı ele alıyor. Doğu Akdeniz'de sükuneti Ankara'nın eylemsizliğinin sağladığını belirten Şen, Karadeniz'de Türkiye'nin başına 'bela örüldüğünü' belirtti. Şen, 'Benim askerimin Afganistan’da ölmesine nasıl ABD ve AB karar verir’ diye sordu.Avrupa Birliği (AB) üyesi 27 ülkenin liderlerinin 24-25 Haziran zirvesinde Türkiye ile ilişkiler de ele alındı. Özellikle Ankara'nın Doğu Akdeniz'de attığı geri adımların ardından son aylarda 'pozitif gündem' söylemlerini öne çıkartmışken Suriye ve göç sorunundan, sağlık, iklim ve terörle mücadeleye dair Yüksek Düzeyli Diyalog hazırlıkları ve Kıbrıs'a uzanan pek çok mesele ele alındı. Zirve bildirisinde Türkiye ile aşamalı, orantılı, geri döndürülebilir biçimde ortak çıkar alanlarında işbirliğinin artırılması vurgulandı.

Türkiye gündemine asıl damgasını vuran ise Suriyeli sığınmacıların desteklenmesi için Ürdün ve Lübnan'ın yanı sıra Ankara'ya da 3 milyar euro'luk kaynak aktarımı kararı oldu. Uzun süredir tartışılan Gümrük Birliği konusunda ise liderlerin güncellenmeye yönelik yetkilendirme için teknik çalışmalara başlanmasını not ettikleri belirtildi. Bildiride Türkiye'nin AB'ye aday ülke olduğunun anılmaması da dikkat çekti.

AB zirvesinin Türkiye kararlarını; Türkiye Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen’le konuştuk.

‘Avrupa Birliği Türkiye’ye kesenin ağzını açmadı, daha önce sözü verilen paraları dahi ödemedi’

Prof. Faruk Şen’e göre, AB Türkiye’ye ‘kesenin ağzını’ açmadı. Daha önce sözü verilen paraların ödenmediği yahut 'yanlış' yerlere gittiğini söyleyen Şen, açıklanan 3 milyar euro'luk rakamın da tatmin edici olmadığını söyledi:

“İlk olarak, kesenin ağzını açmadığını açık bir şekilde söyleyelim. Biliyorsunuz, 2016-2017 yılları için 3’er milyardan, 6 milyar euro öngörülmüştü. Bugüne kadar bunların hepsini ödemediler. Ben verilen paraların kimlere gittiğine AB Daimi Temsilciliği’nden baktım. O kadar gereksiz kurumlara para verilmiş ki. Ya Avrupalı kurumlar ya da Türkiye'de belirli yandaşlar para kazansın diye verilmiş. Esasında 2018-2019 ve 2020 yılları için 3’er milyardan, 9 milyar sözü vardı. Ne AB bunu hatırladı ne de Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Avrupalılara hatırlattı. Bu zirvede açıklanan rakam da ilk önce 3.5 milyar euro’ydu, sonra 3 milyara indi. Tüm sığınmacı alan ülkelere, Ürdün ve Lübnan var, tümüne 5.7 milyar euro. Yarısından biraz fazlasını bize vermişler. Bu tatmin edici değil.”

'Gümrük Birliği üstü kapalı ele alınmış. Türkiye Gümrük Birliği'ni ciddiye almalı'

Prof. Şen, AB'nin artık tam üyelik görüşmelerini bile anmadığını anımsatırken, Gümrük Birliği'nin güncellenmesinin de üstü kapalı ifade edilmesini eleştirdi. Şen'e göre AB, ABD ile Transatlantik Paktı'nı yaptığında Türkiye ekonomik olarak zararlı çıkacak:

“Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine baktığımız zaman son dönemlerde tam üyelik görüşmeleri vurgulanmıyor. Bu çok çok önemli. Katiyetle yeni fasılların lafı bile edilmiyor. Gümrük Birliği’nin iyileştirilmesi de çok üstü kapalı ifade edilmiş durumda ki bunun çok açık ele alınması lazım. Zira, Biden yönetimi ile Avrupa Birliği arasında Transatlantik Paktı anlaşmaları gerçekleşecek. Yakında başlayacak bu görüşmeler. Bu anlaşmadan sonra Türkiye sıkışmayacak, çok kötü olacak. ABD, Türkiye’ye Hindistan gibi ülkelerde aldığı belirli ürünlere vergi koydu. Avrupa Birliği-ABD anlaşması olduktan sonra alacağı tüm malları biz de gümrüksüz almak zorundayız. Böyle bir anlaşma Avrupa Birliği ile Japonya arasında olmuştu. Biz hala Japonya’dan belirli malları gümrüksüz sokmak zorundayız ama Japonya’ya satarken gümrük ödenmesi gerekiyor. Türkiye’nin bunu ciddiye alması lazım."

'Türkiye'ye verilen para leblebi çekirdek parası'

Türkiye'nin 4 milyon Suriyeli sığınmacıya evsahipliği yapmasına rağmen verilen parayı 'leblebi çekirdek parası' diye niteleyen Prof. Şen Avrupa'nın savaşın bitmiş olmasına rağmen bu paraları sığınmacıların Türkiye'de kalması için verdiğini dile getirdi. Şen'e göre, esasen Türkiye’deki sığınmacıların kendi ülkelerine dönmeleri için ciddi bir bütçe verilmeli:

"Türkiye’ye verilen para leblebi çekirdek parası. 4 milyon Suriyeli geçici sığınmacı bizde yaşıyor. Harcanan paranın 80 milyar dolar olduğu ortaya koyuldu. Bize verilen para hiçbir şekilde tatmin edici değil. Avrupa Birliği’nin açıklamasındaki ara madde çok önemli. Kendi ülkelerine gelmesin ve Türkiye’de kalsınlar diye bu parayı veriyorlar. Bu Türkiye’de gözden kaçıyor. Şu anda Finlandiya ve Danimarka kendi ülkelerindeki az sayıda Suriyeli'yi geri gönderme kararı aldı. ‘Savaş bitti’ dediler, bu çok önemli bir vurgulama. Eğer Finlandiya ve Danimarka böyle diyorsa, demek ki ciddi araştırmalar yapıldı. Fakat geri gönderdikleri Suriyelileri neresi üzerinden yolluyorlar? İstanbul’a kadar biletlerini alıyorlar. İstanbul’dan sonra kendileri gitsin diye... Şimdi, hiç aklınız alıyor mu? Türkiye’ye bu iki ülkeden gelen mülteci, kendi ülkelerine gider mi? Demek ki, buradan gelen 200 bin kadar geçici sığınmacı da dahil olacak. Türkiye’de ilk defa muhalefet partisi CHP 'geri gönderilmeye özendirmek' diye bir kavram ortaya koydu. Bunun yapılması lazım. Esasında Türkiye’nin isteyeceği Türkiye’deki sığınmacıların kendi ülkelerine dönmeleri için ciddi bir bütçe verilmesi. Burada biz tabiri caizse biraz kazık yemiş gibi oluyoruz."

'Bunlar AB'de bizim hiçbir sözümüzün olmamasının etkileri'

Prof. Şen'e göre Türkiye'nin sığınmacılardan gümrük birliğine, vizelerin kaldırılmasından Doğu Akdeniz'e uzanan pek çok başlıkta sonuç alamamasının sebebi 'sözünün dikkate alınmaması'. Şen, Ankara'nın geri adımlarının aksine Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ın diplomatik kazanımlarına atıfta bulundu:

"Bu mülteci anlaşmasını yaparken Türkiye’ye vizelerin kaldırılması da gündeme gelmişti. Vizenin kaldırılmasını bırakın, şimdi vize için müracaatları bile almıyorlar Almanlar. Bunlar hakikaten Avrupa Birliği’nde bizim hiçbir sözümüzün olmamasının etkileri. Burada Güney Kıbrıs ve Yunanistan’ı kutlamak lazım. Bu ikili, yanına bu sefer Fransa’yı alamadı, Avusturya’yı aldı, Türkiye’ye her türlü yaptırımı getiriyorlar. Doğu Akdeniz’de Mavi Vatan dedik fakat Mavi Vatan sularında arayacağımız 3 gemimizin 2’sini Karadeniz’e yolladık, bir tanesi de Antalya Limanı’na çekildi. Türkiye bu konuda taviz üzerine taviz veriyor. Güney Kıbrıs bir karar çıkardı. Ersin Tatar’la Türkiye’nin üzerinde durduğu iki devlet arasındaki görüşmeleri tamamıyla bloke etti. Demek ki artık Güney Kıbrıs Akdeniz’deki bütün olaylarda, aramalarda bütün Kıbrıs için karar verecek. 200 bin Kıbrıslı Türk de kararlarda Güney Kıbrıslıların eline bırakılmış oldu.”

‘Doğu Akdeniz’deki durgunluğun sebebi Türkiye’nin hiçbir eylem yapmıyor olması’

Prof. Şen, Ankara'nın NATO zirvesinde de AB zirvesinde de 'kaybedenler hattında' yer aldı. Doğu Akdeniz'de gerilimin düşmüş olmasının sebebinin Türkiye'nin eylemsizliği olduğunu anımsatan Şen, Karadeniz'de ise yürütülen etkinliklerle yine Türkiye'nin başına çorap örüldüğü değerlendirmesinde bulundu:

“Türkiye gerek NATO zirvesinde gerekse AB zirvesinde hep kaybedenler hattında yer aldı. Şimdi Akdeniz’de bir durgunluk var, sıcak değil sular. Niçin? Türkiye hiçbir eylem yapmıyor. Hiçbir eylem yapmadığınız zaman Yunanistan’ın da Güney Kıbrıs’ın da işine geliyor. Bunun ötesinde de Ege’de de hiçbir eylem yapmıyoruz. Bir ara galiba ABD orada aba altından sopa gösterdi. Adalara her türlü silahı yolluyor, Güney Kıbrıs’a silah ambargosunu kaldırdı. Artık Gümülcine'de kurulan hava üssünde askerlerin ve helikopterlerin sayısı artıyor. Artık İngiliz gemisi bizim boğazlarımızdan geçip Karadeniz’e gidiyor ve Rus karasularına giriyor. Bizim başımıza çorap örmek için her şey yapılıyor. Ben Türkiye’yi dış politika açısından çok etkin olmayan bir konumda görüyorum. Mevlüt Çavuşoğlu dış liderlerle kulak tabiriyle birbirine çok yakın görünüyor. Fakat tavizi veren hep Türkiye Cumhuriyeti adına Mevlüt Çavuşoğlu oluyor. Bunun böyle olmaması lazım, benim ülkem bunları hak etmiyor.”

‘Artık Avrupa Birliği’nde Türkiye’nin tam üyeliğinin üstü çizilmiş durumda, özel statü istenmeli’

Prof. Şen Almanya'da Merkel'in liderliği devri sonrasında da Türkiye politikasının değişmesindeki zorluklara dikkat çekti. Merkel'in koltuğuna aday Armin Laschet’in kaliteli ve Türkiye'ye ılımlı bakan bir politikacı olduğunu belirten Şen, AB'nin ise Türkiye'ye olumlu bakmadığını anımsattı. Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğinin üstününün çizildiğine dikkat çeken Şen’e göre, Türkiye artık özel statü istemeli:

“Bence Armin Laschet çok kaliteli bir politikacı. Almanya ve Türkler arasında destekleme kampanyası yapıyoruz. Bunun içinde sosyal demokratlar, her türlü grup var. Fakat tabii, Almanya’nın Türkiye politikasında Armin Laschet’in de geri adım atamayacağından hareket ediyorum. Fakat Laschet sürecinde -ki artık başbakanlığa çok yakın- Türkiye’yle ilişkileri çok daha ılımlı olacak, daha iyi olacak. Bir aralar Angele Merkel ile Tayyip Erdoğan arasında çok çatışmalar vardı. Böyle bir şeyi Armin Laschet’te görmeyeceğiz. Fakat AB, Türkiye'ye olumlu bakmayacak. Artık Avrupa Birliği’nde Türkiye’nin tam üyeliğinin üstü çizilmiş durumda. Bunun için ben hep vurguluyorum, bizim bir özel statü istememiz lazım.”

‘Afganistan’dan herkes çıktıktan sonra Türkiye’nin işi yok’

Prof Şen, Türkiye'nin AB bağlamında konumu böyle olurken Afganistan görevinin Ankara'ya verilmesinin de sıkıntılı olduğu görüşünde. ABD dahil herkes asker çekerken Türkiye'nin Kabil'de kalmasının yanlış bir adım olacağını dile getiren Şen,

“Amerika başta olmak üzere, Afganistan’dan hepsi askerlerini çekiyor. Sadece bizimkiler kalıyor. Kusura bakmayın ama Türkiye bir önyargı var, 'Taliban da Müslüman Türk askerine bir şey yapmaz' diye. Taliban özellikle Müslümanları öldürdü şimdiye kadar. Bu konuda Türkiye maalesef yanlış bir adım atıyor. Hulusi Akar’ın bu konuya talip olması ve hatta bu anlaşma ABD’yle yapılmış, üstünü hafif hafif açarak bizlere anlatılıyor. Bence dış politikada çok kritik bir dönemdeyiz. Afganistan’da herkes gittikten sonra bizim yerimiz yok. Azerbaycan ve Ermenistan olayları bitmedi. Anlaşmaya göre orada üs kurmak çok sorunlu bir şey. En kısa zamanda Ermenistan-Azerbaycan çatışmasını bekliyorum. Böyle bir çatışmada biz taraf olmamalıyız. Bizim Kafkaslarda birleştirici bir güç olmamız lazım. Fakat o köprünün altından maalesef çok sular aktı. Biz korkunç derecede Azerbaycan ile özdeşleştik. Fakat ilginç tarafı Haydar Aliyev buna cevap vermiyor. KKTC’nin yerine Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması konusunda Aliyev ağzını açmadığı gibi Suşa’daki törene Ersin Tatar’ı davet etmedi. Aynı Ersin Tatar’ı bugün BM Brüksel’e getirdi, Kıbrıs Rumlarıyla görüştü. AB ile üst düzey temaslar yaptı. Yakın zamanda İngiliz Havayolları Kıbrıs Türk bölgesine uçuşları başlatacak. Bu bence ilk olarak İngiltere tarafından KKTC’nin tanınması anlamına da gelebilir.”

‘Benim askerimin, insanımın Afganistan’da ölmesine nasıl ABD ve AB ülkeleri karar verir?’

Türkiye’ye Afganistan için 130 milyon dolar verileceğini söyleyen Şen, Afganistan’a asker gönderme kararının mecliste verilmesi gerektiğine işaret ederken, 'Benim askerimin, insanımın Afganistan'da ölmesine nasıl ABD ve AB karar verir' diye sordu:

“Afganistan için 130 milyon dolar veriyorlar. Bu benim oradaki askerlerimin harcamasını ancak karşılar. Benim askerimin, insanımın Afganistan’da ölmesine nasıl ABD ve AB ülkeleri karar verir? Bu meclise gelmeden Mevlüt Çavuşoğlu bunu hallediyor, bu affedilmez bir hata. Merkel-Macron görüşmesinde bir hafta evvel, AB’nin önümüzdeki 4 yıl için Yunanistan’a 30 milyar euro para verilmesine karar verdiler. 9 milyonluk ülke için zaten fonlardan yeterince para alıyor, bir de cep harçlığı olarak veriyoruz. Meriç Nehri üzerine duvar ördüler. Avrupa’da benim katıldığım toplantılarda diyorlar ‘Türkler korkunç bir ülke, ilk önce Çinliler set ördüler, şimdi de Yunanlılar örüyor’. Artık biz alay konusu olmuş durumdayız. AB bu konuda Türkiye’ye karşı çok tedbirli, itici bir politika izliyor.”

CEYDA KARAN / SPUTNIK