ABD askeri üslerine saldırılar Ortadoğu’daki ateşi büyütecek mi?

İsrail-ABD-İran açısından bölgedeki durum nasıl yorumlanmalı?

ABD askeri üslerine saldırılar Ortadoğu’daki ateşi büyütecek mi?


ABD askeri üslerine saldırılar Ortadoğu’daki ateşi büyütecek mi? 

ABD’nin Irak ve Suriye’deki askeri üslerinde can kaybına yol açmayan saldırıların ardından Pazar günü Suriye-Ürdün sınırındaki askeri üssüne yönelik insansız hava aracıyla yapılan saldırıda üç Amerikan askerinin ölümü sonrasında Washington yönetiminin nasıl bir yanıt vereceği dikkatle takip ediliyor.

İsrail’in Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısına karşılık aylardır Gazze’yi bombardıman altında tutması nedeniyle İran’ın bölgede farklı örgütler aracılığıyla ABD’yi hedef aldığı işaret ediliyor. İran yönetimi, Ürdün’deki ABD üssüne yönelik saldırıyla bağlantılı olmadığını açıklasa da ABD’ye yönelik saldırıların arkasında maddi, lojistik desteği olduğu görüşü paylaşılıyor.

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan uzmanlar ise, İsrail’in Gazze’de gün geçtikçe sivil kayıp sayısını arttıran operasyonu ve Kızıldeniz’in gemi trafiğini sonlandırma noktasına taşıyan Yemen’deki çatışmalar nedeniyle Ortadoğu’da ateşin büyümesinden endişeli.

Emekli Tuğgeneral Özgür Tör, Ortadoğu’da bölgesel bir çatışmanın olasılık dahilinde olduğunu düşünüyor.

Ankara kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Danışmanı Dr. Doğacan Başaran da, “Ürdün’deki saldırıyla ABD’ye savaş olursa İran topraklarıyla sınırlı kalmayacağı mesajı verildi. Dolayısıyla Filistin ile başlayan süreç tüm Ortadoğu’yu yangın yerine çevirebilir” görüşünde.

İsrail-ABD-İran açısından bölgedeki durum nasıl yorumlanmalı?

Emekli Tuğgeneral Tör, Benjamin Netanyahu yönetimindeki İsrail’in operasyonlarına son vermek için bölgede kendi lehine bir tablo beklentisi içinde olabileceğini kaydetti.

İran’ın ise yaygın çatışma değil Yemen’le sınırlı çatışma beklentisinde olabileceğini anlatan Tör, aslında ABD’nin ise bölgede askeri herhangi bir angajmana girmemeyi arzu ettiği görüşlerini şöyle aktardı:

“İsrail’in, savaşın, özellikle kuzeyinde Lübnan, Hizbullah’ın olduğu bölgeden Suriye’ye kadar; veyahut da Irak’a kadar devam eden bölgede yayılması beklentisi içinde (olduğu) görünüyor. ABD ise, herhangi bir şekilde bölgede angajmana girmek istemiyor. İran da, çeşitli sebeplerle --gerek ekonomik gerekse özellikle Lübnan’da patlayan Beyrut Limanı’nın etkisiyle -- bu bölgede savaşın yayılmasını istemiyor. İran, direkt bulunmadığı ama vekil güçler aracılığıyla bir çatışma olacaksa Yemen ile sınırlı (bir çatışma) beklenti(sin)de olabilir -- bütün dünyada ekonomik anlamda lojistik tedarik zinciri anlamında etki edebilecek Yemen etrafındaki deniz yolları da dahil bir çatışma. Yani tarafların, yani İran’ın, ABD’nin, İsrail’in savaşıp savaşmama veya savaşılacaksa, bölgesel bir çatışma olacaksa nerede olacağı konusunda farklı fikirleri var. Uluslararası ilişkilerde hani eskisi gibi karşılıklı mektuplar yazılıp, şurada savaşalım, meydan muharebesine çıkalım durumu olmadığına göre... Bölgesel gelişmeler ve bazı olaylar bir şekilde domino etkisiyle çatışma olup olmayacağını ve olursa nerede olacağını belirliyor. Bu nedenle Ortadoğu’daki ABD hedeflerine yapılan saldırıları bu şekilde gözlemlemek lazım. Kim saldırıyor, ne gibi etki bekliyor?”

Dr. Doğacan Başaran ise, “İran, Ortadoğu’daki tüm krizleri Pers yayılmacılığı olarak adlandırabileceğimiz politikası çerçevesinde fırsata çevirme arayışında. Bu noktada ABD'nin doğrudan ya da dolaylı olarak Ortadoğu'ya yaptığı tüm müdahalelerin İran'a alan açtığı tespitini yapmak gerekiyor. Bugün Ürdün’deki saldırıyı gerçekleştiren Irak merkezli Şii milis grup olan İslami Direniş Hareketi de ABD’nin 2003 yılında Irak'a gerçekleştirdiği müdahale sonrasında İran’ın, Irak’ta artan etkisini gösteren çok sayıda örnekten yalnızca biri. Benzer durum Suriye, Yemen, Lübnan ve benzeri ülkelerdeki Şii milis gruplar açısından da geçerli ve İran bu konuda mühim başarılar da elde etmiş vaziyette” tespitini yaptı.

Ürdün’deki saldırı Ortadoğu’da nasıl bir süreci tetikliyor?

Askeri açıdan Irak ve Suriye’deki saldırılardan farklı şekilde Ürdün’deki saldırıda ABD’nin kayıp vermesi itibariyle “niteliksel fark var” diyen Emekli Tuğgeneral Özgür Tör, can kaybı olması nedeniyle bunun ABD kamuoyu ve yönetiminde farklı etki yarattığını, yaratacağını işaret etti.

ABD’nin şimdi karşı bir saldırıda bulunabileceğini kaydeden Tör, “Şimdi ABD’nin saldırısı Ortadoğu’da hangi ölçüde olacak? Ama muhtemelen başka bir saldırıyı tetikleyecek. Dolayısıyla Ortadoğu’daki sıcaklık biraz daha artacak ve daha uzun süreli çatışmalara evrilebilecek bir sürece girilmesi ihtimali var. Daha önceki Yemen bölgesi yerine özellikle Lübnan’dan başlayarak, Suriye ve Irak bölgesini kapsayan bir süreci tetikleme ihtimali var. Bu ihtimalle bölgesel bir çatışma içinde olabiliriz” dedi.

İsrail’in Gazze’ye saldırısını sürdürmesi nedeniyle ABD’nin hedef alındığını vurgulayan Doğacan Başaran da, Ürdün’deki saldırıda farklılık olduğu görüşünde. Başaran, “İran, vekil unsurlarına istihbarat ve operasyon desteği sağlayarak kendi üzerindeki baskıyı gidermeye dönük bir hamlede bulunmuştur, denilebilir. Aynı zamanda bu hamle, ABD’ye eğer İran’ı hedef alırsa savaşın İran topraklarıyla sınırlı kalmayacağı mesajının verilmesini de sağladı. Dolayısıyla Filistin ile başlayan süreç tüm Ortadoğu’yu yangın yerine çevirebilir” diye konuştu.

ABD’nin Irak’tan çekilmekten vazgeçmesi sonucu çıkabileceğini de kaydeden Başaran, “Irak Başbakanı Muhammed Şiya Es-Sudani’nin ABD’ye Irak’tan çekilme çağrıları yaptığı bir dönemde; gerçekleşen bu saldırıyı gerekçe göstererek terör tehdidi nedeniyle ABD’nin Irak’ta kalmaya çalışması olasılık dahilinde. Ancak bölge halkları, ‘ABD'nin burada ne işi var?’ sorusunu soruyor. Esasen ABD'nin bölgedeki varlığı, küresel imajını da zedeliyor” görüşünü aktardı.

Dr. Doğacan Başaran, olayı ayrıca ABD’deki seçim yılı bağlamında yorumlayarak, “ABD'de yaklaşan seçimlerden önce Cumhuriyetçilerin özellikle de Trumpistler’in İran'ın vurulması için Joe Biden yönetimini baskı altına alacağı da aşikar” ifadesini kullandı.