'ABD, IŞİD sonrası meşruiyet sorununu oyalama taktiğiyle aşma stratejisi uyguluyor'

Türkiye-ABD uzlaşmasının niteliği, Ankara'nın güvenlik ihtiyaçlarını karşılama potansiyeli ve olası tek taraflı adımları güvenlik analisti Metin Gürcan ile konuştuk.

'ABD, IŞİD sonrası meşruiyet sorununu oyalama taktiğiyle aşma stratejisi uyguluyor'


Metin Gürcan'a göre ABD ile 'Fırat'ın doğusunda ortak harekat uzlaşması' söylemine karşılık ortada anlaşma yok, sadece güven artırıcı mekanizma kurulabildi. Ankara'nın hava desteği olmadan tek taraflı müdahalesine şüpheyle yaklaşan Gürcan, ABD'nin IŞİD'le savaşının artık bitmesi sonrası yaşadığı meşruiyet sorununu oyalama taktiğiyle aşma stratejisi uyguladığı görüşünde.

 

Türk hükümetinin Suriye'nin kuzeydoğusuna tek taraflı müdahalesini önlemek isteyen ABD'nin Ankara ile ağustos başında yaptığı 'Fırat'ın doğusunda ortaklaşa kontrole' dair uzlaşma, atılan kimi adımlara rağmen sıkıntılı bir resim çiziyor. 7 Ağustos ortak açıklaması öncesinde Akçakale'de 'müşterek operasyon merkezi' kurularak, İHA uçuşları, TSK'nın sınır boyunda sınırlı helikopter uçuşları ve ardından ilk ortak kara devriyesi gerçekleştirildi. Suriye topraklarında iki yabancı gücün bu şekilde varlık göstermesini egemenlik ihlali olarak sert bir dille kınadı.

 

Sahada bu adımlar atılırken ABD'yi Ankara'nın talebi uyarınca güvenli bölge oluşturmak yerine YPG için güvenli bölge oluşturmaya çalışmakla suçlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan eylül sonunda talepler karşılanmazsa tek taraflı hareket edileceğini söyledi. Ancak ABD Başkanı Donald Trump'ın ocak ayında güvenli bölgeyi ilk andığı açıklamasında Ankara'nın Kürtlere yönelik saldırıya kalkışması halinde Türkiye ekonomisini mahvedecekleri tehdidi yer almışken, gelişmelerin ne yönde evrileceği merak konusu.

Türkiye-ABD uzlaşmasının niteliği, Ankara'nın güvenlik ihtiyaçlarını karşılama potansiyeli ve olası tek taraflı adımları güvenlik analisti Metin Gürcan ile konuştuk.

 

‘ABD MEŞRUİYET SORUNUNU OYALAMA TAKTİĞİYLE AŞMAYA ÇALIŞIYOR'

 

Metin Gürcan, ABD ile ortak hareket edilmeye başlanmasında Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın çabalarının etkili olduğunu belirtse de ortada bir 'anlaşma' bulunduğunu söylemenin çok güç olduğu görüşünde. ABD’nin IŞİD ile mücadele sonrası Suriye’de yaşadığı meşruiyet sorununa değinen Gürcan, Washington’un uzun süreli varlığını garantilemek için Türkiye'yi de 'kullandığı' bir 'oyalama stratejisi' içinde olma ihtimaline dikkat çekti:

 

"Bir anlaşma olduğunu söylemek güç, ucu açık belirsizliklerle dolu bir süreç. Ciddi anlamda güvenlik bunalımı taşıyan da bir süreç. Ankara ve Washington’un net olarak niyetlerinden de emin olamadığı bir süreç. Yaklaşık bir senedir gündemdeydi, temmuz ayından beri birden ivme kazandı. Bunun arkasında da Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın yoğun çabalarının olduğunun da altını çizmek istiyorum. Bana göre o olmasaydı Fırat doğusunda bu işbirliği zemini en azından yakalanmazdı. Bir işbirliği zemini yakalanmış gibi gözüküyor. Ama burada önemli olan iki nokta var. Bunlardan birisi karşılıklı çatışan çıkarlar. Yani Ankara’nın Fırat doğusundaki amacı tam olarak PKK bağlantılı YPG’nin her ne kadar yok edemese bile askeri yeterlikleri mümkün olduğu kadar kısıtlamak, Irak ile Suriye arasındaki PKK koridorunu kırmak ve mümkün olduğu kadar sınır hattından PKK bağlantılı YPG’nin militanlarını ve ağır silahlarını uzaklaştırmak. Bu Türkiye’de çok tartışılmıyor ama ilk kez ben dile getirdim; soru şu Fırat doğusunda niçin Amerika bu kadar Ankara’yı anlıyoruz işbirliğine açık bir siyaset takip ediyor, Amerika’nın çıkarı ne, o niçin Türkiye ile çok yakından çalışmak ve işbirliği zemini yakalamak istiyor? Bana göre IŞİD ile mücadele sonrasında Amerika’nın askeri varlığı özellikle Fırat doğusunda hem hava sahası hakimiyeti açısından hem de karadaki askeri mücadele açısından bir meşruiyet sorunu yaşıyor. Yani Amerikalılara başta Şam olmak üzere Esad aynı zamanda Rusya diyorlar ki, ‘ne işin var artık, IŞİD ile mücadele bitti’. Tekrar dirilebileceğine, güç kazanabileceğine dair projeksiyonlar var ama en azından sahada görünen dengeler açısından yeni bir IŞİD tehdidi beklenmiyor. Ben de tam burada acaba Amerika için Fırat doğusunda Türkiye ile bir işbirliği zemini, bu zemini de süreç, zamanlama, oraya bağlamak istiyorum. Çok yavaş işliyor. Yani süreç ne kadar yavaş olursa o kadar iyi tarzında Washington’un bir oyalama stratejisi var. Ankara ise bir an önce bu işlerin olmasını istiyor. Burada Amerika’nın acaba IŞİD sonrası dönemde Suriye’de askeri anlamda hem hava hem de karada asker bulundurma anlamında meşruiyetini devam ettirebilmek için Fırat doğusunda ki eğer böyle bir işbirliği zemini yakalanırsa en azından 2-2.5 sene daha Amerikan askeri Fırat doğusunda kalabilecek gibi duruyor. Acaba temel motivasyon bu mu, birinci çıkar bu."

'ABD Şİİ MİLİSLERİN ETKİNLİĞİNİ KIRMAYI DA HEDEFLİYOR'

Gürcan, ABD açısından ikinci çıkarın ise IŞİD ile mücadele sonrasında öne çıkan İran yanlısı Şii milislerin etkinliğini kırmak olduğunu söyledi:

 

"Amerika için ikinci çıkar, özellikle IŞİD ile mücadele sonrasında İran yanlısı Şii milisler Deyr ez Zor bölgesinde Halep güneyinde çok ciddi kazanımlar elde ettiler. Yeni dönemde Amerika’nın kodladığı temel birincil düşman İran yanlısı milisler. Onların Suriye’de sınırlandırılması, özellikle Deyr ez Zor’daki petrol yataklarına, yine Türkiye’de tartışılmadı, Halep güneyindeki Şii milisler Fırat doğusuna geçmeyi denediler. Amerika hatta oraya ciddi birlik kaydırdı, taarruz helikopterlerini dahi kaydırdı ve küçük çaplı çatışmalar yaşandığını da biliyoruz. Yani Fırat doğusuna Nisan-Mayıs 2019 döneminde böyle bir deneme diyelim, taarruz şeklinde yayılmak istedi İran, Amerika şiddetle karşı koydu. Yine geçen yıl Esad güçleri ve Rus askeri unsurları, özel askeri şirketler de dendi, Deyr ez Zor bölgesindeki petrol yataklarını ele geçirmek için ciddi bir taarruzları oldu, Amerikalılar tarafından çok sert şekilde püskürtüldüler, yani hava gücünü çok şiddetli şekilde kullandı. Buradan anlıyoruz ki ortada bir güç mücadelesi var ve bu mücadelede Fırat doğusunda Ankara’nın YPG ile hesaplaşması ciddi bir güç parametresi haline gelmiş durumda. Günün sonunda Amerika da kendi çıkarları açısından olaya bakıyor tabii. Bence Suriye’de meşruiyetinin kalıcılaşması en azından 2-2.5 sene zaman kazanabilmek için bu olayı destekliyor veya kurguluyor gibi duruyor.”

‘HAVA DESTEĞİ SAĞLANMADAN YAPILACAK HAMLENİN SONUÇLARI ACI BİÇİMDE TECRÜBE EDİLDİ'

Gürcan, Fırat’ın doğusunun Suriye’nin yeniden inşası sürecinde tarım arazileri ve petrol kaynakları ile önemini anımsattı. Fırat'ın doğusunda ABD açısından en tehlikeli senaryonun Türkiye'nin tek taraflı müdahale ile yeni bir cephe açması olduğunu belirten Gürcan, hava desteği sağlamadan yapılacak bir hamlenin olumsuzluklarının Fırat Kalkanı sırasında acı biçimde tecrübe edildiğine dikkat çekti:

 

“Fırat doğusunda Amerika açısından en tehlikeli senaryo, Amerika’ya danışmadan Türkiye’nin tek taraflı, Suriye kuzeyine müdahalesi ve kuzeyde bir cephe açması. Özellikle Fırat doğusunun önemini şöyle vurgulayalım. Her ne kadar küçük bir coğrafya gibi gözükse de Suriye’nin su kaynaklarının tamamına yakını burada. Suriye’de tarım ekilebilir arazinin yüzde 60’a yakını burada ve en önemlisi Suriye’nin geleceğini yeniden inşa edecek olan petrol yataklarını elinde tutan bölge. Güneydeki Deyr ez Zor cephesi başta olmak üzere Amerika’nın Fırat doğusundaki bütün kazanımlarını derinden etkileyecek bir etki yaratabilir. İki önemli parametre var, birincisi biz Fırat Kalkanı’nı acı şekilde tecrübe ettik, El bab 72 gün sürdü, Afrin’deki Zeytin Dalı Operasyonunu da tecrübe ettik. Hava sahası ve yakın hava desteği yani Suriye’deki çatışmanın karakteri hem terör gibi gayrinizami hem konvansiyonel unsurların kullanıldığı ama genel itibariyle bir zırhlı hareket görünümünde ve arazi düz, bu nedenle birliklerin ilerleyebilmesi için kesinlikle hava desteği şart, aynı zamanda korunmaları için de şart. Bunun en son örneğini şurada gördük. Fırat batısına geçelim oradaki üssümüze giden konvoyu durdurdu bir tek füze ile Suriye veya Rus hava aracı. Siz eğer hava savunmanızı güçlü tutmazsanız ve iyi bir yakın hava desteği kurmazsanız Suriye’de mümkün değil taarruzi tarzda bir harekat icra edebilmeniz. Hal böyle olunca hemen herkes Türkiye’nin bu kadar tankı geldi, takviyeler devam ediyor, toplarımız sınırda tarzında yoğun haber bombardımanına maruz bırakıldığımız dönemlerde yere veya yerdeki kara kuvvetlerine yönelik gelişmelerden ziyade havaya bakmak lazım, yani gözlerimizin gökyüzünde olmamız lazım. Hava sahasını Amerika görebildiğimiz kadarıyla Fırat doğusunda patron. Yani ağa Amerika, Fırat batısında ise patron Rusya. Hava sahasının açılmadan yani karadaki unsurlarımızda bir uçak desteği yakın hava desteği açısından, taarruz helikopteri, silahlı İHA desteği olmadan unsurlarımızın ancak gidebilecekleri mesafe karadaki fırtına obüsleri dediğimiz maksimum 30-35 km mesafe onların himayesinde ateş örtüsünde gidebilir. Daha ileriye gidebilmek çok ciddi bir risk demektir, bunun da göze alınabileceğini düşünmüyorum.”

‘ABD İLE ANLAŞMA YOK, SADECE GÜVEN ARTIRICI ÖNLEMLER MEKANİZMASI VAR'

Türkiye ile ABD arasında bir anlaşma bulunmadığını sadece anlaşmaya doğru gidecek güven artırıcı önlemler paketi ve mekanizmasının bulunduğunu belirten Gürcan, tartışmalı mevzuların ise belirsizliğini koruduğunu anımsattı:

 

“Amerika ile Türkiye arasında bir anlaşma yok sadece bir anlaşmaya doğru gidecek güven arttırıcı önlemler paketi ve bir mekanizma var. Bu mekanizma, bir ortak harekat merkezi, ikincisi ortak sivil sınır devriyeleri. Bunların temel amacı Amerikan askerleri bizimkileri, bizimkiler Amerikan askerlerini vurmasın, 4 Temmuz çuval olayı gibi bir olay yeniden yaşanmasın diye. Çünkü birbirlerine çok yakın, arada vekiller yani devlet dışı aktörlerin olduğu bir ortamda harekat icra ediliyor. İkinci husus, Fırat doğusundaki güvenlik çabalarının koordinesi. Burada tartışmalı şeyler var, bunlar henüz açıklığa kavuşturulmadı, belirsizliğini kuruyor. İlk parametre kırsal alanda ortak devriye tamam da kent merkezlerinde özellikle yoğun nüfusun olduğu şehir merkezlerinde güvenliği kim sağlayacak? Burada net bir anlaşma metni yok. Ankara, Afrin modelini kopyalayıp yapıştırmak istiyor Fırat doğusundaki kent merkezlerinde. Amerika’nın YPG ile de bir müzakere süreci söz konusu, onlara da verilmiş sözler var. Kürt nüfusun yoğun olduğu yerlere Türk askerinin girmesini istemiyorlar. İkinci önemli nokta hala anlaşmazlığını koruyan hava sahasının açılması. Silahlı İHA’larımız Fırat doğusunda Suriye hava sahası üzerinde uçtu ama Amerikan helikopterleri Fırat doğusunda uçtu, bizim helikopterlerimiz sınır hattında uçtu. Amerika, helikopterlerimizin Fırat doğusuna, Suriye hava sahasına girmesine izin vermedi. Helikopter ve uçaklarımıza henüz hava sahasını açmamış gözüküyor. Ankara bu konuda çok diretiyor, ben taarruzi, çatışma gibi bir operasyon, hava saldırısı gibi düşünmeyin. Yani havadan da ben insanlı olarak keşif ve gözetleme yapmak istiyorum iradesi var. Bu henüz Amerikalılar tarafından onaylanmadı.”

‘AMERİKA İLE TÜRKİYE ARASINDA ANLAŞMAYA GÖTÜRECEK BİR İŞBİRLİĞİ ZEMİNİ YAKALANMAZ’

Gürcan, ABD ile Türkiye’nin ortak attığı adımın anlaşmaya götürecek bir işbirliği modeli görünmedeği ve sürecin ucunun açık olduğu görüşünde. Ankara’nın Fırat’ın doğusunda ABD’ye ne kadar yakınlaşırsa, Fırat’ın batısında da Rusya’dan o kadar uzaklaştığını, aksi durumun da geçerli olduğunu belirten Gürcan, zamanlama açısından Fırat'ın doğusunun da batısının da Ankara için kriz potansiyeline dikkat çekti. Gürcan, her iki bölgede de kriz sürecinin yükselmesi halinde Ankara'nın ikisine de müdahale kapasitesinin sıkıntılı olacağını öngördü:

 

“Dünkü devriye önemli. Önemli güven arttırıcı önlem mekanizması ama bana göre çok sembolik ve işlevsiz. Cumhurbaşkanı eylül sonuna kadar bir miat tanıdı ve kendi bağımızı kendimiz keseriz tarzında ki bu tarz açıklamaları daha önce de kendisinden duyduk. Benim görebildiğim kadarıyla iki hafta gibi bir sürede, bu aradaki güven bunalımının açılıp temel anlaşmazlık konuları ki şimdi YPG’nin 30-35 km güneye çekildiğini kabul etmek istiyoruz ama yine açık kaynaklara düşen şeyler başka, sınır hattını boşaltmış olsalar da, yine komşu olunacak diye söyleyenler var. Yani şehir merkezlerindeki nüfus, hava sahasıyla ilgili bahsettiğim konular, ağır silahları YPG’nin çekip çekmemesi, dünkü devriye biraz sembolikti ama bana göre işlevsiz olan devriye tahrip edilen savunma hatlarını, tünelleri, hendek barikatları bizim askerlerimize gösterme amaçlı olarak düzenlendiği söylendi. Ama iki hafta gibi bir süreçte anlaşmaya götürecek bir işbirliği zeminin askeri anlamda sahada çok da yakalanabileceğini düşünmüyorum. Bundan sonra o zaman ne olacak ekim başından itibaren? Bu ucu açık bir süreç. Fırat doğusunda Amerika’ya ne kadar yaklaşırsanız, Fırat batısında da Rusya’dan o kadar uzaklaşıyorsunuz. Tam tersi de doğru bunun. Trump ile Putin arasında sıkışmak olarak ifade ediyorum bunu. Bileşik kaplar prensibi ilkesi gereği Fırat doğusunda Amerika ile işbirliği zemini yakaladınız, hemen Moskova ziyaretinde ne oldu, İdlib’de gelişmeler ve kuzeye doğru bir kanat kırma, yani İdlib güneyindeki Türkiye’nin kontrolündeki bölgeler kuzeye doğru sıkıştı ve güneydeki dört tane geçici askeri gözlem noktası kuzeye doğru taşınacak. Yani bir mevzi düzeltme, kanat kırma olayı söz konusu. Amerika ile Fırat doğusundaki işbirliği nedeniyle Ankara’nın Moskova’ya verdiği güvence bedeli olarak okumak mümkün bunu. Bir senelik olan Soçi süreci çok da verimli geçmedi, ılımlar ile radikallerin birbirinden ayrılması o konuda Ankara görebildiğimiz kadarıyla ev ödevlerini tam olarak yerine getiremedi. Biz Fırat doğusuna yoğunlaşıyoruz ama görebildiğimiz kadarıyla açık kaynaklardan Rus özel kuvvetlerinin askeri şirketlerinin yoğunlaştığı kümeleştiği yerler Rusya için önemli kritik yerlerdi. Bunu daha önce Hama, Humus, Deyr ez Zor bölgelerinde gördük. Şimdi İdlib’de çok ciddi bir birikme söz konusu. Fırat doğusunda Rusya, İdlib’i ciddiye alıyor demektir. Zamanlama açısından Fırat doğusu da batısı da kriz süreci Ankara için. Her iki bölgede de kriz sürecinin yükselmesi ve aynı anda bu iki hararete birden müdahale etme şansı ve Ankara’nın da kapasite odaklı baktığımızda bu konuda sıkıntısı ortaya çıkabilir, özellikle ekim, kasım döneminde.”

 

CEYDA KARAN / SPUTNIK