ABD madalyalarını postalamayı da mı düşünmezsiniz
Haliyle de “Göğsümüz kabarıyor, yüreğimiz soğuyor”!..
Peki böyle ellerimiz böğrümüzde bekleyecek miyiz?.. Hem Türk Milleti'nin hem de askerlerin hedefe konduğu bu topyekün pakete “Kınama” dışında gösterilecek tek bir tavır yok mudur?
Ankara'nın “Dost ve müttefik” demekten vazgeçmediği ABD yine yapacağını yaptı; Ermeni soykırım iftirası Senato'da, Türkiye'ye yönelik yaptırım kararları da Senato Dış İlişkiler Komitesi'nde onaylandı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcülüğünden TBMM'ye, iktidarından muhalefetine (HDP hariç), bakanlardan medyaya her kesimden tepki yağıyor; “Kabul edilemez... Yok hükmündedir... Ciddiye alınacak bir yanı yok” demeçleri havada uçuşuyor... ABD'ye kendi soykırım tarihi hatırlatılıyor...
Haliyle de “Göğsümüz kabarıyor, yüreğimiz soğuyor”!..
KİMLER “BAŞARI” DEMEDİ Kİ
O zaman 1-1.5 ay öncesine gidelim.
Aynı tasarılar ABD Temsilciler Meclisi tarafından Milli Günümüz olan 29 Ekim'de kabul edildiğinde, gösterilen tepkileri hatırlıyor musunuz? Kelimesi kelimesine aynıydı.
O sürecin en önemli olayı, Erdoğan'ın 13 Kasım'da ABD'ye gidip, Trump'la görüşecek olmasıydı.
Milletin büyük bölümünün gönlünden geçen, Erdoğan'ın ziyaretini iptal etmesiydi. Nitekim Erdoğan da, “Şu an kararımı vermedim. Soru işaretleri var” dedi. Ardından adı açıklanmayan bir yetkili, ziyaretin beklemeye alındığı bilgisini sızdırdı.
Ancak nihayetinde Erdoğan gitti.
Trump'ın Erdoğan'a yazdığı hakaret dolu mektup ile ekindeki PKK'nın Suriye'deki başı Mazlum Kobani mektubunun iadesi... Barış Pınarı Harekâtı'nın akıbeti... PKK'lıların silahlarının alınması ve 30 kilometre geriye çekilmesi... Hepsi bir yana bırakıldı, ziyaretin tek “Somut” sonucu olarak Trump'ın, Ermeni soykırım iftirasının Senato'da oylanmasını durdurmasıyla sevindirik olundu...
Aman Allah’ım, o ne coşkuydu!..
Erdoğan, hemen ertesi gün şunları söyledi:
“Temsilciler Meclisi'nin, Cumhuriyet Bayramımızda, 29 Ekim 2019 tarihinde aldığı sözde Ermeni soykırım kararı utanç verici bir karardır. Alınan kararın tarihi gerçeklerle hiçbir bağı olmadığı aşikardır. Bu karar bizim nazarımızda yok hükmündedir. Bu tür siyasi kararlarla ülkemizi baskı altına alacağını düşünenler yanıldıklarını er ya da geç anlayacaklardır. Amerikan Senatosu, 1970'li ve 1980'li yıllarda çoğunluğu diplomat ve aile mensupları olmak üzere çok sayıda vatandaşımızı, büyükelçilerimizi şehit eden Ermeni terör örgütleri tarafından başlatılan kara propagandaya teslim olmamalıdır. Temsilciler Meclisi'nin düştüğü hataya, basiretli davranarak Senato'nun düşmeyeceğine inanıyorum.”
TBMM Başkanı Mustafa Şentop şu açıklamayı yaptı:
“Cumhurbaşkanımızın ABD'ye yaptığı ziyaret çok önemli bir ziyaretti. Öncesinde yaşanan olaylar sebebiyle gidip gitmeme konusu uzunca değerlendirildi. Fakat öncesinde yine Trump ile yapmış olduğu telefon görüşmesi neticesinde önemli bir ziyaret olacağı anlaşılınca, gitmeye karar verdi. Dün akşam uzun süren heyetler arası görüşmeler yapıldı. Açıklamaları hep beraber izledik. Ben çok önemli mesafe alındığı kanaatindeyim. İlk meyvesi de Amerika Senatosunda 1915 olayları ile ilgili teklifin gündeme alınmaması, görüşülmemesi olmuş oldu. Ben Cumhurbaşkanımızın ziyaretinin hem görüşme, konuşma, oradaki doğru bilgileri aktarmasının önemli olduğunu görüyorum. Türkiye, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde gerçekten önemli bir diplomatik başarı elde etmiştir.”
Medyamız, “Başarı” manşetleri attı!.. Köşelerde günlerce destanlar yazıldı!..
Ziyaret öncesinde Erdoğan'ın Trump'la görüşmeye gitmesini savunan Soner Yalçın bile, “Kötü mü oldu? Sözde Ermeni soykırım tasarısı bile geri çekildi” dedi.
Sonuç? ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi 11 Aralık'ta skandal maddelerin yer aldığı Türkiye'ye yaptırım tasarısını, Senato da önceki gün soykırım iftirasını kabul etti. Yani “Başarı” öykümüz 1 ayda maalesef yerle yeksan oldu!..
Buradan, “ABD, Ankara'yı yine kandırdı” sonucu çıkar mı?
Maalesef görünen o ki, artık birilerinin “Kandırmasına” gerek yok. Zira Ankara saatlik, günlük, aylık da olsa kendi kendini kandırma işini üstlenmiş ve gayet başarılı!..
TEK İŞ KINAMAK MIDIR
Senato'nun onayından sonra Ankara'dan yükselen tepkileri başlangıçta aktardık.
İki şeye dikkat çekmek istiyoruz.
İlki Erdoğan'ın sessizliği... Ve Erdoğan ABD'deyken tasarının beklemeye alınmasını, “Önemli bir diplomatik başarı” olarak nitelendiren TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un şimdi, “Parlamentoların aldığı kararların bir hükmü yok. Ciddiye alacak bir karar değil. Daha önce bu Senatoya verilmişti. Cumhurbaşkanımız görüşmeye gittikten sonra çektiler. Bir daha tekrarlandı, tekrar geri çekildi. Bu sefer geçti. Niye geri çekiyorsunuz? Varsa gerçekten, inanıyorsanız böyle bir meseleye getirin çıkarın, gidin” demesi.
İkincisi, Ankara'nın tümüyle soykırım iftirasını ön plana çıkarıp, o rezil yaptırım kararını adeta görmezden gelmesi.
ABD Büyükelçisi David Satterfield Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı, sadece Ermeni tasarısı ile ilgili tepkimiz iletildi...
TBMM, sadece bunu kınayan bir karar metni yayınladı...
Bir tek Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, sözde Ermeni tasarısının yanısıra, bir soru üzerine bu konuya değinip, “ABD yaptırımı olursa İncirlik de Kürecik de gündeme gelir. Varsayımlar üzerine konuşmak istemiyorum Kongrenin değil, yönetimin alacağı karar da önemli. En kötü senaryoyu değerlendirip karar veririz” dedi.
Heyecanlandık!..
Oysa Çavuşoğlu, 22 Temmuz'da yine bir soru üzerine, “Şu anda İncirlik olsun, Kürecik olsun, diğer konularda olsun biz süreci işletiyoruz. Bize yönelik Amerika’nın çok olumsuz adımları olursa, eğer yaptırım veya daha ileri adımlar olursa, bizim de Amerika’ya vereceğimiz cevaplar var, olacaktır. Bu gayet doğal. Bunu tercih etmeyiz. Amerika ile ilişkilerimizi daha sağlıklı ve gerçekçi bir zeminde iki NATO müttefiki olarak sürdürmek isteriz. Ama Amerika bize yönelik hasmane tutum sergilerse biz de kendilerine söylediğimiz gibi, gizlimiz saklımız yok, karşı adımları atarız. Türk Milleti de dik durmamız konusundaki beklentisini her vesile ile vurguluyor” açıklamasını yapmıştı.
O günden, bugüne değişen bir şey var mı? Evet, ABD'nin “Hasmane tutumu” azalmadı, aksine daha da pervasızlaştı!..
Yaptırım tasarısına dönelim. Halkbank'tan Erdoğan ve ailesinin mal varlığının araştırılmasına, Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı ile 2. Ordu Komutan başta olmak üzere çok sayıda isme yaptırım uygulanmasından Barış Pınarı Harekâtı için “İşgâl” denip, buna karar verenlerin de yaptırım kapsamına alınmasına, neler yok ki!..
Tamam; Erdoğan, Trump'ı seviyor... 19 Kasım'da AKP Grup toplantısında açıkladığı üzere, “Aramızdaki sorun alanlarının pek çoğunu küçük pürüzlerden ibaret” sayıyor... Ve Trump yeniden kazanana kadar, “1 yıl daha meseleleri suhuletle yürütmeden” yana...
O yüzden İncirlik'in, Kürecik'in kapatılması besbelli hayal.
Peki böyle ellerimiz böğrümüzde bekleyecek miyiz?.. Hem Türk Milleti'nin hem de askerlerin hedefe konduğu bu topyekün pakete “Kınama” dışında gösterilecek tek bir tavır yok mudur?
Örneğin; ABD'nin “Hizmet, liyâkat, dostluk” adı altında madalya verdiği kim bilir kaç askerimiz var. Bunlardan yaşayanların kendilerinin, değilse ailelerinin o madalyaları Pentagon'a postalaması da mı düşünülmez?!
Müyesser Yıldız
Odatv.com