ABD’nin HTŞ-YPG Planı: Türkiye Halep Tuzağında mı?
BD’nin HTŞ-YPG planı ve Türkiye’nin Halep tuzağına düşme riski detaylı şekilde analiz edildi. Erdoğan’ın açıklamaları, PYD-HTŞ ilişkisi ve Astana sürecinin önemi ele alındı.
ABD’nin HTŞ-YPG Planı: Türkiye Halep Tuzağında mı?
YEREL GÜNDEM / TÜRKİYE
Erdoğan’ın Açıklamaları: Hedef Şam mı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhaliflerin “İdlib, Hama ve Humus tamam, hedef Şam” yürüyüşünü desteklediğini açıklarken, AKP medyası “Harita değişiyor” söylemiyle operasyonları olumlu bir gelişme olarak lanse ediyor. Ancak uzmanlar, bu planların Türkiye’yi Halep merkezli bir tuzağa çekebileceği uyarısında bulunuyor.
HTŞ’nin Değişim Mesajı ve ABD’nin Rolü
BM’nin terör örgütü olarak tanımladığı HTŞ, lideri Colani’nin Amerikan CNN’e verdiği röportajla “ılımlı bir cihatçı grup” olarak lanse edilmeye çalışılıyor. Colani, “HTŞ, Suriye’yi inşa etmek için bir araçtır” diyerek örgütün yeniden yapılandırılabileceğinin sinyalini verdi.
PYD-HTŞ İlişkisi Gündemde
PYD eşbaşkanı Salih Müslim, HTŞ hakkında “diyaloğa hazırız” mesajı verirken, YPG lideri Mazlum Abdi ise “Halep’teki durum için dolaylı ilişkimiz var” açıklamasında bulundu. ABD’nin desteğiyle PYD ve HTŞ’nin Suriye’de birlikte hareket edebileceği yönündeki iddialar dikkat çekiyor.
Astana Süreci ve Türkiye’nin Tutumu
Astana süreci, Türkiye’nin bölgedeki politikalarını şekillendirmesi açısından kritik bir öneme sahip. Ancak Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “Astana işe yaramıyor” açıklamasının ardından Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un Doha’daki toplantıda İdlib anlaşmalarına dönülmesi gerektiğini vurgulaması, Türkiye’nin dış politikada karşı karşıya olduğu çelişkileri gözler önüne seriyor.
Türkiye’nin Karşı Karşıya Olduğu Riskler
Uzmanlara göre, Fırat’ın doğusunda ABD destekli PYD devleti, Fırat’ın batısında ise ABD ve AKP destekli bir cihatçı devletin oluşması, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehlikeye atabilir. Astana sürecine bağlı kalınması ve bölgesel iş birliğinin artırılması, Türkiye’nin bu tuzaktan kurtulması için kritik bir adım olabilir.
Kaynak: Mehmet Ali Güller / Cumhuriyet