ABD'nin stratejisi Rusya'da Putin'e desteği kırmak

Rusya’nın Ukrayna işgaline giden süreci kısaca anlatır mısınız?

ABD'nin stratejisi Rusya'da Putin'e desteği kırmak




ABD'nin stratejisi Rusya'da Putin'e desteği kırmak

Ukrayna savaşını, Uluslararası İlişkiler Uzmanı Hasan Mesut Önder'e değerlendiren Prof. Dr. Timuçin Kodaman "ABD, Rus ekonomisini çökertip Putin'in içerideki desteğini zayıflatma stratejisini izliyor" dedi.

Bir sorunun anlaşılabilmesi birçok açıdan incelenmesi gerekir. Ukrayna işgaline giden süreci, Putin’in Ukrayna işgalindeki stratejik hedeflerini, Çin’in bu işgale bakışını, bu işgalin NATO içi ilişkileri nasıl etkilediğini, Rusya’nın Orta Asya’da benzer bir politika izleyip izlemeyeceğini ve en önemlisi Türkiye’nin kriz sürecinde izlediği politikayı Prof. Dr. Timuçin Kodaman ile konuştuk.

Rusya’nın Ukrayna işgaline giden süreci kısaca anlatır mısınız?

Ukrayna krizi, içinde bulunduğumuz şu süreçte çıkmış bir kriz değildir. Mazisi 2014 Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilme sürecine kadar götürülebilir. Daha ayrıntılı tarihsel sürece girmeyelim. 2014’ te Kırım’ın ilhakından sonra dünyanın sert tepsi göstermemesi ile kriz dondurulmuştu. Son dönemde, Donbas ve Lugansk’ın bağımsızlık ilanı ile beraber kriz giderek artmaya başladı. Özellikle Ukrayna’nın, NATO ve AB üyeliği ile ilgili tartışmalar artınca Putin cevap verdi ve kriz de bu şekilde tırmanmaya başladı. Rusya tehdit olarak gördüğü NATO ve AB’nin, kendi etki alanı içindeki etnik ve dini kardeşliği olan Ukrayna’ya yerleşmesini büyük bir güç olarak istemedi. Bu durum, üniversitelerde öğrencilere anlattığımız gibi bir ülkenin iç işlerine karışmaktır. Uluslararası hukuk dersi anlatırken bunların olamayacağını söylüyoruz ama, pratik “hayatta güçlü haklıdır” a dayanıyor. Esasında, gerçek hayatta karşılığı olmayan bir eğitim veriyoruz belki de… ABD başkanı Biden, işgalden önce, işgalin tarihini vererek ve yaptırımlardan bahsederek Putin’in işgaline de bir zemin hazırladı. Siyasi açıdan bu işgalin haklı ya da haksız olduğu tartışılıyor, ama uluslararası hukuka göre bu haksız bir işgaldir.

Sizce işgal veya Putin Ukrayna’daki stratejik hedefleri başarıya ulaşır mı?

24 Şubat 2022 ‘de Rusya’nın Ukrayna’ya karşı askeri harekâtı başlatması ile beraber dünyada önemli ölçüde bir Rus karşıtlığı başladı. Mağdur olan Ukrayna suçlu olan Rusya idi. Bana göre Putin, Ukrayna hükümetinin iki üç gün içinde ülkeyi terk edeceğini ve Rus yanlısı bir yönetimi iktidara getirebileceğini düşündü. Askeri harekâtın başlangıcından birkaç gün sonra Ukrayna ordusuna seslendi ve hükümete darbe çağrısı yaptı. Bu veri, Putin’in, askeri harekâtın kısa sürede başarıya ulaşacağını düşündüğünü gösteriyor. Tabi bu gerçekleşmeyip, Zelenski’nin dünyadan destek görmesi ve askeri yardımların artması ile beraber harekât uzamaya başladı. Ve harekât bugün itibariyle devam ediyor. Normal şartlarda, askeri kapasite anlamında mukayese edilemeyecek iki ordunun çatışmasının bu kadar uzun sürmemesi gerekirdi. Putin’in ana amacının; Donbas ve Lugansk’ı alarak Rus azınlığın yaşadığı bölgelerde, yönetimlerin bağımsızlığını kabul etmek ve harekâtın sonucunda Ukrayna’nın Karadeniz’le bağını kesmek, Ukrayna’yı denize erişimi olmayan bir kara devleti haline getirmek olduğu görülüyor. Bu anlamda Putin’in kısa vadede başarıya ulaşacağını düşünüyorum. Orta ve uzun vadede ise güvenlikleştirilmiş komşular yaratma peşinde. Batı’nın ilan ettiği ağır ekonomik yaptırımlara Rusya’nın ne kadar dayanabileceği, 44 milyonluk Ukrayna’nın Rus yanlısı hükümet tarafından yönetilse bile, ekonomisi enerji ve silah ihracatına dayalı Rusya’nın Ukrayna hükümetini ne kadar ayakta tutabileceği tartışma konusudur. ABD ve NATO’nun stratejisi bu minvaldedir. Bence ABD, kısa vadeli bir planla değil, orta ve uzun vadede Rus ekonomisini çökertip Putin’in içerideki desteğinin zayıflaması ve Putin’in iktidardan devrilmesi veyahut Putin sonrası iktidarın otoriter olsa bile Batı’nın menfaatlerine uygun hareket etmesini sağlamaya yönelik bir strateji izliyor olabilir. Batı’nın bu stratejisini destekleyen argüman olarak, savaş karşıtı gösterilerin askeri harekat sonrasında ortaya çıkması ve yaklaşık beş bin kişinin tutuklanmasını gösterebiliriz. En olumsuz senaryo ise Rusya Federasyonu’nu oluşturan yirmi iki özerk bölgenin bir bağımsızlık hareketi başlatarak Rusya’nın küçülmesidir. Bu olasılıklardan hangisinin gerçekleşeceği, hangi bloğun stratejisinin başarılı olacağına göre ortaya çıkacaktır.

'ÇİN TÜM İMKANLARIYLA RUSYA'NIN TARAFINDA OLMAYACAK'

Çin’in son krizle ilgili politikalarını nasıl yorumluyorsunuz?

Çin ve Rusya, 4 Şubat 2022’de Pekin Kış Olimpiyatları sırasında açıkladıkları bildiride; çok kutuplu dünya düzenine geçiş, NATO’nun doğuya doğru genişlemesinin durdurulması ve yeni bir ortak bir finansal sistem geliştirilmesi konusundaki kararlılıklarını vurguladılar. Bu açıklama, Çin ve Rusya’nın belli konularda işbirliği içinde olduklarını göstermektedir. Ukrayna’nın işgali başladığında ise Çin, işgali kınamamış ve işgali net bir şekilde desteklemeyip BM kurallarına göre, sınırların dokunulmazlığına vurgu yapmıştı. Çin açısından Ukrayna işgali bir fırsat olabilir, çünkü bu harekâtla beraber kendi sorunları gündemden düştü ve bütün dünya Rusya’ya odaklandı. Çin’in bütün imkânları ile Rusya’nın tarafında olacağını düşünmüyorum. Sadece üretim ve ticaret üzerinden dünyaya bakan Çin, Rusya’ya karşı uygulanan ekonomik yaptırımlarla karşı karşıya kalmak istemeyecektir. Örtülü bir desteği tercih edecektir. Şunu da biliyoruz ki, ticaret yaptığı bölgelere nüfusu ile gittiği için ve daha öncesinde Soğuk Savaş Dönemi’nde Rusya ile de sınır çatışmaları olan bir devlet olarak yüzde yüz Amerikan karşıtı bir politika izleyeceğini düşünmüyorum. Çin’in geleneksel dış politikası, çabuk reaksiyon vermek yerine sabırla hareket etme üzerine kurgulanmaktadır. Çin, en güçlü olana kadar ve gücü kendinde hissedene kadar bu sabır politikasına devam edecektir. Zaten ABD tarafından Uzak Doğu’da bir çevreleme politikası ile karşı karşıya olduğu görülmektedir. Daha ağır ekonomik yaptırımları Çin ekonomisi de karşılayamayabilir. Özetle, Çin kendisini zarar uğratacak bir politika izlemeyecektir.

“NATO’NUN AB'Yİ KORUYACAK GÜÇ OLDUĞU NETLEŞTİ'

İşgal sonrasında NATO ve AB ilişkilerini nasıl görüyorsunuz?

Yaklaşık iki üç yıl önce, Fransa Devlet Başkanı Emanuel Macron’dan, NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir, cümlesini duymuştuk. Bu çok gerçekçi olmasa da Kuzey Atlantik Paktı’nın sorgulanması anlamına gelebilir. Fakat Ukrayna’nın Rusya tarafından işgali ile, NATO’nun üyelerini tekrar ABD liderliğinde konsolide ettiğini söyleyebiliriz. AB’nin ise, özellikle Almanya’nın Rusya’ya olan enerji bağımlılığımdan dolayı, daha ortada davranmaya mecbur kaldığını görmekteyiz. Bir süredir ABD’nin Almanya, Japonya ve Güney Kore gibi İkinci Dünya Savaşı’ndan bu tarafa güvenliğini sağlamış olduğu devletlere, askeri harcamalarını artırmak ve güvenliğe olan finansman desteği vermelerine yönelik baskı yaptığı biliniyor. Ukrayna işgali ile birlikte Almanya’nın savunma harcamalarını 100 milyar Euro’ya çıkardığını görüyoruz. Almanya’nın askeri üretim kapasitesi, ne kadar para harcarsa harcasın kısa vadede değişmeyecektir. Ama var olan teknolojisi ile orta vadede önemli bir silah gücüne ulaşacağı söylenebilir. Bu durumda Almanya’nın üretim ekonomisine ne derecede etki edeceği ile ilgili bir şey söyleyemem ama, negatif etki edebileceğinin de göz önünde bulundurulması gerekir. Zaten Almanya, ABD’nin Rusya’dan enerji alımını durdurma kararına uymayacağını beyan etti. Almanya, ABD ‘ye karşı pozisyon almak için değil, doğalgaz tedarikinde alternatif bir kaynak bulamayacağı için yaptırımlara uymayacak. Rusya’nın, AB’yi tehdit eden bir güç olma ihtimaline karşı da önlem alıp, karşılıklı bağımlılığı kendi lehine çevirmeye çalışacağı aşikârdır. Bu işgalin, çok uzun yıllardır tartışılan AB’nin ordu kurma hedefine bir katkısı olmayacaktır. Ama ABD liderliğindeki NATO’nun, AB’yi koruyacak güç olduğu netleşmiştir.

Rusya’nın bu saldırgan politikaları, Orta Asya’daki yeni bağımsız eski Sovyet Cumhuriyetleri’ne sıçrar mı?

2-11 Ocak 2021 tarihleri arasında Kazakistan’da meydana gelen isyan hareketi ve o tarihe kadar çok fazla adını duymadığımız “Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü” vasıtasıyla Rus askerlerinin Kazakistan’a konuşlanması, bir bakıma Kazakistan’ın kontrol altına alınması ile neticelendi.

2014’te Putin’in, 1991’den önce Kazakların bir devleti hiç olmamış, sözü Putin’in stratejisine ışık tutuyor. Ayrıca, 2021 Ocak ayında, iki Duma üyesinin, “Kazakistan’ın toprakları Rusya’nın hediyesidir.” cümlesi, Rusya’nın Ukrayna müdahalesinin bir benzerinin Kazakistan’ın da başına gelebileceğini net bir şekilde bize göstermektedir. Özbekistan ve Türkmenistan’da Rus etkisi hala güçlüdür. Karabağ Savaşı’ndan sonra, Rusya’nın askerlerini Azerbaycan’a konuşlandırması ve Ukrayna krizinin başlaması sırasında Aliyev’in çağrılıp Putin ile görüşmesi, kriz esnasında Azerbaycan’ın alacağı tavrı etkilemiş olabilir. Gürcistan’ı zaten biliyoruz. İlk işgal Gürcistan’a yapıldı. Ermenistan’ın Batı yanlısı tutumu karşısında Azerbaycan aracılığı ile ders verildi. Bütün bu veriler, Sovyetler Birliği’nden ayrılan bağımsız cumhuriyetlerin, coğrafi ve stratejik konumları itibariyle Rusya’nın etkisi altında olduğu ve Rusya’ya rağmen bağımsız politika izleme şanslarının olmadığını göstermektedir.

Bu kriz karşısında Türkiye politikalarını nasıl buluyorsunuz ve öngörüleriniz nelerdir?

Türkiye, krizin başlaması ile beraber, NATO üyesi olmasına rağmen tarafsız kalmış ve ateşkesin sağlanması için çaba göstermiş ve başka alternatifi olmadığı için bu politikayı kararlılıkla uygulamıştır. Bence şimdiye kadar izlenen politika doğrudur. Çünkü Rusya ile ticari, enerji ve askeri boyutta ilişkilerimiz var. İşgalin başlamasında sonra “savaş” kelimesini kullanarak Montrö Anlaşması’nın 19. maddesini uygulama koymuştur. 11 Mart tarihinde Antalya’daki diplomasi forumunda, Ukrayna ve Rus yetkilerini dışişleri bakanlığı seviyesinde buluşturarak önümüzdeki süreçlerde oluşacak ateşkes için önemli bir adım atmıştır. Türkiye özellikle Kafkasya’da ve Türkistan’daki Türk devletleri ile oluşturduğu Türk Devletleri Teşkilatı üzerinden daha sıkı ilişkilere girip ekonomik ve askeri bağlamda, Rusya’nın etkisini sınırlamaya yönelik adımlar atabilir. Kafkasya’da Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye arasındaki ekonomik angajman politikası da Rus etkisini sınırlamaya yönelik olduğu düşünülebilir. Son olarak Türkiye, umarım en az zararla bu krizi atlatır. Daha da önemlisi Ukrayna’daki sivil ölümlerin son bulmasını ve yerinden, yurdundan olan kişilerin vatanlarına en kısa sürede dönmelerini temenni ediyorum.