Abdullah Gül, altılı masayı dağıtır mı?..

Garo Paylan, o rezil teklifi bu yüzden vermiş olabilir mi?..

Abdullah Gül, altılı masayı dağıtır mı?..




Abdullah Gül, altılı masayı dağıtır mı?..


Deve kuşu misali kafamızı kuma gömmüşüz… Ardımızın kabak gibi açıkta olduğunu düşünmeden, işkembeden, vay efendim nasıl olurda sözde Ermeni soykırımı kanun teklifi verirmiş diye önüne gelen sallıyor. Aynı “çözüm süreci”nde olduğu gibi, Ermeni açılımının da AKP iktidarı ile başladığı, ABD’nin gözetimi ve denetiminde Ermenistan ile imzalanan protokoller unutuluyor. Karabağ kan ağlarken çevriliyordu tüm bu filmler!.. İşin daha da traji-komik yanı, saray iktidarı da en yüksek perdeden Paylan’a parmak sallıyor. Hani, “çözüm süreci” boyunca özel elçi vasıtasıyla, adamla  el altından kurdukları  ilişkileri bilmesem gaza gelip zokayı ben de yutacağım!..

Gerçekleri çekinmeden faş etmek asli meslek ve insani görevimiz. Önceki gün, AKP eski milletvekili Emin Şirin ile sohbet ederken 2004 yılına ait bir anısından bahsetti. AKP iktidarlarının gerçek yüzünü görün diye -yazmak kaydıyla- bunu anlatmasını rica ettim. Birazdan oraya geçeceğim ama önce kısa hatırlatmalar yapmak lazım:

Ahali, AKP iktidarlarının Ermeni açılımının Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı koltuğuna oturmasıyla başladığını zanneder. Hani, Abdullah Gül’ün Erivan’a giden ilk Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanı unvanı almasıyla, 2008 Eylül’de Ermenistan’a giderek iki ülke arasındaki milli maçları izlemesiyle, 2009 Ekim’de Bursa’da oynanan ikinci maçta, Azerbaycan bayraklarının stada sokulmasının yasaklanması kararıyla…

Şimdi, Emin Şirin’den dinlediklerimi aktarayım;

“Her Nisan ayı geldiğinde bu Ermeni meselesi Meclis’te büyük yankı bulurdu. Bu konuda büyük tecrübesi olan, devlet adamı vasfı çok kuvvetli özellikle Şükrü Elekdağ büyük gayret sarf eder ve Meclisin bir açıklama yapmasını temin ederdi. Ben, bu tepkisel faaliyetlerin elzem olduğunu düşünmekle beraber uzun vadede bir faydası olacağını düşünmüyordum. Zira, dünyadaki birçok ülke parlamentolarında sözde Ermeni soykırımını tanıyorlar hem de daha önemlisi okul kitaplarında bu hadiseyi soykırım olarak anlatıyorlardı. Böyle bir durumu durdurmanın yolu beyanat vermekten geçmiyordu. Bunu düşünerek ortaya bir teklif koydum ve bu teklifi o zamanın Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’e yazı ile ilettim.”

★★★

Çok değerli okurlar, şimdi, kemerlerinizi bağlayın ve koltuklarınıza çok sıkı tutunun… Emin Şirin bombayı patlatıyor;

“Buna göre, 3’de 1’i Türk hukukçu ve tarihçilerden, 3’de 1’i Ermeni hukukçu ve tarihçilerden, 3’de 1’i de iki tarafın mutabık kalacağı kişilerden müteşekkil bir tahkim heyeti kurulacaktı. Bu tahkim heyeti, dünyadaki askeri ve sivil bütün arşivlere ulaşabilecek ve kararları taraflar için bağlayıcı olacak. Bu heyet aşağıdaki dört sorunun cevabını arayacak;

1- 1915’te hakikaten ne oldu?.

2-Bu olanların hukuki isimlendirmesi ne olmalıydı?. Yani; (karşılıklı) bir soykırım mıydı, isyan bastırma hareketi miydi, insanlığa karşı bir suç muydu, savaş anında olan hadiseler miydi?

Bu hadiselerin hukuki adı neydi?

3- Bu olanlardan kimin ne kadar taksiratı vardı? Yani; Osmanlının, Ermenilerin, Rusların, Kürtlerin, İngilizlerin, Amerikalı misyonerlerin, İngilizlerin vb. ne kadar taksiratı vardı?..

Aynı bir trafik kazasındaki gibi herkesin taksiratının tespit etmek gerekirdi.

4- Bu dönemde ortada bile olmayan Türkiye Cumhuriyeti’nin bir sorumluluğu var mıydı?..”

★★★

Abdullah Gül’e yazılı teklifi ne amaçla verdiğini de açıklık getrdi Emin Şirin:

“Eğer ortaya çıkacak raporu, uluslararası kabul görecek ve bağlayıcı olacak böyle bir heyet teşekkül ettirilebilse ortaya çıkacak netice sözde soykırımı kabul eden parlamentoların kararlarını değiştirebilecek ve okul kitaplarını tarihi hakikatlere göre düzenleme imkanı olurdu.

Bu teklifim hâlâ geçerli. Karşılıklı beyanlar hiçbir şeyi değiştirmiyor. Ve Türkiye dünyanın gözünde özellikle bu okul kitaplarıyla yetişen dünyadaki nesillerin gözünde soykırım suçlusu olarak görülmeye devam ediyor. Bu durumu değiştirmek istiyorsak, cesaretle tarihi hakikatler ve hukuk zeminde durumu ortaya çıkaracak bir heyetin teşkilinde ısrarcı olmak lazım.”

★★★

HDP milletvekili Garo Paylan’ın sözde değil özde büyük tepki toplayan teklifinden sonra çok sayıda yorum okudum ve dinledim. En ilgimi çeken yorumlardan biri de Paylan’ın bu teklifi Millet İttifakı’nı dağıtmak için verdiği yönündeydi. Dün, Abdullah Gül’e yakın bir yayın organında çıkan yorumlar kafamda “Acaba doğru mu?” sorusunun oluşmasına yol açtı. İsteniyor ki; Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ile Ali Babacan’ın partilerini birleştirsin, abilik etsin, gerekirse başına geçsin. Teoride olabilir ama pratikte biraz zor gibi görünse de o zaman bir fikir jimnastiği ile katkımız olsun:

Cumhur İttifakı’nın dağıtmak için uğraştığı altılı masayı Abdullah Gül dağıtabilir mi?..

Garo Paylan, o rezil teklifi bu yüzden vermiş olabilir mi?..

Buyurun bir de buradan yakın!..

https://www.korkusuz.com.tr/abdullah-gul-altili-masayi-dagitir-mi.html

AHMET TAKAN / KORKUSUZ