ABD’yle ilişkilerde yeni süreç

Blinken ve iki Senatörün kritik beyanları

ABD’yle ilişkilerde yeni süreç




ABD’yle ilişkilerde yeni süreç

İsveç’in NATO üyeliğinin Türkiye tarafından onaylanmasını müteakip, Türkiye-ABD ilişkileri yeni bir sürece girmiş ve Türkiye’den üst düzey bir heyet, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın davetlisi olarak Washington’a giderek müzakerelerde bulunmuştur.

Bu ziyaret öncesindeki, ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in Washington’da Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı’yla yaptığı görüşmedeki ve Türkiye’yi ziyaret ederek en üst düzeyde görüşmeler yapan iki ABD senatörünün beyanları dikkat çekmiştir.

Blinken ve iki Senatörün kritik beyanları

Blinken, Barzani’ye, Kürdistan Bölgesine verdikleri desteğin ve Kürtlerin birliğinin, ABD ve ortaklarının başarısı için önemli, çıkarlarının da ortak olduğunu söylemiştir. Kastedilenin, komşu dört ülkedeki Kürt birliği olduğu tartışılmazdır.

ABD’nin yıllardır Barzani, Talabani ve PKK’ya destek verdiği bilinen bir gerçektir. Bir süredir PKK’yı terör örgütü olarak kabul etse de, onun Suriye’deki adı ve kolu olan PYD/YPG/SDG’yi müttefiki sıfatıyla, devlet kurduracak ölçüde desteklemeye devam ettiği ve vazgeçmeye de niyeti olmadığı ortadadır.

ABD’li iki senatör, Türk heyetinin ABD ziyaretinde, en zorlayıcı konunun Türkiye’nin Rusya’yla ilişkileri ve ekonomik bağı olacağını ifade etmiş, sözlerinde “havuç-sopa taktiği” uyguladıkları gözden kaçmamıştır.

Senatörler, Rusya’nın Ukrayna işgalinin, onun istediği ülkeyi ele geçirebileceği anlamına geldiğini, dolayısıyla Türkiye’nin çıkarına olmadığını söyleyerek, Rusya’nın Türkiye’ye de tehdit olacağını ima etmişlerdir.

Ayrıca, ABD ve Türkiye’nin birlikte çalışma potansiyelinin, Türkiye’yle Rusya’nın birlikte çalışmasından daha büyük olduğuna değinerek, bir noktada “Rusya’yı bırakın, bizim tarafımızda olun” demişlerdir.

Türkiye-ABD Stratejik Mekanizma Toplantısı

Ekonomi ve enerji alanlarında iş birliği

Türkiye’nin ABD’den önemli alıcısı olduğu LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) alım miktarını arttırılması üzerinde durulmuş, Avrupa pazarına Rus doğal gazı yerine diğer kaynakların taşınması yönünde iletişim içinde olunduğu da söylenmiştir. Bunun anlamı, “Rusya’ya değil, bize bağımlı olun” demektir. Bu durum, Rusya’yla gaz alımında pazarlık unsuru olarak kullanılmalı, bir miktar LNG alımı arttırılsa da alternatifli alımların önü kapatılmamalıdır.

Nükleer enerji konusu kapsamında, Türkiye’ye küçük modüler reaktör tedarikinin gündemde olduğu belirtilmiştir. Bunun, Rusya’yla yapılan reaktör anlaşması sözleşmesinin lehimize düzeltilmesi yönünde kullanılması da düşünülmelidir.

Afrika’da iş birliği

ABD, Çin’in ve Rusya’nın Afrika’daki etkisine karşı ve ayrıca Orta Asya’da Türkiye’yle birlikte hareket etme arzusundadır.

ABD’nin buradaki amacının, Türkiye’nin bu bölgelerdeki ülkelerle geliştirdiği iyi ilişkilerinden ve iş birliğinden istifade ederek duruma ortak olup, bölgedeki Çin ve Rusya etkisini kırmak ve kendisinin onların yerine geçerek etkinlik sağlamak istemesi olduğu açıktır. Ayrıca Türkiye’nin etkinliğinin ve iş birliğinin, terörle mücadele ve güvenlik alanlarını da kapsaması ABD’ye cazip gelmiştir.

Dikkat edilirse ABD’nin Türkiye’ye teklif ettiği ve iş birliği önerdiği konuların tümünde kendi çıkarlarını gözettiği ve Türkiye’nin emek vererek elde ettiği kazanımlarından yararlanmayı hesapladığı görülmektedir.

DEAŞ’la mücadele ve PYD/YPG/SDG konusundaki tutumu

ABD, Türkiye’ye tehdit, PKK, DHKP-C ve DEAŞ terör örgütlerini kınadığını yinelemiş, iki ülke de, DEAŞ’ın Suriye ve Irak’ta kalıcı olarak yenilgiye uğratılması yönündeki karalılıklarını teyit etmişlerdir. Ancak ABD’nin terörle mücadelede, PYD/YPG/SDG’yi dışarıda tutup, onu DEAŞ’la mücadelede müttefiki olarak görmesinde, onun devletleşmesi için her açıdan gayret göstermesinde bir değişiklik olmadığı bir kere daha tespit edilmiştir. ABD yetkilileri, PYD/YPG/SDG politikasında Ankara’nın beklentisi yönünde bir değişikliğe yanaşmayacaklarını beyan etmişlerdir.

Ortak açıklamada, Türkiye ve ABD'nin terörle mücadele istişarelerine yeniden başlandığı belirtilse de, ABD’nin Suriye politikasından geri adım atmadığı sürece, Türkiye’nin diğer konularda iş birliği yapmasının bir anlamı yoktur.

ABD’nin Türkiye’nin bekasına tehdit olan bu konudaki politikasının, müttefiklik ilişkilerine aykırı olduğu her ortamda netlikle dile getirilmeli, Türkiye bu konuda kendisine kim destek veriyorsa onunla iş birliği yapmalı, hiçbir ülke destek olmasa dahi, güvenliğine ve bekasına tehdit olan bu oluşuma karşı tek başına mücadele etmekte kararlığını her zaman ortaya koymalıdır.

Diğer konular

-Taraflar, Gazze’deki katliamın sona ermesinde ve iki devletli nihai çözümde mutabık kalmışlardır. Ancak ABD, Netanyahu’yu dizginlemek için söylemlerde bulunsa da, tam bir ateşkesin sağlanması hususunda kararlılık göstermemektedir. İsrail’e “dur” diyememesinin arkasında, ABD’deki Yahudi lobisinden ve yaklaşan seçimlerin etkisiyle Yahudi toplumundan beklentilerinin olduğu görülmektedir.

-Taraflar, Kolektif Savunma ve NATO'nun Açık Kapı Politikasına bağlılıklarını bir kez daha teyit etmişlerdir. Ancak Türkiye, özellikle Rusya’yı daha da sıkıştıracak şekilde NATO’nun genişlemesinin ve Karadeniz’in güvenliğini tehlikeye sokacak girişimlerin, ülkesinin istikrarına ve güvenliğine zarar vereceği bilinciyle hareket etmelidir.

-ABD, Türkiye’nin Yunanistan’la ilişkilerinin iyi olmasından memnundur. Alttan alırsanız, Doğu Akdeniz’deki enerji arama/sondaj faaliyetlerini durdurursanız tabii ki memnun olurlar. Görüşmelerde, Yunanistan’ın sebep olduğu sorunların ve Ege’de yaptığı “oldu bitti”lerin unutulmayacağının, bunlardan ve Kıbrıs konusundan taviz verilmeyeceğinin de altının çizilmesi gerekirdi.

F-16 ve F-35 konuları

F-16’lar için teknik görüşmeler biran önce tamamlanıp üretim ve modernizasyon safhasına geçilmeli, Türkiye’nin azami katkı payı alması sağlanmalı, süreçte engel çıkartılmasına karşı uyanık olunmalıdır. F-35 konusunda henüz bir fikir berraklığı yoktur. Haklarımıza sahip çıkılmalı, Kaan projesinde rehavete girilmemelidir.

Operasyon sinyali

Cumhurbaşkanı, Irak’ın kuzeyinde sınır güvenliği çemberinin tamamlanmakta olduğunu, bunun kalıcı çözüme kavuşturulacağını, Suriye sınırı boyunca da, boşlukların tamamlanarak, 30-40 Km. derinlikte bir güvenlik koridoru oluşturma hedefinin de baki olduğunu açıklamıştır.

Irak hükûmetiyle istişareler devam etmektedir. ABD’nin bu bölgede PKK’yla yapılacak mücadelede sessiz kalacağı, ancak Irak bölgesinden Suriye’deki ABD ve PYD/YPG/SDG güçlerine destek sağlayan yerlerin ve koridorun zarar görmemesi için de hassasiyet göstereceği düşünülmelidir.

Suriye’deki boşluklardan Tel-Rıfat ve Münbiç bölgelerine operasyon için daha çok Rusya’yla koordine edilecektir. Kobani bölgesi daha az sorun yaratabilir. Ancak Kamışlı bölgesi için ABD’yi ikna etmekte zorluk çıkabilir. Ancak çözüm için çareler bulunmalıdır.

***

Sonuçta ABD’yle başlayan ve olumlu olarak nitelendirilen yeni süreçte, ABD’nin çoğunlukla tek taraflı çıkarlarının ön planda olduğu görülmektedir. Bu konuda dikkatli ve uyanık olunmalıdır. Ortak çıkarlar ve ABD’nin çıkarına olup, bize zarar getirmeyecek olanlar için, mutlaka bizim çıkarımıza olan karşılıkları alınmalıdır. Suriye kuzeyine özel dikkat!

ARMAĞAN KULOĞLU / YENİÇAĞ