AB'nin Doğu Akdeniz'de ABD ile eş güdümlü hareket edecek olması Türkiye için ne anlama geliyor?

"Kararda göçmen kartı sanıldığı kadar etkili olmadı"

AB'nin Doğu Akdeniz'de ABD ile eş güdümlü hareket edecek olması Türkiye için ne anlama geliyor?


AB'nin Doğu Akdeniz'de ABD ile eş güdümlü hareket edecek olması Türkiye için ne anlama geliyor?

Avrupa Birliği zirvesinde liderler, Doğu Akdeniz'de atılacak adımlar ve Türkiye ile ilişkiler noktasında ABD ile eş güdüm içerisinde hareket etme kararı aldılar.

Türkiye'nin elindeki göçmen kartı nedeniyle mi, yoksa Joe Biden yönetiminin görevde olacağı bir zaman beklendiği için mi olası sert yaptırımlar mart ayına ertelendi?

Bu durumu ve zirveden çıkmış olan yaptırım kararlarını, bunların Türkiye ve AB için ne anlama geldiğini Türk ve Avrupalı uzmanlar Euronews Türkçe'ye değerlendirdi.

"Kararda göçmen kartı sanıldığı kadar etkili olmadı"

Stokholm Üniversitesi
Paul T.LevinStokholm Üniversitesi

Stokholm Üniversitesi Türkiye Uzmanı Paul T.Levin yaptırımların ertelenmesinde göç meselesinin sanıldığı kadar etkili olmadığını ileri sürerek, artık bu kartın eskisi kadar güçlü de olmadığını özellikle Balkan güzergahı üzerinden geçişlerin iyice zorlaştığını belirtti.

Levin sert yaptırımlara karşı olan ülkelerden Almanya'nın kendi ülkesinde yaşayan Türkler ve İspanya'nın Türk bankaları ile olan ekonomik ilişkisi gibi unsurların da hesaba katıldığını ifade ederek şunları söyledi:

"Özellikle Merkel sert yaptırımların amaca hizmet edeceğini düşünmüyor. AB'nin ayrıca Türkiye'nin sahip olduğu bazı meşru argümanlara da eğilmesi lazım. Hem Kıbrıs konusunda hem de Doğu Akdeniz konusunda. 2000'li yılların ortasından itibaren çok önemli fırsatlar kaçırıldı ve bunda AB'nin de rolü var."

"ABD 90'larda olduğu gibi yapıcı bir rol oynayabilir"

O dönem Türkiye'ye engeller çıkarılmasa bugün durumun çok farklı olabileceğine dikkat çeken Levin, ABD ile eş güdüm konusunda da şunları söyledi:

"AB ülkelerinin çoğu Washington'ın Akdeniz'de daha önce de 90'larda olduğu gibi yapıcı bir rol oynamasını ister dolayısıyla bu anlaşılabilir bir Avrupa refleksi. Bir de tabi tarihin ertelenmiş olması daha büyük sopanın yanında havucun da hala mümkün olduğunun gösterilmesi anlamına geliyor."

Levin'e göre ortaya çıkan görüntüde, her ne kadar AB uluslararası alanda güçlü bir aktör olmak istemese de, çıkarları ve öncelikleri çatışan büyük ülkeler sebebiyle bu boşluk yine ABD tarafından dolduruluyor.

"AB yeni Washington yönetimine emri vaki yapmak istemedi"

ODTÜ
Oktay TanrıseverODTÜ

ODTÜ Uluslararası Bölüm Başkanı Prof.Dr Oktay Tanrısever de gelişmelere ilişkin Euronews Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, zirveden sert yaptırımlar çıkmamasını her iki taraf için de avantajlı ve sağlıklı olduğunu belirterek, aksi durumun ABD'nin bu alandaki politikalarını şekillendirmeden Fransa ve Yunanistan'ın Biden hükümetine bir emri vaki yapmış olacağını dile getirdi.

Tanrısever şöyle konuştu:

"Böyle bir emri vaki Washington'ın manevra alanını sınırlandıracaktı. Bu süre içerisinde diplomasiye NATO'nun ve ABD'nin de katılacak olması çok iyi bir şey olacaktır. Eğer bu aktörler aracılığı ile verimli bir diplomasi yapılabilirse, diplomatların da yaratıcılıklarına bağlı olarak tabi çok daha ılımlı ve olumlu sonuçlar elde edilebilir."

AB'nin topu bir yerde ABD'ye atmış olduğuna dikkat çeken Tanrısever, NATO'nun da zirve öncesi yaptığı açıklama ile diplomasiye işaret ettiğini hatırlattı.

ABD ve NATO yapıcı bir rol oynayabilir

Tanrısever'e göre eğer Washington ve Ankara aralarında Çin ile ilişkiler, Rusya ile ilişkiler veya iklim gibi küresel ölçekte daha büyük yol haritalarında anlaşabilirse Doğu Akdeniz'deki meselenin diplomasi içerisinde yönetilmesi de mümkün olacak.

ABD'nin ve NATO'nun da devreye girmesi ile Türkiye'nin 'Bölge Konferansı' önerisinin yeniden gündeme gelebileceğini, istikşafi görüşmeler ve ayrıştıma usülleri gibi diplomatik mekanizmaların etkin kullanımı ile bir uzlaşı noktasına varılabileceğini ileri süren Tanrıseveri, bir süre sonra konunun zirve diplomasisinden rutin diplomasiye dönebileceğini ve yönetilebilir bir sürece gireceğini düşünüyor ancak ekliyor:

"Tabi hiç bu tip mekanizmalar oluşturmadan, diplomatik perspektif geliştirmeden, hiç çalışmadan gidilirse bunlar olmayabilir. Zamana karşı bir durum var. Ekim'den bu yana AB ile yapıcı konuşmalar yapılsaydı belki daha iyi olurdu ama yapılmadı. Şimdi de 3 ay 5 ay öncesinden gerekli diplomasileri uygulamadan bir netice çıkmaz."

"Topu ABD'ye yuvarlamak tipik bir AB dış politikası"

EPC
Amanda PaulEPC

Avrupa Politika Merkezi'nin (EPC) Türkiye Uzmanı Amanda Paul, AB'nin topu ABD'ye atmış olmasını dışişlerde tipik bir AB hareketi olarak yorumlarken, AB'nin gerçek bir uzlaşıya varamadığı için bu yola gitmek zorunda kaldığını ve bunun ilk defa yaşanmadığını kaydediyor. Paul şöyle devam etti:

"Ankara'nın Biden'ı dinleyeceğini düşünüyorlar çünkü onun elinde durumu değiştirebilecek daha fazla güç var. İş sert yaptırım uygulama kısmına geldikçe Avrupa yoldaki tenekeyi ileri tekmeleyip duruyor çünkü bu konuda ortak bir duruş yok ve bu saatten sonra olacağını beklemek de mantıklı değil. Ayrıca Merkel bu tür sert yaptırımların Türkiye konusunda işe yaramayacağını biliyor."

"Ankara durumdan daha da cesaretlenecektir"

Bu nedenlerle AB'nin yine kendi bölgesinde umudunun ABD haline geldiğini anlatan Paul, olası sert yaptırım kararının ertelenmiş olmasının da Ankara tarafından ikinci bir fırsat olarak değil daha da cesaretlendirici ve pozisyonunu güçlendirici bir durum olarak algılanacağını düşünüyor.

Biden'ın Türkiye ile uğraşmaya sıra gelene kadar iç politikada ilgilenmesi gerekecek olan çok sayıda mesele olduğunu belirten Paul, değerlendirmesini şöyle tamamladı:

"Ankara'da hiç kimsenin AB'den sert yaptırım gelmesini beklediğini sanmıyorum. Bugün bunun olmayacağını daha da iyi anladılar. Birliğin içinde bu kadar ayrışma varken Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki politikalarında temelden bir değişim beklemek gerçekçi değil."

EURO NEWS