Adalet Bakanı Yılmaz Tunç “kimsenin şüphesi olmasın” diyor ama...
Yargıtay Başkanı, Ankara Emniyet Müdürü ile ne konuştu?)
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç “kimsenin şüphesi olmasın” diyor ama...
Adalet Bakanı ve HSK Başkanı Yılmaz Tunç, nihayet, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar’ın kendi adliyesinde yaşanan rüşvet ve yolsuzluk çarkıyla ilgili HSK’ya verdiği suç duyurusu dilekçesi üzerine “inceleme ve soruşturma” başlatıldığını duyurdu.
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun, Başsavcı Uçar’ın iddialarını titizlikle araştıracağını, yapılacak inceleme ve soruşturma sonucunda gerekli işlemlerin tesis edileceğini söyleyen Bakan Tunç “somut delillerle ortaya konulan ve suç teşkil eden hiçbir iş ve eylemin karşılıksız kalmayacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın” dedi.
İnşallah diyorum, umarım diyorum. Bakan Tunç’un bu sözleri söylemde kalmaz diyorum ve şimdilik başka da bir şey demek istemiyorum. Ancak…
Bakan Tunç ‘hiç kimsenin şüphesi olmasın’ diyor, benim ciddi şüphem var, bu soruşturmadan esaslı bir sonuç çıkacağı konusunda emin değilim, endişeliyim. Hatta bir sonuç çıkacaksa bile çıkacak sonucun Başsavcı Uçar’a yönelmesi konusunda ciddi endişelerim var.
HSK bir fatura kesecekse keseceği faturanın muhatabı Başsavcı Uçar’ın olma ihtimali daha yüksek gibi.
***
Böyle düşünmem, inanmam için haklı gerekçelerim var çünkü, HSK’nın kararnameleri bunun en somut örneğidir.
İktidarın takip ettiği dosyalarda iktidarın hoşuna gitmeyen kararlar veren hakimleri nasıl sürgün ettiği, iktidarın hoşuna gidecek kararları verenleri nasıl ödüllendirdiği gizli saklı değil. Bütün bunları açıkça yapıyor.
Yargıtay da bu konuda kendisine yakışan hassasiyeti göstermiyor. Dönemin Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman hakkında suça bulaşmış kişilerle parasal ilişkiler içinde olduğu iddiaları ayyuka çıktı. Bütün bunlar bilinirken HSK bir adım atmadı. Yüksel Kocaman Yargıtay üyesi oldu. Yine iddialar aldı başını yürüdü. Yargıtay Başkanı Kocaman ve diğer yüksek yargı mensupları hakkındaki iddiaları değerlendirmek için tuhaf bir şekilde dosya hakkında bilgi almak için Ankara Emniyet Müdürünü makamına davet etti. (Tolga Şardan, 26 Eylül 2023, T24 ‘Yargıtay Başkanı, Ankara Emniyet Müdürü ile ne konuştu?)
Yargıdaki çürüme tavan yapmış durumda. 2005 yılında yürürlüğe giren Türk Ceza Kanununu hazırlayan iki isimden biri olan Prof. Dr. İzzet Özgenç, Başsavcı Uçar’ın HSK’ya yaptığı suç duyurusuyla ilgili Serbestiyet’e verdiği röportajdaki şu sözlerinin altını çizdim:
“Bu iddialar, suç duyurusu mahiyeti taşımaktadır. İstanbul gibi bir metropol kentte Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yapan bir kişi, HSK’ya gönderdiği, yargının hâl-i pûr melâlini izah eden bu dilekçesinin içeriğini medya organları aracılığıyla kamuyla paylaşmasının doğru bir davranış olmadığının bilincindedir. Buna rağmen, böyle bir yol tercih etmesine kendisini sevk eden faktörler mevcuttur. Bu faktörlerin başında, yargıdaki çürümüşlük halinin geldiğini belirtmekle iktifa etmek isterim. Verilen erişimin engellenmesi kararı, hukukî mülahazalarla alınmış bir karar değildir; bu karar, hamamın namusunu kurtarmak amacına matuftur.”Başsavcı Uçar’ın HSK’ya gönderdiği şikayet dilekçesi kamuoyuna yansıdığında HSK’nın attığı ilk adım ne oldu: Habere erişim yasağı! Medyaya yansımasaydı, muhalefet partilerinin siyasetçileri Meclis’te gündeme getirmemiş olsaydı Adalet Bakanı Başsavcı Uçar’ın iddialarıyla ilgili harekete geçer miydi?
Başsavcı Uçar başına gelecekleri bile bu suç duyurusunu yaptığı için büyük bir takdiri hak ediyor. Bir hukukçuya yakışan tavırda tam olarak budur, kendisini alkışlıyorum.
Prof. Özgenç’in yargıdaki çürümeyle ilgili yaptığı şu tespit çok önemli:
“Suça bulaşmış kişilerle sahabet ve özellikle parasal ilişkilerinin olduğu iddia edilen bir Yargıtay Üyesi’nin, doğruluğu konusunda henüz bilgi sahibi olmadığımız bu iddialar karşısında bir televizyon kanalı üzerinden kendisini savunmaya çalışması, bu çürümüşlük halinin en önemli kanıtıdır.”
***
İşte bu yüzden Bakan Tunç’un bu açıklamasını, hayal kırıklığı yaşamamak, pişmanlık yaşamamak için şimdilik takdir edemiyorum maalesef. Maalesef. Maalesef.
Çünkü maalesef Hakimler ve Savcılar Kurulu’na olan inancımı, güven duygumu yitirmiş durumdayım.
Yargının tarihinde görülmemiş derecede siyasallaştığı bir konjonktürde Hakimler ve Savcılar Kurulu gerçekten suça bulaşmış iktidar yanlısı yargıçlarıyla ilgili işlem yapabilecek mi? Eli gidecek mi? Eli gidebilecek mi?
Yargının bu derece siyasallaşmasının, çürümesinin, yargıya güvenin zedelenmesinin müsebbibi konumundaki HSK bunu nasıl başaracak? Aynı zamanda HSK başkanı olan Adalet Bakanı Tunç, yargıda gerçek anlamda bir temiz eller operasyonu başlatacaksa, işe önce tuzun koktuğu yerden HSK’dan başlaması gerekiyor.
Eğer gerçekten Bakan Tunç’un açıklaması söylemde kalmazsa, eyleme geçerse, hak yerini bulursa o zaman avucum patlayıncaya kadar alkışlayacağım, kendisini tebrik edeceğim.
Çünkü son beş yıldır sözünü tutan, yargıya güvenin sağlanması için ciddi adım atmış bir adalet bakanı olacak kendisi.
Hamiş: Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a bir sorum var, cevaplarsa çok sevinirim. Sayın Tunç AİHM’in Yüksel Yalçınkaya hakkında verdiği “hak ihlali” kararıyla ilgili yaptığınız bir açıklamada “AYM’ye yapılan bireysel başvuru hakkının sınırları çizilmeli” dediniz. Bu oldukça tuhaf, hukukla asla bağdaşmayan açıklamanız gündem yoğunluğunda arada kaynadı gitti.
Bu sözlerinizi biraz açar mısınız?
Nasıl olacak bu iş?
Bireysel Başvuru’nun sınırlarını nasıl çizeceksiniz? Nasıl sınırlandıracaksınız mesela?
Ülkemizin hangi vatandaşları bu haktan faydalanabilecek? Bireysel Başvuru hakkına sahip imtiyazlı vatandaşlarımız olacak mesela?
İnfaz Yasasındaki gibi mi olacak? İktidarı eleştirenlerin, iktidara muhalif olanların, elinde kalem olanların faydalanamadığı, hırsızların, gaspçıların, adam öldürenlerin, suç örgütü üyelerinin, çetelerin faydalandığı bir Bireysel Başvuru mu olacak? Sınırlarını çizmekle neyi kastediyorsunuz, gerçekten anlamak için soruyorum...
ELİF ÇAKIR / KARAR