Adalet isteyen aileden geriye Ezgi Can kaldı
Baba Mevlüt Can da 14 gün önce öldü. Aileden bir tek Ezgi Can kaldı.
İstanbul Şişli’de 2010 yılında pencereden atlayarak intihar eden ODTÜ mezunu mimar Onur Yaser Can’ın (28) davasının ardından bir dram çıktı.
İşkence iddialarına takipsizlik veren savcılık, Onur Yaser Can’ı gözaltına alan iki polis hakkında, gözaltı evrakında sahtecilik yaptıkları gerekçesiyle 8 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. İstanbul 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan ilk yargılama sonunda 2 polis memuru 2 yıl 6’şar ay hapis cezasına çarptırıldı. Yargıtay, yerel mahkeme tarafından verilen kararı usul yönünden bozunca dava yeniden görülmeye başladı.
Babası da hayatını kaybetti
Baba Mevlüt Can da 14 gün önce öldü. Aileden bir tek Ezgi Can kaldı.
ANNESİ İNTİHAR ETTİ
15 Mayıs 2012’deki ilk yargılamaya ilişkin karar duruşmasına katılan anne Hatice Can, oğlunun acısına daha fazla dayanamayarak 2 Mart 2014’de oğlunun intihar etmek için seçtiği yolu seçti ve evinin penceresinden atlayarak intihar etti.
İMAJ KAYITLARI YOK EDİLDİ
İstanbul 6'ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yapılan yargılamada, Onur Yaser Can'ın emniyetteki görüntülerine ve orada yapılan işlemelere ilişkin imajın(birebir kopya) yer aldığı CD'nin emniyette bulunmadığı, yine incelenmek üzere görüntülerin ve bilgilerin yer aldığı imajın da güvenlik gerekçesi ile bilirkişi tarafından kırıldığı ortaya çıktı. Mahkeme heyeti, Onur Yaser Can'ın görüntülerinin ve orada yapılan işlemlere ilişkin bilgilerin de bulunduğu imaj kaydının yer aldığı CD'nin yok edilmesi/kaybedilmesine ilişkin “Suç delillerin karartılması” gerekçesi ile ilgililer hakkında suç duyurusunda bulundu.
İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2 Nisan’da yapılan son duruşmaya katılan baba Mevlüt Can ile kızı Ezgi Can, oğlunun ölümüne ilişkin olayın genişletilmesi talebinde bulunmuştu. Mevlüt Can, Yargıtay'ın bozma kararının ardından yeniden görülen davada ise şunları söylemişti:
Onur Yaser Can'ın intiharından 4 yıl sonra sonra annesi Hatice Can da intihar etti.
“SİZDEN AZICIK ADALET GÖRSEYDİK…”
“Eşimin ölmesinde biraz da kabahat sizdedir. Biz sizden azıcık adalet görseydik, taleplerimize yanıt verseydiniz eşim hayatta olacaktı. Eşim 3 Mart 2014’te can verdi fakat hala mahkeme tarafından adına tebligatlar çıkarılıyor. Hatta duruşma salonunun kapısındaki listede bile adı yazılı. Davanın başından beri bu sahteciliğin bir amaç uğruna yapıldığını söylüyoruz. Aslında bir şeyleri gizlemek için yapıldı bu sahtecilik. Bu sahtecilik benim oğluma yapılan fiziksel ve psikolojik işkencenin saklanması için yapıldı. Birçok belgeyi biz kendimiz bulduk. Mahkeme hiçbir araştırma yapmadı. Şu an FETÖ’den yurt dışında olan savcı Muammer Akkaş da bu işkenceyi saklamak için takipsizlik vermiştir.”
“OĞLUM ÖLÜME SEBEBİYET VEREN İŞKENCE VE BASKILARA MARUZ KALMIŞTIR”
Baba Mevlüt Cani oğlunun ölüme sebebiyet veren baskılara maruz kaldığını anlatarak, “Oğlumu bizzat narkotiğin imamı konumunda şu an FETÖ soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Hakan Aydın bizzat alıp Vatan'a götürmüştür. Amaç oğlumu konuşturma, muhbir yapmak, arkadaşlarını ihbar etmesi hususuydu. Oğlum bu isteklerini yerine getirmeyince ölüme sebebiyet veren işkence ve baskılara maruz kalmıştır. Biz de bu maksat altında sahteciliğin yapıldığını, asıl amacın bu eylemin gizlenmesi olduğunu söylüyoruz. Bir baba olarak söylüyorum bu olayı genişletin” diye konuştu.
ANNE VE BABASININ MÜCADELESİNİ DEVRALDI
Baba Mevlüt Can, 9 Ekim 2019’da ana atar damarın yırtılmasına bağlı iç kanama sonucu 62 yaşında hayatını kaybetti. Aileden geriye küçük kardeş Ezgi Can kaldı. Anne ve babasıyla birlikte 9 yıldır verdikleri hukuk mücadelesini şimdi tek başına sürdürecek. Konuştuğumuz Ezgi Can, üzgün olduğunu ancak daha çok öfke duyduğunu belirterek, “Bu adaletsiz ülkenin cezasızlıkla palazlandırdığı polis şiddeti, benim ailemi, yol arkadaşlarımı, umudumu elimden aldı. Şu an en yoğun olarak hissettiğim duygu öfke. Üzgünüm ama daha çok öfkeliyim. Katillere, onları yetiştirenlere, onları koruyup kollayan çürümüş hukuk sistemine, işkenceyi görüp susan vicdan yoksunlarına, adalet arama sürecinde kapılarını suratımıza kapatanlara öfkeliyim” diye konuştu.
“İŞKENCEYİ ORTAYA ÇIKARMAK İÇİN İNSAN ÜSTÜ ÇABA SARF ETTİ”
Babasını, güçlü, mücadeleci, isyankar, yardımsever, cömert ve emekçi olarak tanımlayan Ezgi Can, “2010'da abimin öldürülmesinden sonra kendini adalet mücadelesine verdi. Kendi kendinin avukatı oldu, oğluna yapılan örgütlü işkenceyi ortaya çıkarmak için insanüstü bir çaba sarfetti. Mahkemenin, avukatların ortaya çıkarması gereken delilleri o çıkarttı ortaya. Bugün, dava bu noktaya geldiyse, babamın ve annemin direngen tavrı ve mücadelesi sayesindedir” dedi.
“NE ANNEM NE DE BABAM SONUCU GÖREBİLECEK”
Takipsizlik verilen işkence davasının 2012’den beri AİHM’de olduğunu hatırlatan Ezgi Can, 25 Ekim’de bir sonraki celsesi görülecek olan evrakta sahtecilik davasının ise 2011’den beri sürdüğünü anlattı. Can, “Biz ısrarla mahkemeye, bunun basit bir evrakta sahtecilik davası olmadığını, ortada bir değil iki cinayet olduğunu söylüyorduk ve yargılanan sanıklara evrakta sahtecilik emrini veren ve onların amirleri konumunda olan ve işkenceyi yapan ekibin başında olan H.A.’nın ve emrindeki diğer polis memurlarının da yargılanmaya dahil edilmesini talep ettik. Ancak bu talebimiz reddedildi. Son celsede savcı mütalaasında sanıkların evrakta sahtecilik dışında, sahte evrağı kullanma ve imha etmekten de cezalarını talep etmişti. Umarım mahkeme adil bir karar verir ve en azından bu mütalaaya uyar. Ama ne annem ne de babam verdikleri bu adalet mücadelesinin sonucunu görebilecek. O yüzden davadan çıkacak karar ne olursa olsun benim için yarım bir karar olacak” diye konuştu.
“MÜCADELEMİZİ GÜCÜM YETTİĞİNCE SÜRDÜRECEĞİM”
Babasının arkasından “Seni çok özleyeceğim benim kavga arkadaşım” diye seslenen Can, “Senin gücünü arkamda bir dağ gibi hissediyorum. Mücadelemizi, gücüm yettiğince sürdüreceğim. Bana bıraktığınız direniş ve sevgi mirasını gururla taşıyacağım. Bu benim için artık bir insanlık, bir var olma meselesidir” şeklinde konuştu.
Ümit TÜRK / SÖZCÜ