Adalet Sisteminde Tıkanan Noktalar ve Toplum Üzerindeki Yıkıcı Etkileri

Türk Bayrağı ve Devlet Otoritesine Saygısızlık

Adalet Sisteminde Tıkanan Noktalar ve Toplum Üzerindeki Yıkıcı Etkileri






YUSUF İNAN YAZDI...

Adalet Sisteminde Tıkanan Noktalar ve Toplum Üzerindeki Yıkıcı Etkileri

Türkiye’de yargı ve ceza infaz sisteminin yapısal sorunları, toplumsal güveni derinden sarsıyor. Cezaevleri dolup taşarken, gerçek suçluların serbest bırakıldığı ve yeniden suç işledikleri bir döngü içindeyiz. Polis ve askerlerimiz, sokağa salınan suçlular tarafından şehit ediliyor. Bu durum, sadece adalet sistemine duyulan güveni değil, aynı zamanda devletin otoritesini de ciddi şekilde zedeliyor. 85 milyonluk bir ülkede, masum insanlar terörist damgası ile adliyelerde sürünürken, suçlular sokakta elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Türk Milleti ise bu süreçte hem maddi hem de manevi olarak ciddi bedeller ödüyor.

Ceza İnfaz Sisteminde Yetersizlik: "Doldur-Boşalt" Mantığı

Türkiye’de cezaevlerinde 337 binin üzerinde tutuklu bulunuyor. Bu rakam Almanya’nın beş katı. Cezaevlerinin kapasitesi yetersiz; suçlular tutuklanıyor, kısa süre sonra denetimli serbestlikle salıveriliyor. Avukat Ali Dokuzlu’nun da belirttiği gibi, ceza infaz sistemi adeta “doldur-boşalt” mantığıyla işliyor. Özellikle psikolojik sorunları olan ve ağır suçlar işlemiş bireyler, cezaevlerinde rehabilite edilmek yerine kısa sürede serbest bırakılıyor. Bu, toplumda daha fazla suçun işlenmesine ve güvenlik güçlerimizin hayatını kaybetmesine neden oluyor. 26 sabıkası olan bir suçlunun polis memuru Şeyda Yılmaz’ı şehit etmesi bu duruma acı bir örnek.

Masumiyet Karinesi ve Lekelenmeme Hakkı İhlal Ediliyor

Masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı, bir hukuk devletinin temel ilkeleridir. Ancak Türkiye’de bu ilke sık sık ihlal ediliyor. Masum insanlara terörist damgası vuruluyor, hayatları altüst ediliyor. Adalet Bakanlığı ve yargı organları bu hak ihlallerine karşı sessiz kalıyor. Terör suçlamalarıyla insanlar uzun süre adli kontrol altında tutuluyor, yurt dışına çıkma yasakları uygulanıyor, aileler parçalanıyor. Bu süreçte hukuk bilgisi yetersiz avukatlara ödenen paralar, zaten maddi sıkıntılar içindeki Anadolu insanını daha da zor duruma sokuyor.

Türk Bayrağı ve Devlet Otoritesine Saygısızlık

Türk bayrağına ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğraflarına yönelik saygısızlıklar, devletin gücünü sorgulatacak boyutlara ulaştı. Türk bayrağını indirip çöpe atanlar, terör örgütleriyle bağlantılı olduğu düşünülen kişiler, Türkiye'de bakanlıklar tarafından ağırlanıyor. Bu şahıslar, sosyal medya platformlarında Türkiye'ye meydan okuyan açıklamalar yapıyor. Devletin kurumları ise bu tehditler karşısında sessiz kalıyor.

Devletin ve Yargının Sorumluluğu

Devletin yargı sistemini etkin bir şekilde işletmemesi, suçluların sokakta serbestçe dolaşmasına ve yeni suçlar işlemesine olanak tanıyor. Ceza infaz sisteminin yetersizliği ve denetimli serbestlik uygulamalarının suiistimal edilmesi, masum insanların hayatını kaybetmesine neden oluyor. Fethi Sekin gibi kahraman polis memurlarının canını feda etmesi, sistemdeki büyük açığı gözler önüne seriyor. İzmir Adliyesi’ndeki saldırıyı önleyen Fethi Sekin’in yerinde başka bir polis olamayabilir; çünkü sistem bu ihmallerin bedelini canlarla ödüyor.

Adalet Terazisi Şaşarsa, Devlet Çöker

Türkiye'deki adalet sistemi, halkın devlete olan güvenini sarsıyor. Masum insanların haksız yere suçlanması, gerçek suçluların ise serbest bırakılması, toplumsal huzuru tehdit ediyor. Bu durumun devam etmesi halinde, devletin işleyişi büyük zarar görecek ve ekonomik krizlerle boğuşan Türk Milleti daha da fakirleşecek. Ak Parti iktidarının, bu ihmalleri görmezden gelmesi, sadece partiye değil, Türkiye’nin geleceğine de zarar verecek.

İdam Cezası Çözüm Mü? Adaletin Terazisi Şaşarsa, Kılıç Herkesi Keser

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan’ın infaz sistemine yönelik eleştirileri, toplumda artan güvenlik kaygılarını yansıtıyor. Ancak Erbakan’ın idam cezasını gündeme getirmesi, sorunun köklü nedenlerini çözmek yerine geçici ve tehlikeli bir çözüm önerisi sunuyor. İdam cezası, adaletin tesisinde bir "kestirme yol" olarak görülebilir, ancak bu yöntem yalnızca suçun sonuçlarına odaklanır, nedenlerini ortadan kaldırmaz. Asıl mesele, adalet terazisinin doğru tartılmasıdır.

Türkiye’de yargı sistemi, yıllardır masum insanları terör suçlamalarıyla yargılayıp suçsuz yere cezaevine doldururken, gerçek suçluların cezasız kalmasına neden oluyor. Bataklığı kurutmak yerine idam cezası gibi keskin bir kılıcı yargının eline vermek, sistemdeki bu adaletsizlikleri derinleştirebilir. Üstelik, bu kılıç önce onu çıkaranların başını keser. Türk yargısında yaşanan yapısal sorunları göz ardı ederek idam cezası gibi çözümler aramak, adalet mekanizmasını daha da karmaşık ve işlevsiz hale getirecektir.

Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın dediği gibi, ihanet edenlerin sırtındaki "kutsal cübbeyi çıkarmak" gerekir. Yani, yargı sisteminin kendi içindeki çürümüşlüğü temizlenmeden, hangi cezai yaptırım getirilirse getirilsin adalet sağlanamaz. Adaletsiz bir yargı sisteminin eline idam cezası gibi son derece keskin bir silah vermek, hukuk devletini zayıflatır ve toplumu daha da kaosa sürükler.

Sonuç: Adalet Yerini Bulmalı

Adalet sisteminin işlemediği bir toplumda huzur ve güven sağlanamaz. Yargı mekanizmasının suçlulara karşı caydırıcı tedbirler alması, masum insanları ise koruması gerekir. Suçluların serbest bırakılması, masumların ise terörist damgasıyla yargılanması kabul edilemez. Türk milleti, adaletin yeniden tesis edilmesini, suçluların cezalandırılmasını ve masum insanların korunmasını bekliyor. Adalet terazisinin doğru tartılması, sadece hukukun değil, devletin de bekası için zorunludur.

YUSUF İNAN / ŞEHİTLER ÖLMEZ

www.sehitlerolmez.com

Twitter@Yusufinan2023

İnstagramyusufinan2023

İnstagramfondinan2016

Mail: [email protected]