Adaletin kapısı kilitli
2023-2024 Adli Yıl kilit altında geçecek, kutlu olsun!
Adaletin kapısı kilitli
"Yüzyılların belgesi, adalete açılan kapıların kilitlerini açan anahtardır. Her adliye kapısı, adalete açılan kapı değildir. Adaletin kapısı kilitsiz, adliye kapısızdır."
2023-2024 Adli Yıl kilit altında geçecek, kutlu olsun!
Adaletin hızlı ve kesin şekilde tesisi…
Güç değil, haklılıktır haklı olmanın nedeni…
Asil medeniyet ilkeleri…
Kutlu amaç nedir, neye yarar?
Küresel adaletin yüzyılı! Adaletin yüzyılı…
Daha adil bir dünya! Adil düzen!
Adliye kapıları nereye açılır?
Sorular, sorular…
Sözler ve niyetler…
Asıl yaşananlar ve yalın gerçekler….
Adalet Bakanı’na göre “haklının hakkını alması” ve “adaletin hızlı ve kesin bir şekilde tesisi” için ne gereklidir? Gecesini gündüzüne katarak çalışan hakimler, savcılar, avukatlar ve adalet çalışanları yeni adli yıl başladığı için “büyük bir heyecan” içindeymişler.
Avukatların büyük bir heyecan içinde olmadığını, aksine endişe içinde olduğunu söylemeliyiz.
Adalet Bakanı, yeni adli yıl için mesajının başında Cumhurbaşkanına yaptığı atıfla “Güç değil, haklılık hak sebebidir” demiş! Böyle bir ilke mi var ve ne demektir acaba?
Acaba siyasal iktidarı sınırlandıran “hukuk devleti” olmanın gereği siyasal güç yargı gücü ile sınırlandırılacak mıdır? Yargının bağımsız ve tarafsızlığı ilkesi gereği yargının iktidarı sınırlandırması ilkesini kabul mü edecekler? Yoksa bu sözlerin arkasında güç ve hak kavramları yeni tanımlamalarla mı karşımıza çıkacak?
Adalet Bakanı “Her daim bu asil medeniyetin ilkelerine, hukukuna ve vicdanına uygun kararlar alan; bu süreci birlikte yürüten hâkim, savcı, avukat ve yargı çalışanlarımızla beraber adaletin tahkimi için, tam bir uyum içerisinde, milletimiz adına daha çok ter dökeceğiz.” demiş.
Medeniyet, medeniyettir… Asil medeniyet, asil olmayan medeniyet yoktur. Medeniyet hukuktur, adalettir. Korunur, savunulur, geliştirilir. Sınırlandırılmaz. Böyle olunursa medeniyet olur. Medeni olmak gerekir. Hak, hukuk, adalet bunun içindir.
Ne zamandan beri hakimler ve savcılar “avukatları” yargının vazgeçilmez unsuru sayıyor? Adalet Bakanının mahkemelerde yok sayılmak istenen savunmadan haberi yok mudur?
Avukatsız yargı düşüncesinin hâkim olduğu, avukatların cezaevlerine atılması, oralarda tutulması görüşüyle düşman gibi görülen savunma makamı temsilcileri ile kimler ve ne için “tam bir uyum içinde” çalışacak? Tahkim edilmiş adalet ne biçim bir şeydir?
Adaletin tahkimi! Adaletin tahkiminden anladığınız nedir?
Şimdiden “kutlu bir amaç için” ve “mesai mefhumu gözetmeksizin çalışan” arkadaşlarınıza kolaylıklar diliyorsunuz… Türkiye Yüzyılı ve aynı zamanda “Küresel Adaletin Yüzyılı” ile kastedilen nedir?
“Kutlu amaç” için küresel adalet nedir?
“Adaletin Yüzyılı” vizyonunuzdan ne çıkacak acaba?
Dediğinize göre; adaleti yalnızca ülke çapında tam hâkim kılarak değil; “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” ideal hedefiniz mi?
Bırakın kocaman kocaman sözlerle “adil düzen”, “daha adil düzen”, “daha adil dünya” demeyi…
Kutlu amaçlar, kutlu davalar, adil düzen vaatlerini ne olduğunu biliyoruz, yaşadık!
Yeryüzünde “tüm mazlum ve mağdurlar için” adil düzen hedefliyorsanız; önce bu ülkede adaleti sağlayın, yargıyı güven veren bir düzene kavuşturun...Adil düzenden ne anladığınızı bildiğimiz için, “işte büyük hedefimiz bu” diyorsanız, söylediğiniz gibi; “küresel çaptaki bu vizyonumuzu gerçekleştirmenin yolu” iç hukukumuzdur.
Demokratik hukuk devleti olacak mısınız?
İç hukuk sistemimiz perişan haldedir. Bilinen ve görülen gerçek budur.
Adalet Bakanlığı olarak açıkladığınız hedeflere ulaşmanız için hukuk devletini “çok daha sağlam ve sürdürülebilir bir zeminde tutmak” zorundasınız. Bu gerçeği kabul ediyorsanız; yapın o zaman.
Çare basittir… Yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlamalısınız. Adalet için mahkeme kararlarını uygulamasınız. AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına uymalısınız. İç hukukta hak ve hukukun zeminini sağlamlaştırmak mecburiyetinizdir. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlamak görevinizdir. Hukuka uymalısınız, önceliğiniz budur…
Ama eğer “Bu kapsamda; insan haklarına dayanan, hukukun üstünlüğünü temel alan, demokratik, özgürlükçü, çoğulcu ve kuşatıcı bir sivil Anayasa yapmak en büyük önceliğimiz olacaktır.” diyorsanız, ki öyle söylüyorsunuz; adım adım kutlu amaçlarınız için hedefleriniz başta Anayasa olmak üzere belli demektir.
Endişelenmenin ilk sebebi bu olmalıdır. Ortaya koyduğunuz bu öncelikleriniz endişe yaratıyor. Bu dönemde yapılacakları sıralanmışsınız…
İlki “hukukun üstünlüğünün sağlanması”; demek ki sağlanamamış!
Sonra “adalete olan güvenin daha da artması”; sanki adalete güven varmış gibi…
Temel hak ve özgürlüklerin en yüksek seviyede korunmasına yönelik “düzenlemeleri” sağlamak için “uygulamaları” kararlılıkla sürdürmek; demek ki temel hakların korunması sorunu 21 yıldır sürüyor…
Sonra Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı hazırlıkları süratle tamamlanacakmış! Temel hakları yeniden sınırlandırmaların kapısını açıyorsunuz demektir!
“Adliye kapısı, adaletin kapısıdır.” Adalet Saraylarının kapısı kimin kapısıdır?
Güven kazanmak için ne yapmak gerekiyor?
Adalet Bakanlığına göre “bütün bu adım ve stratejilerin tek bir gayesi var. Aziz milletimizin her bir ferdinin; adliye kapısından girip çıktığı anda adaletin tam, hızlı ve kesin bir şekilde tesis edildiğine dair inancını, güvenini kazanmak” …
Bazı adliyelerde döner kapılar vardır. Zamanını ayarlayamazsanız döner kapı sizi dışarıya atar. Bazı adliyelerde giriş kapılarının yanında çıkış kapıları vardır. Adliyeye girer girmez polisi göreceksiniz, sakın şaşırmayın. Girdiğiniz gibi hemen ve hızla geri çıkabilirsiniz!
Adalete olan güveninin daha da artması derken adalete olan güvensizliği önce kabul etmek gereklidir. Önce gerçeği kabul etmek gerekir; her adliye kapısı adalete açılan kapı değildir.
Gerçek yaşanmak için vardır. Söylenen sözlere benzemeyen gerçekler, gerçek değildir.
Yargının yıkıntılar altındaki halinin perişanlığını önce kabul etmeliyiz. Sonra yeniden yargıyı yaratmak, hukuku inşa etmektir görevimiz. Zemini çürük yapılar, yıkılır. Sağlam görünenlere aldanmayın, aldatıcıdır. Artık birçok şeyi söylemenin ve kabul etmenin ve yeniden inşa etmenin zamanıdır.
Gerçek nedir?
1868 tarihli bir yazısında Emile Zola’nın dediği gibi; “Her şeyi öğrenmenin ve her şeyi söylemenin zamanı gelmedi mi? Bir toplum kokuştuğunda, toplum düzeni sarsıldığında gözlemcinin ve düşünürün görevi ortaya çıkan her yeni yarayı, beklenmedik her yeni sarsıntıyı not etmektir. Bir dünyanın yıkıntıları üzerinde yaşıyoruz. Görevimiz bu yıkıntıları açık yüreklilikle incelemektir, korkmadan ve yalan söylemeden, geleceğin dünyasını ancak böyle kurabiliriz”[i]
Not etmeliyiz; adalet yoktur, hukuk yoktur.
Demokratik hukuki yapının kapıları kilitlidir.
Yıkıntılar üzerine hukuk devleti kurulamaz.
Hukuka inanmak; yargının perişanlığını açık yüreklilikle kabul etmekten geçer.
Yüzyılların belgesi, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’dir.
Yüzyılların belgesi, adalete açılan kapıların kilitlerini açan anahtardır.
Her adliye kapısı, adalete açılan kapı değildir.
Adaletin kapısı kilitsiz, adliye kapısızdır.
https://t24.com.tr/yazarlar/fikret-ilkiz/adaletin-kapisi-kilitli,41379