Adaletin Kırılma Noktası: Osman Kavala ve Elif ile Ayşe'nin Sessiz Çığlığı

Osman Kavala İçin Seferberlik, Elif ve Ayşe İçin Sessizlik

Adaletin Kırılma Noktası: Osman Kavala ve Elif ile Ayşe'nin Sessiz Çığlığı


Adaletin Kırılma Noktası: Osman Kavala ve Elif ile Ayşe'nin Sessiz Çığlığı

YEREL GÜNDEM / TÜRKİYE

Osman Kavala’nın tutukluluk süresi 2 bin 553 günü bulmuşken, Ukrayna’da savaşın ortasında ıssız bir bağ evine sıkışan Elif ve Ayşe bebekler ise 2 bin 302 gündür çaresiz bir bekleyişin içinde. Bu iki ayrı dram, Türkiye’de adaletin tarafsızlığı ve siyasetin vicdanı konusunda sert eleştiriler ve tartışmalara yol açıyor. Osman Kavala için seferber olan siyasi ve hukuki aktörlerin, Elif ve Ayşe’nin sesine duyarsız kalışı, Türkiye’deki adalet sisteminin taraflılığına dair derin bir analiz gerektiriyor.

Osman Kavala İçin Seferberlik, Elif ve Ayşe İçin Sessizlik

Osman Kavala, Gezi Parkı eylemlerinden bu yana Türkiye’de en çok tartışılan isimlerden biri. İnsan hakları aktivisti ve iş insanı olan Kavala, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından "Türkiye’nin Soros’u" olarak hedef gösterildi. O günden bu yana, Kavala’nın serbest bırakılması için Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, muhalif partiler ve uluslararası insan hakları örgütleri yoğun bir kampanya yürütüyor. Ancak benzer bir duyarlılık, savaşın ortasında kalan ve Türkiye’ye dönmeyi bekleyen Elif ve Ayşe bebekler için gösterilmiyor.

Elif ve Ayşe’nin, Türk vatandaşı olmalarına rağmen parlamentodaki 600 milletvekili tarafından görmezden gelinmesi, adaletin ve siyasetin çifte standartını gözler önüne seriyor. Anayasa Mahkemesi, Kavala için bireysel başvuruları hızla değerlendirirken, Elif ve Ayşe’nin savaşın içinden kurtarılması için yapılan acil kodlu başvuruya 2 yıl 6 ay 12 gündür cevap vermemiş durumda. Bu durum, Türkiye’de hukukun ve siyasetin ne kadar taraflı olabileceğini gözler önüne seriyor.

Elif ve Ayşe’nin Çaresiz Bekleyişi: Hukuk Sistemi Ne Kadar Adil?

Elif ve Ayşe bebekler, Ukrayna'da savaşın ortasında ıssız bir bağ evinde, Türkiye'den uzakta çaresiz bir şekilde bekliyor. 927 gündür Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala için harekete geçen Anayasa Mahkemesi, Elif ve Ayşe'nin Türkiye’ye dönebilmesi için yapılan bireysel başvurulara yanıt vermiyor. Savaşın yıkıcı etkileri altında yaşam mücadelesi veren bu iki küçük çocuğun çığlıkları, Türk kamuoyunda derin bir sessizlikle karşılanıyor.

Devlet Bahçeli'nin, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Meclis’te konuşmasını desteklemesi ve bu konuda girişimlerde bulunması, Elif ve Ayşe’nin sessiz çığlığını daha da duyulmaz hale getiriyor. Benzer şekilde, First Lady Emine Erdoğan’ın Kudüs’teki Meryemler için seferber olması, Elif ve Ayşe’nin yardım çağrılarına kulak tıkaması, Türkiye'deki siyasetin ve toplumsal duyarlılığın sınırlarını yeniden sorgulatıyor.

Kavala’nın Yargı Süreci: 7 Yıllık Mücadele

Osman Kavala’nın cezaevindeki süreci, Türkiye’de yargının tarafsızlığı ve adaletin sağlanması konusunda ciddi soru işaretleri yaratıyor. Kavala, 2013 yılındaki Gezi Parkı protestoları sonrasında hedef alınarak, “Türkiye’nin Soros’u” olarak nitelendirilmişti. O günden bu yana, Kavala’nın tutukluluk süreci birçok ulusal ve uluslararası tartışmanın merkezinde yer aldı. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Kavala için hukuki girişimlerde bulunurken, benzer bir hassasiyet Elif ve Ayşe için gösterilmedi.

Siyasetin ve Yargının İkilemi: Çifte Standart mı?

Osman Kavala’nın durumu, ulusal ve uluslararası düzeyde geniş yankı uyandırırken, Elif ve Ayşe bebeklerin durumu ise kamuoyunda neredeyse hiç tartışılmıyor. Bu durum, Türkiye’de adaletin ve siyasetin belirli isimler ve gruplar lehine mi işlediği sorusunu akıllara getiriyor. Hukuki ve siyasi aktörlerin Kavala için gösterdikleri duyarlılık, neden Elif ve Ayşe için gösterilmiyor? Bu ikilem, Türkiye’nin adalet sisteminde ve siyasi yapısında ciddi bir çifte standart olduğunu ortaya koyuyor.

Adaletin Sessizliği: Türk Siyaseti ve Yargısı Nerede Duruyor?

Elif ve Ayşe’nin hikayesi, Türkiye’de siyasetin ve yargının sessiz kaldığı bir trajediyi temsil ediyor. Kavala’nın tutukluluk süreci boyunca gösterilen çaba, Elif ve Ayşe için aynı oranda gösterilmedi. Bu durum, siyasetin ve yargının tarafsız olup olmadığını sorgulatan bir tablo çiziyor. Osman Kavala için seferber olan Anayasa Mahkemesi, Elif ve Ayşe'nin savaş bölgesinden kurtarılması için neden harekete geçmiyor?

Devlet Bahçeli’nin Öcalan’a yönelik girişimleri ve Emine Erdoğan’ın Kudüs’teki duyarlılığı, Türk vatandaşı olan Elif ve Ayşe’ye neden gösterilmiyor? Bu sorular, Türkiye’de adaletin nasıl işlediği ve hukukun kimler için geçerli olduğu konusunda derin bir düşünceye sevk ediyor.

Sonuç: Adaletin Taraflılığı ve Siyasetin Vicdanı

Osman Kavala'nın yargı süreci ve Elif ile Ayşe bebeklerin sessiz çığlığı, Türkiye'deki adalet sisteminin ve siyasetin nasıl işlediği konusunda önemli bir analiz sunuyor. Her iki durum da adaletin nasıl kırılgan olduğunu ve hukukun belirli gruplar için farklı işleyebileceğini gözler önüne seriyor. Kavala için harekete geçen hukuk sistemi, Elif ve Ayşe gibi masum çocuklar için neden aynı duyarlılığı göstermiyor? Bu sorular, Türkiye’de adaletin ve siyasetin geleceği için kritik bir dönüm noktasında olduğumuzu işaret ediyor.

Adaletin gerçekten tarafsız olup olmadığı ve siyasetin ne kadar vicdanlı olduğu sorusu, Elif ve Ayşe’nin kaderiyle birlikte daha da derinleşiyor. Bu iki küçük çocuğun sessiz çığlığı, Türkiye’de adaletin gerçek anlamda tecelli edip etmediğini sorgulatan bir test niteliğinde.

www.yerelgundem.com