Adaletin kör noktası: "Delil yoksa gizli tanık var"

Türkiye'de gizli tanık, hakikati ortaya çıkarmak için değil, cezalandırmaya yönelik delil oluşturmak için

Adaletin kör noktası: "Delil yoksa gizli tanık var"




Türkiye’de hemen her siyasi davada gizli tanıklar öne çıkıyor. Ceza davalarında uzman hukukçulara göre bu kurum, hakikati ortaya çıkarmak için değil, cezalandırmaya yönelik suça delil oluşturmak için kullanılıyor.

Uzman hukukçulara göre Türkiye'de gizli tanık, hakikati ortaya çıkarmak için değil, cezalandırmaya yönelik delil oluşturmak için kullanılıyor.

"Mustafa'yı görünce ailece bittik. Konuşmakta zorluk çekiyor, yürüyemiyor, anlatamıyor kendini. Artık bitmiş bir halde…" Bu sözler gizli tanık ifadesi nedeniyle ağırlaştırılmış müebbet cezası alan Mustafa Koçak’ın babası Hasan Koçak'a ait. 

Mustafa Koçak'a adil yargılanma talebiyle başlattığı ölüm orucunun 255'inci gününde iradesi dışında serum takılarak müdahale edildi.

Koçak, itirafçı B.E.'nin verdiği ifadeler nedeniyle, öldürülen Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ı rehin alanlara "Silah temin etmek" ve "Anayasal düzeni bozmak" iddiasıyla 11 Temmuz 2019 tarihinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Bu nedenle Koçak, tutuklu bulunduğu İzmir Şakran 2 No'lu T Tipi Cezaevinde, adil yargılanma talebiyle ölüm orucuna başladı.

Mustafa Koçak, suçlamaları kabul etmiyor, ailesi de somut delil olmadığını belirtiyor.

Hasan Koçak, "Çocuğum 255 gündür eriyor. Mustafa suçsuz. Gariban çocuğu olduğu için devletin kirli gömleğini buna giydireceğiz diyorlar. Onun yerine bakan çocukları olsaydı ne yaparlardı acaba" diye soruyor.

Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nden mahkemeye gönderilen yazıya göre, itirafçı B.E., Temmuz 2017'de DHKP-C'ye yönelik operasyonda tutuklanmasının ardından Etkin Pişmanlık Kanunu hükümlerinden faydalanarak tahliye edildi.

344 kişi hakkında ifade verdi

Toplamda altı kere ifadesi alınan B.E.'nin, farklı soruşturmalar kapsamında 344 kişi hakkında ifade verdiği, bu ifadeler ile 128 kişinin tutuklandığı mahkeme tutanaklarına yansımış durumda.

Gizli tanık ve itirafçılar, son yıllarda Ergenekon, Danıştay, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), KCK, basın davaları, Gülen yapılanmasına ilişkin davalar ve DHKP-C soruşturmaları gibi kamuoyunun gündemini meşgul eden her görüşten siyasi dava ve soruşturmalarda başvurulan bir kurum olarak öne çıkıyor.

Uygulama, 2008'de 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu'na yapılan eklemelerle yürürlüğe girdi. Fiili olarak ilk kez 2007'de başlayan Ergenekon davalarında kullanılmaya başlandı. Daha henüz yasa çıkmamışken Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz'ün Danıştay saldırısı sanığı Osman Yıldırım’ı gizli tanık olarak dinlediği ortaya çıktı. 2008'den önce herhangi bir suç örgütünden dolayı yargılananlar itirafçı olursa ceza indirimi alabiliyordu. Fakat itirafçı ve gizli tanık kavramı tamamen birbirinden farklı. İtirafçının kimliği gizlenmezken, gizli tanığın kimlik bilgileri saklı tutuluyor. Gizli tanık olması durumunda yaşadığı yer, kendisinin ve ailesinin nüfus kayıt bilgileri ve dış görünümü değiştiriliyor.

Ancak hukukçulara göre gizli tanık ifadelerinin mahkûmiyete esas oluşturabilmesi için başka delillerle desteklenmesi gerekiyor.

CHP'li İlhan Cihaner, gizli tanık kurumunun Gülen yapılanmasının yargıya hakim olduğu dönemde ortaya çıktığını savunuyor.

İlhan Cihaner, Erzincan Cumhuriyet Savcısı iken Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklandı ve dört ay tutuklu kaldı.

Cihaner'e suçlamalarda bulunan gizli tanık 'Efe'nin ise İliç Savcısı Bayram Bozkurt olduğu ortaya çıktı.

15 Temmuz'dan sonra kaçarken yakalanmasının ardından "kaçma şüphesi yok" denilerek serbest bırakılan, ancak firar eden Bayram Bozkurt, "Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu", "yalancı tanıklık yaptığı" ve "kişiyi hürriyetinden yoksun kıldığı" gerekçesiyle 15 yıl 2 ay 15 gün hapis cezasına mahkum edildi. Firari savcının nerede olduğu bilinmiyor.

İlhan Cihaner

İlhan Cihaner

DW Türkçe'ye konuşan İlhan Cihaner, "Ergenekon davası 11 gizli tanık ifadesi üzerine kurulmuş bir kumpas davasıdır. Mantık tutarsızlıkları olan tamamen çöpe atılması gereken ifadeler üzerine inşa edilmiş bir iddianamedir. Bu gizli tanıkların hepsi yargılandı ve yalan beyan verdikleri ortayı çıktı. Aslında sadece Ergenekon'daki gizli tanık kullanımı bile bu müessesenin hukukumuzdan çıkarılmasını zorunlu kılıyor" diyor.

"Tanıklık mesleğe dönüştü"

Gizli tanık ifadesinin mutlak gerçek olarak kabul edildiğini, bu ifadenin doğru olup olmadığına ilişkin ispatın ise suçlanana düştüğünü ifade eden Cihaner, "Oysa bunu savcının yapması, tanık ifadelerini başka delillerle araştırması lazım" diyor.

Cihaner gizli tanıkların ayrıca ceza yasası ilkelerine göre mutlaka tanıklık yaptıkları kişiyi tanımaları, bilmeleri ve ona temas etmiş olmaları gerektiği, ancak görülen davalarda şimdiye dek buna dikkat edilmediği görüşünde.

Türkiye'de gizli tanıklığın bir mesleğe dönüştüğüne, aynı tanıkların pek çok davada kullanıldığına işaret eden Cihaner, "Gizli tanıklar kahvesi gibi bir yapılanma var. Bu uygulamadan sonra suçla mücadelede nasıl bir başarı elde edildi, olmasaydı ne olurdu, açıklanması gerek. Batıda gizli tanık kimliğiyle ifade verir. Tanığa soru sorma hakkı vardır. Tanık, güvenirliği test edildikten sonra koruma tedbirleri alınır. Bizde ise direkt olarak gizleniyor, bu adil yargılamanın ihlali demek" diyor.

"Amaç hakikatı çıkarmak değil cezalandırabilmek"

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) davasında da yine gizli tanık beyanıyla çok sayıda avukat tutuklandı. Gizli tanık B.E. bu dosyada da ifade verdi. ÇHD'den 18 avukat toplam 159 yıldan fazla ceza aldı. 

ÇHD Davası avukatlarından Derviş Emre Aydın, gizli tanık uygulamasının hakikatı ortaya çıkarmak yerine cezalandırma amaçlı kullanıldığı görüşünde.

Aydın, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada, bazı şüphelilere B.E.'nin ifadelerinin gösterilerek destekleyici kurgusal ifadeler oluşturmalarının istendiğinin ifade tutanaklarına yansıdığını söylüyor. 

Derviş Emre Aydın, savcılıkça suçlama olarak öne sürülen dijital belgelerin, tanık ile doğrudan alakası olmamasına rağmen soruşturma aşamasında tanığa yorumlatıldığını belirtiyor.

"Duruşmalarda bu belgeleri defalarca istememize rağmen tanığa gösterilen belgeler tarafımıza gösterilemedi, benzer ama 600 yıl önce yaşanan bir yargılamayı engizisyon tarihçisi H. Charles Lea şöyle tanımlıyordu 'sanık hiç görmediği şahitlerden südur etmiş olan hiç görmediği belgeler ile cezalandırılmıştı' 600 yıl önce engizisyonun uyguladığı yöntemlerle bugün Türkiye'de avukatlar yargılanıyor” diyor.

Aydın, dosyadaki tanık ve gizli tanıkların başka dosyalardaki yeminli sorguları incelendiğinde, ifadeler arası çelişkiler olduğuna da dikkat çekiyor. 

11 duruşmaya gelmedi

Etkin Haber Ajansı (ETHA) çalışanı Meşale Tolu'nun "terör örgütü propagandası" suçlamasıyla yargılandığı davada da gizli tanık bulunuyor. Ancak bir sonraki duruşma tarihi olan 14 Temmuz'da savcılık mütalaasının açıklanacağı davada gizli tanık dinlenmedi.

Tolu, 30 Nisan 2017'de gözaltına alınmış ve yaklaşık 8 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilmişti. DW Türkçe'ye konuşan Meşale Tolu, uygulamanın tutuklama için bir koz olarak kullanıldığı görüşünde.

Meşale Tolu

Meşale Tolu

Tolu, gizli tanığın kendisiyle ilgili, "Bu şahsı tanımıyorum ama Gazi Mahallesi'nde şu örgüt adına çalışıyor" diye ifade verdiğini, bu ifade üzerine tutuklandığını belirtiyor. Tolu, E.K. adlı tanığın daha önce de başka dosyada tanıklık yaptığına dikkat çekiyor.

"Büyük ihtimalle beni tutuklatmak için böyle bir yola başvurdular. Dosyanın içinde yer alanlar ifade özgürlüğünü kapsayan etkinlikler. Bunun üzerine esrarengiz bir örtü örtmek için dosyaya gizli tanık eklendi. Böyle bir gizli tanık gerçekten var mı yok mu bilmiyoruz. Aradan üç yıl, 11 duruşma geçti. Emniyet'e yazı yazdık ama gizli tanık hiçbir duruşmaya gelmedi" diyor.

Son olarak 12 Mart'ta Diyarbakır'da iki, Şırnak'ta bir ve Urfa'da yedi avukatla birlikte HDP'li üç siyasetçi "terör örgütüne yardım etmek" suçlamasıyla gözaltına alındı. Avukat ve siyasetçilerin gizli tanık ifadelerine dayanılarak gözaltına alındığı belirtildi.

Yerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı'nın tutuklanma gerekçelerinden birini de itirafçı beyanı oluşturuldu.

Üç yıl önce Mardin'in Nusaybin ilçesinde teslim olan 'Bermal' kod adlı H.B.A, Mızraklı ile ilgili "Kırsaldan gelen kişiyi gece ameliyat edip ertesi gün taburcu etti" diye ifade verdi. 

Mızraklı ise savunmasında, bu iddiayı reddediyor. "Kıdemli cerrah olduğum için hastanede nöbetim bulunmuyordu. Tanık, hastanın bağırsağının kesilip alındığından bahsetmiştir. Tıp kurallarına göre böyle bir ameliyat geçiren kişinin ertesi gün taburcu olup gitmesi hayatın olağan akışına aykırıdır" diyor.

Ancak Mızraklı’ya "örgüt üyesi olmak" iddiasıyla 9 yıl 4 ay 15 gün hapis cezası verildi.

"Gizli tanık tek başına kanıt olamaz"

DW Türkçe’ye konuşan Mızraklı’nın Avukatı Emin Aktar, "Sadece tanık beyanı ile ceza veremezsiniz. Ancak son dönemde tanıklar maddi gerçeği ortaya çıkarmak için değil hakkında soruşturma yürütülen kişiyi her halükarda cezalandırmaya yönelik kullanılıyor" değerlendirmesini yapıyor.

Selçuk Mızraklı

Selçuk Mızraklı

Eski bir sağlık çalışanı olan gizli tanığın özellikle seçildiğini düşündüklerini belirten Aktar, 29 Mayıs 2016’da 108 kişi hakkında ifade veren H.B.A.’nın aradan üç yıl geçtikten sonra Mızraklı aleyhine ifade verdiğini, tutanakta sicil no ve katip adının bulunmadığını, savcı imzasının da sonradan eklendiğini söylüyor.

Aktar, "Savcılar delil olmayan dosyalarda gizli tanık ve itirafçıların beyanlarıyla delil oluşturmaya çalışıyor. Amaç söylenen isimleri cezalandırmak için savcılar ve hakimlerin görevlendirilmesi ve gizli tanık ve itirafçılar yoluyla bu cezalandırmanın gerçekleştirilmesi" diye konuşuyor.

"Adalet Bakanlığı'ndan yanıt yok"

FETÖ ve PKK adına suç işlediği ve casusluk yaptığı iddiasıyla yargılanan ABD’li Rahip Brunson, hakkında ifade veren gizli tanıkların beyanlarını geri çekmesi sonrası serbest bırakılmıştı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın 142 yıl hapis cezasıyla yargılandığı davanın iddianamesinde de 2009’da gizli tanık olarak ifade veren Mercek’in beyanlarına yer verilmişti. Ancak Mercek diye bir gizli tanığın hiç olmadığı ortaya çıkmıştı.

Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın yargılandığı davada da Söğüt ve Nurettin Veren adlı gizli tanıklar bulunuyordu.

Adalet Bakanlığı, gizli tanık uygulamasının hukuktaki karşılığı, uygulamanın mağduriyete yol açmaması için alınan tedbirler, gizli tanığın devreye girdiği davaların genel özellikleri ve gizli tanık sayısındaki artışa dair gönderdiğimiz sorulara yanıt vermedi.

Pelin Ünker

Deutsche Welle Türkçe