Ahmet Davutoğlu Gelecek Partisi'ni tanıttı: Parlamenter Sistemi savunuyoruz

Davutoğlu'nun konuşmasından satır başları:

Ahmet Davutoğlu Gelecek Partisi'ni tanıttı: Parlamenter Sistemi savunuyoruz




Ahmet Davutoğlu Ankara'da bir otelde gerçekleşen yeni partisinin tanıtım toplantısında konuşuyor. Toplantıya 155 Kurucular Kurulu listesinde yer alan isimlerin yanı sıra farklı kesimlerden davetliler bulunuyor.

Gelecek Partisi lideri ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun açıklamalarını buradan takip edin.

Davutoğlu'nun konuşmasından satır başları:

"Tüm sancılı demokrasi süreçlerini yaşayan üç nesil buradayız. Hepimiz genciz ve genç kalacağız. Farklı inançlara mensup, farklı etnik kökenlerden gelen ve geleceğe birlikte yürümeyi şiar edinen bir topluluğuz. Hepimiz eşit ve onurlu TC vatandaşlarıyız. Üç nesil olarak çok sancılar yaşadık, çok acılar yaşadık. Geçmişe ağıt yakmaya değil, ortak bir geleceğe geliyoruz. Yeni şeyler söylemeye geliyoruz. Yeni şeyleri ancak korkulardan kurtulmuş olanlar söyleyebilirler. Yeni şeyleri ancak bugüne inançları ve yarına umutları olanlar söyleyebilirler. Şikayet etmeye değil çözüm üretmeye, bağırmaya değil sakince muhabbet etmeye, surat asmaya değil tebessüm etmeye geliyoruz. Bizi ayıran politikaları değil bizi birleştiren ilkeleri konuşma günüdür."

"Gençlerimizin küresel etkileşimin olağanüstü arttığı bir geleceğe saygın özneler olarak hazırlanmayı sağlayacağız. İnsan onurunu korumak ve yüceltmek, siyasetimizin temelidir."

'Siyasetimizin temel felsefesi, geleneğe saygılı özgürlükçülüktür'

Geleneğe bağlılığımız statükoculuk değil, modernliğimiz geleneksel değerlerimizden kopuş değil, küreselliğimiz teknolojik değişim karşısında insani özü ihmal eden bir edilgenlik değildir. Milletimizin tecrübelerinden neşet etmiş değerlerini de, modernleşme sürecimizin eseri olan ve Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde kurulan Cumhuriyetimizin ve demokrasimizin birikimini de koruyacak ve gelecek nesillere aktaracağız.

 

Basın özgürlüğü

"Basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğünü şiar etmek, demokratik bir toplumun temel ihtiyacıdır. Basında tekelleşmeye yönelmek, Türkiye'nin zihin kapasitesini köreltmektedir. Gazetecilerin ve düşünürlerin keyfi gözaltımna almalarına imkan vermeyen bir düzen inşa edeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı taşıyan herkes mutlak anlamda eşittir. Etnik, dini, mezhebi ayrımlara karşı toplumun her kesimi kapsayan siyasi anlayışın sözcüsüyüz. Çoğunlukçuya karşı çoğulcu bir yaklaşım hayata geçireceğiz."

'Siyasetimizin vicdani ilkesi din ve inanç özgürlüğüdür'

Kısıtlayıcı laiklik anlayışı da dine siyasal düzende işlevsel bir rol atfetme anlayışı da küreselleşmeyle derinleşen varoluşsal sorunlar karşısında geçerliliğini yitirdi. Siyasette herkes kendi imtihanını vermeli ama dini değerleri bu imtihan sathına asla sokmamalıdır. Devlet adalet, likayat temellerine dayalı olmalı.

Dini hiçbir yapının devlet içinde ayrıcalıklı bir konum elde etmesine asla izin verilmeyecektir.

Devlet, bütün dini/mezhebi/felsefi anlayışlara ve topluluklara aynı mesafede olmalı ve eşit yaklaşım göstermelidir. Bu çerçevede temel ilkemiz özgürlükçü laiklik ve çoğulcu din anlayışıdır.

Alevi yurttaşlarımızın inanç ve öğreti temelli taleplerine, geleneksel Mürşid, Pir ve Dede ocakları esas alınarak ve modern Alevi örgütlerinin talepleri göz önünde bulundurularak, eşit yurttaşlık hakkı ve demokratik uzlaşı temelinde çözüm bulunacaktır.

Gayrimüslim vatandaşlarımızın talep ve sorunları, eşit vatandaşlık ve din ve vicdan özgürlüğü ilkeleri temelinde çözülecektir.

Kamu düzenini tehdit eden şiddet ve terör başta olmak üzere her türlü kaos girişimine karşı vatandaşlarımızın canını, malını koruyacak bir düzen inşasının en temel vazifemiz olduğuna inanıyoruz.

Türkiye terörle mücadele konusunda her yönüyle eşsiz bir deneyime sahiptir. Türkiye'nin bu konudaki acı tecrübeleri ışığında, güvenlik açığı üretmeyen bir güvenlik anlayışı hakim kılınmalıdır.

Sağlık ve eğitim konularını vatandaşlarımızın doğumundan hayatlarının sonuna kadar süren temel insan hakları bağlamında değerlendiriyoruz. Sağlık sadece vatandaşların kişisel iyiliği ile sınırlı bir konu değildir. Aksine toplumun geleceğini şekillendiren en temel parametrelerden birisidir.

Kaliteli bir eğitim için, öğrencilere herhangi bir resmî veya tanımlanmış ideolojinin dayatılmasını reddediyoruz.

Eğitimi insan devşirme alanı olarak değil, nitelikli insan yetiştirme alanı olarak görüyoruz. Eğitimde evrensel değerleri ve insan haklarını merkeze alan, farklılıkları bir zenginlik olarak gören, tek tipçi değil, tüm kesimleri kucaklayan demokratik ve çoğulcu bir yaklaşımı benimsiyoruz.

Gençlerimizin düşünen, sorgulayan, demokratik değerleri ve geleneklerimizi sindirmiş, farklılıklara saygılı, ahlâki bir duruşla her türlü ayrımcılığın karşısında duracak, çağdaş dünyanın bilgisine hâkim bireyler olmasını arzuluyoruz.

Bu hedeflere ulaşabilmenin yolunun ise tam demokratik Türkiye amacımızdan geçtiğini düşünüyoruz.

'Partimiz ırk, dil, inanç ve sınıf temelli ayrımcılıkların karşısında durduğu gibi cinsiyet ayrımcılığının da karşısında'

Hedefimiz; kadın ve erkeğin birbirine rağmen değil, birbirine güç veren destekçiler olarak hayatın her alanında yan yana ve birlikte yol almalarını sağlamaktır.

Partimiz ırk, dil, inanç ve sınıf temelli ayrımcılıkların karşısında durduğu gibi cinsiyet ayrımcılığının da karşısında fırsat eşitliği prensibiyle durmaktadır.

Demokratik ve müreffeh bir topluma ulaşma hedefi ile kadınların hayatlarına ilişkin tercihlerini özgürce yapabilecekleri sosyal, siyasal ve ekonomik ortamın oluşması sağlanacaktır.

'Siyasi iletişim ilkemiz nezakettir'

Siyaset dilimiz insan onuruna ve özel hayatın mahremiyetine saygı temeline dayanmaktadır.

İnsan onuruna doğrudan saldırı niteliği taşıyan tahkir, küçük görme, aşağılama, hakaret ve nefret dili aramızda barınamaz ve hangi gerekçeyle olursa olsun meşru gösterilemez.

Bugün siyasi hayatımızda halkımızın en çok özlediği nitelik seviyeli ve nazik bir siyaset dilidir.

Siyasi muhataplarımız bize karşı hangi dili kullanırsa kullansın bu temel ilkeden taviz vermeyeceğiz.

Eleştirilerimiz samimi ve yapıcı, düşüncelerimiz açık ve berrak bir dille ifade edilecektir.

'Güç ve iktidar sahibi olmak ayrıcalık değil, ağır bir sorumluluktur'

Her türlü açık ve örtülü yolsuzlukla mücadele ve siyasi etik konusunu, ahlâki dokumuzun korunması ve adil gelir dağılımına dayalı sosyo-ekonomik dengenin sağlanması açısından bir zorunluluk ve önşart olarak görüyoruz.

Yolsuzlukların kökünden engellenmesi için kamu adına yapılan her türlü işlem, kamu denetimine açık olmalıdır.

Bu ancak şeffaflık ilkesi ile sağlanabilir.

Hem devlet yönetiminde hem de siyasette şeffaflığı ve hesap verilebililirliği kamu ahlakımızın en temel ilkeleri olarak benimsiyoruz.

Sivil toplum kuruluşları her yönüyle şeffaf olmalı, kayıt dışı ekonomi tümüyle tasfiye edilerek finansal kaynak akışlarına tam anlamıyla şeffaflık getirilmeli, hukuki süreçlerdeki görevlendirmeler tam bir şeffaflık içinde yapılmalı, devlet kurumlarında hiyerarşik şeffaflığı yok eden paralel yapılara asla izin verilmemelidir.

'Toplumsal düzen anlayışımızın temel ilkesi adalettir'

Sağlam bir adalet felsefesine yaslanan hukuk yapısı aracılığıyla; insan hayatının, aklının, inancının, neslinin ve mülkünün teminat altına alınmadığı sosyal ve siyasal düzenler, iç ve dış her türlü darbe girişimine, kaosa ve saldırıya açık hale gelir. 


Hukuk, güç biriktirme alanı değil, gücü denetleme ve ahlâki çizgiye getirme alanıdır. Yargının kontrol altına alınması çabası hangi gerekçeyle ve kim tarafından yapılırsa yapılsın en büyük suç olarak görülmelidir.

Adalet fikrini sarsan en önemli sapma, tek tek vicdanlarıyla hükmetmesi gereken hâkim ve savcıların kolektif kimliklerle anılması ve hazırladıkları iddianamelerde, yaptıkları soruşturmalarda ve verdikleri hükümlerde bu kolektif kimliğin ve mahalle baskısının tesirinde kalmalarıdır.

Hâkimlerin adalet dağıtırken muhataplarının kimliklerine, kökenlerine ve özelliklerine karşı kör ve sağır olmalarını teminat altına alacak şartlar oluşturulacak ve gerekçe ne olursa olsun “suçların şahsiliği” ilkesinden taviz verilmeyecektir.

Demokratik hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde yargı bağımsızlığı esastır. Bu bağımsızlık, diğer anayasal güçler ile ilişkilerde olduğu kadar, kendi içinde oluşabilecek örgütlenmelere karşı da korunacak ve juristokrasi (yargıçlar iktidarı) benzeri oluşumların önüne geçilecektir.

Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK), ‘Hâkimler Kurulu’ ve ‘Savcılar Kurulu’ olarak ikiye ayrılacaktır.

'Güçler ayrılığı garanti altına alınmalıdır'

Güç yozlaşması ve gücün tekelleşmesi birçok sapmayı doğurur. Buna karşı çare, güçler ayrılığı ilkesine dayalı demokratik hukuk devletidir. Güçler ayrılığı ilkesine dayanan yeni anayasal düzenimizde demokratik hukuk devleti ve milli irade perspektifiyle denetlenmeyen hiç bir güç olmayacaktır.

Millet tarafından doğrudan seçimle işbaşına gelen TBMM yasama görevini yaparken hiç bir şekilde ve hiç bir güç tarafından baskı altına alınamaz.

Son anayasa değişikliği ile işlevini ve önemini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya olan TBMM’nin siyasal etkinliği mutlak surette artırılacaktır.

Yürütme erki de yasama ve yargı erki gibi anayasal denetime açık olacaktır.

'Demokratik bir anayasa olmadan Türkiye’nin müreffeh ve demokratik bir geleceği olmayacaktır'

Partimiz, milletimizin hak ettiği yeni anayasanın mümkün olan en geniş katılımla sıfırdan yazılması gerektiğini savunmaktadır.

'Türkiye’nin çözülemeyen bir diğer sorunu, hükümet sistemidir'

Hükümet sistemleri ile demokrasi arasında doğrudan ilişki bulunmaktadır. Hükümet sistemini demokratik olmasını temin edecek üç önemli kriter mevcuttur:

● Hukuk devleti ilkesine riayet,

● hak ve özgürlüklerin anayasal güvence altına alınması ve

● denge/denetleme mekanizmalarının varlığı.

'Her türlü vesayetten arındırılmış demokratik bir Parlamenter Sistemi savunuyoruz'

Ülkemizde yıllarca uygulanan Parlamenter Sistem’in de, 2016 Referandumuyla benimsenen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin de bu demokratik kriterleri karşıladığını söylemek mümkün değildir.

Başkanlık Sistemi, hemen her alanda yürütmenin yasama ve yargı üzerindeki etkisini artırma ve yürütmeye mümkün olduğunca fazla güç devretme düşüncesiyle inşa edilmiştir.

Yeni sistemle birlikte karar alma süreçlerinde ve yetki kullanımında yaşanan daralma, yönetimde ciddi bir verimlilik, etkinlik ve güven sorunu ortaya çıkarmanın yanında, demokratik standartlarda da sert bir düşüşe yol açmıştır. Bu çerçevede, ülkemizin tarihi tecrübesi ve mevcut yapısını göz önünde bulundurarak, her türlü vesayetten arındırılmış demokratik bir Parlamenter Sistemi savunuyoruz.

'Siyasal sistem tercihimiz katılımcı demokrasidir'

Cumhuriyetimizin demokrasi ile taçlanması geri döndürülemez bir kazanımdır. Bu çerçevede çoğulcu ve katılımcı demokrasi ve onun zeminini oluşturan sivil toplum güçlendirilecektir.

Katılımcı demokrasi, sivil toplumun siyaset kurumunu meşru yöntemlerle ve şeffaf bir biçimde etkilediği ve kamu yönetimini denetlediği bir ortamda gerçekleşir.

FETÖ gibi gizli yapıların, devlet gücünü gayrimeşru biçimde ele geçirmek amacıyla siyaseti vesayet altına almaya çalışması da, devletin sivil toplumu güdümü altına alarak araçsallaştırması da demokrasiye zarar verir.

'Seçim barajı uygulamasına son verilmelidir'

Mevcut haliyle baraj sistemi, seçim öncesi ittifakları zorunlu kılarak siyasetin dinamizmini yok etmektedir.

Bürokrasi siyasi iradeye ve hukuka sadakatle, siyasi irade ise bürokrasiye ehliyet ve liyakat ilkeleri temelinde yaklaşmakla yükümlüdür.

Bu ilkelerin hayata geçirilebilmesi için, kamu hizmetine girişin ve yükselişin liyakat ekseninde bütün vatandaşlara açık ve eşit kurallara bağlı olduğu bir kamu istihdamı öngörüyoruz.

Kamuya personel istihdamında ve meslek içi yükselme ve nitelikli görevlere seçilmelerde, mevcut bulunan mülakat sistemi kaldırılacak, yerine objektif kriterlere dayalı sınavlar yapılacaktır.

'Ekonomi alanında temel hedefimiz âdil ve sürdürülebilir refahtır'

Ekonomide nihai hedefimiz; toplumsal refah ve kalkınma için sürdürülebilir, kapsayıcı ve çevre dostu büyümeyi, bireylerin özsaygı ve kendini gerçekleştirme ihtiyaçlarını karşılayacak tam istihdamı, ekonomik kaynakların toplumun tamamının yararına uygun ve etkin biçimde dağılmasını, gelirin adil ve dengeli bir biçimde bölüşülmesini sağlamaktır.

Bu çerçevede ekonomik başarı için ön şart, hukukun üstünlüğünün hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde hâkim kılınmasıdır.

'Dış politikadaki temel ilkemiz çok boyutlu barış diplomasisidir'

Bu ilke doğrultusunda milletimizin uluslararası alanda onurlu bir yer edinmesi temel hedefimizdir.

Hem dünyada ve bölgede yaşanan gelişmelerin hem de dış politikamızın bugüne kadarki seyrinin esaslı bir muhasebesi yapılarak, Türkiye’nin çıkarlarını koruyan değer-odaklı bir yaklaşım benimsenecektir.

Bölgesel sorunlarda barışçıl diplomasi araçları ve arabuluculuk mekanizmaları ile istikrar ve düzen kurucu bir rol oynanacaktır.

ABD ile inişli çıkışlı seyreden ilişkilerimiz kurumsal ve süreklilik arzeden bir çerçeveye oturtulacak, NATO bünyesindeki ittifak ilişkilerimiz ve AB üyeliği yönündeki stratejik perspektifimiz korunacak.

Buna ilaveten, başta Rusya ve Çin olmak üzere Asya derinliğindeki ilişkilerimiz güçlendirilecektir.

Diplomaside içeriği boşaltılmış popülist yüksek retorik ve iletişim dili hem rasyonel diplomasiyi engellemekte hem ülkemizi iletişim kazalarının yol açtığı suni krizlerle karşı karşıya bırakmakta hem de uluslararası itibarımıza zarar vermektedir.

'Türkiye ekonomisi derin bir krizin içerisindedir'

Enflasyon, işsizlik ve faizler çift haneli, büyümemiz ise eksidir. Kişi başına gelirimiz 10 bin doların altına inmiş ve gerilemeye devam etmektedir. Sanayi üretimimiz yüzde 4’leri bile bulamamaktadır.

Paramız yabancı paralar karşısında tarihi değer kayıpları yaşamaktadır. Gençlerimizin yüzde otuza yakını işsiz durumdadır.

'Türkiye’yi yönetenlerin iktidarda kalmanın dışında başka bir gündemleri bulunmamaktadır'

Türkiye derdi olmayanların, millet derdi kalmayanların, adalet meselesi olmayanların milletimizin geleceği için söyleyecekleri de kalmamıştır.

Onun için hep geçmişi konuşuyorlar. Onun için hep aynı şeyleri söylüyorlar. Onun için adaleti, hukuku, hakkaniyeti, şeffaflığı, dürüstlüğü, ahlakı, eşitliği duyunca rahatsız oluyorlar.

Bugün herkes için eşit ve şeffaf bir şekilde işleyecek hukuk mekanizması ortadan kalkmıştır. Adalet sistemimiz güven duyulan değil, korkulan bir mekanizmaya dönüşmüştür.

Milletimiz toplumsal farklılıklarımızı ve kırılganlıklarımızı kendisine siyasi sermaye yapanların, geleceği inşa edemeyeceğini görmektedir. Türkiye’nin bugününü yönetemeyenler de hep geçmişe sığındılar.

Şimdi yapmamız gereken, zihinlerimizi özgürleştirmek, psikolojilerimizi yenilemek, toplumsal bağlarımızı güçlendirmek, esaslı muhasebeler yapıp isabetli dersler çıkarmak ve ortak geleceğimiz konusunda atılması gereken adımları atmaktır.

Bu ortak hedef doğrultusunda kanaat önderlerimizi, aydınlarımızı ve her siyasi kesimden vatandaşlarımızı ortak vicdanımız, ortak aklımız ve ortak irademiz temelinde ortak geleceğimizi belirlemek için omuz omuza vermeye davet ediyoruz.

'Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur, Türkiye’nin sorunlarını çözemeyenler vardır'

Sorunlardan beslenenler vardır, yıllardır Türkiye’yi aynı sorunlarla meşgul edenler vardır.

Demokrat zihniyet, ortak akıl ve toplumsal uzlaşma temelinde, kuşatıcı bir siyasi vizyon, yetkin bir kadro ve rasyonel bir yönetim anlayışıyla sorunlarımızın tamamını çözüme kavuşturmak mümkündür.

 

  Sertaç Aktan / EURO NEWS