Ahmet Taşgetiren Ya binlerce pankart asılırsa...

Şu “128 milyar dolar nerede?” sorusunun ortaya çıkardığı gerilim.

Ahmet Taşgetiren Ya binlerce pankart asılırsa...




Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Ya binlerce pankart asılırsa...

7 Bin 378. Bu rakam Türkiye’nin il ve ilçelerinin toplamının 7 ile çarpılmasından elde edilen bir toplamı ifade ediyor. 7 ise belli başlı muhalefet partilerinin sayısının toplamı.

Niye böyle bir dört işlem yaptığımızı sorarsanız, bu da son günlerde iktidar ile CHP arasında cereyan eden bir gerilimin varacağı sonuçla ilgili bir tahmini dile getirmek için derim.

Şu “128 milyar dolar nerede?” sorusunun ortaya çıkardığı gerilim.

Hani CHP’nin il ve ilçe binalarına astığı afişi “Cumhurbaşkanlığına hakaret” gerekçesiyle vinçlerle indirme ameliyesine seferber oluş var ya… Şimdi CHP’nin sayılı il - ilçe binasındaki afişleri indirmek için vinç bulunabiliyor, ya yarın bütün muhalefet partileri aynı afişi kendi il-ilçe binalarına asmaya kalkarlarsa… Bunun için yeterli vinç bulunabilecek mi?

Nasıl bir akıldır bu “128 milyar dolar nerede?” sorusunu -Cumhurbaşkanı’na hakaret-le ilgilendirme işi?

Ak Parti’de herkes oturdu, -bu “128 milyar işi”ni nasıl kriminalize ederiz, nasıl üzerimize şüphe çekecek bir meseleye dönüştürürüz?- diye kafa yordu ve -her gün haberlere birkaç vinçle indirme manzarası yetiştirirsek neden olmasın?- diye çözüm mü buldu?

Bunun müthiş bir “yumuşak karın”a dönüştüğünün hiç kimse farkında olmadı mı?

Yoksa gerçekten yumuşak karın mı bu 128 milyar işi?

Gerçekten nereye gitti bu 128 milyar dolar?

Birilerine rant mı sağlandı Hazine boşalırken, ya da iktidarın telaş ve panik içinde verdiği kararlar yüzünden içerde - dışarda birileri rant mı sağladı?

En kötüsü -içerden bilgi- sızdırması gibi bir cürüm mü işlendi?

Siz kamuoyunu sağlıklı biçimde aydınlatmak yerine, şüpheleri derinleştirecek - yaygınlaştıracak çelişkili ve Merkez Bankası’nın iç mekanizmasını bilenlere hiç inandırıcı gelmeyen, bir de, hiç alakası olmayan kişilerin ağzından açıklamalar yapar, sonra da neresi ile “Cumhurbaşkanına hakaret” içerdiği anlaşılmayan kararlarla vinçlerle pankart indirmeye kalkarsanız evet işi -yumuşak karın- haline getirmek için elinizden geleni yapmış olursunuz?

Birisi çıkıp “128 milyar dolar nerede?” sorusunun Cumhurbaşkanı’na neden hakaret olduğunu açıklamalı değil mi?

Şimdi bu sorunun cevabını arayan herkes Cumhurbaşkanı’na hakaret suçunu mu işlemiş oluyor? Neden her şeyden bir -Cumhurbaşkanı’na hakaret- çıkarılır ki?

Allah Allaaah.

Bunu bizzat Ak Parti’nin yaptırıyor olmasına akıl sır ermiyor. Bir Allah’ın kulu kalmadı mı, -Ya biz ne yapıyoruz Allah aşkına?- diye soracak?

Yoksa bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan mı ima etti bunun kendisine hakaret olabileceği ihtimalini?

Yoksa birileri Cumhurbaşkanı’nın önüne siper oluyormuş gibi görünmek ve mesela bir yönetim kurulu üyeliği payesi daha elde etmek için mi buldu bu cin fikri?

Şu Türk Bayraklı törenlerle patates - soğan dağıtma fikri?

Şu Ak Parti kongrelerinde lebaleb – tıklım tıklım görüntüler sergileme ve bunu bizzat Cumhurbaşkanı’nın konuşmalarında altını çizme fikri?

Şu, içerde pandemi, memleketi kırıp geçirir ve aşıya ulaşmak herkesin derdi haline gelmişken, başka ülkelere aşı gönderme fikri?

Şu insanların işsizlik sebebiyle meteliğe kurşun sıktığı günlerde peşpeşe patlayan ballı maaşlarla ikinci - üçüncü yönetim kurulu üyelikleri?

Şu sokaklarda vali - kaymakam eşliğinde dağıtılan patates soğanlar kapışılırken Beştepe’ye yeni mersedesler alma fikri?

Şu bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işsizlikten canı burnunda olan gençlere -işsizlikle mücadedelede nasıl başarı gösterildiği-ni ifade eden sözleri?

Ak Parti’nin danıştığı iletişimciler de, ümit kesilen hastaya doktorların dediği gibi -ne yersen ye, ne yaparsan yap- esnekliğine mi geldiler?

İşe Ak Parti açısından bakıldığında bir “iletişim faciası”ndan söz edilebilir.

Ama Ak Parti’nin memleketi yönettiğinden bahsedildiğinde, ülke adına gerçekten acınası bir gidişatın tedirginliği içine girilir.

Bakın, Ak Parti liderliği yola dava - misyon diyerek çıktı, belli bir zamana kadar da dava- misyon vs diyerek geldi. Kapatma davası açıldığında o dava – misyon adına kıyameti kopardık, o dava Ak Partinin halk nezdindeki meşruiyetini daha da pekiştirdi.

Ama şu anda işin içine akçeli işler girdi ve ortaya sağlıklı savunmalar koymak yerine sorgulayanları susturmaktan başka anlam taşımayacak pankart indirme eylemleri konuyor.

Görüyor musunuz, iktidar medyasında ve parti içinde savunma adına söylenenler o kadar derin bir zaaf taşıyor ki…

Bakın savunulamaz bir şey bu. Ve pılıyı-pırtıyı böyle akçeli sorgulamalarla toplama riski de var. Ve ben, “muhafazakarlık”la iltisaklı bir hareketin böyle bir riskli yük taşıyarak düşüşe geçmesinden kaygı duyarım. Memlekete yazık, o, dava-misyon denen şeye yazık.

AHMET TAŞGETİREN / KARAR