AK Parti 24 Yaşında: Kuruluş İlkelerinden Bugüne Yolculuk
AK Parti’ye Katılım: İdealler ve Gerçekler
AK Parti 24 Yaşında: Kuruluş İlkelerinden Bugüne Yolculuk
YEREL GÜNDEM / ANKARA
Yarın, AK Parti’nin 23. kuruluş yıldönümü. Partinin 24. yılına girdiği bu dönemde, Genel Başkan Vekili Efgan Ala, "partiye yeni katılımlar olacağını" belirtti. Gelecek Partisi’nden bazı isimlerin AK Parti’ye katılacağına dair söylentiler de gündemde. Bu vesileyle hem AK Parti’nin çeyrek asırlık serüvenine hem de Türk siyasi tarihinde sıkça görülen "parti değiştirme" olgusuna göz atmakta fayda var. Önyargılardan uzak, olgular ve somut verilerle bu durumu değerlendirelim.
Kuruluş İlkeleri: Nereden Nereye?
AK Parti’nin kuruluşunda açıkladığı Program ve Tüzük, son derece önemli ilkeler barındırıyordu. Şöyle deniliyordu:
"Toplumları ve devletleri tahrip eden yozlaşma, yolsuzluk, usulsüzlük, çıkarcılık, iltimas, hukuk önünde ve fırsat açısından eşitsizlik, ırkçılık, partizanlık, despotluk gibi olumsuzluklar partimizin en yoğun mücadele alanlarıdır."
Yolsuzlukla mücadelede savcıların yetkisi genişletilecek, yolsuzluk iddialarında "dokunulmazlık" kaldırılacaktı. Programın 4.6 numaralı maddesinde yolsuzlukla mücadeleye dair yapılacaklar tam 10 paragraf halinde anlatılmıştı. Ayrıca, Avrupa Birliği, Dünya Bankası ve IMF ile ilişkilerin süreceği de belirtiliyordu. Özgürlükler ve hukuk konusunda, "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Paris Şartı ve Helsinki Nihai Senedi başta olmak üzere" evrensel standartlar uygulanacaktı.
Parti içi demokrasinin işleyeceği, milletvekili adaylarının "ön seçimle belirlenmesinin esas olacağı" belirtiliyordu. Başbakan Erdoğan, ilk hükümet programında "siyasal gücün bir kişinin veya grubun elinde yoğunlaşmasına" izin vermeyeceklerini söylüyor, Merkez Bankası’nın bağımsızlığını vurguluyor, "başta AB olmak üzere uluslararası normlara uygun, bireyin hak ve özgürlüklerini üstün tutan" yeni bir anayasa fikrini savunuyordu.
İlk On Yıl: Başarılar ve Kaybedilen İlkeler
Kemal Derviş’ten reforme edilmiş, kurumları güçlendirilmiş bir ekonomi devralan AK Parti, yukarıdaki politikalarla ilk on yılda kişi başı gelirimizi 3 bin dolardan 12.500 dolara çıkardı. Ancak ikinci on yılda bu ilkelerin hepsi bir kenara itildi. 'Şu ilke uygulanıyor' diyebileceğimiz ne kaldı? Ve 2024 yılında kişi başı gelir, resmi verilere göre 13 bin dolar. Dünya ilerlerken, biz on yıl önceki yerimizde sayıyoruz.
Bugün, yeni anayasa kampanyası yürüten iktidarın ağzından "başta AB olmak üzere uluslararası normlara uygun, bireyin hak ve özgürlüklerini üstün tutan anayasa" sözünü duyan var mı? Güven kaybının ve yanlış politikaların yarattığı enflasyonla boğuşuyoruz. Doğru politikalar ile yanlış politikalar apaçık ortada değil mi? Ancak ideoloji ve karizma, yanlışı örtüyor; doğruya da yanlışa da alkış tutuluyor.
AK Parti’ye Katılım: İdealler ve Gerçekler
Gelecek Partisi Ankara Milletvekili Nedim Yamalı, "muhafazakâr camiadaki dağınıklığı toparlamak gerekli" diyor ve partisinden AK Parti’ye katılımlar olacağını reddetmiyor. Ancak bu toparlanma hangi politikaları, ilkeleri hayata geçirmek üzere olacak? Davutoğlu’nun 22 Nisan 2019 tarihli "Manifesto"su ve CB sistemi hakkındaki eleştirileri… Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerileri… Bunları da beraberlerinde AK Parti’ye götürecekler mi?
Siyasette parti değiştirmek mümkündür, ancak bunun ilkelere dayanması gerekir. Türkiye’de parti enflasyonu var. Bu kadar parçalı bir yelpaze, "yönetemeyen demokrasi" zafiyetinin işaretidir. Ama toparlanma programlar etrafında olmalı, değil mi? Bizim siyasi tarihimizde ideoloji ve hamaset, ilkeleri gölgede bırakıyor. Bu yüzden de "dava" ya da "devrim" hamasetiyle, kuvvetler ayrılığı ve hukukun üstünlüğü gibi temel ilkeler feda edilebiliyor.
AK Parti’nin 24 yıllık serüveni, doğrular ve yanlışlar arasındaki farkın giderek daha belirgin hale geldiği bir yolculuk. Bugün, bu farkın üstünü örtmek mümkün değil. Tarih, tüm bu süreci sorgulayacak ve doğru ile yanlışı ayırt edecek.
Kaynak: Taha Akyol / Karar Gazetesi