AK Parti hangi rüyayı kaybetti?

Türkiye’yi dünyada parmakla gösterilen bir ülke kimliğine kavuşturmuştu.

AK Parti hangi rüyayı kaybetti?


Türkiye’deki demokratik reformların ve kalkınma hamlelerinin partisi olan AK Parti, artık eski pırıltılı günlerinde değil. Oysa 2011’e kadar reformist kimliği ile insan hakları temelinde attığı demokratikleşme adımlarıyla hem iç kamuoyunda, hem de demokratik dünyada büyük bir umut dalgası oluşturmuş ve Türkiye’yi dünyada parmakla gösterilen bir ülke kimliğine kavuşturmuştu.

AK Parti iktidarının gerçekleştirdiği bu demokrasi hamleleri sadece Türkiye açısından değil, Müslüman dünyanın makus talihini değiştirerek Müslümanların da “hukukun üstünlüğü”ne dayalı bir demokrasi inşa edebileceklerinin en önemli göstergesiydi.

Özellikle AB uyum yasaları çerçevesinde gerçekleştirilen yargısal reformlarla işin en zor kısmı halledilmiş ve geriye güçlü bir siyasi irade ile fotoğrafın tamamlanması kalmıştı. Ancak 2013’e gelindiğinde Türkiye başka bir rüzgara kapıldı ve sonunda başladığımız yere geri döndük.

Şimdi karşımızda başka bir Türkiye ve başka bir AK Parti var... Maalesef son yıllarda AK Parti bütün demokratikleşme tezlerinden vazgeçmiş, ulusalcı, aşırı milliyetçi, ülkenin geleceğini “beka” meselesine endeksleyen ve adeta kendi içine kapanan bir Türkiye partisine dönüşmüştür.

Gelinen noktada AK Parti’nin nasıl bir Türkiye hayali kurduğunu görmek için, şu andaki siyasi müttefiklerinin kimler olduğuna bakmak eminim yeterli olacaktır. Eski Türkiye’nin tozlu raflarında kalmış MHP ve Doğu Perinçek’in Vatan Partisi... Nitekim Perinçek de bu “Vatan Cephesi”ne teveccühten çok memnun ve mutlu: “Denklem kurulmuş bir kez. Bizim Türkiye tarafında Vatan Partisi, AK Parti, MHP var.”

Talihsizliğe bakın ki yıllardır iktidar hayali kuran ve iktidara gelince insan hakları, özgürlükler ve hukuk alanında atılan reform adımlarıyla umutları tazelenen dindarlar, sonunda kendilerini “Otoriter Çin rüyaları” gören Doğu Perinçek’le aynı safta buldular...

 

Oysa AK Parti’nin yola çıkarken başka rüyaları vardı, demokratik dünya ile bütünleşen, herkesin düşüncesini özgürce ifade edebildiği, hukukun üstünlüğünün esas olduğu, insan hakları temeline dayalı bir Türkiye istiyordu. O gün “kapalı Türkiye” hayali kuran ideolojik zihniyete karşı da son derece sert ve netti, işte kanıtı: “Avrupa ile bütünleşmemize karşı çıkan çevrelerin, milli egemenlik, milli güvenlik, milli çıkar, milli ve yerel kültür konularındaki ideolojik yaklaşımları, Kopenhag Kriterlerinin hayata geçirilmesini geciktirmektedir. Partimiz, bürokratik devletçi yönetim anlayışını sürdürmeyi amaçlayan bu kavramların, bireyin hukukunu gözeten, halkın katılımını esas alan demokratik, sivil ve çoğulcu bir anlayışla yeniden ele alınmasından yanadır.”

Demokratik Türkiye rüyasını kaybeden AK Parti, 31 Mart seçimleri ve özellikle de tekrarlanan İstanbul seçiminde yaşadığı şok sonrasında ciddi bir muhasebe yapamasa da kendi içine dönerek yeni bir çıkış arayışı içine girmiş bulunuyor. Nitekim seçimde ortaya çıkan bu fotoğraftan çok da mutlu olmayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan partinin 18. Yıl kutlamasındaki konuşmasında bu arayışı şöyle çarpıcı bir cümleyle ifade etti: “Bize Ömer’ler lazım. Bu Ömer’leri bulduğumuzda, şu andaki konumumuzdan daha ileri bir konuma geçeceğiz. Hiç endişeniz olmasın.”

Evet yeni Ömer’lere ihtiyaç olduğu kesin, ama bu nasıl gerçekleşecek orası belirsiz... Hele de AK Parti’nin ruhuyla ve yola çıkarken ortaya koyduğu ilkelerle yolun hiçbir yerinde buluşmayan, buluşması da asla mümkün olmayan Doğu Perinçek benzeri otoriter dünyaların hayalleriyle yan yana durarak nasıl yeni Ömer’ler bulunacak, doğrusu anlaşılması biraz zor. Eminim ki AK Parti’ye gönül veren insanlar da iç dünyalarında aynı muhasebeyi yapıyorlar ve kendileriyle farklı istikametlere giden partinin bu yeni halinden hiç de mutlu değiller.

 

MEHMET OCAKTAN / KARAR