Türkiye neredeyse hiçbir dönemde olmadığı kadar derin bir ekonomik kriz yaşıyor. Bardağın dolu ya da boş hangi tarafından bakarsak bakalım, yaşanan fukaralığı görmemek mümkün değil.
Ancak içine düştüğümüz bu çaresizlik halinin esas itibariyle, Türkiye’nin hukuk devleti özelliğini kaybetmiş olmasından kaynaklandığı kesin. Şu anda ortaya çıkan Türkiye fotoğrafına baktığımızda gördüğümüz manzara şu; yargının üzerinde koyu bir siyaset gölgesi var ve ne yazık ki gerek içeride, gerekse dış dünyada yargının bağımsızlığına olan güven büyük ölçüde kaybolmuş durumda.
Bu yüzden de kendi vatandaşlarımız adaletin tecellisinden emin olmadıkları gibi, Türkiye’de yatırım yapmak isteyen yabancı yatırımcı da hukukun teminatına güvenmediği için yatırım yapmak istemiyor.
Nitekim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 2020 yılında Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni “Yargı Reformu Strateji belgesi, içerdiği birçok amaç ve hedefle hem vatandaşlarımızın sisteme duydukları güveni arttıracak hem de daha öngörülebilir bir yatırım ortamının oluşmasına yardımcı olacaktır” sözleriyle açıklamıştı. Ama o günden bu yana iktidar, güveni temin edecek ciddi bir yargı reformunu hayata geçiremediği gibi var olan hukuku uygulamayı bile başaramamıştır.
Düşünün ki Anayasa Mahkemesi bir konuda “hak ihlali” kararı veriyor ama alt mahkeme, Anayasa’nın 153. Maddesine karşı anayasal bir suç işlemeyi bile göze alarak bu karara uymuyor. Daha vahim olanı, aynı hakim ödüllendirilerek Adalet Bakan yardımcısı yapılıyor.
Mesela Osman Kavala ve Gezi sanıkları önce yargılanıp beraat ediyorlar. Ancak bu karar beğenilmediği için yeniden yargılama yapılarak Kavala ağırlaştırılmış müebbete mahkûm ediliyor. Üstelik iç hukukumuzun bir parçası olan AİHM’nin “Derhal serbest bırakılsın” kararına rağmen… Maalesef hukukta geldiğimiz içler acısı manzara bu…
Önceki gün, yargıda radikal reform çağrısı yapan Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın şu sözleri doğrusu hiç yoruma gerek bırakmayacak kadar açık ve net: “Mahkeme kararlarının uygulanıp uygulanmayacağı meselesi bir hukuk devletinde tartışma konusu olamaz. Gündeme dahi gelmesi düşünülemez. Çünkü hukuk devleti mahkeme kararlarının etkili bir şekilde uygulandığı ve hak ihlallerinin giderildiği devletin adıdır.”
Ancak ne hikmetse Adalet Bakanı Bekir Bozdağ böyle düşünmüyor. Uluslararası alanda, yani AİHM, Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu gibi demokratik çevrelerde Türk yargısının üzerine gölge düşürülmek istendiğini belirten bakan diyor ki: “Hakim ve savcılarımız büyük bir özveriyle çalışıyorlar. Ama bir elin parmaklarını geçmeyen birkaç dava üzerinden Türk yargısını suçlamak, büyük bir haksızlık ve saygısızlıktır.”
Aslında bakan Bozdağ da yargıdaki zaafların farkında, ancak bunları pek önemsemiyor. Oysa “bir elin parmaklarını geçmeyen” dediği davalar, ‘siyasi etki algısı’nın yüksek olduğu davalardır. Oysa tam da bu yüzden uluslararası hukuk ve demokrasi kurumları, Türkiye’de ‘hukuk devleti’ anlayışının zaaf içinde olduğu kanaatine sahipler.
Galiba Türkiye’de iktidarın anlamadığı ya da anlamak istemediği; uluslararası hukuk kurumlarını “yok hükmünde” saymakla bütün dünyanın gıpta ile baktığı bir “hukuk devleti” inşa etmiş olmuyoruz. Tam aksine, gerçek anlamda bir hukuk devleti istemediğimizi bütün dünyaya ilan etmiş oluyoruz.
Adalet Bakanı’nın sözlerini okurken özellikle 90’lı yıllarda uluslararası kuruluşların Türkiye’ye ilişkin hukuk, özgürlükler ve insan haklarıyla ilgili raporlarını hatırlamamak mümkün değil. O günlerde de iktidar yetkilileri tıpkı Bozdağ gibi, uluslararası kurumlara yüksek perdeden saydırarak “Burası Türkiye, kimse bize talimat veremez, bizim kendimize has özelliklerimiz var” benzeri savunmalar yaparlardı.
Tuhaf olan şu ki 2002 yılında “Hukukun üstünlüğü”, özgürlüklerin genişlemesi ve insan hakları hedefleriyle yola çıkan AK Parti iktidarının koşar adım 90’lı yıllara dönüyor olması büyük bir talihsizlik. Doğrusu merak edilen soru şu: AK Parti nasıl bir hukuk istiyor?
Eğer, yargının da yasamanın da tek bir kişiye endekslendiği bir Türkiye’de ısrar ediyorsak, bilelim ki bu ‘demokrasicilik oyunu’na kimseyi inandıramayız.
MEHMET OCAKTAN / KARAR
Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Editor Mayıs 28, 2021 0
Editor Aralık 20, 2024 0
Editor Aralık 17, 2024 0
Editor Aralık 23, 2024 0
Editor Aralık 23, 2024 0
Editor Aralık 23, 2024 0
Editor Aralık 23, 2024 0
Editor Şubat 10, 2020 0
MSB tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
Editor Eylül 17, 2020 0
Dervişoğlu "Sevdası Türkiye olan herkese kapılarımızı açtık"
Editor Ekim 4, 2019 0
"Müslüman feministler", "seküler feministlerle" pek çok konuda anlaşamıyor.
Editor Temmuz 29, 2021 0
ABD'de Kapalı Mekanlar İçin Yeniden Maske Tavsiyesi
Editor Kasım 26, 2019 0
2015 yılına göre 2021’de ihracatımızı 3 kat arttırmak var.
Editor Ekim 23, 2021 0
"İstanbul Sözleşmesi kırmızı çizgimiz"
Editor Aralık 20, 2019 0
“TOPLANAN BAĞIŞLARLA ÜCRETSİZ HİZMET VERİLECEK!”
Editor Aralık 16, 2019 0
Riyad, Katar’daki Türk askeri üssünün kapatılmasını talep ediyor.
Editor Şubat 13, 2021 0
"Demokratlar cadı avı peşinde"