AK Parti ve Başkan Erdoğan’a Yargı Darbesi mi?

Yargıçlar Hukuk İhlalleri ile Başkan Erdoğan'ı mı hedef alıyor?

AK Parti ve Başkan Erdoğan’a Yargı Darbesi mi?




YUSUF İNAN YAZDI...

AK Parti ve Başkan Erdoğan’a Yargı Darbesi mi?

Son anketlerde AK Parti'nin ikinci parti konumuna düşmesi ve halk desteğinin gözle görülür şekilde erimesi, birçok soru işaretini beraberinde getiriyor. Bu değişim yalnızca ekonomik sıkıntılarla veya küresel krizlerle açıklanabilir mi? Yoksa daha derin, planlı bir süreç mi işliyor? Ekrem İmamoğlu’nun yükselişi, CHP’nin yerel seçim zaferleri ve yargıdaki süreçler, bir bütün olarak ele alındığında, AK Parti ve Başkan Erdoğan’a yönelik bir oy kaybettirme planının parçası olarak mı karşımıza çıkıyor?

Birçok analist, 17-25 Aralık sürecinin ve 15 Temmuz Darbe Girişimi'nin AK Parti'nin iç dinamiklerini nasıl sarstığını sıkça vurguluyor. Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu gibi isimlerin AK Parti’den ayrılarak farklı partiler kurmaları, sadece siyasi bir hareket mi, yoksa bir "güç kavgası" mı? Bu sorular, AK Parti’nin neden bir anda zirveden düşüşe geçtiğinin arkasındaki asıl dinamikleri sorgulatıyor.

17-25 Aralık süreci, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu gibi isimlerin açıklama yapmalarını zorunlu kılıyor. Bilal Erdoğan’ın hedef alınmasının nedeni, Erdoğan’dan sonra partiyi devralacak isimlerden biri olması mıydı? Bu süreçte FETÖ taşeron olarak mı kullanıldı, yoksa asıl azmettirenler kimlerdi?

Benzer şekilde, 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi ve sonrasındaki yargı süreçleri de ciddi bir incelemeye tabi tutulmalı. FETÖ operasyonları adı altında AK Parti içindeki muhalif seslerin susturulması mı hedeflendi, yoksa gerçekten bir terör örgütüne karşı mı mücadele verildi? İki milyona yakın terör soruşturmasıyla geniş bir kitleyi etkileyen bu süreç, AK Parti’nin halk nezdindeki desteğini eritmek için mi kullanıldı?

Abdullah Gül, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu gibi isimlerin, 15 Temmuz sonrası ortaya çıkan hukuk ihlalleri ve yargı süreçleri hakkında suskun kalmaları, bu sürecin gizli bir "yargı darbesi" olduğuna dair şüpheleri artırıyor. Bu sessizlik, bir oy kaybettirme planının parçası olabilir mi?

Ekrem İmamoğlu’nun son dönemdeki yükselişi ve CHP’nin İstanbul ve Ankara’daki büyükşehir belediyelerini kazanması da bu planın bir parçası olarak mı görülmeli? Yerel seçim zaferleri, bir halk hareketi mi yoksa yargı ve medya aracılığıyla yönlendirilmiş bir strateji mi? Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP'nin, hukuki ihlallerin üzerine gitmemesi ancak Osman Kavala gibi isimler için dünyayı ayağa kaldırması, bu sürecin bir yargı darbesi olduğunu mu gösteriyor?

Abdullah Gül, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu ve Meral Akşener bu süreçlerin farkında olup sessiz kalmayı mı tercih ettiler? Eğer öyleyse, bu sessizlik, AK Parti’ye yönelik bir planın parçası olabilir mi? Ve en nihayetinde, Devlet Bahçeli tüm bu süreçler hakkında ne düşünüyor?

Sonuç olarak, AK Parti’nin düşüşü sadece ekonomik sıkıntılar ve küresel krizlerle açıklanamaz. Ekrem İmamoğlu’nun yükselişi ve CHP’nin kazandığı zaferler, Türkiye’de çok daha derin bir yargı ve siyasal oyun planının var olduğunu gösteriyor olabilir.

YUSUF İNAN / ŞEHİTLER ÖLMEZ

www.sehitlerolmez.com

Twitter@Yusufinan2023

İnstagramyusufinan2023

İnstagramfondinan2016