AK Parti'de Davutoğlu ve üç siyasetçi için istenen ihraç kararı köşe yazılarına nasıl yansıdı?

AK Parti Merkez Yürütme Kurulu'nun (MYK) 4 saat 40 dakika süren toplantısının ardından ihraç kararı çıktı.

AK Parti'de Davutoğlu ve üç siyasetçi için istenen ihraç kararı köşe yazılarına nasıl yansıdı?


AK Parti Merkez Yürütme Kurulu'nun (MYK) 4 saat 40 dakika süren toplantısının ardından ihraç kararı çıktı

 

AK Parti Merkez Yürütme Kurulu'nun (MYK) 4 saat 40 dakika süren toplantısının ardından ihraç kararı çıktı.

Toplantıda eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ile eski milletvekilleri Selçuk Özdağ, Abdullah Başçı ve Ayhan Sefer Üstün kesin ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk edildi.

Karar ulusal gazetelerin köşe yazılarında da yer buldu.

Hürriyet gazetesi yazarı Abudulkadir Selvi "Davutoğlu hakkında ihraç kararı nasıl alındı?" başlıklı köşe yazısında "Erdoğan bir kez daha uzlaşmayı değil,mücadeleyi seçti. Yeni partilerin erken doğumu için harekete geçti. Davutoğlu’nun ihracı kararıyla birlikte yeni partiler açısından yeni bir dönem başlıyor." tespiti yaptı. 

Selvi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Konya’daki “Kağıt üzerinde üyemiz gözüküp de gönlünü ve yolunu bizden ayırmış olanlar varsa onları ayıklamaktan çekinmemeliyiz” sözünü anımsattı, ihraç kararının tartışılacağını söyledi:

“Davutoğlu’nu ihraç edip, kahraman yapmaz” diyenler mevcuttu. Ancak uzun toplantının ardından Davutoğlu’nun ihracıyla ilgili karar alındı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Davutoğlu’nun konuşmalarından uzun süredir rahatsız olduğu biliniyordu. Bir süredir yakın çevresindeki hukukçularla ihraç edilmesi mi iyi olur yoksa edilmemesi mi iyi olur konusunu tartıyormuş. İhraç edersek mağdur durumuna düşürür, kahramanlaştırır mıyız? Madem AK Parti’den memnun değilsin o zaman  bu çatı altında durma, git partini kur diye bir tercihe zorlamak mı daha doğru olur diye bir arayış içindeymiş. Ancak Davutoğlu’nun açıklamalarını sürdürmesi nedeniyle ihraç sürecini başlatmış. Bu bir anlamda da Davutoğlu’nun kuracağı partiye erken doğum yaptırma hamlesi olarak değerlendiriliyor. İhraç kararının alındığı MYK toplantısına baktım. Sadece zamanlama üzerinde durulmuş, Davutoğlu’nu savunan olmamış. Karar oybirliğiyle alınmış.

Selvi, Erdoğan'ın ihraç kararında Davutoğlu'na rağmen Konya'da gördüğü etkili olduğunu söylüyor.

Davutoğlu-Babacan farkı

Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek de ihraç meselesini bugünkü köşesine taşıyanlardan. 

 

Zeyrek "Koç olacak kuzu" başlıklı yazısında Davutoğlu ile AK Parti arasındaki bağın Sakarya'daki konuşma sonrası sürdürülebilir olmaktan çıktığı vurgusu yapılıyor.

Zeyrek, ihraçlara yeni isimler eklenebileceğini söylüyor, AK Parti'de Davutoğlu ile Babacan'a yaklaşım arasındaki farka işaret ediyor:

Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu, AK Parti'den ayrılıp yeni parti kurmak için harekete geçen iki isim. Buna karşın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Babacan ile Davutoğlu'na yönelik tavrı arasında büyük farklar var. Erdoğan, Babacan ve ekibini doğrudan hedef almazken “manifesto” üzerinden Davutoğlu'nu eleştiriyor. Erdoğan Babacan'ı partiden ihraç etmek bir yana, kendisiyle bizzat görüşerek yanında tutmaya çalışırken, Davutoğlu ile birlikte hareket eden isimler için ihraç kartını ortaya koydu. Diğer taraftan Erdoğan, Babacan'ın adeta siyasi danışmanlığını yapan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile de doğrudan polemiğe girmiyor. Peki neden? AK Parti tabanında bu soruma yanıt aradığımda şunu gördüm:
Davutoğlu'nun, AK Parti'nin “fabrika ayarlarından” uzaklaştığı iddia edilen yıllarda Genel Başkanlık ve Başbakanlık yapması, AK Parti tabanında “hepimiz buradaydık” tepkisine neden oluyor. Bu nedenle Davutoğlu'nun AK Parti tabanından pay kapacak yeni bir parti kurmasının zor olacağı yorumu yapılıyor. Bu yorumu yapanlar, Davutoğlu'nun yeni bir parti kurmak yerine Babacan'ın kurması beklenen partiyle ya da Milli Görüş'ün mirasçısı Saadet Partisi'yle yoluna devam edeceğini de söylüyor. Buna karşın Abdullah Gül ile Ali Babacan'ın birlikte hareket ettiği isimler, eleştirilerini AK Parti içindeyken dile getirdiklerini, eleştirdikleri konularda adım atılmaması üzerine partiden fiilen uzaklaştıklarını ya da dışlandıklarını, bu nedenle de yollarını ayırmak zorunda kaldıklarını söylüyorlar.

"Devrim kendi çocuklarını yer"

Gazeteci-yazar Fehmi Koru ise internet sitesinde Davutoğlu ile ilgili bir yazı yayınladı.

"Davutoğlu AK Parti’den ihraç edilmek istenirken.. Fransız İhtilali esnasında yaşananları hatırladım…" başlıklı yazıda Koru, Davutoğlu'nun siyaset sahnesine çekilmek için nasıl ikna edildiğini hatırlatıyor:

“Devrimler kendi çocuklarını yer.” Öyledir, bir gün gelir en imkansız görünen de gerçekleşir.  ‘Fransız İhtilali’ en baştan itibaren iki kişinin eseridir: Georges Danton ve Maximilien Robespierre’in… Önce Robespierre en samimi ve sadık dostu, halkın sevgilisi Danton’u giyotine göndermiştir (5 Nisan 1794), sonra da ihtilal mekanizması, ihtilal uğruna Dantondahil onlarca dostunun başını giyotine teslimde tereddüt göstermeyen Robespierre’in hayatını sona erdirmiştir (28 Temmuz 1794). Günümüzde giyotin artık kullanılmıyor. Siyasiler için idam cezası da neden sonra bizde de söz konusu değil artık. Onlar yerine daha farklı mekanizmalar çalışıyor. Yine de sonuç değişmez: Köklü altüst oluşların yaşandığı siyasi ortamlarda siyasi kişilikleri ortadan kaldırmak için o mekanizmalar devreye girmekte gecikmiyor. Ahmet Davutoğlu siyasete uzak durmak istemişti Sonunda gerekirse kendi partisini kuracağını da belli eden Ahmet Davutoğlu ve onunla birlikte hareket ettiklerini gizlemeyen bazı arkadaşları hakkında, AK Parti MYK’sı, ihraç işlemi başlattı. Siyasi hayata AK Parti’de başlamış, bakana, başbakana danışmanlık yapmış, sonra kendisi de bakan ve başbakan olmuş Prof. Ahmet Davutoğlu AK Parti’den atılmak isteniyor. Davutoğlu’nun danışman olarak Ankara’ya çekilmesi hayli zahmetli olmuştu.  İstanbul’da üniversitelerde dersler vermesi yanında, kurucularından olduğu Bilim ve Sanat Vakfı’nda kendi eliyle seçtiği gençleri ytiştirmekle de meşguldü Davutoğlu. Tarih bilgisi yanında dünyadaki gelişmeleri yakından izleyen bir kişilik olarak da biliniyordu.  AK Parti’nin ilk başbakanı olarak görevi üstlendiğinde Abdullah Gül’ün yanında bulunmasını arzu ettiği bir-iki kişiden biriydi. Hemen göreve koşmak yerine vakıf bünyesinden yakınlarıyla istişare ettiği ve Ankara’ya gelmekte pek de gönüllü olmadığı duyuluyordu. Gül kendisini sonunda ikna etti. AK Parti tarihinin görece olarak en düşük (7 Haziran 2015) ve yine görece olarak en yüksek (1 Kasım 2015) seçim sonuçları onun başbakanlık dönemine aittir. Sadece başbakanlık (2014-2016) ve bakanlık (2009-2014) yaptığı yıllar değil, neredeyse bütün AK Parti dönemi, Ahmet Davutoğlu fotoğraftan silinerek yazılamaz. Fakat yine de onsuz yazılmak istenecektir. (1789) Fransız ihtlali bilinen gerçek şu sözde gizlidir: “Devrimler kendi çocuklarını yer.” Bakalım günümüz tarihinde daha neler öne çıkacak, daha başka hangi isimler yaşanan tarihten kazınmak istenecek ve tarih her şeye rağmen hangi kulvardan ilerleyecek?

 

Independent Türkçe