Akif Beki “Erdoğan’dan sonra kim Başkan?”

“Türkiye’nin kaderini bu muhalefete bırakamayız!”

Akif Beki “Erdoğan’dan sonra kim Başkan?”




Akif Beki

Akif Beki

“Erdoğan’dan sonra kim Başkan?”

"Türk tipi başkanlık modelinde Erdoğan’ın değil de bir başkasının o koltukta oturduğunu hayal edin, yine ister misiniz?

Şöyle bir şey: Partinin de devletin de hükümetin de başı aynı kişi diyelim. Ve bu, hasbelkader Cumhurbaşkanı Erdoğan değil. Bir başkası...

Madem ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Başbakan Davutoğlu da ısrarla kişilerden bağımsız tartışılmasını savunuyor...

Madem ki Erdoğan da kendi şahsı için değil, çift başlılığı ortadan kaldırmak için başkanlığı önerdiğini tekrar tekrar vurguluyor...

Çağrıya uyup bir de Erdoğansız düşünelim. Bakalım kulağa nasıl geliyor.

Bir an için düşünün, bir an için canlandırın hayalinizde...

Türkiye’ye partili cumhurbaşkanlığı sistemi gelmiş.

Seçime gidiliyor ve sandıktan Kemal Kılıçdaroğlu çıkıyor.

Bir gün Beştepe’de MGK’yı topluyor.

Ertesi gün Beştepe’de kabineye başkanlık yapıyor.

Sonraki gün de CHP genel merkezinde Parti Meclisi toplantısını yönetiyor.

Bütün makamlar onda birleşiyor.

Aynı anda hem devlet başkanı hem hükümet başkanı hem de parti genel başkanı.

Yeni sistemin kuvvetler ayrılığı yerine kuvvetler uyumuna dayandığını da farz edin üstüne.

Partili cumhurbaşkanı devlet, hükümet ve partinin yanı sıra yargının da başı haline geliyor.

Yetkileri buna göre düzenlenmiş

Erdoğan’ı çok yakıştırdığı için gözü kapalı başkanlıktan yana olanlar, Erdoğansız başkanlığa oy verir mi?

Yoksa alternatif senaryoların hayaline bile tahammülde zorlanırlar mı?

Her şeye hâkim bir CHP’li başkan fikri dünyalarını karartır mı, hayata küstürür mü onları, kara bulutlar çöker mi üstlerine?”

***

Aynı başlıkla 6 Şubat 2016’da, Hürriyet’te sormuştum bunları.

Cumhurbaşkanlığı referandumundan bir yıl önce, henüz neye benzeyeceği belli değilken, getirilecek yeni model ete kemiğe bürünmemişken...

Üzerinden 5 yıl geçti, 3 yıldır yürürlükte. Kastedilen tek başlılık sisteminin neye benzediğini artık yakinen biliyoruz, sonuçlarını iliklerimize kadar yaşıyoruz.

Ve yukarıdaki soruların cevabı da Cumhurbaşkanı Erdoğan başta, AK Partililerin kafasında artık net.

Ne diyorlar: “Türkiye’nin kaderini bu muhalefete bırakamayız!”

“Bu yetkileri kendimizden başkasına bırakamayız, felaketimiz olur” demek değil mi?

Her uyaranı ‘hain’ diye suçlamadan önce iki dakika düşünselerdi, bugün bu tedirginliğe düçar olurlar mıydı?

***

Şöyle ilerliyordu yazı...

“Türk tipi başkanlık modelinin neye benzeyeceği hakkında somut bir teklif sunulmadı henüz.

Partili cumhurbaşkanını kim, nasıl denetleyecek mesela?

Süper yetkilerine karşılık kime karşı, nasıl sorumlu olacak?

Sadece 5 yılda bir sandıkta halka ve ahirette Allah’a mı hesap verecek?

Başkan, yürütme ve yargının başı olmanın yanında yasama organı Meclis’e de mi hükmedecek?

Bütün erklerin bağlanacağı, gücün tek elde toplanacağı bir model...

Başkan neleri kontrol edecek, başkanı hangi mekanizmalar kontrol edecek, çok belirleyici.

Erdoğan’a gönül verenler, sistemin merkezine başka bir parti başkanını koyduklarında hâlâ başkanlığı isterler mi?

Sanmam. Kâbusları olur hatta, akıllarına bile getirmek istemezler.

Kişiler geçici, sistem kalıcıdır....

Davutoğlu da söylüyor, şahıslar bugün var yarın yok, sistem bizlerle kaim değil, kişiye özel sistem düzenlenemez diye.”

Düzenlendi de başımız göğe mi erdi, çok mu süper oldu?

Faturaları bu kez soğuk mu çarpmış!

Hatırlarsanız, yaz sıcaklarında elektrik faturaları acıtmaya başlayınca Sabah gazetesi sorumluyu bulmuştu: Klimalar!

Faturaları zamlar değil klima çarpmıştı, düşürmenin yolu klimayı kısmak, buzdolabını az açmak, fırını daha az çalıştırmaktı.

Evi bir derece az soğutmak bile yüzde 7 düşürüyordu faturayı.

Kara kış daha kapıya dayanmadan, bu kez de elektrikle doğal gaz faturalarını soğuklar çarpmasın mı!

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez açıkladı.

Isıyı kısar, evi bir derece bile az soğutursan tam yüzde 7 düşürüyormuş faturayı.

Diyor ki “Bunu 7’den 70’e herkesin yapması gereken, adeta bir vatandaşlık görevi olduğunu düşünüyoruz.”

Merak ediyorum; vatandaşa tavsiye edenler kendi evlerinde ısıdan yarım derece tasarruf ediyor mu?

Kendi porsiyonlarını da küçültüyorlar mı?

Gazetelerinde tarifini verdikleri lezzetli bayat ekmeği sofralarında yiyorlar mı, kendi çoluk çocuklarına da yediriyorlar mı?

İtibardan tasarruf olmuyor ya, ekmekten ve ısınmaktan oluyor mu acaba, merak işte!

AKİF BEKİ / KARAR