AKP’li Arınç: “Kral Çıplak Demenin Vaktidir”
Kılıçdaroğlu: “Siyasetçi gitmesini de bilmek zorundadır”
AKP’li Arınç: “Kral Çıplak Demenin Vaktidir”
Eski AKP’li TBMM Başkanı Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “majeste” eleştirisinde bulundu; “Öksürmenin, bağırmanın zamanıdır. Kral çıplak demenin vaktidir. Allah cesur olana izzet verir” dedi.
Geçmişte 8.Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde Türkiye siyasetinde merkez sağı buluşturmuş olan Türk Demokrasi Vakfı’nın yeniden kurulması nedeniyle düzenlenen toplantı, Ankara siyasetini buluşturdu.
Son yıllarda AKP’yi birlikte kurduğu Erdoğan’a ve partisine eleştirileriyle gündemde olan Bülent Arınç, Gezi davası nedeniyle Osman Kavala’nın beş yıldır tutuklu olmasına “delil uyduramazsınız” tepkisiyle iktidarda rahatsızlık yaratmıştı.
Arınç’ın aynı zamanda 4 Kasım 2016’dan beri tutuklu olan HDP’li Selahattin Demirtaş’ın da serbest bırakılması gerektiği şeklinde açıklama yapması tartışılmıştı.
Arınç, tepkiler ve Erdoğan ile görüşmesi üzerine Cumhurbaşkanlığı’nda Erdoğan’ın siyasi danışma kurulu niteliğindeki Yüksek İstişare Kurulu üyeliğinden 24 Aralık 2020’de istifa etmek zorunda kalmıştı. AKP üyesi Arınç, bugün de partisine ve Erdoğan’ın eleştirilmemesine yönelik sert ifadeleriyle dikkat çekti.
Türk Demokrasi Vakfı’nın kuruluşu gibi farklı siyasi partilerden temsilcilerin katılımıyla yapılan organizasyonlara artık AKP’nin katılım göstermediğini kaydeden Arınç, AKP camiasında “korku” yaşandığı görüşünü dile getirdi.
Arınç “Tatlı su balığı siyasetçileri var, suya sabuna dokunmadan. Majestelerinin gazetecileri var. Havanın suyun berraklığından bahsederler. Öksürmenin, bağırmanın zamanıdır. Kral çıplak demenin vaktidir. Allah cesur olana izzet verir” diye konuştu.
Arınç: “Fikirlerine güvenen insanlar hiçbir şeyden korkmaz”
Arınç, TBMM’de 1995’ten itibaren beş dönem aralıksız milletvekili olarak görev yaptığını ve siyasi hayatında bulunduğu dört siyasi partisi kapatılmış birisi olduğunu anlattı.
Arınç, “Hiçbir şekilde, hiçbir toplantıda fikrimizi açıklamaktan geri kalmadık. Her yerde var olmak bizi görünür, fikirlerimizi bilinir kıldı. AK Parti'nin kuruluşunda bütün toplantılara gittik. Hakkımızda öyle yanlış algılar vardı ki ama biz bu ülkenin akıllı, iyi siyaset yapan insanları olarak laikliğin ne anlama geldiğini söylemeye çalışıyorduk. Ama laiklik yerine laikçi kesilen birtakım insanlar bizi bir takım peşin hükümlerle bizi mahkum ediyordu. AK Partililer bu tür toplantılara mutlaka katılmak zorundalar. Katılmazlarsa eksik kalırlar. Bu toplantıya AK Partili sıfatıyla gelmedim. Meclis Başkanı sıfatıyla davet edildim. Bu toplantıda keşke AK Partililer de olsaydı. Devir çok değişti. Şimdi oraya gidersek bir tarafta Kılıçdaroğlu olacak, bir tarafta diğerleri. ‘Ben böyle bir fotoğrafı nasıl izah ederim’ diyorlar. Korkuyorlar. Fikirlerine güvenen insanlar hiçbir şeyden korkmaz. Benim burada bulunmam Türk Demokrasi Vakfı'nın kuruluş yıldönümü kutlamaya iştiraktır. Altılı masa ve onların temsil ettikleri ittifak her biri benim katımda saygındır. Düşüncelerine saygılıyım. Onlar gibi düşünmüyorum ama bu fikirlerimi ayrıca bir masada konuşma imkanımız olur. Burada onların hazır bulunması bir mazhariyettir. Hazır bulunmayanlar açısından da sadece üzülüyorum. Gittikleri yolun yol olmadığını söylüyorum” ifadelerini kullandı.
Ekranlarda AKP adına konuşanlara tepkisini paylaşan Arınç, genel başkan yardımcılarının ekranlara çıkması ve açıklamalar yapması gerektiğini söyleyerek, partisine “Her şeyi çok bildiğini zanneden bu laf ebesi adamlardan ne zaman kurtulacaksınız?” sorusunu yöneltti.
Arınç, darbe girişimi sonrasında Türkiye’nin içinde bulunduğu atmosfere ilişkin de Fethullah Gülen’e atıfta bulunarak, “Arabasının plakası FG olduğu için ‘Sen bu aracının plakasını değiştir. Başına çok iş gelir’ denilen bir Türkiye’deyiz” yorumunda bulundu.
Kılıçdaroğlu: “Siyasetçi gitmesini de bilmek zorundadır”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türk Demokrasi Vakfı’nın davetiyle toplantıdaydı ancak salona girişinde AKP’li Arınç ile tokalaşmadı. Oturma düzeninde Kılıçdaroğlu’yla Arınç arasında Türk Demokrasi Vakfı Başkanı Salih Uzun yer aldı.
Kılıçdaroğlu konuşmasını, İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Cihan Paçacı, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, Saadet Partisi Genel Başkan Vekili Sabri Tekir, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Serap Yazıcı, eski TBMM Başkanı Bülent Arınç ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın ardından yaptı.
Demokrasi kavramı üzerine değerlendirmelerini paylaşan Kılıçdaroğlu, Türkiye’deki darbe süreçleriyle ilgili, “Neden demokratik yaşamımızda büyük zikzaklarımız oldu? Bunun tek sorumlusu da siyaset kurumudur. Önce iğneyi kendimize batıracağız. Ondan sonra çuvaldızı başkasına batıracağız” yorumunu yaptı.
Kılıçdaroğlu, “Siyasetçi iktidar olduğu zaman, nasıl iktidar olduysa; yani gelmesini nasıl biliyorsa, gitmesini de bilmek zorundadır. Geldiği gibi giderse, yani halkın oylarıyla giderse, gittiği zaman da arkasında hoş bir sada bırakırsa o demokrasi süratle gelişir. Aksi halde gelirsiniz, iktidar olursunuz; iktidardan gitmemek için seçim kanunu başta olmak üzere ‘medyayı kontrol edeceğim, yargıyı kontrol edeceğim, sivil toplum örgütlerini kontrol edeceğim ve ben mutlaka yerimde kalacağım’ dediğiniz andan itibaren demokrasi kan kaybetmeye başlıyor ve otoriter rejime doğru hep birlikte gidiyoruz. Siyaset kurumu, hatalardan ders çıkarırsa, zaten tarih tekerrür etmez ki. Tekerrür, yapılan yanlışlardan ders çıkarmamak, ama demokrasiyi rayından çıkarıp ülkeyi başka bir yere götürmek demektir” dedi.
Basın ve ifade özgürlüğünü vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Can ve mal güvenliği, demokrasi bu demek aslında. Düşüncemi özgürce ifade edeceğim. Can ve mal güvenliği olmazsa akademik dünya, iş dünyası, sivil toplum da olmaz. Farklı düşüncelere tahammül edemiyorsak orada demokrasi yoktur zaten. Farklı düşünceler kadar değerli bir şey yoktur” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin herhangi bir yerinde olan bir olayı iktidar sahipleri en hızlı medyadan öğrenirler. Haber ne kadar doğru yansırsa, o kadar güzel olacak. Yanlış varsa, süratle yanlışı gidermek için müdahale imkanları olacak. Ama bir grup medya, sadece güzelleme yapıyorsa; aslında iktidarın aleyhinedir. İktidar gerçekleri göremez. O zaman, siz toplumdan belli gerçekleri kaçırıyorsunuz demektir. Medyanın özgür olması lazım. Özgür medya, demokrasi için olmazsa olmaz. Çağdaş demokrasilerde yasama, yargı, yürütme diyoruz; dördüncü güç de medyadır” ifadelerini kullandı.
Paçacı: “Demokrasi terazisi bozuldu, sosyal barış tehlikeye atıldı”
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Cihan Paçacı, iktidar cephesinde “demokrasi kültürü yok” görüşünü paylaşarak, “Kuvvetler ayrılığını, denge ve denetim mekanizmalarını, yargıyı ve adalet duygusunu hiçe sayarak yürüdüğü yol sonunda ülkemizi derin bir yönetim krizine sokmuştur. Bugün yaşamakta olduğumuz ekonomik kriz, hayat pahalılığı, işsizlik ve maalesef yakında yaşanma ihtimalinin arttığı ödemeler dengesi krizinin temel sebebi demokrasi eksikliğidir. Modern çağda demokrasi bir ülkenin adeta su terazisidir. O terazinin ayarını bozduğunuzda ekonomiyi de hukuku da ve sosyal barışı da tehlikeye sokarsınız. Türkiye maalesef bunu yaşamaktadır” dedi.
Saadet Partili Tekir “temel hak ve özgürlükler” vurgusu yaptı
Saadet Partisi Genel Başkan Vekili Sabri Tekir de henüz insanlık tarihinde demokrasi dışında farklılıkları birarada tutmayı sağlayacak bir sistem bulunamadığını belirterek, “Türkiye’nin içinde bulunduğu bir taraftan ekonomik krizin ve bu krizin zaman içerisinde yansıyabileceği siyasi kriz ve benzeri şeylerin önlenebilmesi için bizim temel hak ve özgürlükler merkezli bir yönetim sistemini şiddetle ve ısrarla savunmak mecburiyetindeyiz” görüşünü aktardı.
Demokrat Parti Lideri Uysal: “Demokrasiyi bayraklaştırmalıyız”
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, “Kaybetmeye yüz tutuğu andan itibaren demokrasinin, özgürlüklerin ne anlama geldiğini daha iyi anlıyoruz. Bu ülkenin birliğinin, beraberliğinin teminatı, milli güvenlik şemsiyesi, demokrasidir, hukuktur, laikliktir. Türkiye Cumhuriyeti, bütün aksaklıklarına rağmen eşit vatandaşlık temelinde bu birlikteliği sağlamıştır. Bugün maalesef problemlerimizi demokratik hukuki kanallara akıtamıyoruz. Artık çoğulcu demokrasinin eşiğinde, çoğulcu anlayışı, herkesin eşit ve ortak fırsatlara sahip olduğu Türkiye’yi inşa etmek zorundayız. Bugün her tenkidi bir varlık-yokluk meselesine dönüştürmüş ve cezalandırmak noktasında art arda Türkiye’yi içe kapatarak kendi siyasi hedeflerine yürüme iradesi koyanlara karşı açık yüreklilikle her birimizin bayraklaştırması gereken demokrasidir” deiue konuştu.
Yeneroğlu: “Fikir özgürlüğünü yok sayılıyor”
Demokrasi ve Atılım Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, “Demokrasi dünyanın en narin çiçeği, onu yaşatacak olan uzlaşı ve hoşgörü. Şu anda iktidar, o çiçeği köküyle birlikte koparmaya çalışmaktadır” dedi.
Yeneroğlu, TBMM Adalet Komisyonu’nda dün gece AKP ve MHP oyçokluğuyla kabul edilen medya/sosyal medya teklifini de anımsatarak, “Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayacağını tutumuyla ortaya koyan, bir milletvekilimizi cezaevine mahkum eden kişi, bakan yardımcısı olarak atanmıştır. Böyle bir ülkede hukuk devleti iddiasından bahsetmek mümkün olabilir mi? Skandallar o kadar sıradanlaştı ki daha önceki gün, önceki dönem bir milletvekilinin fikir özgürlüğünden dolayı aldığı ceza onandı. Dün gece Meclis Adalet Komisyonu’nda, fikir özgürlüğünü yok sayan bir kanun onanarak genel kurula gönderildi” eleştirilerinde bulundu.
Prof. Dr. Yazıcı: “Türkiye’de rejim yarışmacı otoriterizm”
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve anayasa hukuku uzmanı Prof. Dr. Serap Yazıcı, “Türkiye, bugün içinden geçtiğimiz sivil otoriterizmi daha önce hiç deneyimlemedi. Bugün artık Türkiye’yi, hiçbir uluslararası endekse göre demokrasi olarak tanımlamak mümkün değil. Türkiye, artık demokrasinin alt tiplerinden biriyle değil otoriter rejimlerin alt tiplerinden biriyle tanımlanıyor. Literatürde yeni bir kavram olan ‘yarışmacı otoriterizm’ olgusuyla ifade ediliyor” dedi.