Akşener: Bizim adayımız 13. cumhurbaşkanı
"Erdoğan, ortağı ve saray şurekası her yerde adayımızı soruyor. Merak etmeyin ağalar"
Akşener: Bizim adayımız 13. cumhurbaşkanı
Meral Akşener partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Erdoğan, ortağı ve saray şurekası her yerde adayımızı soruyor. Merak etmeyin ağalar" dedi.
Akşener'in açıklamalarından başlıklar şöyle:
BİR UCU ERTELEYİP DİĞERİ İÇERİ ATAR MI? Sözlerimin başında, önemli bir konuyu gündeme getirmek istiyorum. Biliyorsunuz, geçtiğimiz hafta, tütün üreticilerini zora sokan bir düzenlemeyle ilgili, görüşlerimi paylaşmış, iktidarı da uyarmıştım. “Tütün üreticilerimizi, açta, açıkta bırakacak bu düzenlemeyi erteleyin, Onlara hazırlıklarını yapacak zaman verin” demiştim. Nitekim sağduyu galip geldi, ve yasanın yürürlüğü 6 ay ertelendi. Ama maalesef atılan bu doğru adıma rağmen, yasağı protesto eden üreticilerimizden, 16’sı evlerinden gözaltına alındı. Aralarında, 66 yaşındaki bir üreticimiz de var. Bu vatandaşlarımızdan 10’u ise, tutuklanarak cezaevine gönderildi. İşe bakar mısınız? İktidar yanlışı görüyor, yasağı erteliyor. Bu durumda, o üretici kardeşlerimiz ne yapmış oluyor? Bir yanlışı protesto etmiş oluyor. Buna rağmen, evlerinden alınıp, cezaevine gönderiliyorlar. Allah aşkına, devletin yönetmenin bir ciddiyeti olur. Bir ucu erteleyip, diğer ucu içeri atar mı? Böyle şirazesinden çıkmış bir yönetim anlayışı olabilir mi? Bu kafayla devlet yönetilir mi? Buradan Sayın Erdoğan’a çağrıda bulunmak istiyorum. Bu yanlışı derhal düzeltin. Yazıktır, günahtır. Böyle haksızlık, böyle adaletsizlik olmaz. Böyle devlet yönetilmez.
GÜNAHIN BEDELİ YOK: Yarın, 15 Temmuz hain FETÖ kalkışmasının 5’inci yıldönümü. Aziz milletimizin, devletini sokaktan topladığı, o kara günün yıldönümü. Milletimiz, meşrutiyetten bu yana, tercihini, hep demokrasiden ve milli iradenin üstünlüğünden yana kullanmıştır. Her darbe, her muhtıra ve her vesayet girişimi sonrasında, darbecilere en ağır siyasi bedelleri ödetmiştir. Nitekim bu büyük millet, 15 Temmuz’da gösterdiği destansı duruşla, demokrasi yoluna nasıl baş koyduğunu, bir kez daha dünyaya ilan etmiştir. Bu vesileyle, 15 Temmuz şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun. Hal böyleyken, bizler önce, iktidarın 15 Temmuz felaketinden ders alacağını umduk. Maalesef bu umudumuz boşa çıktı. “Kandırıldık. Milletimiz affetsin” deyip, ellerini yıkayıp çekildiler, olanlardan hiçbir ders almadılar. Ders almadıkları gibi, “FETÖnün siyasi ayağını araştıralım.” diye verdiğimiz önergelere, her defasında hayır dediler, üstüne bir de utanmadan, bize çamur atmaya kalktılar. Ama milletimizin yüksek feraseti sayesinde, o çamur ellerinde kaldı. Hukukun üstünlüğünü, liyakati, demokrasinin gereklerini, kavrayacaklar diye umduk. Tam aksine, geçen her sene, Türkiye’yi, demokrasiden, adaletten ve devlet aklından, daha da uzaklaştırdılar. Üstüne bir de ucube bir sistem uydurup, milli birlik ve beraberliğimizi, koltuk siyasetinin zehirli diliyle kirlettiler. Aradan beş sene geçmiş. Yetki var, ama sorumluluk yok. Suç var, ama üstüne alan yok. Beraber yol yürünmüş, kurumlar paylaşılmış, zengin olunmuş, günahın tövbesi dışında, siyasi bedeli yok.
'TESLİM ETMEYİZ' HAFTANIN GAFIYDI: Buradan iktidara seslenmek istiyorum; milletimiz bunu görmüyor mu sanıyorsunuz? Türk Milleti gerçeği, tüm çıplaklığıyla görüyor. Gördüğü için de, ilk sandıkta sizi uğurlamaya hazırlanıyor. Siz istediğiniz kadar duymazdan gelin. İsteseniz de, istemeseniz de, o gerçek artık, Türkiye’nin dört bir yanında konuşuluyor. Türkiye’nin dört bir yanında, artık Millet Bizi Çağırıyor! Aziz milletim; çaktırmamaya çalışsa da, aslında bu gerçeği, Sayın Erdoğan da görüyor. İşte tam da bu gerçeğin telaşıyla, her hafta, yeni bir gafın altına imza atıyor. Bu haftanın gafı, 2 gün önceydi. Kendisi yine, çıktığı bir kürsüde dedi ki; “Memleketi bunlara teslim edemeyiz.” Aynen böyle dedi. Arkadaş devleti teslim aldığını sanıyor ya, seçim kaybedince de, teslim edeceğini düşünüyor. Şu zihniyete bakar mısınız? Şu gaflete bakar mısınız? Bak Sayın Erdoğan; iktidar olmak, milletin verdiği bir yetkidir, ve bu yönüyle bir bayrak yarışıdır. O nedenle, iktidar teslim edilmez, devredilir. Millet, sandıkta kararını ortaya koyar ve iktidar da, o karara göre devredilir. Millet işareti verdiğinde, bu iş biter. Hiçbir güç, o yüce kararın üzerinde değildir. Yani, sen ve küçük ortağın, beğenseniz de, beğenmeseniz de, demokrasilerde esas olan, milletin iradesi ve milletin kararıdır. Ama eğer, millet iradesiyle probleminiz varsa, eğer aklınızdan, başka bir şeyler geçiyorsa, benden sana tavsiye, çok uzaklara gitme, yakın tarihimize bak. Millet iradesinin, nasıl bir sel olduğunu, nasıl önünde hiçbir engelin tutunamadığını, açıkça görürsün. Sayın Erdoğan; ez cümle; günü geldiğinde, Türkiye’yi kimin yöneteceğine, sen değil, milletimiz karar verecek. Ve o karar verildiğinde, sen de, aynı senden öncekiler gibi, yapılması gerekeni yapacak, ve elinde çiçeklerle iktidarı devredip, senden sonra gelene, görevinde başarılar dileyeceksin. Bu kadar basit. Bunu böyle bil, aklını başına al!
YÖRÜKLÜK ÜRETİM KÜLTÜRÜDÜR: Doğamıza, topraklarımıza, değerlerimize, kültürümüze, çocuklarımıza, sahip çıkmak zorundayız. Ama maalesef, bu gerçeğin bilincinden çok uzak olan bu iktidar, son zamanlarda, bir kültür mirasımızı daha, yok etmekle meşgul. Ne diyordu Gazi Mustafa Kemal Atatürk; “Torosların tepesinde, bir Yörük çadırı görebiliyorsanız, dumanı da tütüyorsa, hala umut var demektir.” İşte o Yörük çadırları, bu günlerde maalesef ağır bir tehdit altında. Yörüklük, göçebelik veya konar-göçerlik, bizim kadim kültürümüzdür. Tarihimizdir. Anadolu coğrafyasında yerleşmemizi, ve bu coğrafyada, kendimize yer edinmemizi sağlayan, üretim biçimimizdir. Yani bu yönüyle Yörüklük, aslında bir üretim kültürüdür. Yazın dikine yaylalara doğru, kışın tersine platoya doğru bir yolculuktur. Bir yaşam biçimidir. Ama ne yazık ki, Yörüklüğü de, Yörükleri de ve onların üretim biçimi olan, konar-göçer yaşamı da yok ediyorlar. Yörüklerin, sürüleriyle birlikte yaptıkları, o geleneksel yolculuğa bile, tahammül edemiyorlar. Karşılarına, jandarmayı, zabıtayı çıkarıyorlar. Mera parası, orman parası, toprak bastı parası derken, karşılarına her türlü engeli çıkarıyorlar. Bırakın sahip çıkmayı, yollarını kesiyorlar. Daha 20-25 yıl önce, yüzlerce aile, o yolları, 30-40 bin hayvanlık sürüleriyle gidip geliyordu. Bugün ise, 20-30 aile, az sayıda hayvanıyla baş başa kalmış durumda ama buna rağmen, bir de yolları kesiliyor. Afyon’da dinleme imkanı bulduğum, Sarıkeçililerin durumu buna çok açık bir örnek. Maalesef, 20 göçebe ailenin yolculuğunu bile düzenlemekten aciz, bir çapsız yönetim anlayışıyla, karşı karşıyayız. İşin en acı tarafı da ne biliyor musunuz? Yörüklüğün, yani “Konar-göçer hayvancılık ve yaylacılık kültürünün”, egemen yurdu Anadolu’yken, İtalya, Yunanistan ve Avusturya, kendi ülkelerindeki konar-göçerlik kültürünü, UNESCO’nun “Somut Olmayan Kültürel Miras” listesine eklediler. Biz ne yaptık? Biz maalesef, 2008’den beri olan biteni ancak seyrediyoruz. Türkiye, 2008 yılında müracaat etmesine rağmen, Yörüklerimiz bu listeye hala girebilmiş değil. Yani; el oğlu, kendi kültürünü yaşatmaya çalışırken, biz, binlerce yıl önce, atalarımızın gördüğü gerçeği bile göremiyoruz. Böylesine köklü bir kültürel mirasımızı, ısrarla yok ediyoruz. Oysa, doğusundan batısına, bu coğrafya, küçükbaş hayvancılık coğrafyasıdır. Anadolu’nun otlakları, yaylaları, yaylakları, mera hayvancılığı için çok uygundur. Anadolu, Palandöken’den, Çaldıran’a, Bulanık ve Iğdır Platosundan, Yüksekova’ya; Banaz’dan Ermenek’e, Antalya’dan Muğla’ya, küçükbaş hayvan sürülerinin dolaştığı, yaylacılığın kadim üretim biçimi olduğu, muazzam bir coğrafyadır. Ama görüyoruz ki, Sayın Erdoğan hala meselenin farkında değil. O nedenle, buradan Yörük kardeşlerime seslenmek istiyorum: İlk sandıkta milletimizden yetkiyi alıp, size hak ettiğiniz değeri göstereceğiz. Bundan şüpheniz olmasın.
YAYLALAR KUPON ARAZİ DEĞİLDİR: İşe, 13 yıl önce UNESCO’ya yapılan başvuruyu, sonuçlandırarak başlayacağız. Sonra; yaylak, kışlak ve otlakların konuşlanma alanlarını, “Kırsal Turizm” bölgesi ilan edeceğiz. Bu alanların yakınlarına, yerel ürün pazarlama çadırları kuracağız. Mobil mekânlar oluşturacak, günlük ziyaretler düzenleyeceğiz. Böylece, çocuklarımıza ve gençlerimize, Yörük kültürünü ve üretim tarzını, yerinde gösterip, öğreteceğiz. Göç yollarının haritasını çıkarıp, tescilleyecek ve kamusal güvenliklerini sağlayacağız. Göç yolları üzerindeki, kamuya ait hazine arazilerini, mera ve otlakları, oba oba tahsis edeceğiz. Kiralama giderlerini, üretimlerine göre, puanlama sistemiyle karşılayacağız. Göç yolu ve süresi boyunca, oba, nüfus ve sürü kriterlerine göre, veteriner hekim, teknisyen, sağlık ve eğitim gibi konularda, mobil hizmet üniteleri kuracağız. Bu hizmetleri, son konaklama yerlerinde düzenli olarak, haftalık periyotlar halinde sürdüreceğiz. Mobil süt sağım üniteleri tahsis edeceğiz veya kiralayacağız. Hayvanların, dış parazitlerden korunması için, seyyar havuzlar tahsis edeceğiz. Bulaşıcı ve ölüme yol açan hastalıklara karşı, aşılarını yapacağız. Yol boyunca, ihtiyaca göre, temiz içme suyu, mobil tuvalet, banyo, kitaplık ve internet erişimi sağlayacağız. Seyyar Güneş Enerji Sistemleri tahsis edeceğiz veya kiralayacağız. Yörüklerimize, konar-göçerlere hedefler verecek, hayvancılığı geliştiren, verimliliği artıran ve sistemde kalma sözü verenlere, kırsal kalkınma destekleri sağlayacağız. Böylece piyasaya uygun ürün üretilmesini teşvik edeceğiz. Ayrıca; Yörük çocuklarımızı burslu okutacak, eğitimden uzak kalmalarına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Tarım Meslek Liseleri için, ek puan vereceğiz. Üretimde kalmak isteyen gençlerimize, kendi üretim işletmelerini kurabilecekleri, sermaye desteği sağlayacağız. Sayın Erdoğan; yaylalar, meralar, sandığının aksine, rant devşirilecek kupon araziler değildir. 3-5 müteahhidin çöküp, taş kaya çıkaracakları, maden açacakları yerler, hiç değildir. Yaylalar, Yörüklerimizindir. Konar-göçerlerindir. Keçilerindir, koyunlarındır. Senin işin, Yörüklerimize sınır çizip, bu kadim kültürü öldürmek değil, tam aksine yaşatmaktır. Sen onlara sırtını dönmüş olsan da, biz geldiğimizde, Toroslarda tüten o dumanın sönmemesi için ne gerekiyorsa yapacağız.
ETTE REFERANS FİYAT İLAN EDİN: Mübarek Kurban Bayramı yaklaşıyor. 900 bin büyükbaş, 3 milyona yakın küçükbaş hayvan kesiliyor. Böylece 325 bin et tüketime sunulmuş oluyor. Yıllık et tüketimimizin 4'te 1'i Kurban ibadetimiz üzerinden sağlanıyor demek. Vatandaşlarımızla dertleşirken önce sağlam kızıyorlar, sonra aldığım cevap Kurban'dan Kurban'a oluyor. Kurban Bayramına özel bazı önerilerimiz var. Et ve Süt Kurumu'na seslenmek istiyorum; referans fiyat ilan edin. Üreticinin elinde kalan hayvanları alacağınızı taahhüt edin. Tüm büyükşehir ve il belediyeleri, besicilere ve hayvanlara konfor sağlayın, yem yardımı yapın. İhtiyaç sahiplerine ve gıda yardımı yaptığımız insanlara burada üretilen etleri taze olarak dağıtın.
RİZELİLİK KÜRSÜDEN ÜFÜRMEKLE OLMAZ: Tarım Bakanı ve patronu zenginliklerimizin peşkeş çekilmesine seyirci kalıyor. Bir ay sonra fındıklar toplanacak. Yüzbinlerce vatandaşımız tüm dünyadaki fındığın yüzde 70'ini üretecek. Yıllardır fındık ihraç gelirimiz 1,5-2 milyar dolar arasında gider gelir. Fındık üreticisine her yıl yeni endişeler yaşatmaktan geri durmuyorlar. Sayın Erdoğan'a seslenmek istiyorum; taban fiyatı açıklanmasında gecikilirse kayıp büyük olur. Maliyeti 22 lira 80 kuruş, bu yıl için kilo başına 35 lira uygun olacaktır. Bu fiyat hem piyasaların, hem emeğin hem de dünya devi olmanın hakkıdır. Rizelilik kürsüden üfürmekle olmaz, Karadenizlileri ezdirmemekle olur.
ERDOĞAN PARACIKLARIN PEŞİNDE: (Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Çin lideriyle görüşmesi) Yanlış olmasın, Türkiye'dekini değil orijinalini aramış. Görüşmede Uygurlara yapılanlara dair bir şey var mı, yok. Evin erkeğinin, oğlunun ucuz işçi olarak çalıştırıldığı, o evlere hangi erkeklerin yerleştirildiği, o Müslüman kadınların Çinli erkeklerle yaşama zorunluluğu var mı, yok. Sayın Erdoğan alçaklık yapanların kuruluş yıldönümünü kutlama peşinde. Vicdanı olan herkes soykırımı kınarken, Sayın Erdoğan paracıkların peşinde.
ADAYIMIZ 13. CUMHURBAŞKANI: Milletimiz bize muhalefet görevi verdi. Yorulmadan milletimizi dinliyor, ayakkabılarımızı eskitiyoruz. Dünyada hiçbir demokraside iktidar, muhalefete enflasyondan, faizden bahsetme demez. Garantili inşaatlara, müteahhitlere sus demez, diyemez. İşte bu gerçekleri yüzlerine vurdukları için muhalefet daha az konuşabilsin diye AK Parti Meclis iç tüzüğünde değişiklik yaptı. Bir yandan arkadaşların bu acizliğine gülüyorum, diğer yandan memleketi düşürdükleri hale kızıyorum. Son torba yasada OHAL'in uzatılmasına dair bir madde kondu. Ayrıca, TMSF'nin el koyduğu şirketleri satma hakkı ortadan kalkıyor, bu şirketler yok oluncaya kadar TMSF'nin elinde kalacak. Bu iki konuya aşırı dikkat etmenizi istiyorum. Sen demokrasiye gıcık oluyor olabilirsin. Egemenlik kayıtsız şartsız şahsımındır da diyor olabilirsin. İstanbul seçimlerini hatırla. Gün olur o sandık milletimiz önüne gelir, yaptıklarının hesabını verirsin. Sayın Erdoğan ve arkadaşları Türkiye'yi yönetemiyor, Türkiye her geçen gün kaybediyor. Vatandaşlar yokluğa ve yoksulluğa mahkum ediliyor. İnsanlarımız artık bu iktidardan bıkmış. Millet bizi çağırıyor. O yüzden İYİ Parti her geçen gün büyüyor. Korkuları büyüdükçe yalanları ve iftiraları büyüyor. Ama çirkinlikleri büyüdükçe onlar küçülüyor. Milletimizden yetkiyi alınca Türkiye'nin uzun zamandır beklediği yönetim anlayışıyla tanıştıracağız. Ülkemizi yeniden düze çıkaracağız. Cumhurbaşkanı adayı kim olacak' diyorlar, rahat olun ağalar, stres yapmayın, yaşlı başlı insanlarsınız. Bizim cumhurbaşkanı adayımız Türkiye'nin 13'üncü Cumhurbaşkanı olacak, kesin bilgi yayalım. (HABER MERKEZİ)