Akşener: Demokrasiye geçişin yolu Cumhurbaşkanlığı’ndan geçer

"O GÜNDEN BU GÜNE MÜTHİŞ BİR GERİLEME VAR"

Akşener: Demokrasiye geçişin yolu Cumhurbaşkanlığı’ndan geçer


Akşener: Demokrasiye geçişin yolu Cumhurbaşkanlığı’ndan geçer

İYİ Parti lideri Akşener, Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasında çok büyük fark olduğunu dile getirerek, “Sayın Erdoğan'ın bizim partimizin tek başına girmesine yönelik iddialardan çok hoşlandığına eminim. Şahsi düşüncem, ortaklaşmanın, kimliklerimizi koruyarak parlamenter sisteme, demokrasiye geçişin yolunun Cumhurbaşkanlığını kazanmaktan geçtiğini düşünüyorum”

İYİ Parti lideri Meral Akşener, Habertürk TV'de Veyis Ateş'in moderatörlüğünde gazeteci Muharrem Sarıkaya ve Kübra Par'ın sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin Türkiye'ye iyiye götürmediğini öne süren Akşener, parlamenter sistem düşüncelerini yineleyerek şöyle konuştu:

Bizim ne yapmamız lazım. İyileştirmiş, güçlendirilmiş diyelim, diğer arkadaşlar güçlendirilmiş diyor. Hepimizin hedeflediği bir şey var, parlamenter sisteme geçiş. Oranın da arızalarını gidermeye gayret ettiğimiz parlamenter sisteme geçiş.

Akşener'e sorulan sorular ve yanıtları şöyle:

MUHARREM SARIKAYA: Siz seçim döneminde de burada dolaştınız. Daha önce de gelmiştiniz. O günle bugünün arasında fark ne?

MERAL AKŞENER: Benim için 'Batı'da seçilmiş, Güneydoğu'ya en fazla giden politikacı' derlerdi. Dostluklarımız, arkadaşlarımız var. O dostluklar siyasi ayrışmalar dahi olsa dahi bitmiyor. Ve fakat 24 Haziran'la bugünün arasında, bir de 2017'de referandumda da bu bölgede çok çalışmıştım. O günle bugün arasında müthiş bir ekonomik gerileme, acayip bir işsizlik var.

Midyat'ta ara sokaklarda esnafın durumu kötü, ana cadde üzerindekilerin durumu fena değil. Diyelim ki, giyim veya kırtasiye satıyorlar. Kırtasiyeyle ilgili zincir marketler sebebi ile müthiş bir şikayet var. Ağırlıklı olarak fiyatların arttığı, müşterinin alım gücü düştüğü yönünde. Kuyumcu Midyat'ta böyle Artuklu'da 'ölüyoruz' diyor kuyumcular.

KÜBRA PAR: İYİ Parti HDP arasında bir gerilim konuşuldu. Burada size yansıdı mı?

AKŞENER: Güneydoğu'da misafir olarak gördükleri kişilere karşı son derece saygılıdırlar. Hangi siyasi görüşte olursa olsunlar size zorla yemek, kahve ısmarlamaya çalışırlar. Sizi rencide edecek bir tavırla karşılaşmıyorsunuz. Ama Silvan'da 1960 doğumlu beyefendi yüksek sesle 'Makulde bulun, bizi konuş, kavgadan uzak dur. Bıktık, bıktık, bizi konuş' dedi. Bundan çok etkilendim. Viranşehir'de bir grup genç, hangi siyasi partiye yönelmişlerdir bilmiyorum.

Bu genç kızın girebileceği iş yok. Ağlayarak 'Mardin merkezden buraya geldim' dedi. 'Kızım nasıl geçiniyorsunuz' dedim. 'Babam emekli' dedi. Düşük bir maaş söyledi. Bir kuaför genç geldi. Ne kadar maaş alıyorsunuz diye sordum, 4 bin lira dediler. Evleri bin lira kira imiş. Ailede başka çalışan yok. 'Nasıl geçiniyorsunuz' dediğimde, 'Vallahi ayın yarısında maaş bitiyor' dedi. Aldığı para böyle bakıldığında çok da kötü değil. Herkesin gerilimli kavgadan bıkmış. HDP ile ilgili ne düşünüyorsunuz diye bana soran olmadı.

VEYİS ATEŞ: 'Sayın İmamoğlu'nun tweetine o tepkiyi verdiniz, biz burada zor durumda kaldık' diye bir şey söylendi mi? Partili kurmaylarınızdan şöyle bir tepki oldu mu?

"MİLLET İTTİFAKI İLE CUMHUR İTTİFAKI KARIŞTIRILIYOR"

AKŞENER: Altını çize çize anlatıyorum, vatandaş anlamış. Kürdü, Türkü anlamış. Ama kendini tırnak içinde kanaat önderi sayanlar anlamadan devam ediyor. Cumhur İttifakı'nın bileşenleri bizim partimizi sürekli bir sınava tabi tutuyorlar, hakaret ederek, çirkinlikler yaparak. Bana PKK'lı dedi daha ötesi var mı? Üsküdar'da ikamet ediyorum ben.

İçişleri Bakanı Üsküdar'da çıktı 'Karamollaoğlu ile Akşener Kandil'de evrak imzaladı' dedi. Bu üstenci, parmak sallayan, saygısız, çirkin tavırdan arkadaşlarımız rahatsızlar. Biz 24 Haziran'daki ittifakta Saadet Partisi, Demokrat Parti, CHP, İYİ Parti vardı. Bir karar beyan ettik, 'ikinci tura kim kalırsa onun arkasında duracağız' dedik. 31 Mart'ta teklifi götüren biziz. Saadet Partisi ayrı aday çıkarttı. Demokrat Parti her yerde aday çıkarttı.

Biz CHP ile birlikte gittik. Bizimle ilgili Iğdır ve Ahlat'la ilgili bizzat benim teklifimle aday çıkartmadık. Iğdır'da MHP'nin adayı, Ahlat'ta geçmişi MHP'li olan sonra AK Parti'ye gitmiş adayı destekledik. HDP bizim adaylarımızın bulunduğu her yerde aday çıkardı, biz de buna saygı duyduk. Balıkesir'de HDP aday çıkardı, oy aldı ve biz 9 bin 900 oyla büyükşehir kaybettik, saygı duyduk. Siyaset böyle bir şey. Millet İttifakı ile Cumhur İttifakı karıştırılıyor.

Cumhur İttifakı et tırnak, mezara kadar, kader birliği, bu duygusal ittifak. Bizimki rasyonel, proje bazlı, kurumsal kimliklerimizi muhafaza eden, et tırnak olmayan, seçmenin taleplerine uygun şekillenmiş, probleme çözüm önerileri birbirinden farklı olan iki siyasi parti. Bizi oranın tavır ve davranışlarıyla değerlendirildiği zaman olmuyor. Fikirler farklı olur, karşılıklı eleştiriler ya da itirazlar olduğu zaman dönülüyor 'Bunlar AK Parti'ye göz kırpıyor'.

PAR: Millet İttifak içinde görüş ayrılığı yaşadığınızda...

AKŞENER: Olabilir... Bakın sürekli diskur çeken kişiler var. Bir kesim var bize parmak sallayan. Kürtleri tanzim etmeye çalışanlar var. Daha liberal bir kesim. Sol liberaller de var, muhafazakarlar da var. Kürtlere parmak sallayan bir kesim var. Bu arada dönüp Kürtler'e 'sen ne düşünüyorsun' diyen de yok.

Sayın İmamoğlu meselesine gelince. Bizim partimizin bu dediğim alanlardan kaynaklanan yok efendim Libya'ya asker gönderilmesine 'hayır' diyorsunuz yine PKK'lı oluyorsunuz. İdlib'e asker gönderilmesine 'evet' diyorsunuz, 'göz kırpılıyor' deniliyor.

SARIKAYA: Size bu kadar rol biçilmesinin nedenini neye bağlıyorsunuz?

AKŞENER: Onu millete sorun. Sayın Buldan Fox TV'de benimle ilgili faili meçhulcü olduğumu; yani katil demedi de tarif etti. Eşinin öldürülmesinde azmettirici olduğumu söyledi. Genç bir kadın, hamile, eşi öldürülmüş. 1994. Ben 1996 10 Kasım'ında İçişleri Bakanı oldum.

O günkü İçişleri, Adalet Bakanı, Emniyet Genel Müdürünün kim olduğunu bilmesi gerekir. Genç bir kadınsınız, hamilesiniz, eşiniz öldürülmüş. O günün İçişleri Bakanı, Genelkurmay Başkanını, MİT Müsteşarı'nı, Başbakanını bilirsiniz. Çünkü onlardan eşinizin faillerini bulması için onlara gidersiniz.

ATEŞ: Yani hatırladığı ve bildiği halde...

AKŞENER: Bir şey demiyorum, bilmemesi çok yanlış. Meclis Başkanlığım döneminde MHP milletvekili olarak Selahattin Demirtaş Grup Başkanvekili olarak gündem dışı söz vermiştim. Bana 'niye söz verdiniz' dendiğinde, içtüzüğe göre sizin şehrinizle ilgili söz alma hakkınız var.

Bu çok önemli bir eylemdir. İçtüzüğe göre seçildiğiniz şehrin problemlerini anlatmakla yükümlüsünüz. Döndü bana dedi ki, 'İngiliz demokrasisine inanıyorsunuz' dedi. Ömrü hayatım boyunca 1 dakika sınıfa geç girmemişim. Kurallara uymaktan bahsediyorum.

HDP veya BDP veya o insanlar seçim yoluyla gelmişler mi? Seçilirken yargı müdahale etmiş mi? Hayır. Peki seçilmiş insanların o günden bahsediyorum, şehirleriyle ilgili sorunlarını Meclis'in gündemine getirme hakları var mı? Var. Şimdi bizim arkadaşlarımız bunu biliyorlar.

Arkadaşlarımız sayın İmamoğlu'nun genel başkanlarına 'faili meçhulcü, eşinin öldürülmesine azmettirilmiş' olarak söylenen sözlerden ciddi rahatsızlıkları oldu.

SARIKAYA: Siz İmamoğlu o tweeti atmasından biraz önce birlikteydiniz?

PAR: O tweetten haberdar olduğunuzda tepkiniz ne oldu? Kızdınız mı?

"SAYIN İMAMOĞLU BANA WHATSAPPTAN MESAJ ATTI"

AKŞENER: Ben şerbetliyim. Çok değer verdiğim siyasetçi 'sizi üzdüler' dedi. Ben de 'alışkınım' dedim. Siyasette özen göstermek gerekir, empati yapmak gerekir. Pervin Buldan hanımla ağaç dikmesine yönelik bizim partiden incitici cümle çıktı mı?

Hayır. Çünkü sayın İmamoğlu kimi davet edip etmeyeceğini, bizim kendisine diskur çekerek söylememiz mümkün değil. Biz siyasette saygıya inanıyoruz. İYİ Parti ne CHP'yi ne Saadet Partisi'ni incitecek, aslında Cumhur İtitfakı'nın paydaşlarını incitecek sözü davranışı bulamazsınız.

SARIKAYA: İmamoğlu ile son görüşmeniz tweetten 12 saat önceydi.

AKŞENER: Sayın İmamoğlu bana mesaj attı. Ama şimdi whatsapp mesajlarını söylersek ayıp olur.

SARIKAYA: Gönlünüzün alınacağı mesaj mıydı?

AKŞENER: Benim gönlümün alınmasına ihtiyacım yok. Sayın İmamoğlu CHP'nin mensubu olarak siyasi tutum ve davranışıyla ilgili orasının sorumluluğunda ama İstanbul'a hizmet konusunda bizim de ortak olduğumuz sorumluluk alanını temsil ediyor.

Ben kapı kapı zil çalıp sayın İmamoğlu'na oy verdim. Söz verdik, İstanbul'a en iyi hizmeti götürecek dedim. Bunu denetlemek hem hakkımız, hem sorumluluğuz. Biz 'küstüm ver misketleri' gibi durumumuz yoktur.

Arkadaşlarımız o tweeti hiç beğenmediler. Ben onlara da saygı duyarım.

ATEŞ: Burada kutuplaşmaktan hazzetmeyen eski merkez sağı hasreti çeken bir kitle var. Sayın Akşener de o kitleyi incitmeden, bu merkez sağı biraz daha genişletme niyeti içerisinde. Nasıl değerlendirirsiniz...

AKŞENER: Bize bir taciz var. Bir taraf öyle bir taraf böyle şeklinde. Ben o 9-10 milletvekillerinden olsaydım, toplardım arkadaşlarımı 'hadi istifa ediyoruz'. Bizim test edilmemiz uğruna sürekli gagalanan bir pozisyonda. İstifalar Meclis'te oylanır. Bakalım Cumhur İttifakı'nın büyüğü, küçüğü o istifaları Meclis'e getirirler miydi?

SARIKAYA: 1 yıldan fazla 56 vekilin ceza alma ihtimali var. Öyle bir durumda 3 ay içinde ara seçim sözkonusu olur.

AKŞENER: Bizim HDP'ye yönelik tutumumuz, tanımımız belli. Orada bir mesele yok.

PAR:Nedir tam olarak?

AKŞENER: HDP'nin PKK ile olan ünsiyetine, ilişki biçimine mesafe koyması gerektiğini, Türkiye'nin partisi olma yolunda yürümesi gerektiğini herkes söylüyor, biz de söylüyoruz. Bir pis ve çirkin dil var. HDP'nin ve PKK'nın dışında bir genel başkan yardımcısı HDP'ye oy veren 6 milyon insana beddua etti. Allah belanızı versin dedi. Bunun son derece yanlış olduğunu söylüyorum.

Özür dilenmesi gerekiyor o insanlardan. Ben Güneydoğu'yu çalışmış hocalardan birisiyim. Burada yaşayan, devletin yanında saf tutmuş, şehit vermiş, itilmiş kakılmış o insanlar olmasaydı nasıl bir Türkiye ile karşı karşıya kalırdık. Siyasi partilere oy veren seçmen şu veya bu sebeple oy verebilir ama seçmeni suçlayamazsınız. Oraya oy veren seçmen dönecek belki başka partilere oy verecek.

ATEŞ: Bu arkadaşlar yerine olsam istifa ederdim dediniz, neden?

AKŞENER: Bakalım Meclis'e gelip ne olacaktı? Bizimle ilgili genel bir parmak sallama meselesi var. Sayın Erdoğan oylar yetmiyor, bizi yanında istiyor. Bunu tahkir ederek yapan küçük ortağı var. Buna su taşınmaması gerektiğini söylüyorum, bu parmak sallamaya.

"MERKEZ MİYİZ, DEĞİL MİYİZ SEÇMEN TANIMLAYACAK"

SARIKAYA: Siz iki yıl boyunca Cumhur İttifakı'nın içinde olmam dediniz. Hala sizin üzerinizde bu kadar baskı olması, sizin politik duruşunuzdan mı kaynaklı?

AKŞENER: Biz milliyetçi, demokrat, kalkınmacı partiyiz. Mardin'de hangi siyasi partiye oy verdiğini bilemediğim babası bizi başka tanımlarken oğlu çok farklı pencereden bakıp bizden bir şey istiyor. 17 yaşında İbrahim diye bir genç vardı. '18'i doldurayım gidiyorum bu ülkeden, hayal kuramıyoruz' dedi. Ben ne yapmaya çalışıyorum, partim ne yapmaya çalışıyor.

20 Ocak 2020'de yola çıktık. Grup toplantısından çıktım, gazeteciler çevirdi. O gün farkında değilim. Sayın Erdoğan, sayın Kılıçdaroğlu'na bir şey söylemiş. Gazeteci kardeşim 'siz ne diyorsunuz' dedi. O gün karar verdim, bu değerler üzerinden kutuplaştırma. Bir diğer manivelası da HDP. Bu vatandaşın gerçek gündeminin örtüldüğü. İşsizlik, yoksulluk, pandeminin örtüldüğü siyaset etme biçimini reddediyoruz biz. Bunu örtme çabalarını elimizden geldiğince ortadan kaldırmaya çalışıyoruz.

Bugün onca dükkana girdim çıktım. Bir arkadaşımız bilinen AK Partililerden biri olduğunu söyledi. Seçmenin velinimetimiz olduğunu anladı. Merkez miyiz, merkez sağ mıyız, neyiz, bunu seçmen tanımlayacak. Makulün, gerçeğin peşinde olduğumuz, Kübra Hanım'ın derdi nedir diye baktığımız bir politik duruş ve dil var.

SARIKAYA: İdeolojik değil icracı bir dili savunuyorsunuz...

AKŞENER: Evet. İnsanlar geliyor anlatıyor, ekonomik kurmaylarım not alıyor. Arkadaşlarımız bunu çalışıyorlar. Ben o insanların önerisi olabilir bir şeyse kaynağı ile birlikte grup konuşmamıza koyuyorum. Sonra arkadaşlarımız soru önergesi veriyor, canlı tutmaya çalışıyorum.

Hatırlayın benim siyasette çömez olduğum dönemlerde ANAP-DYP yarışı vardı. DYP olarak gidersiniz, esnaf gezilir, çiftçi köylüye gidersiniz. Derler ki 'ahan da bu sözleri verdiniz, yerine getirmediniz, bir daha size oy yok' denirdi. Şimdi değerler üzerinden siyaset unutuldu, çözüm unutuldu.. 2002'de milletvekili seçildim. Muhtarları topladım. Tarım ve Çevre Bakanı'ndan randevu aldım. Ne kadar siyasi parti varsa ilçe başkanlarını da davet ettik.

Bakanlardan randevu alınmıştı. Abdülkadir Aksu Bey de gelmişti. Biz o problemlerin ve taleplerin takipçisi olduk. Şimdi aslında o iktidara yazdı. Eskiden muhalefet halkın avukatıdır, hükümet icraat yapar, onun zamanı doludur. Dolayısıyla siz problemleri alırsınız, AK Parti'nin belediye başkanı da bana ulaşabilir. Sonra yavaş yavaş kurbağanın ısıtılması gibi bu iş bitti.

ATEŞ: Dijitalleşen bu dünyada sizin tweetinizi beğenmek ile ya da size facebooktan bir şey yazmak yerine, sokağa çıktığınızda hala insanlar 'Meral hanım gelsin' mi diyor. Hala o açık kapanmış mı, yoksa insanlar 'beni dinledi'yi önemsiyor mu?

PAR: Kutuplaşmadan bıktılar, benim derdimi kim çözer diye bakıyorlar diyorsunuz. Siz önümüzdeki seçimlerde bu söylemle daha çok oy alacağınıza inanıyor musunuz, sahada ekonomi konuşarak. Son araştırmalarda muhalefet liderleri arasında sizce ekonomiyi kim çözer sorusuna en yüksek cevap 'hiçbiri' idi. Ekonomi konusunda 'İYİ Parti gelecek sorunlarımızı çözecek' mesajı verebildiğinizi düşünüyor musunuz?

AKŞENER: Yavaş yavaş gidiyor bu iş. Ekonomik kadrolarımızın oluşturduğu çözümlerin en azından dert sahipleri tarafından. İktidara diyoruz ki, 'Bu bir problem bunu çözmek için talep var. Şu yoldan çözebilirsiniz' diyoruz. Bunun duyulmaya başladığını biliyorum. Sizin kanalınız ve birkaç kanal dışında kendinizi ifade etmek konusunda bir perdeleme ile karşı karşıyayız. Bir taraftan topla tüfekle gelen propoganda bombardımanı var. Buna karşılık siz hala sövmeden, hakaret etmeden, iftira atmadan rasyonel tutum içinde gidiyorsunuz. Bu kolay bir şey değil, sabır istiyor. Ekonomik kadrolarımızı tanıdıkça biz yükseleceğimize inanıyoruz.

"98 MADDELİK PROGRAMIN 50 SAYFASI BAŞLIK VE GRAFİK"

SARIKAYA: Ekonomi programına baktınız mı bugün sayın Cumhurbaşkanının açıkladığı...

AKŞENER: Çok üst üste paketler açıldı. O paketlerin uygulanmasıyla ilgili derin sorunlar yaşadık. Sadece eleştirmek için söylemiyorum. Şunların da eklenmesi gerektiğini söylüyorum. Ekonominin patronu güvendir. Güveni sağlayacak olan demokrasi, hukukun üstünlüğü, adalet, şeffaflık, hesap verilebilirliktir. Dolayısıyla ben sayın Erdoğan'ın yaptığı açıklamanın ardından piyasaların satın almasını beklerdim.

Damat beyinki gibi bunu satın almadılar. Güvenle ilgili meselenin Türkiye'de oluşmaması ve sayın Erdoğan ve arkadaşlarına ekonomideki bakış açıları sebebiyle bu güvenin kalmadığı. Siz diyorsunuz ki, israfı önleyeceğiz. Daha yeni zarar eden THY pekçok lüks arabayı ihaleye çıkıp imzaladı. Kıbrıs'a gittiler 7 ya da 9 uçakla gidildi. Muhteremler hadi sığmadınız, iki uçak yetirdi. Bunlar vatandaş nezdinde önemli algılanan konular. Bir şey dikkatimi çekti.

BES'lerle ilgili mesele. Bireysel emeklilik sigortasının yayılacağı, güzel, harika. Bunun kaynağı olarak odaların, sandıkların, vakıfların, STK'ların elindeki kaynaklardan gideceği. Mesela Varlık Fonu'nu ortadan kaldırıyoruz hepsini Hazine'ye geçiriyoruz lafı beklerdim ama olmadı. 128 milyar dolarlık Merkez Bankası kaynaklarının nereye gittiğine dair söylenmesi gerekiyordu. 98 sayfalık metne üç ay bakanlıklar çalıştı. 50 sayfası başlık, resim ve grafik. Behemahal 2017'de bakın biz bu referandumda tek adam sisteminin geçmesi halinde siyasetin hükmünün kalmayacağını, bürokratik oligarşik yapının öne çıkacağını söyledik.

Karşıt olarak dendi ki uçacağız, ekonomik prangalar gidecek. 2 yıla yaklaşan Cumhurbaşkanlığı yeniden seçimi var. Önce Fuat Oktay'ın daha sonra sayın Erdoğan'ın itiraf ettiği gibi sistem götürmüyor. Bütün bunların iyi niyette olduklarını varsayarak, bu ucube sistem değişmeden bunlar uygulanamaz. 850 bin esnafın vergisini almayacağını söylüyor, gayet güzel ama zaten onlar vergi veremiyor ki. Biz her bir aileye kişi başına 500 lira para verin dedik.

Esnaf ve KOBİ'lerinde çalışan insan başına 10 bin lira 1 yıl ödemesiz, faizsiz nakit para verin dedik. Bu sistemin dönmesini sağlar. Pekçok şey söyledik biz. Kaynağı belirli yapıldığı zaman sistemin yürüyeceği setle geldik. Bir kısmı yapıldı, bir kısmı yapılmadı. Daha evvelkini damatla açıklamıştı. Eylem Planı bugüne kadar kaç tane açıklandı diye arkadaşlarıma sordum, daha cevabını alamadım, sayıyorlar. Pandemi zamanı bile dörde yaklaştı.

ATEŞ: Adalet Bakanı 15 Temmuz'u işaret ederek o günden bugüne terörle mücadelesini söyledi. Bu süreçle uğraşırken bazı yerlerde açıklar verilmiş olabilir dedi. Şimdi artık dönem açıklıyor demişti.

AKŞENER: Özeleştiriye yönelik bir adım yok. Biz hata ettik, özür dileriz beklemiyoruz. Yapılan yanlışların tekrarının olmaması gerekiyor. Bir adım atarsınız, hata olur, çalışırsınız hatayı tekrarlamazsınız. Bu bir zihniyet meselesi. Temeli Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'dir. Bir insanın herşeyi iki dudağı arasına bırakamazsınız.

AK Parti yöneticilerinin en küçük bir kıymeti harbiyesi yok. Saray hayatı böyle bir şeydir. Daron Acemoğlu'nu biliyorsunuz. Onun bir tespiti var Afrika ülkeleriyle ilgili. Sağ diktatörlerin karşısına Marksistler seçimle geliyor. Aynı saraya giriyorlar dil farklı yapılan eylem aynı. Sokaktan, vatandaştan koparsınız. Ben sayın Erdoğan'ın bazı cümlelerini görüyorum şoka giriyorum. Malatya'daydı zannediyorum.

Bir oda başkanı 'açız' dedi. Adamı zorla 'hayır ben şaka yaptım'a getirdiler. Şimdi oligarşik bir yapı oluştu orada. Kulis bilgileri alıyoruz, şube müdürleri gidip genel başkan yardımcılarına üst perdeden konuşuyor. Bunlar profesyonel. Beş altı yerden maaş alan kişiler. Kalabilmek için her türlü tutumu alabilecek konumda arkadaşlar. Bu bir paralel evren.

Siz Türkiye'deki bu ekonomik problemlerin d erinleştiği durumda görmezseniz, bilmezseniz, açıkladığınız Maliye Bakanlığı'nın diyelim bürokrasisi çalıştı, siz açıkladınız. Bunun takibini eskiden seçilmiş insanlar yapardı. Müsteşarlık ortadan kalktı, orada bir hafıza ortadan kalktı. Şimdi böyle bir sistemde burayı yönetmek durumunda olan tek bir adam var. Bu sürdürülebilir bir durum değildir.

PAR: Gelelim sizin önerinize. Açıklayacağınız programın içeriğinde ne olacak? Bir anayasa değişikliği gerektirecek. Millet İttifakı seçimi kazansa bile Meclis'te de çoğunluğu kazanması gerekecek ki sistemi dönüştürsün. Bunu nasıl aşacaksınız? Paketin içinde ne var? Ne zaman göreceğiz bunu?

SARIKAYA: Önerdiğiniz parlamenter demokratik sistemle CHP, DP, Saadet, Gelecek Partisi ve Deva'nın hazırlıkları var. Onların hepsinin birbiriyle uzlaştığını söyleyebilir misiniz?

"LANSMAN YAPARAK KAMUOYUYLA PAYLAŞACAĞIZ"

AKŞENER: Sayın Babacan bizi ziyarete geldiklerinde kendisiyle de görüştük. Muhalefette bulunan her siyasi parti çalışma içinde. Gelecek Partisi'nin hukuk üzerinden bir tasarımı var. CHP henüz bize gelen bilgi açısından söylüyorum, bizimle paylaşılmış bir durum yok. Deva Partisi'nin anayasa ve hukuk üzerinden üzerinden yürüyen. Biz bir sistem tasarımı yapıyoruz.

Anayasa'nın şu maddesi değişikliği vs. demiyoruz. Onlar anayasaya matuf olan konuları tek başımıza bizim önermemiz mümkün değil, toplumun birçok kesimin görüşünü almak durumundayız. Cumhuriyetin kuruluş aşamasında bir sistem tasarımı var. Danıştay nasıl olacak, Sayıştay, Yargıtay nasıl pozisyonda olacak. Meclis'in ağırlığı hangi sistem içinde olacak?

Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlığın pozisyonu ne olacak? Birçok arkadaşımız Senato'yu önermemiz lazım dediler. Kurmaylar bir araya gelecek, hukukçular biraraya gelecek. Deva ile konuştuk. CHP ile de benzer durumumuz var. Saadet Partisi ile bir irtibatımız olmadı. Biz vesayet odaklarının önüne nasıl geçebileceğimizi koyduk ortaya. Bunların her birini de kamuoyuyla lansman yaparak paylaşacağız.

ATEŞ: Biz ilkeler üzerinde proje üretiyoruz dediniz. Bu kadar bileşeni olan bir şeyde biraraya gelmesi zorluğu içermez mi?

AKŞENER: Olabilir. Ama proje bazlı geldiğinizde asgari müşterekler öne çıkar. Bu kadar siyasi yapı diyor ki, tek partili cumhurbaşkanlığı meselesi Türkiye'yi iyiye götürmüyor. Biz ne yapmamız lazım. İyileştirmiş, güçlendirilmiş diyelim, diğer arkadaşlar güçlendirilmiş diyor. Hepimizin hedeflediği bir şey var, parlamenter sisteme geçiş. Oranın da arızalarını gidermeye gayret ettiğimiz parlamenter sisteme geçiş. 2010 referanduma gidilmeden evvel Anayasa'nın değişiklikleri komisyona geldi.

Ben 82 Anayasası'nın nasıl hazırlandığını bilen bir insanım. 2010 değişikliği ile dünyanın en kötü şeyiymiş gibi ilan edilmesini sahtekarlık olarak gördüm. Muhafazakar insanlar, kanaat önderleri Evren'in etrafını çevirdiler ve o anayasa o insanların telkini ile hazırlandı. Ben yeni evliyim, abim MHP İl Başkanı. Sabahattin Zaim, Yalçıntaş hoca var, Birlik Vakfı da var işin içinde. Türk milliyetçiler, ülkücüler, MHP'liler, rahmetli Başbuğ hapiste.

Oy vermeyecek diye kanaat ortaya çıktı. Bu hocalar bizi İzmit'te sinemada topladı. Orhan Aldıkaçtı hoca çıktı elini kaldırdı 'Biz bu anayasayı Allah korkusuyla hazırladık, besmele ile yazdık, bir nesli ateistlikten kurtardık' Herhalde 25 yaşındayız o zaman. Şimdi benim eşim bu anayasanın din dersi üzerine çalıştı. Beraber oturuyoruz, aynı eve gelin gitmişim. Gıcık bir gelin tipi. Bu ruh hali içinde 82 anayasasının çok sert karşısında durdum. Lise öğretmeniyim. Evde herkes evetçi oldu. Kayınvalidem beni çok seviyor, 'evladım senin istediğin gibi yaptım' dedi. Şimdi geliyoruz 2010'a bunu Evren yazdı gibi oldu. Bu bir sahtekarlıktı.

Gittim Mehmet Ali Bey'e 'bunu yapmayın, yol su elektrik olarak size geri dönecek' dedim. Değerli arkadaşlara gittim söyledim. O anayasa değişikliği, yargıyı biz şöyle yapacağız diye muhtemelen düşünülmüştü oldu. O anayasa değişikliği olmasaydı 15 Temmuz kalkışması olmazdı. Bu tecrübeler ışığında dayatma ile yola çıkamayız.

Ne yargı ne başka vesayetin olmadığı, seçmenin tüm iradesinin yansıdığı, TBMM'nin hem karar alma mekanizmalarında hem seçmenin görüşlerini oraya yansıttığı sistem tasarımını biz yapıyoruz. Elbette eleştireceksiniz, katkıda bulunacaksınız. Allah'ın emri değil, tartışılacak tabii. Diğer muhalefet partilerinin de anayasa üzerinden yapılan değişikliklerinin üstü üste oturtulduğunda uyanlar alınır, uymayanlar üzerinde oturulup müzakere edilir.

PAR: Bir ortak metin çıkacak yani...

AKŞENER: Muhtemelen çıkar. Sayın Erdoğan'ın bu sistemin içinde yer almasını isterim. Biz demokrasiyi içselleştirmeye çalışan yapıyız. Arkadaşlarımız hazırladı, milletvekillerine, GİK'e sunuldu. Yeniden hukukçu milletvekillerimizle tekrar oturuldu ve sonuçta bir noktaya gelindi. Elbette eksiği, gediği vardır. Bu Allah'ın emri değildir. Ortak aklı çalıştıracağımız bir sistem. Bunun içinde keşke sayın Erdoğan'ın partisi olabilse...

ATEŞ: Aklınızda nasıl bir şey var?

AKŞENER: Biz bu ortaklaşma ile seçime gideceğiz. Seçmene diyeceğiz.

SARIKAYA: Karşınızda karizmatik bir lider var. MHP Lideri de 'Cumhurbaşkanlığı seçiminde desteğimi açıklıyorum' dedi.

PAR: Sayın Kılıçdaroğlu'na 'Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı kim olacak' dendi. 'Bizim için şahıslar değil sistem değişikliği önemli' dedi. Siz aday olur musunuz? İkinci turda ortak aday mı olur?

"CUMHURBAŞKANI SEÇİLMEYİ ELBETTE İSTERİM"

AKŞENER: 24 Haziran seçimlerini nerede eksik, nerede kusur, nerede iyi şeyler yapılmış çalışmış bir kişi oturuyor karşınızda. Partisi de çalıştı. Oradan 31 Mart çıktı. Kendimle ilgili konuşabilirim. Vatandaş bunu anlamış durumda. Çok net söylüyorum, bu kadar geziyorum. Kendi şahsıma yönelik buradan Cumhurbaşkanlığı postu, adaylığı çıkarmak gibi bir düzeneği çalışma davranışım yok.

Buradaki bütün insanlara, hepimize sorulsa 'Cumhurbaşkanı seçilmeyi ister misin'. Elbette isterim. Çok şereflidir. Ama elim o kadar iyi bir durumda ki. Çünkü adaylığa toz zerresi kadar çalışmam yoktur. Bir hedefi önünüze koyduğunuz zaman oraya varmak için herşeyi yok farz edersiniz. Bana düşen iş şu; mümkün olduğunca ülkenin önünü açacak, insanlara nefes aldıracak bir projeyi yönetmeye çalışmak. Onun için kim olur, kim olmaz gerçekten bilmiyorum.

Elbette benim de öznesi benim olmadığım yol haritası fikir uçuşturduğum bir alan, düşünce sistematiğim elbette var. Ama siyasetin çabuk tüketildiği dünyadayız biz. Bugün x kişisi çok iyiyse yarın y kişisi öne çıkabiliyor. Benim Türkiye'ye önerim şu olur; seçmenin karşılığı olmuş, 'bununla yol yürüyebiliriz' dediği bir arkadaşla yürümesi faydalı olabileceği şeklinde. Ama ben bunu ne sayın Kılıçdaroğlu, Karamollaoğlu, Babacan ve Davutoğlu ile görüşmedim. Bugünden konuşmanın doğru olmadığına inanıyorum.

ATEŞ: Sayın İnce 'asla Cumhur ittifakı ile işim olmaz' dedi. Sayın Özdağ'ın kuracağı parti ile Millet İttifakı'yla işim olamaz diye rezerviniz var mı?

SARIKAYA: Milletvekili adayı olmayı düşünür müsünüz?

AKŞENER: Ben Meral Akşener olarak bugünkü pozisyonumdan çok memnunum. Çünkü sıfır menfaat. Hiç olmayan bir iş oldu bizde. Parti genel başkanları, milletvekilleri olarak Meclis'e girerler. Benim milletvekili olmamam partiye zarar vermedi. Tam tersine Meclis grubunun çok daha aktif, özgür olmasına sebep oldu. Ben de vatandaşla, sokakla daha fazla haşır neşir oldum.

Bütün tahsilim parasız yatılı geçti. Hiç fakir olmadık hiç zengin de olmadık. Bir köyde doğmuşum. Karşınızda Meclis'te grubu olan bir siyasi partinin genel başkanı olarak oturuyorum. Çok üzgünüm, bugün Mardin'de dün Urfa'da gençlerden özür diledim. O beğenmedikleri Cumhuriyet'in benim gibilere sağladığı sosyal adalet, fırsat eşitliğinin bugün Mardin, Urfa, Eskişehir merkezde pekçok gencimize fırsat eşitliğinin tanınmadığı bir dünya düzeni ile karşı karşıyayız. Gerçekten ödemeye çalışıyorum. Elim çok serbest dediğim şey bu. İçimde kendimle ilgili pırpır eden bir şey yok. Masanın altında tekmeleşme yok.

ATEŞ: Sayın Özdağ için 'hayatta başarılar' dediniz. Ne hissediyorsunuz?

AKŞENER: İnsan üzülüyor. İstifa eden hiçbir arkadaşımın arkasından hakaret edici hiçbir şey söylemedim. Sayın Hayati Arkas 'gördüğüm lüzum üzerine istifa ediyorum' dedi. Hiçbir şey söylemedi. MHP'ye gitti. Bazı arkadaşlar en tumturaklı sözleri söyleyip AK Parti'ye geçenler oldu.

Sayın Özdağ'ın istifa ettiği andan itibaren inancım şu. İstifa tek taraflı irade beyanıdır, saygı duymak gerekir. Sayın İnce'nin ayrılmasıyla ilgili de incitici kelimem olmadı. O da bazı eleştirileri ortaya koyuyor. Bir yola çıktı, kendisine başarılar diliyorum. Sayın Özdağ'a da başarılar diliyorum. Vatandaş hepimizi tartacak.

PAR: Sayın Özdağ'ın parti kurmasından İYİ Parti oylarından kayıp olacak diye kaygılı mısınız?

AKŞENER: Sayın Özdağ 31 Mart projesine hayır diyen partimizde tek insandır. Bu projedir. İstanbul sayın Erdoğan'ı aşkı olduğu için özel projeydi bizim için. İstanbul alınamaz dendi ama alındı. 24 Haziran'da muhalif seçmen büyük hayal kırıklığına uğradı. 1. turda sayın İnce'nin alacağına inandı. 2. tura bile kalınamadı. Bu hayal kırıklığına, hayal kuramamanın ortadan kaldırmanın yolu İstanbul'un sandık yoluyla alınmasıydı.

Sayın Özdağ bu projeye karşı çıktı. Kendisi bunu gururla paylaştı. Söyleyeceğim şey şu; sayın Özdağ, partimizin Millet İttifakı'nın içinden ayrılması gerektiğini söyleyerek eleştirdi. Ayrılma faslının bir ayağı bu. Şimdi sayın Özdağ ve arkadaşlarının kuracağı parti anlaşılıyor ki ne Cumhur ne Millet İttifakı'nda olmayacak. Netice itibarıyla milletimiz teveccüh gösterirse yüksek oy alacaklar göstermezse almayacaklar.

SARIKAYA: Milletvekili olmayınca Cumhurbaşkanlığına aday olmanın yolu çok daha rahat.

AKŞENER: Ben olayım diye en küçük düzenek kurmuyorum, strateji yapmıyorum.

PAR: İstanbul formülü işe yaradı gelin bunu 2023'e uygulayalım diyorsunuz...

AKŞENER: Şu anda herkes yoluna gidiyor. Başka yeni partiler kuruldu. 31 Mart'ın Millet İttifakı ise sadece CHP ile İYİ Parti.

ATEŞ: Sayın Özdağ, sayın Akşener yeniden tasfiye çalışmalarına başladı dedi...

AKŞENER: Öyle bir şey yok.

SARIKAYA: Seçim Kanunu'nda düzenleme için çalışmalar başladı. Seçim barajının yüzde 7 veya yüzde 5'e indirilmesi. Hazine yardımı konusunda yüzde 3'ten yukarı çekilmesi hedefleniyor. Buna nasıl bakıyorsunuz?

"DEMOKRASİYE GEÇİŞİN YOLU CUMHURBAŞKANLIĞI'NDAN GEÇER"

AKŞENER: Biz parti olarak yüzde 5'in uygun olabileceğini konuştuk. Daraltılmış bölge ile ilgili arkadaşlarımızla yaptığımız çok derinlemesine olmasa da bazı endişeler oldu. Yüzde 5 uygundur üzerinde duruluyor. O yüzde 5'in ittifak içinde de aynısının olması gerektiği yönünde.

PAR: İttifak içi baraj olmamalı...

AKŞENER: Evet geçenki gibi olmalı.

SARIKAYA: Hazine yardımına nasıl bakarsınız?

AKŞENER: Hazine yardımı yüzde 3. Onun üzerine hiç düşünmedik.

SARIKAYA: Siz yardım alıyorsunuz bildiğim kadarıyla.

AKŞENER: Tabii grubumuz olduğu için.

PAR: Kimileri üçüncü ittifak ortaya çıkacak diye iddia ortaya atıyorlar. Siz en başta diyordunuz ya, ne hamle yapsak iki taraftan bakılıyor dediniz. Üçüncü ittifak iddialarına nasıl bakıyorsunuz?

AKŞENER: Cumhur İttifakı ile bizim aramızda çok büyük fark var. Hayata bakışla, siyasete bakışa kadar. Sayın Erdoğan'ın bizim partimizin tek başına girmesine yönelik iddialardan çok hoşlandığına eminim. Şahsi düşüncem, ortaklaşmanın, kimliklerimizi koruyarak parlamenter sisteme, demokrasiye geçişin yolunun Cumhurbaşkanlığını kazanmaktan geçtiğini düşünüyorum.

SARIKAYA: Bölgede en çok yakınılan konulardan birisi de elektrik meselesi...

AKŞENER: Dicle Elektrik ve Dağıtım diye özelleştirilmiş şirket var. Verilen bilgiler üzerinden konuşacağım. Urfa, Mardin, Hakkari'ye kadar olan sistemde, oradaki şehirlerde çiftçinin gerçekten canı nasıl yanmış anlatamam. GAP bitmediği için sulama yok. Urfa'da hububat ekimi bitmiş, fıstık ve badem ekilir olmuş o güzelim tarlalara. Meyve ürününe dönmüş iş.

Hububat ekimi, pamuk ekimi bitmiş. Kuyu üzerinden sulama var. Burada da öyle, Urfa'da da öyle. Bu kuyuların çalıştırılması elektiriğe bağlı. Çiftçiye destek var hesaba yatırılıyor. Mesela destek geldi, o destek de özel bir şirkete borcu var diye alabilme hakkı verilmiş. Bir trafo var 10 çiftçi faydalanıyor, 8'i ödemiş 2'si ödememiş. Tümünü kesiyor. Çiftçi birbirine düşüyor. Tam da büyüme esnasında, o gün sulamadı mı kurur. Bugün borcu olmadığı halde elektriği kesilmiş çiftçi geldi. Kuyular üzerinden gelen elektriğin neye göre fiyatlama yapıldığı belli değil.

Fatura vermiyor. 325 bin lira elektrik parası gelen çiftçi var. Diyor ki, 'gübre, ilaç, hesap, kitap kişinin eline 50 bin lira para kalıyor. Gelsin benim canımı alsın' diyor. Bunun derhal üzerine gidilmesi lazım. Kaçak sebebiyle yüklendiği söyleniyor. Bunun üzerine gidilmesi lazım. Öncelikle davetiniz için teşekkür ediyorum. Habertürk ailesine en derin teşekkürü sunuyorum. Bizi sizlerle buluşturdu. İnşallah Türkiye'ni sorunlarını İYİ Parti'nin çözeceğini düşünüyorum. Bu zihniyetin değişeceğine inanıyorum. Teşekkür ediyorum.

KARAR