Akşener'den Erdoğan'a 'reform' cevabı: Kendi koltuğunu kurtarmaya çalışıyor
"KURT KIŞI GEÇİRİR AMA YEDİĞİ AYAZI UNUTMAZ"
Akşener'den Erdoğan'a 'reform' cevabı: Kendi koltuğunu kurtarmaya çalışıyor
Akşener partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yüklenerek, "Kendi koltuğunu kurtarmayı, bu millete reform diye pazarlamayı artık bırak Sayın Erdoğan!" dedi.
İYİ Parti lideri Akşener, Akdeniz'de Türk gemisinde yapılan aramanın, milli güvenlik meselesi olduğunu belirterek, "Alman fırkateyninin, Yunanlı bir komutanın yönetiminde, Türk bandıralı gemimizde yaptığı hukuksuz arama, bir anlamda sınır ihlalidir" dedi.
"Sanayici de onlardan öğrendi, ticaretle uğraşan da. Diplomatımız da onların tedrisatından geçti, gazetecilerimiz de. İşçimiz de öğrenci oldu, işletmecimiz de." diyen Akşener, bu ülkede ter döken, katma değer üreten, taş üstüne taş koyan her bir vatandaşın, mutlaka bir öğretmenin ışığından faydalandığını dile getirdi.
Akşener, bir öğretmen olarak içinde bulundukları zor şartlara rağmen Atatürk'ün kendilerine emaneti olan o kutlu sancağı dik tutan tüm meslektaşlarının gününü kutlayarak, "İyi ki varsınız." dedi.
Hazreti Ali'nin, "Bana bir harf öğretenin, kırk yıl kölesi olurum." sözünü anımsatan Akşener, şöyle konuştu:
"Ne muhteşem bir söz değil mi? Ama maalesef bu muhteşem sözden feyz alamayanlar, öğretmenlerimizi hep hor gördüler. Buradan iktidardakileri uyarıyorum, 'Kurt kışı geçirir ama, yediği ayazı unutmaz.' Öğretmenlerimiz de onlara reva gördüğünüz bu 18 yılı hiç ama hiç unutmayacak. Ay sonunu getiremediği için, ek iş yapmak zorunda kalışını, asla unutmayacak. Öğrencisiyle pazardaki tezgahının başında karşılaşınca, yüzünü saklayışını, asla unutmayacak.
İYİ Parti iktidarında, öğretmenlerin zincirlerini kıracaklarını belirten Akşener, "İktidara geldiğimizin ertesi günü, o sözleşmeleri yırtacağız. Atanamayan öğretmenler çilesine son vereceğiz. Öğretmenlerimizi hak ettikleri kadrolara kavuşturacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın." dedi.
AKDENİZ'DE TÜRK GEMİSİNDE HUKUK DIŞI ARAMA
Önceki gün Akdeniz'de yaşanan olayın, Türkiye için milli güvenlik meselesi olduğunu belirten Akşener, "Alman fırkateyninin, Yunanlı bir komutanın yönetiminde, Türk bandıralı gemimizde yaptığı hukuksuz arama, bir anlamda sınır ihlalidir. Çünkü uluslararası sulardaki bir gemi, bayrağını taşıdığı ülkenin toprağı kabul edilir." değerlendirmesinde bulundu.
Herhangi bir şüphe olması durumunda, yapılması gerekenin, Türkiye'ye bilgi verilmesi, Türk makamlarının da gerekli prosedürü çalıştırması olduğunu dile getiren Akşener, "Ne var ki tam aksini yapıp baskın yapmayı tercih ettiler. Bunu basit bir işmiş gibi geçiştiremeyiz. Hükümetten, uluslararası hukuktan doğan haklarımızın, hukukumuzun korunması için gerekli adımları atmasını bekliyorum." diye konuştu.
"ALMANYA VE FRANSA'NIN KARARI İNSAN HAKLARI İHLALİDİR"
Avrupa Türk Konfederasyonu'na bağlı derneklerin, Almanya ve Fransa'daki etkinliklerinin yasaklanmasını da kınayan Akşener, şunları kaydetti:
"Mesela Almanya'da yasalar gereği Avrupa Türk Federasyonu'na bağlı vatandaşlarımız, kendilerini 'vatansever' olarak tarif ederler. Toplantılarında, yaşadıkları ülkenin bayraklarını asmayı eksik etmez, yaşadıkları ülkelerin yasalarına ve geleneklerine saygı gösterirler. Avrupalı Türklerin bu zarif tutumlarına rağmen, Almanya ve Fransa hükümetleri, Türk Bayrağı'ndan rahatsız oluyorlarsa diyecek bir şey yok. Ancak bu kararların ardında başka hesaplar varsa şimdiden uyarmak istiyorum; medeniyetleriyle övünen her iki ülkenin bu kararı, her şeyden önce insan hakları ihlalidir.
Avrupa'da yaşayan Türklerin temel haklarını yok saymak, milletlerimiz ve ülkelerimiz arasındaki ilişkilere zarar verir. Hiçbir Avrupalı iktidar da Türk düşmanlığını iç siyaset malzemesi yaparak bir şey kazanamaz. Buradan ilan etmek isterim ki siyasi pozisyonları ne olursa olsun, Türk Konfederasyonu üyesi vatandaşlarımızın İYİ Parti olarak sonuna kadar arkasındayız."
Akşener'in konuşmasından satır başları:
14 GÜNLÜK KARANTİNA ÇAĞRISI
Kaybettiğimiz canlar bizim canımız ama görüyoruz ki iktidar hâlâ pansuman tedbirlerle durumu idare etmeye çalışıyor. Gelin en az 14 günlük bir karantina uygulayın. Aşı umuduna kadar Türkiye biraz rahatlasın bunu yaparken de işletmeleri ayakta tutacak destekler verin.
“TÜRKİYE, ÇOCUK POLİTİKALARI KONUSUNDA EN BAŞARISIZ ÜLKE”
Maalesef bu durum bir zihniyet meselesi. 19 yılın sonunda bu zihniyetin bizi getirdiği nokta çok açık. Dün biriken ne varsa sattılar, Bugün de geleceğimizi ipotek altına alıyorlar.
Dün zaten gitti, bugün zarardayız ve bu yönetim anlayışıyla, yarınımız da artık tehlikede. Ülkesinin geleceğini düşünen, ülkesini kalkındırmayı hedefleyen bir anlayış, öncelikle çocuklarına yatırım yapar.
Gelişmiş ülkelerde çocuk haklarının gelişmiş olmasının, çocuklara yatırım yapmaya büyük önem verilmesinin, temel sebebi işte budur. Atatürk'ün de, Cumhuriyet'in daha ilk yıllarında, çocuklarımıza ve gençlerimize büyük önem vermesinin sebebi de tam olarak budur.
Çünkü çocuklarını düşünmeyen bir zihniyet, geleceği inşa edemez. Ne yazık ki çocuklarımıza gereken önemi vermiyoruz. UNICEF'in 2020 raporuna göre, Türkiye, 41 ülke arasında, çocuk politikaları konusunda, maalesef en başarısız ülke.
Çocuklarımızın üçte biri, yoksulluk sınırının altında yaşarken, yalnızca yüzde 53'ü hayatından memnun. Bu oran Hollanda'da yüzde 90, Meksika'da yüzde 86, Hırvatistan'da yüzde 82. TÜİK'in verilerine göre; 5-17 yaş grubunda, çalışan çocuk sayımız 720 bin. Aralarında 5 yaşındaki çocuklarımız bile var. Resmi rakamlar böyleyse, gerçeğini siz düşünün.
"GELİN ŞU, 'FAİZ SEBEBTİR ENFLASYON SUNUÇ' SAÇMALIĞINI TERK EDİN"
İYİ Parti olarak, kurulduğumuz günden bu yana, bir uyarıda bulunuyoruz. Diyoruz ki; Gelin şu, “faiz sebeptir, enflasyon sonuç” saçmalığını terk edin. Yanlış teşhis, yanlış tedavi demektir. Hastalığı yenmek için, önce teşhisi doğru yapmak lazım. Ne var ki, Sayın Erdoğan hatada ısrar ediyor.
Fazla geriye gitmeye gerek yok, Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin başladığı Temmuz 2018’den bu yana Türkiye ekonomisinin, ekonomik göstergelerine göz atmak yeterli. Temmuz 2018’de, vergi gelirinin yüzde 10’u faiz ödemelerine gidiyordu. Bu bile, o zaman yüksek bir orandı ama, bugün, milletin bin bir zorlukla ödediği vergilerin, yüzde 20’si bir avuç faiz lobisine gidiyor. Yine Temmuz 2018’de, devletin iç ve dış borç toplamı, 1 trilyon liraydı. Bugün, 1,9 trilyon liraya ulaştı. Son iki yılda, yanlış borçlanma stratejisinin bütçemize maliyeti, 135 milyar lira oldu.
"DAMAT İNADI BİZE 135 MİLYAR DOLARA MAL OLDU"
Yani, Sayın Erdoğan’ın Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi ve damat inadı bize 135 milyar liraya mal oldu. Yani, pandemiyle mücadele için, bütçeden millete yapılan doğrudan yardımların 13 buçuk katı, ağaların dillerinden düşürmedikleri faiz lobisine fazladan ödendi. Çelişkiye bakar mısınız?... Bir yandan iki lafın birinde, faiz lobisinden şikayet ediyorlar, diğer yandan faiz lobisine en çok parayı kendileri kazandırıyorlar. Türk Ekonomisi, bu iktidar yüzünden, her yıl yurt dışına 15 milyar dolar faiz ödüyor.
"TÜRKİYE BU SİSTEMİ ARTIK TAŞIYAMIYOR"
Yine son iki yılda, bu ucube sistem ve beceriksiz yöneticiler yüzünden, Türkiye’nin uluslararası rezervleri, 70 milyar dolar eridi.Net rezervlerimiz, eksi 40 milyar dolar oldu. Yani cep delik, cepken delik…2017 yılı sonunda, kamu açığımız 56,2 milyar liraydı.2020 yılı sonunda, bunun 297 milyar liraya ulaşacağını, bizzat hükümetin kendisi söylüyor. Bütçe açığını, üç yıl içinde 5,3 kat artırmak, sadece beceriksiz yöneticilerle açıklanabilecek iş değil. Bu bir sistem sorunu. Bu sistem Türkiye’yi, Türkiye de bu sistemi artık taşıyamıyor. Nitekim, damat gidiyor, dolar düşüyor. Kayınpeder konuşuyor, dolar yine yükseliyor. İktidarın, küçük ortaklarıyla birlikte, ülkemizi soktuğu bu kısır döngü, Türkiye’yi daha fazla taşıyamaz.
"SENDE BAHSETTİĞİN REFORMLARI YAPACAK İRADE YOK"
Ne sende, bahsettiğin reformları yapacak, siyasi irade var, Ne ekibinde, bu reformları hayata geçirecek, nitelik var… “Adalette reform” dedin, ertesi gün, ana muhalefet partisinin lideri tehdit edildiğinde, sus pus oldunuz. “Ekonomide reform” dedin, ballı ihalelerle eşi dostu zengin etmeye tam gaz devam ettiniz. “Faiz lobisi” dedin, faizleri arttırdınız. “Döviz lobisi” dedin, merkez bankasının 100 milyar dolarını çöpe attınız. “Deprem yardımları” dedin, milletin parasını lüks konutlara harcadınız. “Vergide reform” diye verginin vergisini topladın, götürüp yandaşlarına hakkediş diye yatırdınız. “Sağlıkta reform” dedin, kamu hastanesi bırakmadınız. “Eğitimde reform” dedin, öğretmenleri mevsimlik işçiye çevirdiniz. “Bürokraside reform” dedin, memurluğu ekabir partililere peşkeş çektiniz. “Demokrasi reformu” dedin, tek adam rejimi kurdunuz.
Milletin derdi tencereyi kaynatmak, senin derdin sarayda sefa sürmek. Kendi koltuğunu kurtarmayı, bu millete reform diye pazarlamayı artık bırak Sayın Erdoğan!
"BENİ DİNLEMEZSEN DAHA BÜYÜK FAİZ ARTIŞLARI YAPMAK ZORUNDA KALACAKSINIZ"
Daha geçen hafta söyledim: “Bu faiz artışı ateş düşürücüdür, hemen tedavi başlamazsa, piyasa tekrar faiz artışı talep eder.” dedim. Ne oldu? Dün, doların tekrar 7,90’a kadar yükseldiğini gördük. Reform vaatlerinizin altının ne kadar boş olduğu, samimi olmadığınız, çok kısa sürede anlaşıldı. Kurda aşırı bir dalgalanma var. Bu da, piyasada fiyatın oluşmasını engelliyor. Geçen hafta dinlemedin, bu hafta tekrar söylüyorum. İnat etme, bu sefer sözümü dinle. Kalıcı adımları hemen atın. Beni dinlemezsen, daha yüksek faiz artışları yapmak zorunda kalacaksınız.
"EN BÜYÜK ÇÖZÜM PARLAMENTER SİSTEME GEÇMEKTİR"
Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Atılacak adımlar belli. Yüksek faizle, sıcak parayı ülkeye çekmeye yönelik politikalar, hiçbir zaman çözüm olmamıştır. İç ve dış siyasetteki en küçük dalgalanmada, piyasa daha yüksek faiz talep edecektir. Bu iktidar sayesinde Türkiye’nin sorunları yapısallaştı. Yapısal tıkanıklık, ancak yapısal müdahalelerle aşılabilir. Bu ucube sistemin bizzat kendisi sorun üretiyor.
En büyük yapısal çözüm, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nden vazgeçmektir. En büyük yapısal çözüm, İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçmektir.
"GARANTİLİ SÖZLEŞMELER GÖZDEN GEÇİRİLMELİ"
Salgının yeniden arttığı bu günlerde gelir kaybına uğrayan küçük esnafımıza, mutlaka, karşılıksız ve doğrudan gelir transferi yapılmak zorunda. Enflasyonun zaten yüksek olduğu, dış kaynak ihtiyacının aşırı arttığı bu ortamda, Türkiye, iç talep kaynaklı büyüme yerine, ihracat kaynaklı bir büyümeyi tercih etmek zorunda. Bunun için de ekonominin rekabet gücünün artırılması, iş ortamının iyileştirilmesi, güvenin yeniden tesis edilmesi şart. Döviz giderlerinin mutlaka azaltılması gerekiyor. Bunun için de, ithal malların, Türkiye’de üretimine yönelik adımlar atılmalı. Mesela, dövize endeksli, garantili inşaat işleri durdurulmalı, yapılmış sözleşmeler gözden geçirilmeli.
"BU MİLLET SANDIKTA TOKADI SANA VURACAK"
Sayın Erdoğan; hatırlar mısın, bir zamanlar derdin ki; ‘Biz manşetlerle vuruşarak geldik.’ Hey gidi hey! Nereden nereye… Zaman geçti, geldiğimiz noktaya bak…Senin devri iktidarında, bu sefer İYİ Parti, yalanlarla doldurduğunuz ekranlarla, yalanlarla doldurduğunuz gazete manşetleriyle vuruşa vuruşa geliyor. Geçmişte uğradığınız haksızlıkların, kat kat fazlasını, iyi ve cesur insanlara reva görüyorsunuz. Atılan iftiralara, söylenen yalanlara, bile bile, göz göre göre, çanak tutuyorsunuz. Ama unutma, tarih tekerrürden ibarettir Sayın Erdoğan… Bu aziz millet, geçmişte başka vesayetlere yaptığı gibi, bu kez de sandıkta, tokadı sana vuracak. Çünkü hiçbir vesayet, bu aziz milletten üstün değildir. Ve bu büyük millet, bunu unutan vesayet meraklılarına haddini bildirmeyi, çok ama çok iyi bilir.”
KARAR