Ali Babacan: Dini terminolojiyi hiç kullanmadım ki
Cuma namazına gideceğini söyledi.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, katıldığı canlı yayında soruları yanıtladı. 'İttifaklara nasıl bakıyorsunuz' yönündeki bir soruya yanıt veren Ali Babacan, "Şu an gündemimizde yok. Seçim şartlarında ittifak kararları alınır. Şu anda siyasi partimizin, siyasi kimliğimizin inşası ile meşgulüz. Şu aşamada ittifakları düşünürsek özgün kimliğimiz olmaz" diye konuştu. İstanbul Sözleşmesi'ne kategorik olarak karşı olmadıklarını söyleyen Babacan, "Netflix izliyor musunuz?" sorusuna ise "Partimiz kurulana kadar izliyordum, şimdi izleyemiyorum," yanıtını verdi. Babacan, Ayasofya ile ilgili bir davet gelmediğini, ancak gelseydi Cuma namazına gideceğini söyledi.
DEVA Partisi’nin teşkilatlanma aşamasıyla çalışmalarının büyük bir hızla devam ettiğini söyleyen Babacan, Türkiye’nin dört bir yanından yoğun ilgi ile karşılaştıklarını söyledi. Partisinin isminin kendileri tarafından verilmediğini söyleyen Babacan şu ifadeleri kullandı:
“Partimizin ismi de çok demokratik ve katılım şekliyle oluştu. 204 adet isim önerisi gelmiş bize. 15-20 kişilik komisyonumuz vardı. Listeyi kısalttık, sonra halkımıza tekrar sorduk. 200 binlik havuzun içinden seçilen örneklem yapıldı. Yaklaşık 10 kavrama indirdik, demokrasi ve atılım kavramı öne çıktı. Demokrasi ve atılımın kısaltılmışı ne olur derken bir arkadaşımız ‘Deva oluyor galiba’ dedi. Aslında partimizin ismi halkımız tarafından konuldu. Biz koymadık.”
İstanbul Sözleşmesi’ne kategorik olarak karşı olmadıklarını söyleyen Babacan, “Netflix izliyor musunuz, hangi dizileri izliyorsunuz?” sorusuna ise “Partimiz kurulana kadar izliyordum, şimdi izleyemiyorum,” yanıtını verdi.
Babacan’ın sorulara verdiği yanıtlar şu şekilde:
Babacan: Gelmedi
Nihal Bengisu Karaca: Gelseydi Cuma namazına gider miydiniz?
Babacan: Giderdim.
Deniz Zeyrek: Genelde siyasi partiler dava insanlarının yola çıktığı kuruluşlardır. Şimdi siz birbiriyle tanışmayan insanlar bir araya geliyor dediniz…
Babacan: İnsanlar gelecekte buluşuyorlar. Özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü.
Alçı: İnternet üzerinden partinizin çatısı altında çatı kurmak denince, partinizin karakteriyle ilgili tanımlamaktan öte herkese kapımız açık diyorsunuz. Kendini nasıl tanımlıyorlar?
Babacan: Sağ, sol, liberal, muhafazakar gibi terminoloji kullanmıyoruz. Daha önceki hayatlarında hangi ideolojide olduklarına bakmıyoruz. Hedefimiz aynı ise o hedef etrafında buluşuyoruz. Siyasi yelpazenin her kesiminden insanlar var ve hiç siyaset yapmamış insanlar var. Ülkemiz için kaygıları var. Karma heyetler bizim kurucu ekibimiz oluyor. İl yönetim kurullarında en az yüzde 50 hiç siyaset yapmamış insanlar olacak diyoruz. Geri kalan yüzde 50’nin yarısı başka partilerde siyaset yapmışlar olacak diyoruz. Şu anda CHP’den belediye başkanlığı yapmış arkadaşlarımız, AK Parti’de, HDP’de, ANAP, DYP’de siyaset yapmış arkadaşlarımız var.
Karaca: DEVA’da Ayasofya konusunda farklı yaklaşımlar oldu?
Babacan: Kendi politika üretme alanımız var. İç istişare mekanizmalarımız çalışıyor. Mesela Ayasofya, İstanbul Sözleşmesi’ni, Sosyal Medya Düzenlemesi’ni çalışan komisyonlarımız var. Bir de hükümetin bir anda açıkladığı kararlar var. Zaten iş olmuş bitmiş. Bundan sonrası yorumdur. Bu Ayasofya meselesi öyle. Arkadaşlarımızın arasında farklı görüşler var. Ayasofya konusunun çok iyi bir analizi yapıldı. Tarihi, kültürel, uluslararası ilişkiler açısından. Arkadaşlarımız farklı farklı görüşlerin olabileceğini söyledi. Ben Ayasofya’nın açılmasına hayırlı olsun dedim. Çok özel ve tarihi yapının, bu dokusunun da korunmasına vurgu yapan bir açıklama yaptım.
Karaca: Dokusunun korunmasıyla ilgili kaygınız var mı?
Babacan: Çok eski bir yapı. 5. ve 6. yüzyıldan gelen bir yapı. Hatta milattan önce olduğuna dair iddialar var. Ortak kültürel miras olarak korunması son derece önemli.
Alçı: Muhafazakar gençken sizin de rüyanız mıydı?
Babacan: Bizden bir önceki nesil için doğru, benden 10-15 yaş büyük nesil için. Kutuplaşmanın fazla olduğu dönemde üzerinde çok durulan bir konu imiş. Ayasofya’da zaten namaz kılınıyor idi. Orada hünkar kasrı var. Orada namaz kılınıyordu. Burada ana yapının içinde namaz kılınması meselesi kararı. Burada hükümetin sorunları örtmek için getirdiği olaylardan biri.
Zeyrek: Sizin Bakanlığınızda bu konu gündeme geldi mi? Şimdi siyasi bir karar olarak mı görüyorsunuz?
Babacan: Daha önce ‘Bu bir tuzaktır, bu bir oyundur’ ifadesi kullanıldı. ‘Biz böyle bir şey yaparsak dünyanın her yerindeki camilerin başına ne gelir, düşünüyor musunuz’ dendi. Benim hükümette olduğum dönem gündeme gelmedi açıkçası.
Zeyrek: Şimdi gelmesini neye bağlıyorsunuz?
Babacan: Türkiye’de sorunlar çok büyük, daha da büyüyor. Çalışan sayımızdan 2 milyon 600 bin kişi düşmüş.
Karaca: İçinden geldiğiniz mahalleyi öne çıkarmadan. Partinin dilinde muhafazakar, dini bir terminoloji kullanmama hassasiyeti çok göze çarpıyor. Böyle yapmak için çok fazla gerekçeniz olabileceğini biliyorum. Sizi tanıyan, kişiliğinizi, yaşam tarzınızı bilen insanlar size baktığınızda sahiciliğinizi riske atma gibi bir durum söz konusu olur mu? Çünkü Türkiye’de siyaset yapıyorsunuz.
Babacan: Ben siyasete 2001’de başladım. O günden bugüne yaptığım açıklamalara bakın. Dini terminolojiyi hiç kullanmadım ki. Ben aynı kişiyim. O kadar çok konuşmalarım var kayıtlarda. Açın bakın hepsine, bulamazsınız. Ben dinimizin kutsallarının günlük siyasette kullanılmasına toptan karşıyım, ben bunu yapmadım. Ben ticaretten geldim biliyorsunuz. Kendi değerleriniz, inançlarınızı hiçbir zaman ticarete yansıtmayız. Bakmayız Müslüman mıdır, başka bir dine mensup mudur diye. Neye bakarız? Dürüst olup olmadığına bakarız.
Zeyrek: 13 yıl bulundunuz. Özelleştirme ihalelerine yönelik çok ciddi eleştiriler var. Ben Türk Telekom’un satışını hala sıkıntı olarak görüyorum. Burada kazandıklarını dışarı kaçırıp, burada borç bırakıp gittiler. Bunu sadece bir sembol olarak söylüyorum. Köprü vesaire projeleri sizin zamanınızda yapıldı. Şu anda o model borç üretiyor. Geçmeyen araçların parasını ödüyoruz. Van, Hakkari, Kars’ta yaşayan biri vergileriyle Osmangazi Köprüsü’nden geçmediği halde geçiş ücreti ödüyor. Bunlar konusunda özeleşiri yapıyor musunuz? Şunu yapmasaydık iyi olurdu dediğiniz projeler var mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan Fazilet’ten ayrılıp AK Parti’yi kurduğu zaman ‘Milli Görüş gömleğini çıkardık’ demişti. Siz de AK Parti gömleğini ne zaman çıkaracaksınız onu merak ediyorum. Vatandaş üstünüzde AK Parti gömleğini görüyor.
Babacan: AK Parti derken burada partiler üstü ilkeler var. Gerçek anlamda demokrasi istiyor musunuz, gerçekten özgürlüklere inanıyor musunuz, gerçekten hukuk devleti olmak istiyor musunuz? O gün ben hangi ilkeleri savunuyorsam bugün de aynı ilkeleri, değerleri savunuyorum. Geçmişte 13 yıllık bakanlık dönemimde hiçbir bakanlık benim kadar sık sık ayrı düşmemiştir. Dikkat ederseniz o günlerde bir şeyler yapılıyor ama “Ali Babacan bu konuda konuşmuyorum” dedi diye haberler vardır. Herhalde hükümette iken en büyük meselelerde ayrı düşen tek kişi ben oldum.
Zeyrek: Hükümet faizleri düşürdük, doları kontrol altına aldık, işsizlik düşüyor, başarılıyız diye başlıklar atılıyor. Buna ne diyorsunuz?
Babacan: Otokratik rejimlere baktığınızda dünyada, güçlü bir propaganda mekanizması var. Şu anda Türkiye’de güçlü bir propaganda mekanizması oluştu. Bir sanal alem oluşabiliyor. Sosyoekonomik düşük seviyede insanlara soruyorlar, daha iyisini görmedikleri için kendilerini iyi hissediyorlar. Para olduğu sürece çark bir süre dönüyor. Ne zamana kadar? Kaynaklar bitene kadar. Türkiye’nin doğalgazı, petrolü olsa bu sistem uzun süre devam eder, tıpkı Asya’daki ülkelerdeki gibi. Ama kaynaklar eriyor. Biz çok kötü günlere hazırladık sistemi. Sağlam bir yapıyı oluşturduk. Hala onun mirası yeniyor. Bu miras yeme ifadesi hala etkili bir pozisyonda olan arkadaşımızın ifadesidir.
Karaca: Türkiye’ye ekonomik operasyon yapıldı mı?
Babacan: Ekonomik operasyonun en büyüğü akıl dışı, bilim dışı, irrasyonel ekonomi politikalarıdır. Bu kötü politika bile değil. Operasyonun en büyüğü kötü yönetimdir.
Ersoy: Sayın Erdoğan’ı yakından tanıyorsunuz.
Babacan: Eskiden tanıdığımız sayın Tayyip Erdoğan var. Ama şu anda şartlar ve çevresi değişti, bir de sayın Bahçeli de ortak. Teşkilatlanmalarda neden hızlı gidiyoruz olur da gelecek sene ilkbaharda seçim olursa hazırlıklı olmak istiyoruz. Her alanda ülkeyi yönetmeye hazır hale geliriz.
Ersoy: İttifaka nasıl bakarsınız?
Babacan: Şu an gündemimizde yok. Seçim şartlarında ittifak kararları alınır. Şu anda siyasi partimizin, siyasi kimliğimizin inşaası ile meşgulüz. Şu aşamada ittifakları düşünürsek özgün kimliğimiz olmaz.
Zeyrek: HDP’yi nerede konumlandırıyorsunuz?
Babacan: HDP şu anda hukuki meşruiyeti olan TBMM’de temsil edilen siyasi parti. Meşruiyeti olmasa TBMM’de olmaması lazım. Siyasi meşruiyeti sürekli olarak aşındırma çabası var iktidar tarafından. Ne olursa olsun halkın yüzde 10’undan oy almış partinin siyasi meşruiyetini aşındıramazsınız. Bu ülkeyi bütünleştirmez.
Alçı: Siz HDP ile ittifak yapar mısınız?
Babacan: Biz ittifakları hiç düşünmüyoruz.
Alçı: İstanbul Sözleşmesi’nin 3. maddesindeki kavramlara nasıl bakarsınız? Bu sözleşmeyi nereye koyarsınız? LGBT yürüyüşleri son dönemde yasaklanıyor? Ne dersiniz?
Babacan: İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi kapsamında yapılan sözleşme, Avrupa Birliği değil. Biz Avrupa Konseyi’ne tam üyeyiz. O yıl Davos’un en büyük panelinde panelistlerden bir tanesiyim. ‘Sizden bizim ders almamız lazım, Avrupa krizden kırılıp geçerken siz nasıl durdunuz’ diye soruluyordu. O yıl Türkiye’nin özgüveninin zirve yaptığı dönem. Bu anlaşma 2011’de yapıldı. Kadına şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesine dönük bir sözleşme. 2011’den 2016’ya kadar 5 yıl askıda kalıyor. Sonra bu sözleşmede şu mu vardı, bu mu vardı deniyor. Herkesin okumasını istiyorum bu sözleşmeyi. Yanlış yapmışız denilen ne var? İnsanı merkeze alacak şekilde bakmanız lazım. Tamamen kadın odaklı bir sözleşme. Her gün bir başka kadın cinayetiyle inanıyoruz, yazıktır, günahtır. Fakatı, aması yok bu işin. Yaşam tarzı şöyle böyle olabilir. Tersten okuduğunuzda yaşam tarzı farklıysa şiddeti hak ediyor diyebilir misiniz? İnsan insandır, hukuk karşısında herkes eşittir. Hayat tarzı farklı diye şiddete yumuşak bakan, kapıyı aralayan bir şey olamaz, akıllara durgunluk veriyor. Belli toplum kesimlerine Whatsapp gruplarına İstanbul Sözleşmesi’ni bağlamından koparıp anlatılıyor. Tabana farklı bir algı oluşturup, yine kutuplaştırıp yana mısın, karşı mısın ayrımlaştırıcı siyaset üzerinden.
Zeyrek: Bugün Basın Özgürlüğü Günü. Cezaevlerinde gazeteci var. Müyesser Yıldız, Barış Terkoğlu var. İlker Başbuğ ifadeye gitti. FETÖ ile mücadele ettiği söylenen iki general YAŞ’ta emekli edildi. Bir boşlama mı söz konusu. Aynı gazeteciler sizin de hükümette olduğunuz dönemde kumpas davalarında mağdur edilmişti. O dönem kişisel olarak ne düşündünüz?
Babacan: O dönem ister adı Ergenekon, ister Balyoz olsun. Nereye ne kadar nüfuz etmiş, yargı ne kadar bağımsız, özellikle hükümetin ilk yıllarında açıkçası o kadar farkında değildim. İlk defa şöyle bir şeyle karşı karşıya kaltık. 2001 krizi döneminde batmış bir banka ile alakalı uluslararası mahkeme vardı. Konu bizim kendi yüksek mahkememize gelecekti. Arkadaşlar bana ‘Üst mahkemeye gidersek, orada şu grup etkili, devlet olarak kaybederiz’ dediler. Yahu nasıl olabilir böyle bir şey! Sonradan kademe kademe farkına vardık.
Zeyrek: Basın özgürlüğü ile düşünceleriniz var mıydı o gün?
Babacan: O gün ne olduğunu anlamadık ki! Mesela Ergenekon kötü bir şeydi. Şimdi tarafsız bir yargı etkin bir hale gelmediği için işin aslını anlamak çok zor. (Kaynak: Habertürk)