Almanlar Erdoğan'dan ve Türk Okullarından korkuyor!

Volksstimme: Çocuklar okullarda Erdoğan sistemine bağlanacak

Almanlar Erdoğan'dan ve Türk Okullarından korkuyor!


Almanya'da açılması planlanan Türk okulları ve Thüringen eyaletinde aşırı sağla işbirliğinin yol açtığı siyasi kriz Alman basınından seçtiğimiz yorum konuları...

    10.02.2020 - Alman basınından özetler

Magdeburg kentinde yayımlanan Volksstimme gazetesi, Almanya'da Türk okulları açılmasına imkan tanıyacak yasal düzenlemeyi konu alıyor. Gazete, Türk hükümetinin Almanya'daki okulları hükümete yakın Maarif Vakfı üzerinden açmayı planladığına dikkat çekiyor:

"Türkiye şeffaf niyetleri olan, bu ülkedeki açık topluma saygı duyan bir partner olsa Almanya'da Türk okulları açılmasına diyecek birşey yok. Ama durum böyle değil. Ankara, okulları AKP'ye yakın Maarif Vakfı aracılığıyla açmak istiyor. Gitmek istedikleri yol belli: Okullar yoluyla Almanyalı ikinci ya da üçüncü kuşak Türklerin okul çağındaki çocuklarının da Erdoğan'ın otokrat ve milliyetçi sistemine bağlanması öngörülüyor. Türkiye Cumhurbaşkanı bu yolla Almanya'da siyasi nüfuzunu da artırmaya çalışıyor. Alman siyasetçilerin, açılacak Türk okullarında Alman yasalarının geçerli olacağını söylemesi saflık. Ankara okullarda eğitim verecek öğretmenleri seçebilecek ve seçimini sadakate göre yapabilecek. Bu, entegrasyonu engelleyen ve çatışma potansiyeli yaratan bir atmosfer oluşturmak için yeterli. Uzaktan AKP tarafından yönlendirilen okullar açmak yerine müfredatta Türkçe'nin güçlendirilmesi daha anlamlı olacaktır."

Almanya'nın Thüringen eyaletinde patlak veren ve federal siyaseti de sallayan kriz sürüyor. Eyalette yapılan parlamento seçimleri sonrasında Sol Parti, Yeşiller ve Sosyal Demokratlar hükümet kuracak çoğunluğa ulaşamayınca liberal Hür Demokrat Parti'nin (FDP) adayı, sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin ve Hristiyan Demokrat Birlik'in (CDU) desteğiyle başbakan seçilmişti. Bir partinin hükümet kurabilmek için aşırı sağcıların desteğini kabul etmesi büyük eleştirilere yol açtı ve FDP'li Thomas Kemmerich eyalet başbakanlığından istifasını açıkladı. Başbakan Angela Merkel'in partisi CDU, Sol Parti'yi desteklememe konusundaki ilkesinden geri adım atmıyor. Ancak kriz CDU merkezine de sıçramış durumda.

Neue Osnabrücker Zeitung'un yorumu şöyle:

"Yaşananlar, CDU'nun içinde Başbakan Merkel'in sığınmacı politikaları nedeniyle oluşan açık yaraları gün ışığına çıkardı. Özellikle de partideki muhafazakar kanat, liberal güçler tarafından 'AfD'nin Truva atı' olarak görülüyor. Muhafazakarlar ise Sol Partili Ramelow'un CDU oylarıyla başbakanlığa seçilmesini bir tabu olarak görüyor. Ramelow, vatandaşların saygı duyduğu bir isim olmasına rağmen Sol Parti, kendi içindeki aşırılıkçıları tolere ederek adı dikta rejimi ve Berlin Duvarı'ndaki ölümlerle anılan eski Demokratik Almanya Cumhuriyeti'ndeki SED partisinin halefi olmayı sürdürüyor. CDU Genel Başkanı Annegret Kramp-Karrenbauer, düşman cepheleri uzlaştırabilecek durumda değil. Parti içi barışı Friedrich Merz sağlayabilir mi? Thüringen'deki öfke dalgasının ardından muhafazakarların yeni bir başlangıca ihtiyacı var."

Stuttgarter Nachrichten'in yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

"Önümüzdeki yıl yapılacak genel seçimler öncesinde Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU), parti içi dengeleri netleştirecek bir nevi iç temizlik sürecine girişebilir. Kimse CDU'dan birdenbire Sol Parti'yi sevmesini beklemiyor. Kimse onlardan sosyal politikalardaki temel tutumu tamamen farklı bir partiyle koalisyona girmelerini de istemiyor. Ama alışılmadık zorunlu durumlarda sadece Thüringen'de değil diğer eyaletlerde de milliyetçi demokrasi düşmanlarının nüfuzunu asgariye indirmek için sınırlı işbirliğinin mümkün olabilmesi gerekir. Ancak her şeyden önce CDU'nun temel pozisyonunu netleştirmesi gerekiyor. Değerlere bağlı bir Hristiyan demokrat parti olarak kalmak mı istiyor yoksa Britanya ve Amerika örneğindeki gibi muhafazakar-popülist bir güç haline gelmek mi? Umulur ki parti mantık yolunda kalsın."

Bielefeld'de yayımlanan Westfalen-Blatt'ın yorumu ise şöyle:

"Thüringen'de yaşananlar, siyasette merkez sağın eksikliğinin nelere yol açabileceğini korkunç bir şekilde gözler önüne serdi. Eğer güya modası geçmiş olan ahlak, adap ve görenek gibi kavramlar tek bir hiçlik içinde eriyip gidiyorsa... Yasa dışı olmayanın meşru olacağı anlayışı yerleşiyorsa... Böyle bir durumda ortaya çıkacak zarar, kriz toplantılarıyla ve birkaç oynak açıklamayla giderilemez. İstifalar ve erken seçimlerle de. 5 Şubat 2020 tarihi ülkemiz tarihinde gurur duyulamayacak bir dönüm noktasına işaret ediyor..."

Deutsche Welle Türkçe