Almanya’da ölen Türk gençlerin aileleri

İntihar değil, çocuklarımız hedef seçilmiş olabilir

Almanya’da ölen Türk gençlerin aileleri




Almanya’da ölen Türk gençlerin aileleri: İntihar değil, çocuklarımız hedef seçilmiş olabilir

Karadavut ve Çokluk aileleri, Almanya’da eğitim gören, başarılı Türk gençlerini hedef alan bir oluşumdan şüpheleniyor. Alman makamlarının olayın üstünü örtmeye çalıştığını savunan aileler, Türk yetkililerden oğullarının ölümünün aydınlatılmasını istiyor

 

Dursun Karadavut ve Mert Çokluk'un şüpheli ölümü, ardında pek çok soru işareti bıraktı. Aileler çocuklarının intihar ettiğine inanmıyor / Kolaj: Independent Türkçe

Almanya’da eğitim gören 24 yaşındaki iki Türk genci, 2,5 ay arayla şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. 16 Temmuz’da Postdam’da Dursun Karadavut’un, 5 Ekim’de ise Nürnberg’de Mert Çokluk’un cansız bedenlerine ulaşıldı. Her iki gencin de intihar ettiği iddia edildi. Karadavut'un, kaldığı yurdun 5. katındaki balkondan atlayıp yaşamına son verdiği öne sürüldü. Ardında bir intihar mektubu bırakarak canına kıydığı iddia edilen Çokluk'un Nürnberg'deki tren garında bulunan cansız bedeninde ise darp ve işkence izlerine rastlandı. İki olayda da güvenlik kamerası kaydının bulunmaması dikkat çekti. Alman polisi iki gencin de intihar ettiği iddiasına yoğunlaşsa da bu durum ailelere hiç inandırıcı gelmedi. 

Independent Türkçe'nin ulaştığı Karadavut ve Çokluk aileleri, gençlerin intihar etmediğinde ısrarcı. Dahası, şüpheli ölümlerin ardında başka etmenlerin olabileceğine dikkat çekerek, Alman makamlarının bu ölümlerin üstünü örtmeye çalıştığını savunuyorlar. Eğitim sebebiyle Almanya’da bulundukları sırada hayatını kaybeden iki gencin ölümüne ilişkin aydınlatılmayı bekleyen pek çok soru işareti bulunuyor. 

Mert Çokluk’un babası Bekir Çokluk: Mektup oğluma zorla yazdırıldı, ben öyle hissediyorum

24 yaşındaki Mert Çokluk, Türkiye derecesiyle girdiği Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde (ODTÜ),  matematik ve elektrik-elektronik bölümlerinden mezun oldu. Nürnberg Üniversitesi'nde yüksek lisansını tamamlayan Çokluk, eğer ölmeseydi, birkaç gün sonra tez sunumunu yapıp Hollanda'da doktoraya başlayacaktı.

Mert Çokluk'un babası Bekir Çokluk, oğlunun ölmeden önce yazdığı iddia edilen intihar mektubunun kendisine daha yeni ulaştığını söylüyor. Aile, oğullarının mektubu özgür iradesiyle yazdığına inanmıyor:

Bize ‘Mert’in ölmeden önce yazdığı bir mektup var, babasına verilmek üzere’ demişlerdi, az evvel o mektup elimize ulaştı. El yazısı Mert’in mi değil mi tam emin olamadım. Kardeşine de sordum, benzediğini söyledi ama emin değiliz. Sanki Mert’in el yazısını benzetmeye çalışmışlar ya da Mert’e zorla yazdırmışlar. Bu çocuk sanki bunalımdaymış gibi mektup yazmış. Muamma. Zorla yazdırıldı bu mektup, ben öyle hissediyorum. Oğlum ODTÜ’de iki bölüm birden bitirmişti. Matematik bölümünde hep dönem birincisiydi. Elektrik-elektronik bölümünde de hep ilk 10’da olduğunu söylemişti. Bunalıma mı girdi, sıkıştırıldı mı, ne oldu bilmiyorum ama o mektubun zorla yazdırıldığına inanıyorum. Bir de kardeşinin küçükken yazdığı bir mektup vardı, anı olarak saklıyordu o mektubu Mert. Bu iki mektup çıktı.

“İntihar etse tezini hazırlarken ederdi, doktoraya kabul almış, sıkıntılarını atlatmış, neden intihar etsin?”

Oğlunun yüksek lisans tezini hazırlarken çok bunaldığını anlatan Bekir Çokluk, "İstersen bırak gel" dediğini anlatıyor: 

Mert bir yandan da Avrupa’nın en büyük Ar-ge şirketinde çalışıyordu ama tezi çok ağır olunca ‘Önceliğim tezim’ diyerek işi bırakt. Ben de ona 'Bunaldığında bırak gel oğlum, sen daha önemlisin, sonra gider devam edersin' diyordum.

Baba Çokluk, “İntihar edecek biri olsa, tezini yazarken ederdi. Tam tezini bitirmiş, sıkıntılarını atlatmış, doktoraya kabul almış. Neden şimdi intihar etsin?” diye soruyor. Mert’in bir gece önce abisiyle 70 dakikalık bir telefon görüşmesi yaptığını ve keyfinin yerinde olduğunu da sözlerine ekliyor:

Aşırı titiz bir çocuktu. Alman asistan, 6 ayda bitmesi gereken tezi 8 aya uzatmış. Mektupda Mert’in ‘Hayatım karardı, Almanların işkencesi gibi’ yazdığı iddia ediliyor. Mert o kadar başarılıydı ki, tezi uzamasa belki Oxford’dan bile kabul alırdı. Alman asistanın yüzünden 8 aya uzadı, başvuru yapmaya geç kaldı. Ama yine de doktoraya kabul aldı. 1 Kasım’da Hollanda’da doktoraya başlayacaktı. Bu çocuk niye intihar etsin? Nasıl olur? Bütün yazılımlarını tamamladı. 9 Ekim’de sunumu olacaktı. Heyet, Kasım 1’de Hollanda’ya başlayabilirsin diye garanti vermiş. Doktorasını garantilemiş. İntihar etse çok bunaldığı tez hazırlama döneminde ederdi. Doktoraya kabul almış, sıkıntılarını atlatmış, neden intihar etsin? Bir gece önce abisiyle 70 dakika güle oynaya konuşan çocuk, birden neden intihar etsin?

 

“Oğlum trenin önüne atlasa paramparça olurdu, hiç inandırıcı değil, saatler de tutmuyor”

Bekir Çokluk, görgü tanıklarının ifadeleri ile ön otopsi sonucundaki tutarsızlığa dikkat çekiyor:

Olayda kamera kaydı yok. Oradaki Başsavcı, Konsolosumuza Alman görgü tanıkları olduğundan bahsetmiş. İki makinist ile başka iki kişi, Mert’in kendisini trenin önüne attığını gördüklerini iddia etmiş. Hiç inandırıcı gelmedi, oğlum trenin önüne atlasa, paramparça olurdu. Ayrıca ayak parmaklarının birinde tırnağı sökülmüş vaziyette. İşkence görmüş, gasp edilmiş gibi bulgular var. Kaldı ki İstanbul’daki otopside Mert’in gece 03.30’da öldüğü tespit edildi. Olay yerindekilerin ifadelerine göre ise Mert’in sabah saat 7.40’ta trenin önüne atladığı söyleniyor. Söylenen saatler tutmuyor. Bir türlü aklım ermiş değil…

 

MErt Çokluk- haber.jpg

Alman basını, haberi polis ifadesine dayandırıyor ve intihar vakası ihtimali üzerinde duruyor / Fotoğraf: Independent Türkçe

"Deliller yok edilmek mi istendi?"

Mert'in cansız bedeninin bulunduğu Erlagez tren garında o gün yaşananlar da ortada bir tuhaflık olduğunun işaretçisi. Garda sabah saatlerinde yangın çıkıyor. Mert'in cansız bedeninin ortadan kaldırılmak istendiği, delillerin karartılmaya çalıştığı iddiaları var. Baba Çokluk, şu sözleri söylüyor:

Konsolosluk, bize 'İtfaiyenin amublansla birlikte olay yerine gitmesi normal bir durum'dur diyor. Ancak bizim, oradaki Türklerden edindiğimiz bilgiye göre o gün garda normal bir durum yok. Gardaki iki trenden birinde yangın çıkıyor ve etrafa köpüklü su sıkılıyor. Deliller mi karartılıyor? Yaşananlar hiç normal şeyler değil!

"Devletimiz bu çocukları koruyamayacaksa yurtdışına yollamasın, başka ailelerin canı yanmasın"

Bekir Çokluk, yetkililerden oğlunun ölümünün aydınlatılmasını istiyor:

Benim çocuğum gitti. Onu kaybettiler. Ne yediğimiz belli ne de ne yaptığımız. Dünyamız başımıza yıkıldı. Çocuğumuz geri gelmez ama başka Mertler bu duruma düşmesin, başka anaların babaların canı yanmasın, ailelerin dünyası kararmasın. Devletimiz bu çocukları koruyamayacaksa yurtdışına yollamasın. Yetkililerimiz bu durumla ilgilensin.

Mert Çokluk’un ölümüne ilişkin cevaplanması gereken sorular:

1) Mert Çokluk neden çok bunaldığı tez döneminde değil de doktoraya kabul edildiği, rahatladığı dönemde intihar etmiş olsun?

2) Görgü tanıkları Mert’in trenin önüne atladığını iddia ediyor. Trenin önüne atlasa paramparça olmaz mıydı? Trenin önüne atlasa boş trenin içinde cansız bedeni nasıl bulundu?

3) İstanbul’daki ilk otopsiye göre Mert Çokluk 03.30’da yaşamını yitirdi. O zaman 07.40’ta trenin önüne nasıl atladı?

4) Erlagez tren garındaki trenlerden birinde o sabah yangın çıktığı söyleniyor. Amaç Mert'in cansız bedenini ya da delilleri ortadan kaldırmak mıydı?

5) Mert’in üzerinde çalıştığı yazılım ve laptop neden hala bulunamadı? Gencin ölümünün hazırladığı tezle ilgisi var mı?

 

Mert Çokluk İHA.jpg

Mert Çokluk'un şüpheli ölümü 18 Ekim'de soru önergesiyle TBMM gündemine taşındı / Fotoğraf: İHA 

 

Dursun Karadavut’un kardeşi Esmanur Karadavut: Ağabeyim gözlüksüz önünü göremezdi ama gözlüğü odasından çıktı, balkona kadar yürüyüp intihar etmiş olamaz

Son dönemde Almanya’da yaşamını yitiren bir diğer Türk öğrenci de Dursun Karadavut oldu. 24 yaşındaki gencin yaşamını yitirmesi, kayıtlara şüpheli ölüm olarak geçti. Independent Türkçe, Dursun Karadavut’un ailesi ile Almanya'daki arkadaşlarına ulaştı. Otopsi sonucunu bekleyen yakınları, gencin intihar ettiği iddialarının asılsız olduğuna inanıyor. Mert Çokluk’ta olduğu gibi Dursun Karadavut’un ölümünde de yanıtlanması gereken pek çok soru işareti bulunuyor.

 

Necmettin Erbakan Üniversitesi Almanca öğretmenliği bölümü öğrencisi Dursun Karadavut, iki yıl önce eğitimine Erasmus programıyla Almanya’daki Postdam Üniversitesi’nde devam etti. Lisans eğitimini tamamlayıp yüksek lisansa başlamak üzere olan gencin cansız bedeni, kaldığı yurdun bahçesinde bulundu. Olay, Alman basınında “bir erkeğin intihar ettiği” iddiasıyla yer buldu. Ancak herhangi bir delil ya da ipucuna rastlanmadı. Dahası Alman yetkililer, olayın hemen ardından Karadavut’un yurtta intihar ettiği öne sürülen balkonu ve kaldığı odayı, güvenlik şeridine almadı. Yurttakilerin ifadesi de alınmadı. Güvenlik kamerası da yoktu, olaya şahit olanlar da. Kaldığı yurdun 5. kattaki balkonundan atlayarak yaşamına son verdiği öne sürülen Dursun Karadavut’un ailesi ve arkadaşları ise 24 yaşındaki gencin ölüm nedeninin intihar olmadığında ısrarcı. Alman makamlarının olayın üstünü örtmeye çalıştığını savunuyorlar. Karadavut’un ölümünü şüpheli bulan ailesi ve arkadaşları, yetkililerden olayın aydınlatılmasını istiyor. Kesin sonuç için otopsi raporunun tamamlanması bekleniyor.

Esmanur Karadavut: Alman makamları olayın üstünü örtmeye çalışıyor

Dursun Karadavut'un kız kardeşi Esmanur Karadavut, “Abim hayat dolu, başarılı, inançlı bir gençti. Yüksek lisansa başlayacaktı, idealleri vardı. İntihar ettiğine inanmıyoruz. Alman makamları olayın üstünü örtmeye çalışıyor” diyor. 24 yaşındaki gencin şiirlerinde hoşgörü, sabır ve kardeşlik mesajları verdiği de görülüyor.

“Yüksek lisansa başlayacaktı. İdealleri olan inançlı, hayat dolu birisi neden intihar etsin?”

Esmanur Karadavut, abisinin son derece mutlu, hayat dolu ve inançlı biri olduğunu anlatıyor:

Ağabeyim iki yıla yakın süredir eğitimi nedeniyle Almanya’da yaşıyordu. Postdam’da hem kursa gidiyor hem de haftanın iki günü çalışıyordu. Olay gerçekleşmeden bir gün önce -15 Temmuz Pazar günü- saat 10:30 civarında kendisiyle konuştuk. Her şey yolundaydı, hiçbir sıkıntısı yoktu. Zaten abim çok pozitif, hayat doluydu. Birisi sıkıldığında teselli eden bir insandı. Benden ve pek çok kişiden daha pozitifti. Whatsapp’tan konuşuyorduk kendisiyle. En son görüşmemizde de eğlenceli bir şekilde konuştuk, gülüştük ve telefonu kapattık. 16 Temmuz’da aradığımda abime ulaşamadım. Daha sonra whatsapp’tan attığım fotoğrafı da görmedi. Bir arkadaşıyla mesajlaşmış, Türkiye saatiyle 02:40’ta (Almanya saatiyle 03:40). Yüksek lisans öncesi hem dil kursuna gidiyor ve hem de bir yerde de dilini geliştirmek için 2 gün çalışıyordu. Almanca öğretmenliğinde başarılı bir öğrenciydi, Erasmus’u kazandı Necmettin Erbakan Üniversitesindeyken. Postdam Üniversitesi’nde lisans programını bitirdi, yüksek lisansa hazırlanıyordu. Hatta biletini bile almıştı, Kurban bayramına yakın tarihte yanımıza gelip bizi ziyaret edecekti. Maddi-manevi hiç problemi yoktu. Bizimle arası çok iyi, maddi sıkıntısı yok.

Dursun Davutoğlu ve Esmanur Davutoğlu.jpg

Abisiyle fotoğrafını paylaşan Esmanur Karadavut: Sanki bir çete var, Almanya’da yalnız yaşayan, başarılı Türk gençleri özellikle seçiliyor. Önce abim, şimdi de Mert Çokluk. Yetkililerden ricamızdır, lütfen bu işin peşini bırakmayın / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

17 Temmuz'da Postdam gazetesinde çıkan haberde bir kişinin yaralı şekilde bulunduğu, acil müdahalede bulunulduğu ancak vefat ettiği yazılmış.

 

 

Görsel: Postdam Gazetesi

 

“Yurtta kimsenin ifadesi alınmamış”

Dursun Karadavut’un kardeşi, yurttaki odalarda balkon olmadığı için orada kalanların ortak balkonu kullandığını anlatıyor. 5. katta kalan Türklerin, Esmanur Karadavut’a aktardığına göre olayın ardından Alman yetkililer, yurtta kimsenin ifadesini almamış, deliller de karartılmış:

Olayın ardından 5. kat kapanmamış. Hatta ağabeyimin arkadaşları, balkona çıkıp fotoğraf çekmişler. Oraların emniyet şeridine alınması gerekmez miydi? Nasıl herkes elini kolunu sallayarak, girip çıktı? Polis olaydan sonra abimin odasına çıkmış ama hiç kimseyi sorguya çekmemişler. Kamera da yok. Burası pansiyon olarak da kullanılan bir yurt, sadece öğrenciler kalmıyor. Giren çıkan belli değil. Bir Türk öğrenci, oradaki Türk dönerciye haber veriyor, o dönerci de bizim oradaki bir akrabamıza söylüyor. O da babama söylüyor. Abimin arkadaşları ısrarla konsolosluğu arayınca onların da olaydan haberi oluyor. Babamın kalp rahatsızlığı olduğundan, ona abimin öldüğünü yavaş yavaş anlattılar. Önce hastanede olduğunu söylediler. Vizemiz yoktu, Almanya’ya gidemedik, cenazeyi bekledik. ‘Buraya gelseniz de otopsi henüz yapılmadığı için bir şey yapamazsınız’ dediler, biz de o yüzden gitmedik. 3,5 aydır bekliyoruz, hala otopsi sonucu belli değil.

"Ağabeyimin odasında seccade açıkmış, namaz kılarken gözlüğünü çıkarırdı, odada biri ya da birileri bir şey mi yaptı?"

“Neden düştü? Balkonda korkuluklar var, biri mi itti? Bize anlatılana göre abimin boynu kırılmış, bu da şüpheli bir durum. Acaba odada biri ya da birileri abime bir şey yaptı da olaya intihar süsü mü verildi? Namaz kılarken gözlüğünü çıkarıyordu. Seccadesi açıkmış. İnsanın aklına her şey geliyor. Ben ayın 18’ini hiç unutmuyorum. Ailecek yıkıldık. 3,5 ay oldu ama hala ağabeyim yaşıyor sanıyoruz, öldüğüne inanamıyoruz.”

 

Balkon Postdam.jpg

Arkadaşları, Dursun Karadavut'un intihar ettiği öne sürülen balkonun güvenlik çemberine hiç alınmadığını savunuyor. Korkulukların yer aldığı balkondan çekilmiş bu kareyi gönderiyorlar/ Fotoğraf: Independent Türkçe 

"Ağabeyimin eşyaları bir ay boyunca gönderilmedi"

Ağabeyinin kavgalı olduğu birileri ya da sıkıntısı olmadığını anlatan Esmanur Karadavut, eşyaların bir ay sonra ellerine ulaştığını söylüyor: 

Kavgalı olduğu biri yok, olay gecesi zaten ders çalışıyormuş. Arkadaşları da inanamadı, ‘Dursun kesinlikle intihar etmedi’ diyorlar. Oradaki Yozgatlılar Federasyonu ilgilenmiş cenazeyle. Bize abimin eşyaları bir ay boyunca gönderilmedi. Konsolosluk önce bilet bulunamadığı, sonra da başka bahaneler üretildi. Ağabeyimin iki telefonu vardı, konsolosluğa soruyoruz ‘Telefonu, eşyaları incelendi mi?’ diye, ‘Bilmiyoruz’ diyorlar.

"Postdam ırkçı bir yer olarak biliniyor"

Olayın gerçekleştiği Postdam’ın "ırkçı" olaylarla da bilinen bir yer olduğunu anlatan Esmanur Karadavut, ağabeyinin ölümünün ardından tanık fadelerinin alınmadığını söylüyor:

Ağabeyimin kaldığı bölge Postdam, ırkçı bir yer olarak biliniyor. Ağabeyimin kaldığı yurt, pansiyon olarak da hizmet verdiğinden, giren çıkan pek belli değilmiş. En önemlisi ortada delil yok, çünkü olayın ardından 5. kat kapanmıyor, kimse sorguya çekilmiyor! Alman yetkililer hiçbir şey söylemedi, Alman polisi açıklama yapmadı, abimin hiçbir arkadaşına bir şey sorulmadı! Hala olayın şokunu atlatamadık. Başarılı ve zeki biriydi, birkaç dil öğreniyordu, belli bir başarısı vardı da oraya gitti. Maddi-manevi sıkıntısı yoktu. Hayat dolu bir insandı, şiirler okurdu, bu kadar hayat dolu bir insan, idealleri var, intihar etmiş olduğu doğru değil. Güçlü durmaya çalışıyoruz. Olaydan bir ay sonra abimin kullandığı telefonu gönderdiler. Ayak izi, parmak izi alınmadı. Arkadaşları gönderdi balkon fotoğraflarını, çünkü olay yeri şerit çekilir ama hiçbir şey yapılmamış!

"Önce abim Dursun Karadavut, şimdi de Mert Çokluk. Yetkililerden ricamızdır, lütfen bu işin peşini bırakmayın"

Düştüğünü ne gören var, ne bilen. Hiçbir görgü tanığı yok. Nasıl kimse bir ses bile duymaz? Türkiye saatiyle 02.40’tan (Almanya saatiyle 03.40) sonra kimse haber alamıyor. En son telefonda o zaman online olmuş gözüküyor. Sabah 09:30’a kadar kimse bir şey bilmiyor. Girişin yan tarafındaki yere düşüyor ağabeyim. Orada bir anaokulu var. Anaokulundaki öğretmen görüyor, hizmetliye haber veriyor. O sırada oranın saatiyle 09:30. Telefonuna ben baktım ama ne olduğunu bilmiyoruz ki, bir şeyler silinmiş de olabilir, odasının da kapısı açıkmış. Yerde seccade serili duruyor, abim inançlı bir insan. 1.80 boylarında tekvandoya gitmiş, sağlam, sportif bir çocuk. İki başarılı, azimli, Türk genci… Normalde benim ağabeyim gözlük kullanır, düştüğünde gözlük yokmuş! Namaz kılarken gözlüğünü çıkartıyordu, seccade de odasında açık vaziyetteymiş. Acaba namaz esnasında mı oldu? Biri gelip bir şey mi yaptı? Almanlar bizimle hiç iletişime geçmedi, bir polisle görüşebildik sadece, üstünde t-shirt'ünün olduğunu ve boynunun kırıldığını söylendi ve bacağınını sanırım...

 

Esmanur Karadavut, ağabeyinin kasten öldürülmüş olabileceğine dikkat çekiyor:

Sanki bir çete var, Almanya’da yalnız yaşayan, başarılı Türk gençleri özellikle seçiliyor. Önce abim, şimdi de Mert Çokluk. 3 ay arayla Almanya’da cansız bedenleri bulundu. Yetkililerden ricamızdır, lütfen bu işin peşini bırakmayın.

 

"Ağabeyime bir şey yapıp, intihar süsü mü verdiler?"

Fotoğraflarda hep gözlüklü olduğunu gördüğümüz Dursun Karadavut'un gözlüğünün hala sağlam olduğunu öğreniyoruz. Kardeşi, “Normalde gözlüğünü takar, derecesi yüksek. Ama gözlük odasında çıktı. Gece gözlüksüz neden çıksın? Nasıl balkona kadar yürüsün? Seccade yerde, gözlüğü odada, defterleri, kağıtları masanın üzerinde, ders çalışıyormuş. Çamaşırları yerli yerinde. Odasına birileri mi geldi de bir şey yapıp intihar süsü verdiler diye düşünüyoruz" diyor.

 

Dursun Karadavut'un gözlüğü.jpg

Dursun Karadavut'un taktığı gözlük, Almanya'dan gönderilen eşyaları arasından çıkmış. Ailesi ve arkadaşları, "Dursun odasından balkona kadar gözlüksüz yürüyemez" diyor / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Esmanur Karadavut, ağabeyinin Necmettin Erbakan Üniversitesi’ndeki hocalarının da “Dursun başarılı bir öğrencimizdi, öyle gitti oraya, intihar etmiş olamaz, bu durumu kabul etmeyin” dediklerini anlatıyor.

 

Dursun Karadavut’un şiirinden: Irk, renk, din, dil, mezhep, meşrep, tarikat demeden tüm insanları sevmeye davet ediyorum sizi

24 yaşında hayatını kaybeden Dursun Karadavut'un kendi yazıp seslendirdiği şiirlerde hoşgörü, sabır, tevekkül, birlik-beraberlik ve kardeşlik vurgusu öne çıkıyor. Bir şiirinde Karadavut, hayatın güzelliğine vurgu yaparken, bir diğerinde “Irk, din, dil ayrımı olmaksızın tüm insanları sevin” ifadelerini kullanıyor. Esmanur Karadavut, “Yazdığı şiirlerde bile hep sevgi, birlik, kardeşlik mesajları veren biriydi abim. İntihar ettiğine inanmıyoruz” diyor.

Karadavut’un yazıp seslendirdiği şiirlerden örnekler:

Dursun Karadavut, bir şiirinde hoşgörü çağrısı yaparak din,dil,ırk ayrımı yapılmasına karşı çıkıyor:

Sevgiye, barışa, hoşgörüye davet etmek istiyorum, evrensel sevgiye davet ediyorum. Irk, renk, din, dil, mezhep, meşrep, tarikat demeden tüm insanları sevmeye davet ediyorum sizi.

 

 

 

Bir diğer şiirinde sabır, tevekkül çağrısı yapan Karadavut, "Umudunuzu kesmeyin" diyor:

 Merhaba gülüm, sıkıntılara dayanmasını bil, olumsuzluklar cesaretini kırmasın,

Olmazları oluruna bırak, her şeyi dert etme kendine, insanlardan umudunu kesme.

İçine kapanma öyle, acılar sahiplendikçe büyür, gülmeye gülümsemeye alıştır kendini.

Selam vermeyi de küçümseme, faydası dokunur rahatlatır seni.

Dilin yatkın değilse selama, merhaba deyiver gülümseyerek…

Dursun Daradavut’un bir diğer şiiri ise şöyle:

Birbirimizi çok hırpaladık kardeşlerim,

Kan dedik vurduk, din dedik vurduk,

Kim açtı aramızı?

Kim bizi birbirimize kim düşürdü?

Kim ekti bu fitne tohumlarını aramıza, kim ekti?

Fitneyi kinle besledik, kini kanla büyüttük?

Yazık ettik birbirimize kardeşlerim, çok yazık.

Uğrunda can alıp can verdiğimiz tabular, insandan daha mı yüceydi?

Daha mı kıymetliydi insandan?

Çok hırpaladık birbirimizi, çok kırdık, yanlışta ısrar ettik bunca yıl, ölenlere yazık oldu, kalanlara yazık oldu kardeşlerim.

 

 

 

Hatice Mutlu: Odasından balkona gözlüksüz yürümesi mümkün değil

Karadavut’un intihar ettiğine inanmayan bir diğer isim de Hatice Mutlu. Mutlu, Almanya'da bir yıldır tanıdığı gencin yardımsever ve pozitif kişiliğine dikkat çekiyor:

Bir üst sınıfımdaydı Dursun, bir senedir tanışıyorduk. İkimiz de aynı üniversitedeydik. Yurtlarımız da birbirine 5 dakikalık uzaklıktaydı. Başımız sıkışsa, yardıma ihtiyaç duysak Dursun’a söylerdik. Çok iyi biriydi, yardımcıydı. Pozitifti. 16 Temmuz’da olmuş olay, ben 17’sinde öğrendim. Mustafa isimli arkadaşı söyledi. Öğrendikten sonra yurda gittim, olay yeri toplanmıştı. Odası kapalıydı. Yurttakiler odasının önüne çiçek, fotoğraf, mum koymuştu. Alman basınında bir adamın 5. kattan düştüğü haberi yer aldı. Ama kim, nereli, neden düştü ya da düşürüldü hiçbir bilgi yoktu.

Dursun Karadavut'un ölümü bir dizi soru işaretini beraberinde getiriyor. Hatice Mutlu şu sözleri söylüyor:

Dursun'un kaldığı yurdun en alt katında bir anaokulu vardı. Mesai başladığında anaokulu öğretmeni farketmiş cansız bedeni. O zamana kadar kimse farketmemiş. Ses duymamış, şüphelenmemiş. Yurdun kamerası yok! Anaokulunun kamerası yok! Ortada ne bir görüntü ne de başka bir şey var. Otopsi sonucu da hala çıkmadı.

Mutlu, Karadavut'la otobüste yaşadıkları diyaloğu paylaşıyor:

Otobüste karşı karşıya oturduğumuzda bile bana ‘Gözlüğümü çıkarınca seni göremiyorum’ demişti. Ben de ‘Beni göremeyecek kadar mı bozuk gözlerin?’ diye sormuştum. ‘Evet, gözlük takmadan göremiyorum’ yanıtını vermişti. Gözlük takmadan karşısındakini göremeyen kişi, odasından balkona kadar gözlüksüz nasıl yürüsün?

Arkadaş gruplarıyla yaşadıkları bir olayı anlatan Mutlu, Karadavut'un karakterine dikkat çekiyor:

Bir arkadaşımız vardı, yaşı bizden biraz büyüktü, hayata geç atıldığından bahsetmiş, biraz karamsar konuşmuştu. Dursun, ‘Hiçbir zaman hiçbir şey için geç değildir’ diyerek arkadaşımıza moral vermeye, onu ikna etmeye çalıştı. Pes etmemesini söyledi. Böyle bir çocuktu Dursun. Başkalarına moral veren, umut aşılayan, pozitif bir insan neden intihar etsin? Bir sorunu da yoktu. Dursun’un intihar ettiğine inanmıyorum.

 

Hatice Mutlu- Dursun Karabulut'un arkadaşı.jpg

Dursun Karadavut'un arkadaşı Hatice Mutlu, olayın intihar vakası olduğuna inanmıyor / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

“İntiharı düşünen kişi, neden arkadaşına ‘yarın görüşelim’ yazsın?”

Hatice Mutlu “Yurtta bir alt katta kalan bir Türk arkadaşı vardı. En son onunla mesajlaşmışlar. Hatta Dursun ona ‘yarın görüşelim’ diye yazmış. İntiharı düşünen bir insan neden arkadaşına ‘yarın görüşelim’ yazsın?” diye soruyor.

Dursun Karadavut öldüğü sokaktaki diğer ölümler 

24 yaşındaki Karadavut’un cansız bedeninin bulunduğu sokakta, şubat ayında şüpheli bir ölüm olayı daha gerçekleşmiş. Olay Alman basınında küçük bir yer tuttu. 51 yaşındaki bir kadın ile 44 yaşındaki bir adamın cansız bedenlerinin bulunduğu açıklandı. Ancak maktullerin ölüm nedeni ve nereli olduklarına ilişkin detay yer almadı.

 

 

Bu habere ilişkin bilgisi olup olmadığını sorduğumuz Esmanur Karadavut, kardeşinin ölümünden 4,5 ay önce aynı sokakta gerçekleşen bu şüpheli ölümü hiç duymadıklarını söyledi. 

Dursun Karadavut'un ölümüne ilişkin yanıtlanması gereken sorular:

1) Dursun Karadavut'un intihar ettiği öne sürülen balkon ile kaldığı oda arasında birkaç metrelik mesafe bulunuyor. Gözlüksüz karşısındakini bile göremeyen bir kişi, o mesafeyi nasıl yürüdü? Gözlük neden odasında bulundu? Seccade neden açıktı?

2) Yurtta kalanların ifadeleri neden alınmadı?

3) Dursun'un düştüğü balkon neden güvenlik çemberine alınmadı? Korkuluklarda parmak izi alındı mı?

4) Dursun Karadavut''un odası ne zaman güvenlik çemberine alındı?

5) Ortak kullanılan bir alanda gencin düşüşünü kimse görmedi mi? Hiçbir ses duyulmadı mı?

6) Sabah 09.30'a kadar kimse yerde yatan cansız bedeni farketmedi mi?

7) Alman basınında yaralı durumdaki gence müdahalede bulunulduğu belirtiliyor. Ölümünden saatler sonra cansız bedenine ulaşılan birisine müdahale nasıl yapıldı?

8) Postdam'da ırkçılık, terör ve benzeri faaliyetler yer buluyor mu?

 

Ailelerden yetkililere: Bizimkiler gitti, başka evlatlar yitirilmesin

Karadavut ve Çokluk aileleri, Türk yetkililerden olayın peşinin bırakılmamasını talep ediyor.

Evlatlarının neden öldüğünün ortaya çıkarılmasını isteyen acılı aileler, "Acımız dinmiyor. Bizimkiler gitti. Başka evlatlar yitirilmesin" diyor.

 

Lale Elmacıoğlu @laleelmacioglu [email protected] 

© The Independentturkish