Altılı zirvede HDP vardı!..
Başlığa çok şaşırdınız değil mi?..
Altılı zirvede HDP vardı!..
Başlığa çok şaşırdınız değil mi?..
Altı muhalefet liderinin geçtiğimiz cumartesi günü Ankara Ahlatlıbel’de buluşup ve 5 saat 15 dakika süren yemekli zirveden verdikleri fotoğrafa bir daha bakalım…
Fotoğrafta, HDP eş genel başkanlarından birini göremediniz… Bana da soruyorsunuz; “Neredeler hani” diye..
Yok… Kafa filan bulmuyorum… Değerli okurlarımızdan az sabır rica ediyorum…
Yazı günümüz bugün olduğu için biraz gecikmiş olduk ama söylemeden de edemeyeceğim; bu zirve ile demokrasi tarihimize geçecek çok büyük bir işe imza atıldı. O özlediğimiz uzlaşma kültürü için bırakın masanın etrafında neler konuştuklarına, neler tartıştıklarına verilen şu fotoğraf bile her şeye değerdi. Farklı siyasi çizgilerde bulunan siyasi liderler bir araya geldiler ve ülke sorunlarını çağdaş bir şekilde ele aldılar, ilerisi için bir yol haritası beliremeye çalışıyorlar. Önemli bir noktaya da geldiler…
Ha!.. Zirveye ilişkin benim görebildiğim eksiklikler var mı? Var!.. Eleştirilerim yok mu?.. Var!..
Her şeyden önce, zirve sonrasında yapılan açıklamalara baktığımda, şahsen benim beklenti çıtam daha yüksekteydi. Altı liderin güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş teyidini yapmaları için 5 saat 15 dakikalık bir toplantıda bir araya gelmelerine gerek yoktu. Biz zaten bunu, hepsinin teker teker yaptığı açıklamalardan biliyorduk. Mutabakat metni açıklanmasının 28 Şubat’a bırakılmasının sebebi içerde hâlâ bazı pürüzler olduğuna işarettir. Yoksa, aylardır kurmaylar çalışıyor ve o metin çoktan hazır hale getirilmiş ve arka planda yapılan liderler görüşmeleri ile kamuoyuna sunulacak hale gelmiş olmalıydı. Çünkü, siyasette işler bu yöntemle yürür. Yani, medyaya yapılan açıklamalar dışında şimdilik sükut ve sabırla geçiştirilen bazı anlaşmazlık noktaları var ve 28 Şubat’a kadar zaman kazanılmaya çalışılıyor. Az çok, pürüzlerin Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’dan kaynaklandığını da tahmin edebiliyorum. Mesela, Ali Babacan, demokratik parlamenter sisteme geçiş sürecinin protokole 5 sene olarak yazılmasında ısrarcı. Meral Akşener ve Kemal Kılıçdaroğlu ise geçiş sürecini 2 yıl olarak öngörüyor. Babacan, 5 senelik geçiş sürecinde ekonomi yönetiminin protokolle kendisine bağlanacağının ilan edilmesini istiyor. Bu talep ise masada karşılık bulmuyor.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti lideri Meral Akşener, Millet İttifakı’nın Cumhur İttifakı görünümlü versiyonuna karşı çıkmış olmalılar. En azından, Millet İttifakı’nın isminin “Yeniden Cumhur İttifakı” veya “En hakiki Cumhur İttifakı” çağrışımları yapma girişimlerine set çekmişlerdir.
Üstelik, ben, ilan edilen ortak açıklamadan kuvvetli bir erken seçim çağrısı bekliyordum!..
★★★
Şimdi gelelim Ahlatlıbel zirvesinde o masaya HDP’nin nasıl girdiğine…
Ortak açıklama metnini çok dikkatlice okudunuz mu?..
Gözünüzden kaçtıysa şu itina ile yazılmış paragrafa bir bakın;
“Türkiye’nin istişare ve
uzlaşı ile çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur. Önemli olan, tüm farklılıklarımızla beraber “biz” düşüncesini, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği normları çerçevesinde temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı, herkesin kendini eşit ve özgür vatandaş olarak gördüğü, düşüncelerini özgürce ifade edebildiği, inandığı gibi yaşayabildiği demokratik bir Türkiye’yi inşa etmektir.”
“Masada HDP yoktu” tartışmalarına Kemal Kılıçdaroğlu anında “HDP’yi yok saymıyoruz.
Bu süreçte biz her parti ile görüştük, görüşmelerimiz sürecek. HDP’yle de görüşüyoruz, sorun yok” diye cevap vermişti. Bence, açıklamada alıntı yaptığım bu paragrafta, HDP’li olan olmayan tüm Kürt kökenli seçmene açık bir mesaj verilmiş. (Daha detaylı bilgi sahip olmak için AB normları çerçevesinde Kopenhag kriterleri ve bu konuda yazılmış ciddi makalelere bakabilirsiniz) Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer “sözleri de bu metne gayet usturuplu ve kimsenin itiraz edemeyeceği, gerçek manasına uygun bir şekilde girmiş oldu. Siz, buna “Kürt kökenli seçmen açılımı“ diyebilirsiniz… Daha fazlası da zaten Kürt ayrımcılığına ve bölücülüğe girer!..
★★★
“9-Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem rejimine geçiş mutabakatı ve yol haritasında muhalefet blokunu bekleyen bir başka riskten söz etmek gerekiyor. Bu de yeni sistemde cumhurbaşkanının Meclis tarafından seçilecek olması ve sembolik önemde, sıfır yetkiyle görev yapacağı yolunda bilgilerin sızması.
Birincisi, Cumhurbaşkanının çok özel durumlarda kullanabileceği yetkiler olmalı. Örneğin Cumhurbaşkanının kriz durumlarında, belli bir danışma mekanizmasıyla parlamentoyu feshetme ve ülkeyi hızla seçime götürme yetkisi olsaydı, belki de oyunlar bozulur, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerinden kaçınmak mümkün olurdu.
İkincisi, halkın referandum yoluyla aldığı cumhurbaşkanını seçme hakkını iptal etmek ciddi bir yanlış olur. Hem halk tarafından seçilen hem de sembolik ya da çok özel durumlarda yetki kullanma yetkisi bulunan cumhurbaşkanı örnekleri var. Bu durum Erdoğan tarafından “size verdiğimiz oy hakkını geri alıyorlar” söylemine malzeme de yapılabilir.”
Ben de, hukukta değişmez bir prensip olan “Mutlak iyi niyet” ilkesi çerçevesinde bu konu iyice bir düşünülmesi gerekir derim…
https://www.korkusuz.com.tr/altili-zirvede-hdp-vardi.html
AHMET TAKAN / KORKUSUZ