Altındağ’da gerilim sürüyor: “Bu yaşananlar ilk değil, artık Suriyelileri istemiyoruz”
"Dükkanlarının ruhsatı yok, vergi vermiyorlar"
Altındağ’da gerilim sürüyor: “Bu yaşananlar ilk değil, artık Suriyelileri istemiyoruz”
- Fundanur Öztürk
- Ankara
Suriyelilerin dükkanlarına ve araçlarına saldırdıkları iddia edilen kalabalığa çevik kuvvet müdahale etti.
Bugün çok sayıda polis memuru, mahalleye giriş ve çıkışları kontrol etmek ve olası olayları bastırmak üzere gün boyu mahallede görev yaptı.
Yaklaşık 50 bin nüfuslu Battalgazi mahallesinde en az 10 bin Suriyeli olduğu tahmin ediliyor.
BBC Türkçe'ye konuşan mahalleliler, Suriyelilerle aralarında yaşanan sorunların özellikle son yıllarda arttığını ve artık Battalgazi mahallesinde göçmen istemediklerini ifade ediyor.
"Dükkanlarının ruhsatı yok, vergi vermiyorlar"
Neredeyse konuştuğumuz her mahalle sakini, özellikle son yıllarda mahalledeki Suriyeli esnaf sayısının Türklere oranla çok arttığını ve bunun mahallede sosyal adaletsizliğe neden olduğunu düşünüyor.
Mahallede, Suriyelilerin dükkanlarının ruhsatsız ve denetimsiz olduğu, dolayısıyla vergi vermeden Türklere karşı haksız kazanç elde ettikleri görüşü hâkim.
Mahalledeki az sayıda Türk dükkan sahiplerinden biri olduğunu ifade eden Aydın, "7-8 senedir komşuluk yaptığım Suriyeliler var. İçlerinde çok iyi olanlar olduğu gibi çok kötü olanlar da var ama Suriyeliler geldikten sonra buradaki esnaf nüfusunu Suriyeliler oluşturmaya başladı" diyor.
Esas sorunun denetimsizlikte olduğunu düşünen bir mahalleli şöyle anlatıyor:
"Dükkan açıp kapatırken çok rahatlar. Tek dükkanı üçe bölüp, üç farklı dükkan diye kiralıyorlar. Belediye ya da kaymakamlık bunun önüne geçmiyor, aksine göz yumuyor. Vergi vermiyorlar, ruhsat almıyorlar ama bu dükkanlarda her türlü şeyi satıyorlar."
Bölgede nüfusları yıldan yıla artan Suriyelilerin, alışveriş yaparken Türklerden değil de Suriyeli esnaftan alışveriş yaptığına dair şikayetler de dile getiriliyor.
Suriyelilerin mahalleye ilk geldiği yıllarda bölge halkının pek çok yardımda bulunduğu ifade eden Dursun, yıldan yıla bu durumun değişerek Suriyelilerin ekonomik olarak avantajlı pozisyona geçtiklerini savunuyor:
"Alışverişte birbirlerini seçiyorlar, Türk esnaflardan değil Suriyeli esnaflardan alışveriş yapıyorlar. O yüzden buradaki Türk esnaf bitti. Kira haricinde esnafa bir gram faydaları yok. Altındağ bölgesinde kesinlikle denetim yok. İçlerinde vergi veren elbette var ama bu oran 10'da 1'dir."
"İlk geldiklerinde evimdeki halıları, koltukları, döşekleri verdim. Savaştan kaçmışlar, bizler kesinlikle gitmeyiz ama bir mağduriyet yaşamışlar diye hepimiz destek çıktık. Ama son 5 senedir kendi imkanlarıyla dükkân açtıktan sonra bir tane Türk vatandaşına faydaları olmadı."
Bundan sonra ne olacak?
Yüzlerce polis tarafından etrafı çevrilmiş ve tüm dükkanları kapatılmış mahallede ciddi bir gerginlik hissediliyor.
Artık Suriyelilerle yaşamak istemediğini öfkeli bir biçimde dile getirenlerin sayısı ise azımsanamayacak kadar çok.
Ölen Emirhan Yalçın'ın bir kadın kuzeni, "Ben Emirhan'la birlikte büyüdüm. Suriyelileri artık burada istemiyoruz. Onlar gönderemezse biz göndereceğiz. Bizim binamızda da Suriyeliler yaşıyor ama biz artık onları bile istemiyoruz" diyor.
Bir başka mahalleli ise, "Ya bunları buradan götürecekler ya da bizim başımızı belaya sokacaklar. Bugün yarın toplanıp, mecbur bir şeyler yapacağız. Ya onlar bize bir şey yapacak ya biz onlara" diyor.
Neredeyse hayalet şehre dönmüş mahallede, Suriyelilerin sokağa çıkmaktan imtina ettiği anlaşılıyor.
Mahallede gezdiğimiz saatler boyunca sadece mahalleye ekmek dağıtan bir Suriyeli gruba denk geliyoruz.
Konuştuğumuz Suriyeli göçmen, kavgaya dair hiçbir şey bilmemesine rağmen dün gece evinin taşlandığını ve arabasına zarar verildiğini anlatıyor:
"Biz Türklerle genelde yan yana gelmiyoruz, hiçbir Türk tanımıyorum. Aşağıda dükkanım var, bugün kapalı. Ekmekler bugün fazla kaldı, arabayla satıp yine eve gideceğim."
"Dün işten geldiğimde kavgayı bilmiyordum. Evde çocuklarla otururken cama taş atıldı, arabama zarar verildi. Bir yakınımızın ve komşumun daha arabası kırıldı. Daha önce böyle şeyler olmuyordu. Bilmiyorum ne yapacağız. Dün gece her şeyi yaptılar."
"İçlerinde iyi olanlar da var"
Mahallede geçirdiğimiz süre içerisinde çoğunlukla Suriyelilerden duyulan rahatsızlıklar dile getirilse de Suriyelilere karşı daha ılımlı görüşlere sahip kişiler de bulunuyor.
Suriyeli komşusundan hiç rahatsız olmadığını, aksine 'çok iyi insanlar' olduğu dile getiren bir kişi, "İçlerinde iyileri, çok temiz olanları da var ama en azından olaya karışanların buradan gönderilmesi gerekiyor" diyor.
Bir başka kişi ise mahallede Suriyelilerden fahiş kira bedelleri alındığını söylüyor:
"Suriyelileri istemiyoruz diyenlerin çoğu, dükkanını ya da dairesini fahiş fiyatlarda Suriyelilere satmıştır. Ahır gibi yerleri fiyatından beş kat yüksek bir şekilde Suriyelilere kiralıyorlar. Hayvanın yaşamayacağı, suyu elektriği olmayan kömürlükleri biraz tadilat edip ev diye kiralıyorlar."
"İçlerinde sadece işinde gücünde olan, pırlanta gibi aileler de var. Adamlar ölümden kaçmış gelmiş, bunu istismar etmenin de bir anlamı yok. Sevmiyorsun madem, neden dükkanını fahiş fiyata kiraya veriyorsun?"
Suriyelilerin mahalleden gitmesi gerektiğini düşünen bir kadın mahalle sakini de kira ve dükkân fiyatlarıyla ilgili benzer bir örnek veriyor:
"Evet buradan artık gitsinler ama bu duruma getiren de biz olduk. Kendi vatandaşlarımız dururken Suriyelilerden daha fazla para almak için evleri dükkanları onlara kiraya verdik. Benim dayım ihtiyaç sahibi olmasına rağmen onu oturduğu evden çıkartıp, Suriyeliler fazla para veriyor diye onları koydular."
Bu konuşmayı duyan bir mahalle sakini ise kiraya çıkardığı dairesine 4 aydır kiracı bulamadığını ama yine de yüksek fiyat teklif eden Suriyelilere kiralamadığını ifade ediyor:
"1.500 teklif etmelerine rağmen Suriyelilere yine de kiraya vermiyoruz. Ben '64 yılından beri buradayım, üçüncü kuşaktayım, hiç bu kadar rahatsız olduğumuz bir dönem olmamıştı. Artık gitsinler, ülkelerinde savaş yok artık, herkes bunu istiyor."
"Bu yaşananlar ilk değil"
Mahalleli, Suriyeliler ve Türkler arasında ölümle sonuçlanan bu kavganın ilk olmadığını ifade ediyor.
Mahallede geçirdiğimiz süre arttıkça, Suriyeliler ve Türkler arasında yaşanan ve kimi zaman yaralamalı kavgalara dönüşen gerilimlerin son birkaç yıldır artış gösterdiğini anlıyoruz.
Evinin bahçesinde bir grup kadın arkadaşıyla oturan bir mahalleli, "Birkaç yıl önce burada bir bıçaklama daha oldu ve o kişi de öldü. O zamanlar da olaylar karıştı, dükkanlar kapatıldı" diyor.
Mahallenin taksi durağında yaptığımız röportajda bir taksici, yakın zamanda yaşanan bir gerilimi şöyle anlatıyor:
"Geçenlerde bizim taksi durağımızda bir taksici arkadaşımız yolcu almak üzere duraktan ayrılırken yanlışlıkla Suriyeli bir gence çarptı. Çocuk yaralanmadı, hemen ayağa kalktı. Taksici de zaten çocuğu görmemişti, tamamen görünmez kazaydı.
"Çocuğun yakını Suriyeliler anında 100 kişi toplanıp arabayı kırdılar, şoförü dövdüler. Çocuğun Suriyeli babası bile halkını durdurabilmek için 'Bir şey olmadı' dedi ama durmadılar. Kendi mahallemizde 'Suriyeliden kaçalım' der olduk. Arkadaşımızı zor kurtardık. Herhangi bir olayda anında Whatsapp gruplarından birleşip 50-100 kişi olabiliyorlar."
Bir başka mahalleli Adem Şanlı da Suriyeliler ve Türkler arasındaki gerilimin son yıllarda giderek arttığını ifade ediyor:
"İki sene önce 15 yaşında bir erkek çocuğu annesiyle yanmış bir binanın önünden geçiyordu. O binada kalan Suriyeliler çocuğun annesine laf attılar. Karşılık veren çocuğun kolunu kırdılar. Türkler de gelip müdahale ettiğinde hepsi çatıya çıkıp aşağı kiremit atmaya başladı.
"Daha dün mahalle kahvesinde dört kişi otururken, karşı apartmanın önünde bir Suriyeli ve Türk'ün kavga ettiğini gördük. Gidip müdahale bile edemedik çünkü bir anda 30 kişi oldular. Herkesin ailesi, çoluğu çocuğu var."
"Suriyeliler ve Türkler sosyal yaşamda yan yana gelmiyor"
Başta kadınlar olmak üzere konuştuğumuz pek çok kişi, Suriyelilerden ötürü mahalledeki park ve bahçe alanlarını rahatça kullanamadıklarını savunuyor.
Suriyeli komşularıyla ilişkilerini sorduklarımız ise genelde 'pek ilişki kurmadıklarını' ifade ediyor.
Adem Şanlı, "Buraya uyum sağlayamıyorlar, kendi kültürlerini yaşıyorlar. Burayı Halep'e, Şam'a çevirdiler. Biz mülteci durumuna düştük. Mahallede selam verecek Türk kalmadı. Benim bu saatten sonra bunlara empati yapmak, hoşgörülü davranmak içimden gelmez" diyor.
'Ölen benim kızım olabilirdi'
18 yaşındaki kızının dün gece olay yerinde olduğunu söyleyen Dursun, kızının 'kıl payı' kurtulduğunu ama bundan sonrası için endişeli olduğunu ifade ediyor:
"Benim kızım ölen çocuğun çok samimi arkadaşı. Dün gece olay olmadan yarım saat önce yanlarından ayrılmış. Dün gece ölen benim kızım da olabilirdi. Kızım milli jimnastikçi, evde hüngür hüngür ağlıyor, bugün antrenmana gidemedi.
"Çocuklarımız sokağa çıkıp da rahatça gezemiyorlar. Ailelerimiz, çoluğumuz çocuğumuz şu parkta rahatça oturamıyor. Geliyorlar nargileleriyle, kalabalık gruplarla oturuyorlar. Bir şey de diyemiyorsun, yanındaki ailenden çekiniyorsun. Nitekim başımıza geldi, bıçaksız gezmiyorlar."
Evin bahçesinde otururlarken konuştuğumuz bir grup kadın ise mahallenin sosyal imkanlarından faydalanamadıklarını çünkü 'Suriyeli genç erkek nüfusunun ciddi bir biçimde arttığını' ifade ediyor.
Bir kadın, "Kadınları balkona bile çıkamaz ama erkekleri atletle, kısa şortlarla sokakta geziyor. Bizimkilerde de bunları yapanlar yok mu, var. Ama en azından bizimkiler burada sığıntı değil" diyor.
BBC TÜRKÇE