Amasya'da bulunan lahitte beddua içeren bir Grekçe bir yazı bulundu 

"Bu mezara dokunan karısının hayrını görmesin..."

Amasya'da bulunan lahitte beddua içeren bir Grekçe bir yazı bulundu 


"Bu mezara dokunan karısının hayrını görmesin...": Eski Mısır'dan Osmanlı'ya mezar taşları, kaya yazıtları ve vasiyetnamelerindeki beddualar

Amasya'daki 1300 yıllık lahidin üzerindeki zarar vermek isteyenler için yazılan beddua eski Mısır'da başlayan bir geleneğin devamıydı. Fatih Sultan Mehmet de Ayasofya Camisi Vakfı'nın vasiyetnamesinde kötü niyetlileri bedduayla uyarıyor

Amasya'nın Merzifon ilçesine bağlı Aktarla köyünde bulunarak sergilenmeye başlayan Roma dönemine ait 1700 yıllık bir lahit üzerinde yer alan Grekçe yazılar geçtiğimiz günlerde haberlere konu oldu.

Lahit, eski çağlarda insanların cenazelerini muhafaza ettikleri taştan yapılmış mezarlara verilen ad.

Lahitlerin içine cenazelerle birlikte değerli eşyalar da konulurdu. Bu da buraları her zaman soygunlara açık hale getirirdi.

Bunun da kaygısıyla Amasya'daki lahidin üzerine eklenen şu sözler, 1700 yıl sonra haber olmasını sağladı:

Saygı ve merhamet duygularıyla yaklaşanlar Tanrı'dan iyilik görsünler. Ancak kötü niyetle yaklaşanlar, mezarı ele geçirmeye çalışanlar veya başka kötülük yapanlar için bu dünya basılmaz, denizler aşılmaz olsun. Çocuklarının, özellikle de karısının hayrını görmesin. Rızkı azalsın.

Beddua işe yaramadı, lahit soyuldu

Amasya Müze Müdürü Celal Özdemir'in verdiği bilgiye bakılırsa beddua çok da işe yaramamış gibi. 

Lahidin içinde 2'si yetişkin 4 ceset bulunmasına karşın "ölü hediyeleri" diye tabir edilen ve cenazelerin yanına konulan eşyaların hiçbiri bulunamadı.

Özdemir, bu durumu "Bunun da sebebinin mezarın antik dönemde soygun geçirmiş olduğunu anladık" diye açıkladı.

Yunanlı boksör ile ailesine ait mezar yıllarca türbe sanıldı 

 

Türbe sanıldı, boksörün mezarı bir de uyarısı çıktı: Hiçbir korkak gelip de mezara zarar vermesin

Amasya'da bulunan bu yazıt aslında bir istisna değil.

Türkiye'de bulunan başka tarihi kalıntılarda benzer ifadelere denk gelindi.

Bunlardan biri Marmaris'in Turgut Mahallesi'nde bulunan mezarda bulundu.

Taşların üst üste yığılmasıyla oluşturulan mezar yıllar boyunca türbe olarak anıldı, insanlar buraya giderek adaklar adayıp, çaputlar bağladı.

Ancak dua için buraya gidenler bile mezarda kimin yattığını bilmiyordu.

Taa ki yapılan arkeolojik incelemeye kadar. İnceleme sonunda mezarın M.Ö. 2300 yıl öncesine yani Helenistik dönemde yaşamış ve bir savaşta ölen Diagoras adlı Yunan boksör ile ailesine ait olduğu tespit edildi.

Mezarın girişindeki kitabede ise Diagoras ve ailesinin dilinden yazılmış gibi şu ifadeler vardı:

Siz beyaz dişli hayvanlar, her zaman size öngörülen yerde kalın. Çünkü ben en yukarıda olarak her şeyi gözetleyeceğim ki hiçbir korkak adam gelip de mezara zarar vermesin. Çünkü bu savaşta ölen Diagoras isimli bir adamın ve örnek çocuklar yetiştirmesiyle ve kocasına sadakat anlayışıyla herkesten üstün olan ve babasının Aristomakha olarak adlandırdığı tanrılarla kıyaslanası karısının mezarıdır'.

altantüre.jpg
Arkeolog Altan Türe / Fotoğraf: Twitter

 

Eski Mısır'da başladı, Akdeniz çevresindeki uygarlıklara yayıldı

Arkeolog Altan Türe, mezarlara beddua içeren yazılar yazılmasının kökeninin Eski Mısır'a dayandığını belirterek, şöyle konuştu:

"Mısır'da piramitlerde, firavun mezarlarında bu tür yazıtlar vardır. Burada istenen şey hem bedenin hem manevi varlığın korunmasıdır. Çünkü ikinci kez yaşama dönüleceğine inanılır, ruhun tekrar geldiğinde bedenini bulması istenir. Bu nedenle geldiğinde kullanabileceği eşyaları yanına bırakılırdı."

Tek tanrılı dinlerde mezarlara beddua yazma geleneği kalktı

Mezarların üzerine ona zarar vermek isteyenler uyarı niyetinde beddua yazıları yazma geleneğinin Mısır'dan sonra Akdeniz çevresindeki diğer uygarlıklara da yayıldığını söyleyen sözlerini şöyle sürdürdü:

Helenistik dönem mezarlarında da var. Bazı kitabelerde de 'Bunu bozanı lanetliyorum, son hükümdür' gibi yazılar var. Ama örneğin Bizans'ta yok. Çünkü Hristiyanlık yayılıyor. Mezarlar kilise çevresine gömüldüğünden doğrudan tanrının koruması temsil ediliyor. Müslümanlıkta da yok. Tek tanrılı dinlerde mezara bu tür yazılar yazılmıyor.

müfidyüksel.jpg
Müfid Yüksel / Fotoğraf: İndependent Türkçe

 

İslam'ın ilk dönemlerindeki kaya yazıtlarındaki beddualar

Suudi Arabistan'da yapılan çalışmalarında İslam öncesi ve sonraki ilk yüzyıllara ait çok sayıda kaya yazıtları bulundu.

Bu yazıtlarda da zaman zaman beddua ve tehdit içeren ifadeler bulunuyor.

Araştırmacı Müfid Yüksel, sosyal medya hesabında kimi zaman bu yazıtların tercümelerine yer veriyor.

Örneğin M.S 744 tarihinde Arabistan'ın Asir bölgesinde Abdumelik bin Abdirrahman'a ait olduğu iddia edilen bir yazıtta şöyle deniyordu:

Abdülmelik İbn Abdirrahman, Allah'ın Hakk olduğuna, ondan başka/gayri İlah olmadığına ve Hayy, Kayyûm olduğuna şehâdet etti. (bunu) Muharrem (ayı), yüz yirmi yedi senesinde yazdı. Bu yazıyı/kitâbeyi imha edene ve değiştirene Allah lânet eylesin. Amîn

müfid1.jpg
M.S.744 tarihli kaya yazıtında beddua içeren ifadeler bulunuyor / Görsel:Twitter@alshehry661

 

Yine İslam'ın ilk yıllarında Arabistan Namas-El-Cehve'de Abdullah bin El-Husayn bin Abdilazîz tarafından yazılan bir kaya yazıtının tercümesi şöyle:

Allahım! Abdullah bin El-husayn bin Abdilazîz'i, ebeveynini ve tüm/cemî' mü'minleri mağfiret eyle/bağışla. Bunu okuyana Allah Rahmet eylesin, Ve bunu Mahv/imha edene de Allah la'net eylesin

müfid2.jpg
İslam'ın ilk dönemlerine ait bu kaya yazıtında da benzer ifadeler var / Görsel: Twitter@alshehry661

 

"Bu tür yazılarla psikolojik baskı oluşturmak istemişler"

Yüksel, beddua, tehdit, uyarı içeren yazıların amaçlarının zarar vermek isteyen insanları bundan alıkoymak olduğunu söyleyerek, "Yazdığı yazının veya eserin orada kalmasını istiyor. Bu uyarıyla kişinin duygularına, bilinçaltına, hitap ederek onu zarar vermekten alıkoymak istiyor" dedi.

 

Fatih Sultan Mehmet'ten de Ayasofya vasiyetinde beddua

Arkeolog Türe'nin de belirttiği gibi tek tanrılı dinlerde mezarların üzerine korunma amaçlı olsa bile beddua, tehdit içeren yazılar yazılması pek görülmüyor.

Buna karşın özellikle vakıfların vasiyetlerinin korunması amacıyla hazırlanan vasiyetnamelerde gerek Bizans'ta gerekse Osmanlı'da eserin korunması temennisiyle sert uyarı içeren ifadelere yer verilmiş.

Yüksel de bu tür beddua içeren ifadelerin vakıf vasiyetnamelerinde olduğunu doğruladı.

Bunlardan en bilineni hiç kuşku yok ki Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'un fethinden sonra camiye çevirdiği Ayasofya ve vakfının korunmasına ilişkin yayınladığı vakfiye.

Fatih, vasiyetinde uzun uzun uyulmasını istediği kuralları ve yapılmaması gerekenleri sıraladıktan gelecekte bunlara uymama durumu olanlar için şöyle demişti:

Kim ki, bozuk teviller, hurafe ve dedikodudan öteye geçmeyen bâtıl gerekçelerle, bu vakfın şartlarından birini değiştirirse veya kanun ve kurallarından birini tağyir ederse; vakfın tebdili ve iptali için gayret gösterirse; vakfın ortadan kalkmasına veya maksadından ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kast ederse, vakfın temel hayır müesseselerinden birinin yerine başka bir kurum ikame eylemek (temel müesseselerden birinden taviz vermek) ve vakfın bölümlerinden birine itiraz etmek dilerse veya bu manada yapılacak değişiklik veya itirazlara yardımcı olur yahut yol gösterirse; veya şer'i şerife aykırı olarak vakıfta tasarruf etmeye azm eylerse, mesela şeriata ve vakfiyeye aykırı ferman, berat, tomar veya talik yazarsa veyahut tevliyet hakkı resmi yahut takrir hakkı resmi ve benzeri bir şey talep ederse, kısaca batıl tasarruflardan birini işler yahut bu tür tasarrufları tamamen geçersiz olan yazılı kayıtlara ve defterlere kaydeder ve bu tür haksız işlemlerini yalanlar yumağı olan hesaplarına ilhak ederse, açıkça büyük bir haramı işlemiş olur, günahı gerektiren bir fiili irtikâb eylemiş olur. Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti üzerlerine olsun. "Ebeddiyyen Cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebeddiyyen merhamet olunmasın. Kim bunları duyup gördükten sonra değiştirirse, vebali ve günahı bunu değiştirenlerin üzerine olsun. Hiç şüphe yok ki, Allah her şeyi işitir ve her şeyi bilir.

The Independentturkish