Analiz: Soylu Erdoğan’ı zora soktu,kendi konumunu güçlendirdi

Erdoğan’ı zora soktu

Analiz: Soylu Erdoğan’ı zora soktu,kendi konumunu güçlendirdi


Gazeteci Murat Sabuncu DW Türkçe için yazdığı analizde Soylu’nun istifasını sunmasıyla yaşananların Erdoğan’ı zora soktuğunu, fakat kendisinin, parti ve koalisyon içindeki konumunu güçlendirdiği görüşünü dile getiriyor.

10 Nisan 2020 Cuma saat 22.00. 31 ilde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Gece yarısına iki saat kala hazırlıksız yakalanan insanlar sosyal mesafe tanımadan omuz omuza fırınlardan, marketlerden alışverişe koştu. Yasağın açıklanmasının ardından ortaya çıkan görüntüler üzerine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ‘akşamüstü Cumhurbaşkanımızın talimatları çerçevesinde’ diye ‘sorumluyu’ işaret etti. Ardından ekledi: Telaşa gerek yok. Yarın fırınlar açık kendi araçlarıyla dağıtacaklar. Marketler açık değil ve toplu taşıma araçları çalışmayacaklar.

Gazeteci Murat Sabuncu

Gazeteci Murat Sabuncu

Belediye başkanlarına bile haber verilmediği ortaya çıkacaktı. Oysa şehrin en büyük ekmek fırınları belediyeler tarafından idare ediliyor, toplu taşımayı belediyeler yapıyordu. Yasağın ilk günü belediyelerin ekmek dağıtması engellenmeye çalışıldı, sağlık çalışanları organize olunamadığı için toplu taşıma ile hastanelere ulaştırılamadı. Pazar günü iktidarın propaganda aygıtı olarak çalışan medyada o gece sokağa alışveriş için çıkanlara ‘hakarete varan köşe yazıları’ vardı. Hürriyet Gazetesi’nde ise Soylu’nun ‘öngöremedim olacakları’ diye özeleştirisi. İlk geceki Cumhurbaşkanı talimatı yerine Pazar günü ‘sorumluluğu üstlenme’ noktasına gelmişti-getirilmişti.

Bu arada Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın da CNN Türk’e bağlanarak ‘Cuma günü kargaşa oldu’ diyecekti.

12 Nisan 2020 Pazar gecesi sokağa çıkma yasağının bitmesine bu kez iki saat kala Soylu’nun ‘istifa ettiği’ haberi geldi. Sosyal medya hesabından ‘Ortaya çıkan görüntülerin yönetilen süreçle uyuşmadığını’ söyleyerek ‘sokağa çıkma yasağı sorumluluğunu’ yine üstleniyordu. İstifa metni cumhurbaşkanına sadakat sözüyle bitiyordu. Erdoğan da ‘sadık bakanını’ bırakmıyor ‘görevine devam etmesini’ istiyordu. Gece yarısından gece yarısına, sokağa çıkma yasağının başlangıcı ile bitişi arasındaki sürede adeta bir ‘siyasi temsil’ sergileniyordu.

Pazartesi günü Bakan Soylu bu kez şu açıklamayı yapacaktı: ‘Sokağa çıkma yasağı ile ilgili sorumluluğumuzun gereği aldığım karar üzerine milletimizin ve sayın cumhurbaşkanımızın tutumu beni mahcup etmiştir. Devlet ve milletin emanetinde atılan adımlarla eksikliğimizin bu iki irade tarafından insani durum olarak kabul edilip onarma hakkı verilmesi, sorumluluğumuzu artırmıştır.’

Türkiye’de medya ve düşünce iklimi öyle bir hale geldi ki inanın Soylu’ya çok az insan şunu soracak: Onarma hakkı mı, binlerce insanın virüs kapmış olabileceği böyle bir panik ortamını yaratmış olmanın neyini onaracaksınız?

Gelelim şimdi olayın ‘iktidar içi dengeler açısından’ analizine…

-Birincisi şu. Pek çok insan Soylu’nun istifası ardından Erdoğan’ın ‘kabul etmemesi’ ile ilgili yaşanan sürecin ‘samimiyeti ile ilgili’ şüphe içinde.

- Soylu’nun Cumhurbaşkanı ile konuşmadan böyle bir hamle yapma olasılığı çok zayıf. Ancak diyelim öyle. Bakan ‘tek taraflı olarak bu kararı aldı’…O zaman şöyle bir soru ortaya çıkmaz mı? Erdoğan kabinesine, bakanlarına hakim değil mi? Kritik pozisyondaki bir bakanı istifa ederken ona danışmıyorsa sorun yok mu?

- Bir diğer nokta. Soylu’nun istifası eğer habersizce yapıldıysa Erdoğan’ın karizmasını sarsan bir olay. Soylu iktidarın ortağı MHP’nin en yakın desteğini alan bakan. Nitekim Pazar gecesi MHP Lideri Devlet Bahçeli bir tweet atarak ‘Soylu’nun görevinde kalmasından duyduğu mutluluğu’ paylaştı. Soylu bu açık destek ile partisinde ve koalisyonda eskisinden kuvvetli pozisyona geldi.

-Parti içi demişken. Uzun süredir AKP içinde Berat Albayrak ile Süleyman Soylu’nun öne çıkma yarışında olduğu görülüyordu. Bu hamle ile Soylu partideki konumunu güçlendirdi.

İster Soylu Erdoğan’ın bilgisi ile ‘planlı şekilde istifa etmiş’ olsun. İsterse haber vermeden kendi bildiği şekilde. Her ikisi de ülkenin yönetilememesi, iktidarın en üstündeki küçük yönetici elitin bile kendi arasında iletişiminin kopuk olduğu şeklinde anlaşılacaktır. Erdoğan’ın kritik dönemde; önce ‘Cumhurbaşkanı’nın talimatları diye’ sorumluluğu kendisine atan, ardından istifasını açıklayıp kendisini açıklama yapmak zorunda bırakan bu hamleden hoşnut olduğunu sanmıyorum. Önümüzdeki günlerde ‘fitneciler aramızı bozamazlar’ söylemini çokça duyacak olsak da AKP Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı, Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam’ın Soylu’nun istifasının duyulduğu saatte attığı tweet önemli detaylar içeriyor:

‘Sayın Süleyman Soylu’yu tabanımız sevmişti. Ancak başarının nereden geldiğini, imkan yetkileri kimin verdiğini, liderimiz Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın gücünü nasıl paylaştığını asla unutmamalı. Şayet liderinden destursuz ayrılır ise bu muhabbeti yitirir. Kardeşane hatırlatmak istedim.’

Soylu’ya yapılan ‘başarının nereden geldiği, imkanları kimin verdiği’ hatırlatması parti içinde bir kesimin ne düşündüğünü de ortaya koyuyor. Soylu’nun istifasıyla yaşananlar Erdoğan’ı zora soktu, fakat kendisinin, parti, koalisyon içindeki konumunu güçlendirdi. Demokrasi konusundaki kabul edilemez tutumuyla, kayyım atamalarıyla, CHP’li belediyelerin işini zora sokmaya çalışmasıyla ‘kariyerini’ sürdüren Süleyman Soylu 2 saatte virüsün yayılmasına yol açabilecek kişi durumundan ‘gitme kal’ noktasına gelmesindeki iletişim-taktik sırrı bir gün açıklar belki. O güne ne kadar var, çok bekler miyiz, göreceğiz.

Murat Sabuncu

Deutsche Welle Türkçe