Anayasa Mahkemesi’ne bir cemaat üyesi aday gösterildi..

Bizde değil, ABD’de, Trump tarafından…

Anayasa Mahkemesi’ne bir cemaat üyesi aday gösterildi..


FEHMİ KORU YAZDI...

Anayasa Mahkemesi’ne bir cemaat üyesi aday gösterildi.. Bizde değil, ABD’de, Trump tarafından…


Övünç Topluluğu cemaati toplantısından bir görüntü..

Anayasa Mahkemesi (AYM) ateş altında. Önce içişleri bakanı AYM başkanını hedef alan açıklamalar yaptı, sonra da MHP lideri onun bıraktığı yerden alıp kurumun bu haliyle devam etmemesini, kapatılmasını istedi. Aklındaki modeli de açıkladı: ‘Divan-ı Âli’

Hafızamı zorladım, bir-iki yerden yardım da aldım, sonunda ‘Divan-ı Âli’nin üye yapısı ve görevi açısından bugünkü AYM’den hemen hiç farkı bulunmayan Osmanlı’nın anayasalı son dönemine (1876 sonrası) ait bir kurum olduğu kanaatine vardım.

Ha Ali Hoca, ha Hoca Ali durumu…

Hafıza tuhaf bir şey; kurcalayınca beni  geçmişe götürdü. 27 Mayıs (1960) darbesi sonrası askerlerin yazdırdığı anayasada yer alan bir kurum AYM. 12 Eylül (1980) darbesi sonrasında üyeleri askerlere giderek “Emrinizdeyiz” mesajı vermişlerdi. Anavatan Partisi iktidarında demokrat üyelerle takviye edilmek istendiğinde büyük tepki görmüş, Turgut Özal’ın aday gösterdiği Prof. Süleyman Arslan’ın üyeliği, hakkı olduğu halde, usul öne sürülerek reddedilmişti.

Turgut Bey’in, “Öyle mi, ben oraya öyle birini atayacağım ki, göreceksiniz” dediği ve Sayıştay üyesi olan Haşim Kılıç’ı öyle aday gösterdiği kulaklara gelince, gazetelerde yeni aday aleyhine büyük bir kampanya açılmış, iş, adayın evinde televizyon bulunmadığı yalanına kadar vardırılmıştı.

Haşim Kılıç TBMM tarafından üyeliğe layık görüldüğü 1990 yılından yaş haddinden emekli olduğu 2015 yılına kadar başarılı bir performans sergiledi; önce diğer üyelerce başkanvekili (1999), sonra da başkan seçildi (2007). Emekliliğine kadar da başkan kaldı.

ABD’de bir cemaat

Şu sıralarda ABD’de de oranın anayasa mahkemesi işlevini sürdüren ‘Supreme Court’ (Yüksek Mahkeme, yoksa tam karşılığı olan ‘Divan-ı Âli’ diye mi çevrilmeli?) üyelerinden biri vefat etti ve yerine yenisini seçme süreci başlatıldı.

Orada adayları başkan belirliyor, Senato sorgulayıp beğenirse adayı üye olarak Supreme Court’a (SC) gönderiyor. SC üyeleri kendileri istifa edip ayrılmadıkları takdirde ölünceye kadar görev yapabiliyorlar. 

Barack Obama’nın son birkaç ayında yeni bir aday gösterilmesi söz konusu olduğunda, siyasi rakipleri, “Yeni üyeyi bırakın seçilecek başkan belirlesin” tezini ortaya atmış ve Obama da kibarlığından onlara uymuştu. O dönemde bu aklı verenler şimdi “Seçim sonrasına bırakmaya gerek yok, adayı Trump belirlesin” dediler, Trump da hiç geciktirmeden adayını belirledi.

Yeni aday bir kadın. Adı Amy Coney Barrett Trump’ın ‘yargı’ denildiğinde ilk aklına gelen isim onunki olmalı ki, seçildikten sonraki ilk bir yılda, Amy Hanım’ı ite kaka denilecek bir süreçle idare mahkemesi üyeliğine seçtirmişti.

Trump ve ABD Anayasa MAhkemesi üyeliğine aday gösterdiği Amy Hanım..

Görüntüsüyle hanım hanımcık biri Amy Hanım

Kadının belirgin bir özelliği var: Katolik… Sıradan bir Katolik de değil, o din grubu içerisinde sıkı kurallarıyla tanınan bir cemaatin de üyesi.

Onun üyesi olduğu cemaatin adı ‘People of Praise’ (Övünç Topluluğu)… Siz bunu ‘Altın Nesil’ gibi de okuyabilirsiniz. Seçici davranan bir cemaat bu. Lider seviyesinde yer alanlar bütünüyle erkek olmasına rağmen kadınlar da ilgi gösteriyorlar. Üyelerinin kiminle evleneceğine cemaatin liderleri karar veriyor. Evde söz sahibinin erkek olduğunu kabul ediyor cemaatin kadınları. Aile kurduklarında çocuklarının sayısıyla övünüyorlar (Barrett çiftinin çocuk sayısı 7). Üyeler kazançlarının yüze 5’ini cemaate hibe ediyorlar. Cemaat üyelerinin birbirine yakın yerlerde oturması ve her durumda yek diğerine destek çıkması öngörülüyor. 

Cemaatin tarihi eski değil. Kuruluşu 1971 yılında. ABD’nin 22 kentinde okulları var. Çekirdek üye sayısı 1800. Girildi mi çıkılamayan bir cemaat bu. Çıkanlar derhal dışlanıyor. Yine de terk edenler olmuş ve içerideyken yaşadıklarını paylaşmışlar. “En tepeden aşağıya hiyerarşik ve otoriter bir yapı var” kanaati eski cemaat üyelerinden edinilen ortak görüş. 

Trump’ın Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday gösterdiği Amy Hanım’ın anne-babası cemaatin ilk üyelerinden. Babası iki yıl öncesine kadar cemaatin bölge lideriymiş.

Amerikan anayasası yargı kurumlarına atanacak kişilerin dini inançlarının sorgulanmamasını öngörüyor, hatta bunun yapılmasını yasaklıyor. Bu sebeple de Senato’daki görüşmelerde Barrett’e dini inancı ve mensup olduğu cemaat hakkında sorular yöneltilmesi beklenmiyor. Ancak aday gösterilmesiyle birlikte medyada çıkan yazıları okudukça anayasadaki yasaklamanın özellikle Katolik olmayan Hıristiyanlar tarafından kıyasıya eleştirildiğini anlıyorum.

Trump’ın SC üyeliğine aday gösterdiği Barrett’in de içinde yer aldığı Katolikler Amerikan nüfusunun yalnızca yüzde 20’sini teşkil ediyorlar. Amerikan Anayasa Mahkemesi’nin (SC) 9 üyesi var ve bunlardan 5’i Katolik. Mahkemenin 2 de Musevi üyesi var. 5+2 = 7. Geriye 2 üye kalıyor. Ülke nüfusunun neredeyse üçte ikisini teşkil eden Katolik olmayan Hıristiyanların Anayasa Mahkemesi’ne yansıyan üye sayısı o kadar… Yalnızca 2…

Vefat eden üye Musevi’ydi, şimdi onun yerine aday gösterilen May Hanım da Senato’dan onay alırsa, SC’deki Katolik üye sayısı 6’ya çıkmış olacak.

İşin ilginç tarafı şu: Trump’ın kendisi ülke nüfusunun çoğunluğunu teşkil eden Protestan mezhebinden. Oysa rakibi Joe Biden Katolik. Amerikan tarihinde yalnızca bir kişi, John F. Kennedy, Katolik olduğu bilinerek seçime katılmış ve başkan seçilmeyi başarmıştı. Biden seçilirse ülkenin ikinci Katolik başkanı olacak.

Oradaki tartışmaları takip ederken burada altını çizdiğim unsurlara dikkat çeken yazılarda, SC’nin üyelik yapısının ülke nüfusuna ters düşen özelliğine değinenlerde bile, “Kapatılsın, yerine yenisi kurulsun” talebinde bulunanlara rastlanmıyor.

Amerikalıların büyük çoğunluğu da, aralarından sayıları çok az birilerinin ‘iyi günde de kötü günde de’ birbiriyle danışmaya, yardımda bulunmaya mecbur olduğu bir cemaat yapılanması oluşturduğunu, çocukları için okullar açtıklarını, bunları ayakta tutabilmenin yolu olarak kazançlarının bir bölümünü cemaate bağışladıklarını, toplumun eşitlikçi anlayışına karşı cemaatin kadın üyelerinin evlilikte kocalarına her alanda tabi olduklarını sizinle birlikte öğreniyor.

‘Övünç Topluluğu’ cemaat yapılanmasından Amerikalılar yeni haberdar oluyor sizin anlayacağınız.

Yeni merakım şu: Acaba cemaat üyelerinin evlerinde televizyon var mı?

https://fehmikoru.com/anayasa-mahkemesine-bir-cemaat-uyesi-aday-gosterildi-bizde-degil-abdde-trump-tarafindan/

FEHMİ KORU