Ankara’nın karşı hamleyi iyi düşünüp planlaması şart.

‘Devletler oyunu’nu ustaca oynamaktan başka çare yok…

Ankara’nın karşı hamleyi iyi düşünüp planlaması şart.




Sonunda ‘Şah-mat’ olmak istenmiyorsa ‘devletler oyunu’nu ustaca oynamaktan başka çare yok…

ABD dışişleri bakanlığı binası başkent Washington DC’nin Foggy Bottom diye anılan bir mahallesindedir. Kentin sıkça sisle karşılaşılan bu bayağı alçak konumdaki mahallesine uygun bir isimdir ‘Foggy Bottom’ (Sisli Taban)… 

Bakanlık gösterişsiz bir binadadır; makam odaları olağanüstü sadedir.

Yıllar önce, bir önemli toplantı için orada bulunurken, aynı panelde konuştuğumuz ABD’nin eski bir Ankara büyükelçisinin davetiyle, ertesi gün, Türk-Amerikan ilişkileri üzerine görüşlerini almak üzere, Foggy Bottom’a gitmiştim. 

Eski büyükelçinin yeni görevi, bakanlığın üç numaralı koltuğu sayılan müsteşar yardımcılığıydı.

Bakanlığın üç numarasının makam odası bizdeki herhangi bir bakanlıktaki şube müdürünün odasından küçüktü.

Mülakata geçmeden önce sohbet ederken, işe her gün, bakanlıktan birkaç başka diplomatla birlikte münavebeli olarak kendi araçlarıyla gelip döndüklerini söylemişti.

Hayretler içerisinde kalarak, ABD dışişleri bakanlığında makam aracının yalnızca bakan ve müsteşar için söz konusu olduğunu öğrenmiştim.

Aynı diplomatı, Türkiye’de büyükelçi olarak görev yaparken, hep aynı elbise, aynı renk gömlek ve birbirinden fazla farklı olmayan kravatıyla hatırlıyordum. Sohbet faslında bu gözlemimi aktarınca, muhatabım gülüp, “Haklısınız, her sabah ‘ne giyeyim’ derdi çekmemek için tek tip giyinirim, yoksa tek elbisem, tek gömleğim, tek kravatım yok; aynısından birden fazla kıyafetim var” demişti.

Şunca yıl aradan sonra bile, o gün işittiklerimi bugün hatırlamamın sebebi, dinlediklerimin şaşırtıcı olmasıydı.

Dünkü gazetelerde “ABD dışişleri bakanı Mike Pompeo başkent Washington’daki bakanlık binasında gazetecilerin sorularını yanıtladı” diye başlayan, içerisinde Türkiye ve Suriye isimlerinin geçtiği ‘Amerika’nın Sesi’ mahreçli haberi  okurken, aklıma yıllar önceye ait gözlemim geldi.

Bizim siyasiler ve bürokratlar da ikili-üçlü temaslar için Foggy Bottom’a gidiyor ve benim gözlemime onlar da sahip oluyordur. ABD gibi bir ülkenin en önemli bakanlıklarından birinde hakim olan tevazu havasını ülkemize de taşımayı düşünen neden çıkmadı bugüne kadar?

Türkiye dahil ülkeler ile ‘devletler oyunu’ da denen bir tür diplomasi satrancı o binada oynanıyor.

Pompeo bakanlıkta görüştüğü gazetecilere “Rejimin saldırıları NATO müttefikimiz Türkiye’yle çatışma riskini artırıyor. Birlikte neler yapabileceğimizi görmek için Türkiye’yle çalışıyoruz” demiş…

Onu temsilen sık sık Ankara’ya gelen Suriye temsilcisi -o da eski bir Ankara büyükelçisidir- James Jeffery de, geçen gün, “Şehitlerimiz var” türü gönül alıcı ifadeler eşliğinde benzer açıklamalarda bulunmuştu.

Rusya ile kan uyuşmazlığı sonucu yaşanan ihtilaflardan sonra yine yeni yeniden ABD ile ilişki tazeleme ihtiyacı duyuldu ya, Pompeo biraz da bu havanın etkisiyle, çok açık konuşmuş. Artık Suriye’de ABD ile birlikte bir çıkış yolu arayışına girilmiş bulunuyor.

“ABD ile birlikte çıkış yolu” Trump ile Pompeo’nun gönüllerinde halen yerini koruduğu bilinen PYD/YPG yapılanmasının Türkiye tarafından da kabulüyle mi aranacak?

Türkiye Rusya ile yakınlığı, Trump-Pompeo ikilisinin PYD/YPG saplantısı ‘çıkmaz yol’ olarak görüldüğü için kurmuştu. PYD/YPG yapılanması da, Türkiye’nin Rusya tercihiyle açılan yola tepki olarak, daha önce uzak durmayı yeğlediği Esad rejimiyle yakınlaşma çabasına girmişti. 

Doğal olarak, rejimin ardında varlığını hissettiren Rusya ile de…

Rusya da son tercihini Esad’tan, dolayısıyla onlardan yana yaptı.

PYD/YPG’nin de, PKK gibi, Moskova’da siyasi bürosu bulunuyor.

Rusya, ABD ve AB ülkelerinin aksine, PKK’yı ‘terör örgütü’ olarak tanımıyor.

Yeni durum ne kadar kalıcı?

ABD dışişleri bakanı Pompeo tarafından ilan edilen yakınlaşma ve Suriye sorununa birlikte bir çıkış yolu aranması ne anlama geliyor?

PYD/YPG ile köprüleri atması söz konusu olacak mı ABD’nin? Yoksa ABD’nin NATO’daki müttefikini küstürmeyi de göze alarak sahip çıktığı PYD/YPG yapılanmasına karşı tavrını Türkiye mi değiştirecek?

Washington’dan sonra Moskova ile de yakınlaşan, bu arada Esad rejimiyle de arasına köprüler inşa eden PYD/YPG yapılanması daha da güçlenmiş hale geldi. Esad’ın gönderdiği silahlı kuvvetler Türkiye’nin güvenlik ortamı oluşturmaya çalıştığı Suriye’nin kuzeyinde büyük çapta hakimiyet kurdu. Türk askerlerinin nöbet tuttuğu İdlib’teki gözlem noktaları kuşatılmış durumda. 

Bu durumda ne olacak; ABD ile işbirliği neye yarayacak?

Pompeo’nun açıklamasından, sizler de benim gibi, Türkiye ile Suriye arasında şimdikinden daha da yoğun bir çatışma beklendiği anlamı çıkartmıyor musunuz?

Dış politika veya diğer adıyla diplomasi ‘santranç’ oyunu gibidir. Büyük ustalık gerektirir. Sadece kendinizin büyük ustalığı yeterli olmaz, geçmişin büyük ustalarının vaktiyle keşfettiği başarı getirmiş taktikleri de stratejinize eklemeniz gerekir.

Washington’da Foggy Bottom’daki mütevazı makam odalarında Türkiye politikası belirleyen diplomatlar, Ankara’nın yeniden ABD’ye dönmesiyle ilk hamlelerinde başarılı oldular. 

Ankara’nın karşı hamleyi iyi düşünüp planlaması şart.

Bu işin şakası yok; sırasıyla, piyonları, atı, fili, veziri alıp sonunda ‘Şah-mat’ çekebilirler.

https://fehmikoru.com/sonunda-sah-mat-olmak-istenmiyorsa-devletler-oyununu-ustaca-oynamaktan-baska-care-yok/

FEHMİ KORU