Ankesör kayıtları nasıl "değiştirildi"
FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında en önemli delilin ankesörlü aramalar olduğu vurgulanıyor.
Daha önce 55 olan aranma iddiası 19'a inmiş, önceki listede yer almayan ardışık veya aynı gün aranma şeklinde başka kişilere yönelen 20 yeni aranma eklenmiş, buna rağmen toplamda 130 olan kayıt 50'ye düşmüş...
FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında en önemli delilin ankesörlü aramalar olduğu vurgulanıyor.
Evet, çok önemli delil, ancak bugüne kadar birçok karmaşa yaşandı, mahkemelerden birbirinden farklı kararlar çıktı.
Nihayetinde Yargıtay 16. Ceza Dairesi geçen hafta ankesörlü aramaların suç delili sayılması konusunda şu kriterleri belirledi:
- Mahrem imamların büfe/ankesörlü sabit telefon hattı ile hedef şahıslarla görüşmelerinde gizliliği sağlamak için arayacağı kişinin telefon numarasını çeşitli şifreleme metodları kullanarak kaydetmesi.
- Aramaların tek taraflı ve kısa süreli olması veya sadece çağrıdan ibaret bulunması.
- Aranan askerlerin genellikle rütbelerinin ve bağlı bulunduğu kuvvetlerin denk olması.
- Aramanın mesai saatleri dışında yapılması.
- Sorumlu şahsın, hedeflerin kaybolmasını sağlamak amacıyla askeri personeli aradıktan sonra tedbir amaçlı ilgisiz ve alakasız kişileri de ankesörle araması.
- Aramanın 15 gün, ayda veya 2 ayda bir kez olmak üzere periyodik olması.
- Mahrem imamın sorumlusu olduğu asker şahıs veya şahıslarla aynı ilde ikamet etmesi ve aynı ildeki sabit hatlarla iletişim kurması.
- Aranan asker şahısların hatların takılı bulunduğu cihazların toplantı yerine götürülmemesi veya götürülse bile kapalı tutulması.
Bu kriterlerin ardından da şöyle denildi:
“Açıklanan özellikler doğrultusunda, bir asker şahsın, örgütün gizlilik ve deşifre olmamak kuralına riayetle, örgütün talimatı ile ve örgütsel irtibatı sağlamak maksadıyla kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta ve benzeri gibi sair işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat veya ankesörlü hatlar ile mahrem imam tarafından arandığı, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak somut olgu ve teknik verilerle tespit edilmesi ve yargılama yapan mahkemenin de tam bir vicdani kanaate ulaşması halinde, kişinin örgütle bağlantısını gösteren hukuka uygun delil olacağında kuşku yoktur.”
BİR DOKTORUN HİKÂYESİ
Şimdi Yargıtay'ın kriterleri bağlamında eski bir askeri doktorun ankesör soruşturmasında yaşananları anlatalım.
Doktor, GATA'dan mezun olur. Kıta görevini tamamladıktan sonra uzmanlığını da GATA'da yapar ve tabip subay olarak Doğu illerimizden birindeki askeri hastaneye tayin edilir. 2010-2013 yılları arasında çalıştığı bu yerde Sağlık Bakanlığı'na bağlı hastanede o alanda bir uzman olmadığı için sivil hastalara da bakar. Kayıtlara göre, 1 yılda 10 bin hastaya bakmış ve yaklaşık 200 ameliyat yapmıştır.
15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra Sağlık Bakanlığı kadrosuna geçer. Bir büyük şehirde çalışmaya devam ederken, geçen yıl ankesörlü/kontörlü aranma iddiasıyla gözaltına alınıp, Doğu'daki o ile götürülür.
İddia; Burada görevliyken, 55 kez arandığıdır. Ardışık veya aynı gün arandığı belirtilen farklı kişilere yönelik aramalarla birlikte toplam kayıt sayısı 130'dur. Bunlardan bir bölümü “Sıfır” saniye, yani “Çağrı bırakma” şeklindedir. Ancak örneğin Mayıs 2012'de peşpeşe 4 kez aranmıştır ve hepsi de “Sıfır” saniyedir.
Savunmasında, büyük çoğunluğu asker, bir bölümü sivil olan hastaları tarafından aranmış olabileceğini söyler.
SOHBET TOPLANTILARI KADINLI ERKEKLİ Mİ
Tutuklanır. 6 ay sonra mahkemeye çıkar.
İddianamedeki kayıtlara göre, ardışık arandığı belirtilen kişilerin hiçbirisi doktorla aynı rütbede olmadığı gibi, listede “FETÖ” şüphelisi siviller, hatta kadınlar da vardır...
Peki, bu doktor öğrenciliği ve uzmanlığı sırasında veya görev yaptığı diğer illerdeyken ankesör/kontörlüden aranmış mıdır; Hayır...
Bir başka tuhaflık; Doktor, 2011-2012 yıllarında 7 ay Afganistan'daki birliğimizde görev yapmış ve Türkiye'deki telefon hattını kapatmıştır. İşte kapalı bu cep telefonunda da 13 arama gözükmektedir.
Tüm bu gariplikler duruşmalarda dile getirilir. Neticede 9 ay tutuklu kaldıktan sonra ikinci celsede adli kontrol şartıyla tahliye edilir.
MAHKEME UYARINCA NE OLDU
İki duruşma arasında ne mi olur?
Mahkeme, Emniyete bir yazı yazar. Yazıda, doktorla birlikte toplam 42 sanık ve avukatlarının dosya içindeki HTS kayıtlarında hatalar bulunduğunu öne sürdüğü kaydedilerek, “18 adet ankesörlü hattın, HTS kayıtları da incelenerek ardışık ve sabit aramalara ilişkin rapor düzenlenmesi” istenir.
Bu talimat üzerine Emniyet, 42 sanık hakkında yapılan araştırma ve incelemelerin neticesine ilişkin tutanakları gönderir.
Tutanaklarda, 13 sanıkla ilgili olarak “Daha önceki tarihlerde gönderilen inceleme ve tespit tutanaklarının raporlamasının kontrolünün ayrıntılı olarak yapıldığı ve herhangi bir eksikliğe rastlanılmadığı” belirtilir.
4 sanık için, “Ardışık raporlamasının yapılmadığı tespit edilmiştir” denir.
Doktorun durumuna gelince; Şu yazılır:
“.... Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatı doğrultusunda .. .. .... tarihinde İnceleme ve Tespit tutanağı hazırlanan sanık .... .......'ın raporlamasının kontrolü ayrı olarak yapılmış ve yapılan değişiklikler ile ilgili tablo aşağıda belirtilmiştir.”
Peki, yeni raporda ne gibi “Değişiklikler” olmuştur?
Daha önce 55 olan aranma iddiası 19'a inmiş, önceki listede yer almayan ardışık veya aynı gün aranma şeklinde başka kişilere yönelen 20 yeni aranma eklenmiş, buna rağmen toplamda 130 olan kayıt 50'ye düşmüştür!..
En önemli “Değişiklik” ise şudur; Doktorun Afganistan’dayken de toplam 8 kez arandığı ortaya çıkarılmıştır... Ancak 8 aranmanın tamamı farklı numaralara yapılmıştır. Buna göre, doktor neredeyse her ay Afgan hattını değiştirmiş veya 8 ayrı hat kullanmıştır... Aramaların 6’sı “Sıfır”, diğerleri 2 saniyedir... Dahası hem o tarihte kapalı olan cep telefonu hattı hem de 2 Afgan hattı aynı saniyelerde aranmıştır...
Tüm bu tespitlerin doğru olduğunu varsayalım. Bu durumda ortaya şöyle bir tablo çıkmıyor mu?
- Mahrem imam, kendisine bağlı bu doktorun Afganistan'a gittiğini bilmiyordu ki, aradı...
- Veya Afganistan'da da “Mahrem imam” vardı ve burada da sohbet toplantıları yapılıyordu...
- Afganistan'daki şartlar malûm. Askerlerin, birlik dışına çıkmaları neredeyse imkânsız. Bu da demektir ki, sohbet toplantıları birlik içinde düzenleniyordu!..
AFGANİSTAN NASIL YAZILIR?
Uzatmayıp, küçük, ama çok garip bir başka ayrıntıyı aktaralım.
Emniyetin raporunda, Afganistan hep “Afghanistan” diye yazılmış!..
Hatırlanacaktır, geçmişte Balyoz kumpas belgelerinde;
Telsiz yerine İngilizce karşılığı olan “Radyo” denilmiş,
Deniz yerine yine İngilizce karşılığı “Okyanus” kullanılmış,
Keza ülkemizin yüzde 98'i Müslümanken, “Müslümanların kutsal kitabı olan Kur’an” ifadesi yer almıştı.
Rapordaki bu dikkat çekici yanlışlık, toplu “Sehven” midir yoksa Doğu'daki ilimizde görev yapan polisler, Afganistan'ın İngilizcesini mi kullanıyor, anlayamadık!..
Müyesser Yıldız
Odatv.com