Antakya yeniden inşa sürecinde tarihi dokusunu koruyabilecek mi?

'Koruma altına alınması gereken 800 yapı daha var'

Antakya yeniden inşa sürecinde tarihi dokusunu koruyabilecek mi?


Antakya yeniden inşa sürecinde tarihi dokusunu koruyabilecek mi?

Kahramanmaraş merkezli depremlerin vurduğu Antakya, binlerce yıllık tarihi olan bir kent. Uzmanlar ve sakinleri Antakya'nın tarihi dokusu korunarak yeniden inşa edilmesini istiyor

6 Şubat'ta Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan Antakya'da 82 yaşındaki Rahip Vahit Baklacı ağır hasar almış evinin duvarına, "Burada 12  kişi doğdu. Yıkılmayacak." yazdı.

Baklacı, en az 55 bin insanın hayatını kaybettiği depremden bu yana, eski kentin merkezinde yer alan doğduğu eve her gün geliyor. 

Ona göre Antakya sıradan bir kent değil. Kendi evi de dahil, kentin yeniden inşa sürecinde tarihi dokusunun korunmasını istiyor.

Kültür Bakanlığı depremden önce Antakya'da 719 yapıyı kültür varlığı olarak tescillemişti. Kazı ekipleri önce enkaz altındakileri kurtarma, sonra da enkaz kaldırma çalışmaları için harekete geçtiğinde, bu yapılardan ayakta kalanları korumak için "İzinsiz müdahale edilemez!" uyarıları asıldı.

Talimatlara uyulmasını sağlayan bir Bakanlık temsilcisi, "Çok hasarlıysa bir şey yapamıyoruz ama yapabildiğimizde taş taş yıkıyoruz." şeklinde konuşuyor. 

Onunki gibi altı ekibin kentte devriye gezdiğini belirten temsilci, başlangıçta yaklaşık 50 ekip olduğunu söylüyor. 

Bir sanat eseri bulduğunuzda, onu müzede korumak için envanterini çıkarırız. Antakya'da da aynı şeyi yapmamız gerekiyor. Bu binalar sadece taş ve topraktan oluşmuyor. Burada canlı bir tarih var.
 Gökhan Ergin 
Mimar

'Bu binalar sadece taş ve topraktan oluşmuyor'

Enkazlardan kurtarılan taşlar Antakya'nın kuzeyinde özel bir alanda toplanıyor, gelecekteki restorasyonlar için tasnif ediliyor, sınıflandırılıyor ve numaralandırılıyor. 

Mimar Gökhan Ergin yerde duran turuncu çinilerden birini eline alarak, bunların Fransa'nın güneyindeki Marsilya kentinde üretildiğini ve önce Osmanlılar, sonrasında Fransızlar tarafından büyük miktarlarda getirildiğini anlatıyor. 

"Şehrin ilk yerleşim bölgelerinde duruyoruz. Bu güzel evler büyüleyici otellere ve restoranlara ev sahipliği yapıyordu." şeklinde konuşan Mimar Ergin, birçoğunun restorasyonunda görev almış. Bu nedenle bu yapıların akreplere karşı maviye boyanan kapılarından işlenen heykellerine kadar birçok gizemine hakim. 

Ergin, "Bir sanat eseri bulduğunuzda, onu müzede korumak için envanterini çıkarırız. Burada da aynı şeyi yapmamız gerekiyor. Bu binalar da aynı öneme sahip. Sadece taş ve topraktan oluşmuyor. Burada canlı bir tarih var." ifadelerini kullanıyor. 

Bu tarihi binaların 6 Şubat'ta yaşanan şiddetli depremlere rağmen ayakta kalmasına dikkat çeken Ergin, kerpiç yapıların arasına esneklik için yerleştirilen kalas ve ahşapların şoka dayanabildiğini söylüyor. 

Hasar görenlerin genellikle kötü restore edilmiş komşu binaların çöküşüne kurban gittiğini belirten Ergin gururla kendisininkilerin pencereleri ve camları hâlâ neredeyse sağlam olduğunu ifade ediyor. 

'Koruma altına alınması gereken 800 yapı daha var'

Antakya'nın merkezinde tarihin ilk aydınlatılan sokağı olarak bilinen Kurtuluş Caddesi üzerinde çalışan İstanbul Teknik Üniversitesi'nden bir ekip, burada kendi araştırmalarını yapıyor.  

Kurtuluş Caddesi, bir sinagoga ve bölgenin en eski camisi Habib-i Neccar'a ev sahipliği yapıyor. Bu cami, Hristiyanlık döneminde kiliseye dönüştürülen eski bir pagan tapınağının yerine inşa edilmiş.

Restorasyon bölümünde mimarlık profesörü Umut Almaç'a göre, böyle en az 800 bina daha korunmayı hak ediyor. Almaç, "Bölgenin sorunu bu, tescil edilmesi gereken çok fazla bina var." diyor.

Tarihi bir otelin önünde yıkılmaya yüz tutmuş duvarları gösteren Almaç, 10 ya da 20 yıl önce turist çekmek için yapılan "plastik restorasyonlardan" da şikayetçi. Almaç, "Binanın iç yapısına saygı göstermeden dış cepheye odaklanmışlar". şeklinde konuşuyor. 

Restorasyon uzmanı Almaç restorasyonların daha hızlı ilerlemesi gerektiğini söylerken Mimar Ergin ve Baklacı tarihi kentte kepçelerin acımasızlığını kınıyor.

Almaç ise "Taş blokları başka türlü taşıyabileceğimizi sanmıyorum." diyor.

EURO NEWS