Arslan TEKİN İçimizdeki 'soykırımcılar'!
"Soykırım" tartışmalarında, yeni bir safhaya girildiği gerçek.
"Soykırım" tartışmalarında, yeni bir safhaya girildiği gerçek.
ABD Başkanı Joe Biden'ın, Ermeni diasporasına verdiği sözü tuttuğu, bunun hukukî bir neticesi olamayacağı yazıp söyleniyor. Şu an "hukukî tehlike" görünmüyor ama ABD'nin ardından diğer ülkelerin parlamentolarında giderek artacak "soykırım" kabulü hareketliliği hiç beklenmedik neticeler doğurabilir.
Ne olursa olsun, şu an başımız ağrıyor mu? Ağrıyor. Ne zaman bu baş ağrısı geçer? İç barışla ve ülkemizin her alanda, hususiyetle silahlanmada güçlenmesiyle.
Orta Doğu'da ABD'nin (ABD yazıyorsam siz "İsrail" okuyun) kendi rotasına sokamadığı iki ülke var: İran ve Türkiye.
Saddam Irak'ı, Kaddafî Libya'sı, Zeynel Abidin Bin Ali Tunus'u, Esad Suriye'si İsrail'le en çok cedelleşen ülkelerdi. Başlarına neler geldiğini görüyorsunuz.
ABD ile PKK kucak kucağa. Suriye'de PKK'ya binlerce TIR silah yığdı. Bu silahlar, PKK'nın olduğu Kuzey Irak'a, Sincar'a, Türkiye'nin Güneydoğu dağlarına da sevk edildi.
Biz ABD ile adı konmamış bir savaşın içindeyiz.
"Siyasî İslâmcılar"ın Nurcu kanadının etnikçi şubesinden Nevzat Eminoğlu'na Muş Alparslan Üniversitesi'nde ders verdiriliyor. 24 Nisan'da Independent Türkçe sitesinde çıkan "Bediüzzaman Said-i Nursi ve Ermeni sorunu" başlıklı yazısından dün bahsettik, akla ziyan dedik. (Sonra baktım, sitede yazıyı bulamadım. Halkımızın öfkesi kaldırtmış olmalı.)
Bu yazıda Said-i Nursî'yi Ermenicilerle iş birliği içinde gösteriyor ve onun söylediğini iddia ettiği bir sözünü naklediyor: "Size bunu katiyen söylüyorum ki şu memleketin saadeti ve selameti Ermenilerle ittifak ve dost olmaya bağlıdır."
Nevzat'ın son cümlesi: "Sonuç olarak Bediüzzaman Said-i Nursi, en az üç bin yıllık sorunsuz ve iyi komşuluk geleneğine dayanan Kürt-Ermeni ilişkilerinin bu medeni mazisine yaraşır bir düşünce ve pratikle tüm Müslümanların ve mensubu bulunduğu tüm Kürtlerin yüzünü ak edecek bir yaklaşım göstermiştir."
Nevzat Eminoğlu, Said-i Nursî'yi "etnikçi" görüyor. Ne yaptılarsa "Türkler" yaptılar, demeye getiriyor.
Abdullah Öcalan bile eline silah aldığı hâlde, Nevzat gibi set çekmiyor. İmralı duruşmalarında "Baban Ermeni mi?" diye sorduklarında, ayağa kalkıp cevap vermek istedi, annesinin Türklüğünden başladı, sıra babasına geliyordu ki, mahkeme başkanı müdahale etti.
A. Öcalan mahkemede Ermenilerle de iş birliği için zemin yokladığını açıkça söylemiştir.
İmralı'da aldığım notları aynen veriyorum:
"[Mahkeme Başkanı] Okyay: 'ASALA ile ilişkiniz var mı?' / Öcalan: '1980'lerde bizzat görüştüm. Daha sonra bunların kendi aralarındaki anlaşmazlık ve eylem şekli olarak gelişmedi. 1982'den itibaren ilişkimiz kalmadı.' / Okyay: 'Ermenistan'ın desteği oldu mu?' / Öcalan: 'Ermenistan'da destek var. Gazete var. Halk destek veriyor. Devlet bizimle resmî ilişkiye girmiyor. Birçok devlet bunu uyguluyor. Halk desteğine ses çıkarmıyor. Bu genel kuraldır.'"
(Nevzat! İmralı'daki Konuk kitabımızı temin edip oku, ondan sonra bir daha düşün.)
Emrah Cilasun imzasıyla çıkan "'Bediüzzaman' Efsanesi ve Said Nursî Gerçeği" kitabında Sad-i Nursî hakkında, Bitlis'te Ruslara karşı savaşırken (sonra esir düşüyor), Ermenilere muamelesine dair farklı şeyler yazılıdır.
Dün Hoybun'dan bahsedeceğiz, demiştik. Neden Hoybun? İpucu vereyim. Sözü Dr. Şükrü Mehmet Sekban'a getireceğim. (Devam edeceğiz)
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/icimizdeki-soykirimcilar-448931h.htm
ARSLAN TEKİN / YENİ ÇAĞ