Asgari ücretle geçim, işsizlik, pandemi: Türkiye'de yoksulluk çekenler anlatıyor | Euronews Özel

Euronews Türkçe'ye konuşan dar gelirliler: 'Hayallerimiz, imkansızlığa takıldı'

Asgari ücretle geçim, işsizlik, pandemi: Türkiye'de yoksulluk çekenler anlatıyor | Euronews Özel


Asgari ücretle geçim, işsizlik, pandemi: Türkiye'de yoksulluk çekenler anlatıyor | Euronews Özel

Asgari ücretle geçim, işsizlik, pandemi: Türkiye'de yoksulluk çekenler anlatıyor   

Kent yoksulluğu... Artan gelir eşitsizliği, derinleşen ekonomik kriz ve Covid-19 salgınıyla geçen 2020'de Türkiye'de yaşayanların hayatına iyiden iyiye girmeye başlayan bir kavram.

Pandemi nedeniyle işyerini kapatan esnaf, günlük yevmiye usulü para kazananlar, asgari ücretliler, işsizler ve daha fazlası kent yoksulluğu yaşıyor. Temel ihtiyaçlarını karşılayabiliyor ama bunun ötesine geçemiyorlar. Dışarıdan bakınca yoksulluğa dair pek bir iz taşımayanların kimi iyi eğitim almış, kiminin belki sadece başını sokacak bir evi var ve iyi giyimli, fakat ortak sıkıntıları geçim darlığı.

Euronews Türkçe, Türkiye’de görünmeyen yoksulluğu araştıran gönüllü sivil toplum hareketi 'Derin Yoksulluk Ağı' ve farklı gerekçelerle geçim sıkıntısı yaşayan kişileri dinledi...

Türkiye hane halkının yüzde 10'dan fazlası son 10 yılda 'sürekli yoksulluk'la tanıştı

İstanbul’da kent yoksulluğu alanında çalışmalar yapan Derin Yoksulluk Ağı, pandeminin yoksulluk çeken kişiler üzerinde yarattığı etkiye dair iki rapor yayınladı. Rapora göre; salgınla birlikte alınan tedbirler, evde kal çağrıları ve salgının yarattığı sağlık riskinin etkileri her hanede aynı olmadı. Var olan ekonomik krizin yanı sıra pandeminin getirdiği yeni koşullar zaten geçinmekte güçlük yaşayan bireyleri açlık ve yoklukla baş başa bıraktı.

Derin Yoksulluk Ağı ekibinden Ceren Gökçen, raporda yer alan kişilerin çoğunluğunun fizik gücüyle çalışan insanlar olduğunu söylüyor. Euronews Türkçe’ye konuşan Gökçen, "Günlük çalışan insanlar pandemide sokağa çıkamadıkları için çalışamadılar ve gelir kaybına uğradılar" diyerek pandemi ile birlikte zaten kırılgan ve düşük düzeyde olan ekonomik durumlarının daha da kötüleştiğinin gözlemlendiğini söylüyor.

Gökçen, TÜİK’in ‘Sürekli Yoksulluk’ verileri incelendiğinde, son 3 yılın en az ikisinde bu tanımın içine düşen ülkedeki ortanca gelirin %60’ını dahi sağlayamayan hanelerin aynı haneler olduğunu belirtiyor. Bu durum 10 yılda azalma eğilimi gösterse de, Türkiye’de hane halkının en az %12.7’sinin son 10 yılda “Sürekli Yoksulluk” denen tanıma girdiğini resmi istatistiklerle söylenebileceğini vurguluyor.

TÜİK’in hane geliri hesaplamasına göre; 2019 yılında 17 milyondan fazla kişi yıllık 12.950 TL’nin altında gelir ile yaşam mücadelesi veriyor. Üstelik bu, devlet yardımları da dahil edilerek hesaplanmış bir miktar.

Dünya Bankası'nın Türkiye şubesi Adjusting the Sails (Yelkenleri Ayarlamak ) raporunda pandemi ile birlikte 2020 yılında yoksul olarak tanımlanan kişi sayısının Türkiye’de 1.2 milyon daha artabileceğinin ön görüldüğünü ifade eden Gökçen, pandeminin yaratacağı etkiye ilişkin çok net ve objektif verilerin daha açıklanmadığının ve 2020 yılının sonuçlarının ancak 2021 yılında resmi istatistiklerde görülebileceğinin de altını çiziyor.

Euronews Türkçe'ye konuşan dar gelirliler: 'Hayallerimiz, imkansızlığa takıldı'

Düşünün bir ekmek dediğiniz kaç liralık şey ki? Ama yeri geldi alamadık

Kıraathane işletmecisi Çiğdem Babacan, 10 aydır iş yerinin kapalı olduğunu söylüyor. Bağ-kur ödemesinin devam edebilmesi için işletmesini açık tutmak zorunda kalan Babacan, “Dükkanım olmazsa benim ekstra bir kazancım yok. Şu anda 47 yaşındaki birine kimse iş vermez." diyor.

Pandemi ile birlikte yoksulluk yaşamaya başladığını anlatan Babacan, “Düşünün bir ekmek dediğiniz kaç liralık şey ki? Ama yeri geldi alamadık.” diyor.

Günlük yevmiye ile çalışan lostracı (Ayakkabı boyacısı) OsmanAladağ, işlerinin bozuk olduğunu anlatıyor. Geçim sıkıntısı yaşayan Avcı, “Fiyatına bakmadan bir şey alamıyoruz.” diyor. Çocuklarının yoksulluktan evlenemediğini söylüyor.

Asgari ücret ile geçimini sağlamaya çalışan Fadime Yayla, bir fabrikada işçi statüsünde çalışıyor.

Aldığı ücret karşılığında dinlenmeden çalıştığını anlatan Yayla, “Evi kıt kanaat geçindiriyoruz. Hiç Pazar günüm olmuyor. Ailemle vakit geçireyim, dışarı çıkayım, böyle bir toleransım yok” diyor.

Temel gıda ihtiyaçları dışında bir harcama yapamadıklarını belirten Yayla, hayallerinin maddi imkansızlığa takılı kaldığını anlatıyor.

Anne Cevriye Yayla da ağır sanayi fabrikasında asgari ücret ile çalışıyor. Kazandığı ücretin çoğunu kredi borçlarına ödediğini belirtiyor. Yayla, “Güçlü olmak zorundayım iki tane çocuğum var” diyor.

Çocuklarını ekonomik imkansızlık nedeniyle okutamadığını söylen anne Yayla, ”Bir ev geçindiriliyor ama nasıl geçindiriliyor?” sorusunu soruyor.

Daha az ile nasıl yaşayabileceğimizi öğreniyoruz. Bu iyi bir şey mi bilmiyorum

Euronews Türkçe’nin sorularına cevap veren üniversite mezunu genç bir işsiz Doğuş Fındık, “ Bir şeylerin değişmesini bekliyoruz. Daha az ile nasıl yaşayabileceğimizi öğreniyoruz. Bu iyi bir şey mi bilmiyorum” diyor.

Sağlık yönetimi bölümünü bitiren Fındık, bir çok üniversitede bu bölümün olmasına rağmen devletin bu alanda personel almadığına dikkat çekiyor ve ekliyor: “Kendimizi geliştiremiyoruz. Günü kurtarmaya bakıyoruz.”

Çalıştığı işlerde asgari ücretin çok altında günlük veya haftalık ücret ile çalışan Fındık, “Çok komik fiyatlara çalışıyoruz. 50 TL’ye günde 8-10 saatimizi satıyoruz. Ve işten eve gelene kadar kazandığın paranın büyük kısmını harcıyorsun” diyor.

Abdullah Arslan da üniversite öğrencisi ama aynı zamanda geçimini sağlamak için çalışmak zorunda. Çalıştığı sektörlerde asgari ücret düzeyinde ücret alamadığını söylüyor. Arslan, “Asgari ücret kazanmak burada lüks” diyor.

EURO NEWS