Astsubayı ve Polisi Şehit Edenler Dışarıda Geziyor, Şehit Ailelerinin Hakkını Savunanlar Adliyelerde Sürünüyor!
Adaletin Karanlık Yüzü: Şehit Astsubay ve Polis, Suç Makinesi Katiller, ve Cezasızlık
YUSUF İNAN YAZDI...
Adaletin Karanlık Yüzü: Şehit Astsubay ve Polis, Suç Makinesi Katiller, ve Cezasızlık
Türkiye, son günlerde acı bir gerçeği bir kez daha iliklerine kadar hissediyor: Vatanı uğruna canını feda eden asker ve polislerimiz, defalarca suç işlemiş, suç dosyaları kabarık katillerin kurbanı oluyor. Peki, bu katiller, onca suç kaydına rağmen nasıl serbestçe dolaşabiliyor? Bu soruyu sormak, adalet sistemimizin ne kadar derin bir krizde olduğunu anlamak için yeterli.
Ordu’da, 22 suç kaydı bulunan motosiklet sürücüsü Adem Topçu, jandarma ekiplerinin ‘dur’ ihtarına uymayarak kaçmaya çalıştı ve Jandarma Astsubay Çavuş Mehmet Fatih Çangır’a çarparak onu şehit etti. Bir astsubayımız, 27 yaşında, görev başında, suç dosyası kabarık bir katil yüzünden hayatını kaybetti. Bu olay, tek başına bile adalet sistemimizin ne kadar büyük bir çöküş yaşadığını gösteriyor.
Ama ne yazık ki bu sadece bir örnek. İstanbul Ümraniye’de, 26 suç kaydı olan 19 yaşındaki Yunus Emre Geçit, polis memuru Şeyda Yılmaz’ı şehit etti. Daha önce çocuğa cinsel istismar ve cinsel taciz de dahil olmak üzere sayısız suç işleyen bu katil, nasıl oluyor da elini kolunu sallayarak sokaklarda dolaşabiliyor? Nasıl oluyor da bu kadar suç kaydı olan bir kişi, bir polisin silahını alıp, başka bir polisi vurabiliyor?
Bu iki acı olay, hepimize şu soruyu sorduruyor: Bu katiller nasıl serbest bırakılıyor? Yargı sistemi, suçlu ile suçsuzu nasıl ayırt edemiyor? Cezaevlerinde yer yok bahanesiyle sokaklara salınan bu suç makineleri, toplumun huzurunu ve güvenliğini nasıl tehdit etmeye devam edebiliyor?
Daha da acısı, bu adaletin sadece suçlulara uygulanıyor olması. 25 yıldır Şehit Aileleri ve Gazilerin hakkını savunan bir gazeteci, hiçbir suç işlemediği halde, yedi yıldır adliye koridorlarında süründürülüyor. Polis ve asker katillerine uygulanmayan cezalar, bu gazetecinin üzerine yağdırılıyor. Yargı ve emniyet, bu ihanete kendi elleriyle destek veriyor. Adalet sisteminin bu çifte standardı, sadece adalete olan güveni değil, toplumsal barışı da zedelemeye başladı.
Türk milleti bu süreci sorguluyor. Bu sorgulamanın sonuçları, yakın gelecekte daha büyük felaketlere yol açabilir. Yargı sistemimizdeki bu çürüme devam ederse, yakında şiddet sarmalının hakimleri ve savcıları da sardığını görebiliriz. Adaleti sağlamakla yükümlü olanların, bir gün sokak ortasında ya da adliye koridorlarında hedef alınması işten bile değil. O zaman bu sürecin hesabını kim verecek?
Cezaevlerinde yer olmadığı için sokaklara salınan suçluların, masum insanların hayatını karartmasına göz yummak, bu milletin adalet duygusuna yapılmış en büyük ihanetlerden biridir. Adalet, suçluları koruyan bir kalkan değil, mağdurları ve toplumu koruyan bir kılıç olmalıdır. Bu kılıç, artık yalnızca mazlumlar için değil, tüm toplum için keskin olmalıdır.
Adalet, bir ülkenin bel kemiğidir. Bu bel kemiği kırılırsa, toplum çöker. Adaletin yeniden tesis edilmesi, suçluların layıkıyla cezalandırılması ve mağdurların haklarının korunması için şimdi harekete geçilmelidir. Aksi takdirde, bu çöküşün bedelini hepimiz çok ağır ödeyeceğiz.
YUSUF İNAN / ŞEHİTLER ÖLMEZ
Twitter: @Yusufinan2023
İnstagram: yusufinan2023
İnstagram: fondinan2016
Mail: [email protected]